حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ سَعِيدٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ سَمُرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « عَلَى الْيَدِ مَا أَخَذَتْ حَتَّى تُؤَدِّىَ » . قَالَ قَتَادَةُ ثُمَّ نَسِىَ الْحَسَنُ فَقَالَ هُوَ أَمِينُكَ لاَ ضَمَانَ عَلَيْهِ . يَعْنِى الْعَارِيَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَقَدْ ذَهَبَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَغَيْرِهِمْ إِلَى هَذَا وَقَالُوا يَضْمَنُ صَاحِبُ الْعَارِيَةِ . وَهُوَ قَوْلُ الشَّافِعِىِّ وَأَحْمَدَ . وَقَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَغَيْرِهِمْ لَيْسَ عَلَى صَاحِبِ الْعَارِيَةِ ضَمَانٌ إِلاَّ أَنْ يُخَالِفَ . وَهُوَ قَوْلُ الثَّوْرِىِّ وَأَهْلِ الْكُوفَةِ وَبِهِ يَقُولُ إِسْحَاقُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18042, T001266
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ سَعِيدٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ سَمُرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « عَلَى الْيَدِ مَا أَخَذَتْ حَتَّى تُؤَدِّىَ » . قَالَ قَتَادَةُ ثُمَّ نَسِىَ الْحَسَنُ فَقَالَ هُوَ أَمِينُكَ لاَ ضَمَانَ عَلَيْهِ . يَعْنِى الْعَارِيَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَقَدْ ذَهَبَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَغَيْرِهِمْ إِلَى هَذَا وَقَالُوا يَضْمَنُ صَاحِبُ الْعَارِيَةِ . وَهُوَ قَوْلُ الشَّافِعِىِّ وَأَحْمَدَ . وَقَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَغَيْرِهِمْ لَيْسَ عَلَى صَاحِبِ الْعَارِيَةِ ضَمَانٌ إِلاَّ أَنْ يُخَالِفَ . وَهُوَ قَوْلُ الثَّوْرِىِّ وَأَهْلِ الْكُوفَةِ وَبِهِ يَقُولُ إِسْحَاقُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona İbn Ebu Adîy, ona Said, ona Katâde, ona Hasan, ona da Semura'nın naklettiğine göre Rasulullah (sav) "Kişi ödünç aldığı şeyi geri verinceye kadar sağ salim koruyup [teslim etmekle] yükümlüdür." buyurmuştur.
Tirmizî şöyle dedi: Katâde "Hasan sonraları [hadisin önceki metnini] unutup 'Ödünç verdiğin kişi güvendiğin kişidir. [Dolayısıyla başına bir zarar gelmesi durumunda ödünç verilen şeyi] tazmin etmek zorunda değildir.' dedi." demiştir. Bu, hasen sahih bir hadistir. Sahâbe ve sonraki kuşaklardan bir grup alim bu hadisle amel etmişlerdir. Onlara göre ödünç alan kişi [başına bir zarar gelmesi durumunda] ödünç aldığı şeyi tazmin etmek zorundadır. Nitekim Şâfiî ve Ahmed [b. Hanbel] bu görüştedir. Sahâbe ve sonraki kuşaklardan bir grup alime göre ise kasıtlı bir kötüye kullanma olması dışında bir şeyi ödünç alan kişinin [kendinden kaynaklanmayan bir sebepten dolayı zarar görmesi durumunda] ödünç aldığı şeyi tazmin etmek zorunda değildir. Sevrî, Kûfe alimleri ve İshak [b. Râhûye] bu görüştedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Buyû' 39, 3/566
Senetler:
1. Ebu Saîd Semüra b. Cündüb el-Fezârî (Semüra b. Cündüb b. Hilal b. Haric b. Mürre b. Hazn)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Nadr Said b. Ebu Arûbe el-Adevî (Saîd b. Mihrân)
5. Ebu Amr Muhammed b. İbrahim es-Sülemî (Muhammed b. İbrahim b. Ebu Adî)
6. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Borç, borçlanmaya dikkat etmek
Borç, borçlu-alacaklı ilişkisi
