Giriş

Bize Muhammed b. İsmail, ona Âdem b. Ebu İyâs, ona Şeybân Ebu Muâviye, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir “Hz. Peygamber (sav) her zaman çıkmadığı ve kimseyle karşılaşmadığı bir vakitte evinden çıkmıştı. Yolda Ebu Bekir ile karşılaştı: "Neden bu saatte buradasın Ey Ebu Bekir?" diye sordu. Ebu Bekir, "Rasulullah'ı (sav) görür, yüzüne bakar ve Ona (sav) selam veririm ümidiyle çıktım" diye cevap verdi. Çok geçmeden Ömer geldi. "Neden bu saatte buradasın ey Ömer?" diye sordu. "Açlıktan, ey Allah’ın Rasulü!" diye cevap verdi. Rasulullah (sav) "Ben de biraz acıktım" buyurdu. [Daha sonra üçü] Ensâr'dan Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihân'ın evine gittiler. (Ebu'l-Heysem) Hurması ve koyunları çok olan bir adamdı, hizmetçileri yoktu. Onu (Ebu'l-Heysem’i evde) bulamadılar. Evin hanımına "Eşin nerede?" diye sordular. "Bize tatlı içme suyu getirmeye gitti" diye cevap verdi. Çok geçmeden Ebu'l-Heysem ağzına kadar dolu bir su kırbasıyla geldi. Kırbasını yere koyduktan sonra gelip Hz. Peygamber'e (sav) sarıldı ve "Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü!" dedi. Onları bahçesine götürdü ve bir halı serdi. Sonra hurma ağacından hem olgun hem de ham hurmaların olduğu bir dal getirip önlerine koyu. Hz. Peygamber (sav), "Bize olgunlarından seçip getirmedin mi?" diye sorunca "Ey Allah’ın Rasulü olgun olanından ve olmayanından istediğinizi seçmenizi istedim" dedi. Böylece hurmadan yediler ve getirdiği sudan içtiler. Hz. Peygamber (sav), Ebu Bekir ve Ömer'e " Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki kıyamet günü bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz: Serin bir gölge, tatlı olgun hurma ve soğuk su". Ebu'l-Heysem yemek yapmak için yanlarından ayrıldı. Hz. Peygamber (sav) "Sakın süt veren hayvanı kesme" buyurdu. Ebu'l-Heysem dişi veya erkek bir keçi yavrusu kesti ve onlara getirdi. Ondan da yediler. Hz. Peygamber (sav) "Senin hizmetçin var mı?" diye sordu. Ebu'l-Heysem "Hayır yok" dedi. Hz. Peygamber (sav) "Savaş esirleri gelince bize gel" buyurdu. Hz. Peygamber'e (sav) iki savaş esiri getirilmişti. Bir üçüncüsü yoktu. Ebu'l-Heysem, Onun (sav) yanına geldi. Hz. Peygamber (sav) de ona "İkisinden birini seç" dedi. O "Ey Allah’ın Rasulü, benim için sen seç!" dedi. Hz. Peygamber (sav) "İstişare edilen kişi güvenilen bir kimsedir. Bunu al. Onun namaz kıldığını gördüm. Ona iyilik yap!" buyurdu. Ebu'l-Heysem eşinin yanına gitti ve Hz. Peygamber'in (sav) sözünü ona anlattı. Karısı: "Rasulullah'ın (sav) sözünü tutabilmek için onu azat etmelisin" dedi. O (Ebu'l-Heysem) da "O hürdür" diyerek o köleyi azat etti. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Allah'ın gönderdiği peygamber ve devlet idarecisinin etrafında mutlaka iki türlü insan bulunur. Birincisi iyiliği emredip kötülükten alıkoyar. Diğeri ise ona devamlı güçlük çıkarır. Her kim kötü insanlardan korunursa gerçekten fenalıklardan kendisini korumuş olur." Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadis hasen-sahih-garîbtir


    Öneri Formu
12902 T002369 Tirmizi, Zühd, 39

Bize Ali b. Hucr, ona Muhammed b. Yezid el-Vâsitî, ona Müstelim b. Saîd, ona Rumeyh el-Cüzâmî, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Ganimet belli kişilerin elinde dönüp dolaşır hale getirilince, emanet ganimet bilinince, zekât ağır bir borç gibi görülünce, dinden başka bir maksatla ilim öğrenilince, adam annesini hor görüp hanımına itaat edince, babasını başından def edip dostunu yanı başında tutunca, mescitte sesler yükselince, kabilenin başına en fasıkları efendi olunca, bir kavmin lideri onların en rezilleri olunca, zararından korunmak maksadıyla bir adama hürmet gösterilince, şarkıcı cariyeler ve çalgı çengi meclisleri aleni hale gelince, su gibi içki içilince, bu ümmetin sonradan gelenleri öncekilere lanet okuyunca beklesinler ki kıpkızıl bir rüzgâr, bir sarsıntı, yerin dibine geçirilme, hilkatlerin değiştirilmesi, gökten gelecek bir azap gelsin. Artık ipi kopan bir gerdanlığın peş peşe dağılan taneleri gibi azaplar art arda kopar gelir.” Ebu İsa dedi ki: Bu hususta Ali’den gelmiş rivayet de vardır. Bu ise garib bir hadistir, sadece bu rivayetini biliyoruz.