Borç, vermek/almak
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27765, B007086
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ حَدَّثَنَا حُذَيْفَةُ قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَدِيثَيْنِ رَأَيْتُ أَحَدَهُمَا وَأَنَا أَنْتَظِرُ الآخَرَ حَدَّثَنَا « أَنَّ الأَمَانَةَ نَزَلَتْ فِى جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ ، ثُمَّ عَلِمُوا مِنَ الْقُرْآنِ ، ثُمَّ عَلِمُوا مِنَ السُّنَّةِ » . وَحَدَّثَنَا عَنْ رَفْعِهَا قَالَ « يَنَامُ الرَّجُلُ النَّوْمَةَ فَتُقْبَضُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ ، فَيَظَلُّ أَثَرُهَا مِثْلَ أَثَرِ الْوَكْتِ ، ثُمَّ يَنَامُ النَّوْمَةَ فَتُقْبَضُ فَيَبْقَى فِيهَا أَثَرُهَا مِثْلَ أَثَرِ الْمَجْلِ ، كَجَمْرٍ دَحْرَجْتَهُ عَلَى رِجْلِكَ فَنَفِطَ ، فَتَرَاهُ مُنْتَبِرًا وَلَيْسَ فِيهِ شَىْءٌ ، وَيُصْبِحُ النَّاسُ يَتَبَايَعُونَ فَلاَ يَكَادُ أَحَدٌ يُؤَدِّى الأَمَانَةَ فَيُقَالُ إِنَّ فِى بَنِى فُلاَنٍ رَجُلاً أَمِينًا . وَيُقَالُ لِلرَّجُلِ مَا أَعْقَلَهُ ، وَمَا أَظْرَفَهُ ، وَمَا أَجْلَدَهُ ، وَمَا فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةِ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ ، وَلَقَدْ أَتَى عَلَىَّ زَمَانٌ ، وَلاَ أُبَالِى أَيُّكُمْ بَايَعْتُ ، لَئِنْ كَانَ مُسْلِمًا رَدَّهُ عَلَىَّ الإِسْلاَمُ ، وَإِنْ كَانَ نَصْرَانِيًّا رَدَّهُ عَلَىَّ سَاعِيهِ ، وَأَمَّا الْيَوْمَ فَمَا كُنْتُ أُبَايِعُ إِلاَّ فُلاَنًا وَفُلاَنًا » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kesîr (el-Abdî), ona Süfyan (es-Sevrî), ona (Süleyman b. Mihrân) el-A'meş, ona Zeyd b. Vehb’in (el-Cühenî) rivayet ettiğine göre Huzeyfe (b. Yeman el-Absî) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) bize iki hususu haber verdi. Bunlardan birini gördüm, diğerini de bekliyorum. Bize şöyle dedi:
"Emanet, insanların kalplerinin derinliklerine kadar indi. Sonra onu [ayrıca] Kur'an'dan öğrendiler. Sonra da sünnetten öğrendiler."
Bize emanetin nasıl kaldırılacağını da anlattı ve şöyle buyurdu:
"Kişi, bir kere uykuya dalar ve kalbinden bu emanet alınır. Fakat onun izi, ciltteki alaca renk bir iz gibi [orada öylece] kalır. Sonra bir kere daha uyur ve emanet tamamen alınır. Bu defa da ciltte oluşan su kabarcığı gibi bir iz kalır. Sanki bir kor parçası gibi! Ayağının üzerinde yuvarlamışsın ve derin su toplamış. Sen onu kabarık kabarık görürsün. Halbuki içerisinde [faydalı] hiçbir şey yoktur. [Aksine içinde belki de zararlı sıvılar vardır.] Böylece insanlar sabah kalkarlar, birbiriyle alış veriş yaparlar. Fakat neredeyse hiç kimse emanete uygun davranmaz. Hatta denilir ki; ‘Falancalar arasında şöyle güvenilir bir adam varmış!’ Bir başkası için de; ‘Bu adam ne kadar akıllı, ne kadar zarif, ne kadar sabırlı ve dayanıklı!’ denilir. Oysa onun kalbinde hardal tanesi kadar bile bir iman yoktur."
Huzeyfe b. Yeman el-Absî [devamla] şöyle dedi: Kuşkusuz öyle bir zaman yaşadım ki hanginizle alış veriş yaptığıma aldırmazdım. Zira alış veriş yaptığım o kişi eğer Müslümansa [kendisine geçen hakkımdan sebep] Müslümanlığı, onu bana geri getirirdi. Yok, eğer Hristiyansa onu bana, onun valisi geri getirirdi. Fakat bu gün sadece falan ve falanla alış veriş yapıyorum!
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Fiten 13, 2/688
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Ahlak, toplumsal ahlak
Emanet, insana emanet
Fitne, Hz. Peygamber'in gelecekteki fitneleri haber vermesi
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30394, İM003957
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِى حَازِمٍ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ عُمَارَةَ بْنِ حَزْمٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « كَيْفَ بِكُمْ وَبِزَمَانٍ يُوشِكُ أَنْ يَأْتِىَ يُغَرْبَلُ النَّاسُ فِيهِ غَرْبَلَةً وَتَبْقَى حُثَالَةٌ مِنَ النَّاسِ قَدْ مَرِجَتْ عُهُودُهُمْ وَأَمَانَاتُهُمْ فَاخْتَلَفُوا وَكَانُوا هَكَذَا » . وَشَبَّكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ قَالُوا كَيْفَ بِنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِذَا كَانَ ذَلِكَ قَالَ « تَأْخُذُونَ بِمَا تَعْرِفُونَ وَتَدَعُونَ مَا تُنْكِرُونَ وَتُقْبِلُونَ عَلَى خَاصَّتِكُمْ وَتَذَرُونَ أَمْرَ عَوَامِّكُمْ » .
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar ve Muhammed b. Sabbah, onlara Abdülaziz b. Ebu Hâzım, ona babası (Seleme b. Dînar), ona Umare b. Hazm, ona da Abdullah b. Amr (r.anhüma), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"İnsanların eleneceği (iyilerin gidip) kötülerin kalacağı, ahid ve emanetlerinin bozulacağı ve ihtilafa düşüp şöylece- parmaklarını biri biri arasına soktu olacakları zamanın gelmesi yakındır.- veya geldiği zaman haliniz ne olur?"
Oradakiler:
(O zaman) Biz ne yapalım, Allah'ın Rasulü (sav)? dediler, Rasulullah:
'İyi bildiğinizi alır, kötü gördüğünüzü bırakırsınız. Kendinize ait işlere yönelir, umuma ait işleri terkedersiniz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 10, /637
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Umare b. Hazm (Umare b. Hazm b. Zeyd b. Levzan b. Amr)
3. Ebû Hazim Seleme b. Dînar (Seleme b. Dînar)
4. Ebu Temmam Abdülaziz b. Ebu Hâzım el-Mahzûmî (Abdülaziz b. Seleme b. Dinar)
5. Muhammed b. Sabbah el-Cürcerâî (Muhammed b. Sabbah b. Süfyan b. Ebu Süfyan)
Konular:
Ahde vefa, Ahdi bozmak
Bilgi, gaybdan haber verme
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282868, T001264-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا طَلْقُ بْنُ غَنَّامٍ عَنْ شَرِيكٍ وَقَيْسٍ عَنْ أَبِى حَصِينٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ : قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَدِّ الأَمَانَةَ إِلَى مَنِ ائْتَمَنَكَ وَلاَ تَخُنْ مَنْ خَانَكَ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ . وَقَدْ ذَهَبَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ إِلَى هَذَا الْحَدِيثِ وَقَالُوا : إِذَا كَانَ لِلرَّجُلِ عَلَى آخَرَ شَىْءٌ فَذَهَبَ بِهِ فَوَقَعَ لَهُ عِنْدَهُ شَىْءٌ فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يَحْبِسَ عَنْهُ بِقَدْرِ مَا ذَهَبَ لَهُ عَلَيْهِ . وَرَخَّصَ فِيهِ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنَ التَّابِعِينَ . وَهُوَ قَوْلُ الثَّوْرِىِّ وَقَالَ إِنْ كَانَ لَهُ عَلَيْهِ دَرَاهِمُ فَوَقَعَ لَهُ عِنْدَهُ دَنَانِيرُ فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يَحْبِسَ بِمَكَانِ دَرَاهِمِهِ إِلاَّ أَنْ يَقَعَ عِنْدَهُ لَهُ دَرَاهِمُ فَلَهُ حِينَئِذٍ أَنْ يَحْبِسَ مِنْ دَرَاهِمِهِ بِقَدْرِ مَا لَهُ عَلَيْهِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Kureyb, ona Talk b. Ğannâm, ona Şerîk ve Kays, onlara Ebu Hasîn, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin naklettiğine göre Rasulullah (sav) "Sana emanet bırakana emanetini [sağ salim] geri ver. [Emanetine] ihanet edene sen ihanet etme." buyurmuştur.