    Öneri Formu
12464 T002211 Tirmizi, Fiten, 38


    Öneri Formu
4811 M005307 Müslim, Eşribe, 137


    Öneri Formu
4813 M005308 Müslim, Eşribe, 137

Bana Mâlik, ona Süheyl b. Ebî Sâlih, ona babası, ona da Ebû Hureyre’nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Allah sizin için üç şeye razı olur, fakat üç şeye de kızar. Sadece O’na kulluk yapıp kendisine hiç bir şeyi ortak koşmamanıza, hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılmanıza ve başınıza yönetici olarak verdiği kişilere samimiyetle nasihat etmenize razı olur. Dedikodu etmenize, savurganlık yapmanıza ve çok soru sormanıza da kızar."


Açıklama: Hz. Peygamber hayatta iken çok soru sorulması çeşitli âyet ve hadislerle yasaklanmıştır. Çünkü soruların sınırı yoktur. Hatta bazen gerçekleri çarpıtmak ve zihinleri bulandırmak amacıyla sorular sorulur. Fakat daha önemlisi vahiy gelirken ve Peygamber henüz hayatta iken çok ve gereksiz sorular sorulmasının başka bir sakıncası daha vardır. O da hakkında hüküm verilmemiş, dolayısıyla bir sınırlama konulmamış olan bir konuda soru sorulması ve zorunlu olarak verilen cevapta insanlara sınırlama getirilmesidir. Yasak olmayan bir davranışın yasaklanmasına sebep olmaktır. İnsanların rahat ve geniş bir alanda hareket imkânı varken bu alanı daraltmaktır. Bakara sûresindeki kesilmesi emredilen sığır hadisesi, bunun en canlı örneğidir. Sıradan bir ineği kesmeleri ile maksat hasıl olacakken sorulan ısrarlı sorular bu genişliği daraltılmış ve insanlar neredeyse istenilen nitelikte bir ineği bulamayacak hale gelmişlerdi. Bu yönüyle bakıldığında çok soru sorma yasağı, vahyin devam ettiği zaman ile sınırlıdır ve tamamen insanların hayatını kolaylaştırmak, daha geniş bir hareket alanı kazandırmak amacına matuftur. Ancak gerçekleri çarpıtmak ve insanların zihinlerini bulandırmak amacıyla ortaya atılan sorular, her dönemde kaçınılması gereken bir hâldir.

    Öneri Formu
39539 MU001833 Muvatta, Kelâm, 8

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Halef b. Halife, ona Yezid b. Keysan, ona Ebu Hazim, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bir gün veya bir gece dışarı çıkmış, Ebu Bekir ve Ömer ile karşılaşmıştı. Onlara; "bu saatte neden dışarı çıktınız" diye sordu. Açlıktan, ey Allah'ın Rasulü dediler. "Nefsim kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki ben de sizin gibi açlıktan dışarı çıktım. Haydi kalkın gelin" buyurdu. Hemen Onunla (sav) birlikte kalktılar. Hz. Peygamber (sav) Ensqrdan birinin evine geldi. Ancak o kişi evde yoktu. Evin hanımı Hz. Peygamber'i (sav) görünce; hoş geldiniz dedi. Rasulullah (sav) ona; "falanca nerede" diye sordu. Kadın; bize biraz tatlı su getirmeye gitti dedi. Sonra Ensardan olan sahabi geldi. Rasulullah'a (sav) ve yanındaki iki dostuna baktı. Elhamdülillah! Bugün benden misafirleri daha şerefli olan kimse yoktur dedi. Hemen gidip bir hurma salkımı getirdi. İçinde koruk, kuru ve olgun hurmalar vardı. Buyurun, bundan yeyin dedi ve bıçağı aldı. Rasulullah (sav) ona; "sakın sağmal koyuna dokunma" dedi. Ama adam koyunu onlar için kesti. Hem koyundan hem hurma salkımından yediler, içtiler. Doyup suya kandıklarında Rasulullah (sav), Ebu Bekir ve Ömer'e şöyle dedi: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki kıyamet günü bu nimetten sorulacaksınız. Gece açlıktan evden çıktınız ama işte bu nimeti yiyip evinize dönüyorsunuz."


    Öneri Formu
4820 M005313 Müslim, Eşribe, 140