Tirmizî şöyle dedi: Bu hasen garîb bir hadistir. Bazı alimler bu hadisle amel etmişlerdir. Onlara göre bir kişi başka birine [para veya herhangi bir eşyayı] emanet bırakır, o kişi o emaneti geri vermez, daha sonra o kişinin eline emanetini geri vermeyen adama ait bir şey geçerse alacaklı olduğu şeyin kıymeti kadarını dahi alıkoyması caiz değildir. Tâbiûn alimlerinden bir grup buna cevaz vermişlerdir. Sevrî de bu görüştedir. O "Eğer birinin başka birinde alacağı [gümüş] dirhemi olsa, alacaklısı olduğu adama ait [altın] dinarlar eline geçse alacaklı olduğu adama ait [gümüş] dirhemler eline geçmedikçe [altın] dinarları alıkoyması caiz değildir. Şayet eline o adama ait [gümüş] dirhem geçerse alacaklı olduğu kadar [gümüş dirhemi] alıkoyabilir." demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Buyû' 38, 3/564
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Hasîn Osman b. Asım el-Esedî (Osman b. Asım b. Husayn)
4. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Kâdî (Şerik b. Abdullah b. Haris b. Evs b. Haris)
5. Ebu Muhammed Talk b. Ğannam en-Nehai (Talk b. Ğannam b. Talk b. Muaviye)
6. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Borç, borçlanmaya dikkat etmek
Borç, öderken fazlasıyla ödemek
İHANET
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Öneri Formu
Hadis Id, No:
63239, HM013672
Hadis:
حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ حَدَّثَنَا الْمُغِيرَةُ بْنُ زِيَادٍ الثَّقَفِيُّ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ
إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا إِيمَانَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ وَلَا دِينَ لِمَنْ لَا عَهْدَ لَهُ
Tercemesi:
Açıklama:
mütabileriyle hasendir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Enes b. Malik 13672, 4/642
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Muğîra b. Ziyad es-Sekafî (Muğîra b. Ziyad)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
Konular:
İman
KTB, İMAN
Müslüman, Anlaşmalara riayet etmek, ahde vefa
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Müslüman, mü'minin kişiliği
Müslüman, vasıfları
Savaş, barış, eman/güvence vermek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18947, T001403
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مَعْدِىُّ بْنُ سُلَيْمَانَ هُوَ الْبَصْرِىُّ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « أَلاَ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا مُعَاهِدَةً لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ فَقَدْ أَخْفَرَ بِذِمَّةِ اللَّهِ فَلاَ يَرَحْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ سَبْعِينَ خَرِيفًا » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ أَبِى هُرَيْرَةَ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ وَقَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ma'dî b. Süleyman el-Basrî, ona İbn Aclân, ona babası (Aclan), ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Dikkat ediniz! Kim Allah'ın ve Rasulünün güvencesi altındaki bir kişiyi öldürürse Allah'ın ahdini bozmuş olur ve cennetin kokusunu alamaz. Cennetin kokusu ise yetmiş yıllık mesafeden duyulur."
(Tirmizî), Bu hadisi Ebu Bekre de rivayet etmiştir, demiştir.
Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Hureyre'nin (bu) hadisi Hasen-Sahih'tir. Ebu Hureyre'nin, Hz. Peygamber'den (sav) aktardığı bu rivayet başka bir tarikle de nakledilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Diyât 11, 4/20
Senetler:
()
Konular:
Ahit, Anlaşma, anlaşmalarda şartlara riayet,
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Savaş, barış, eman/güvence vermek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32810, İM004053
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ حُذَيْفَةَ قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَدِيثَيْنِ قَدْ رَأَيْتُ أَحَدَهُمَا وَأَنَا أَنْتَظِرُ الآخَرَ حَدَّثَنَا « أَنَّ الأَمَانَةَ نَزَلَتْ فِى جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ » . - قَالَ الطَّنَافِسِىُّ يَعْنِى وَسْطَ قُلُوبِ الرِّجَالِ - وَنَزَلَ الْقُرْآنُ فَعَلِمْنَا مِنَ الْقُرْآنِ وَعَلِمْنَا مِنَ السُّنَّةِ . ثُمَّ حَدَّثَنَا عَنْ رَفْعِهِمَا فَقَالَ « يَنَامُ الرَّجُلُ النَّوْمَةَ فَتُرْفَعُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا كَأَثَرِ الْوَكْتِ ثُمَّ يَنَامُ النَّوْمَةَ فَتُنْزَعُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا كَأَثَرِ الْمَجْلِ كَجَمْرٍ دَحْرَجْتَهُ عَلَى رِجْلِكَ فَنَفِطَ فَتَرَاهُ مُنْتَبِرًا وَلَيْسَ فِيهِ شَىْءٌ » . ثُمَّ أَخَذَ حُذَيْفَةُ كَفًّا مِنْ حَصًى فَدَحْرَجَهُ عَلَى سَاقِهِ . قَالَ « فَيُصْبِحُ النَّاسُ يَتَبَايَعُونَ وَلاَ يَكَادُ أَحَدٌ يُؤَدِّى الأَمَانَةَ حَتَّى يُقَالَ إِنَّ فِى بَنِى فُلاَنٍ رَجُلاً أَمِينًا . وَحَتَّى يُقَالَ لِلرَّجُلِ مَا أَعْقَلَهُ وَأَجْلَدَهُ وَأَظْرَفَهُ . وَمَا فِى قَلْبِهِ حَبَّةُ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ » . وَلَقَدْ أَتَى عَلَىَّ زَمَانٌ وَلَسْتُ أُبَالِى أَيَّكُمْ بَايَعْتُ لَئِنْ كَانَ مُسْلِمًا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ إِسْلاَمُهُ وَلَئِنْ كَانَ يَهُودِيًّا أَوْ نَصْرَانِيًّا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ سَاعِيهِ فَأَمَّا الْيَوْمَ فَمَا كُنْتُ لأُبَايِعَ إِلاَّ فُلاَنًا وَفُلاَنًا .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed, ona Vekî’, ona el-A’meş, ona Zeyd b. Vehb, ona Huzeyfe’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) bize iki hadis söyledi, bunların birisinin gerçekleştiğini gördüm, şimdi diğerini beklemekteyim. O bize şunu anlattı: “Emanet yiğit adamların kalplerinin köküne indi.” Et-Tanâfisî dedi ki: Bununla adamların kalplerinin ortasını kastetmektedir. Kur’ân’ı Kerim nazil oldu, biz de Kur’ân’dan da öğrendik, sünnetten de öğrendik. Sonra bizlere bu ikisini kaldırılacağını anlatarak dedi ki: “Bir adam bir uykuya dalar, emanet kalbinden kaldırılır, onun izi ise deri üzerinde farklı bir rengin bıraktığı iz gibi kalır. Sonra bir defa daha uyur, emanet kalbinden çekilip alınır, onun izi ise tıpkı bir kor ateşi ayağına düşürüp de bir kabarcık oluşup, senin de onu içinde bir şey olmadığı halde kabarmış bir şekilde gördüğün bir kabarcığın izi gibi iz kalır.” Sonra Huzeyfe bir avuç çakıl taşı aldı, onu bacağının üzerine yuvarladı. (Allah Rasulü) devamla buyurdu ki: “İnsanlar sabaha çıkarlar, birbirleriyle alışveriş yaparlar, hemen hemen tek bir kişi dahi emaneti yerli yerince hak sahibine ödemez. O kadar ki, filan oğulları arasında güvenilir bir adam var, denilecek hale gelinir. Hatta kalbinde iman namına bir hardal tanesi kadar bir şey dahi bulunmayan kişi için ne de akıllı, ne de çalışkan ve ne de zarif bir kimsedir, denilecek.” (Huzeyfe) dedi ki: Ben öyle bir zaman geçirdim ki, hanginizle alışveriş yaptığıma aldırmazdım. Çünkü eğer alışveriş yaptığım kişi müslüman ise (ve benim onda hakkım kalmışsa) mutlaka onun müslüman olması benim hakkımı bana vermesine sebep olacaktır. Eğer Yahudi ya da Nasranî ise şüphesiz onun başındaki sorumlu kişi (ondaki hakkımı) bana geri verecektir, derdim. Bugün ise filan ve filan dışında bir kimseyle alışveriş yapamaz oldum.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 27, /654
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Müslüman, güven vermek, insanlara
Müslüman, vasıfları