Bize Ebû Bekir b. Fûrek (rh), ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona el-Esved b. Şeybân, ona Yezîd b. Abdullah b. eş-Şihhîr, ona Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şihhîr şöyle demiş:
“Bana Ebû Zer’den (ra) hadis ulaşıyordu, ben de onunla karşılaşmayı çok arzu ediyordum. Bir gün ona rastladım ve dedim ki:
“- Bana senden hadisler ulaşıyordu, ben de seninle karşılaşmayı çok istiyordum.” Bana,
“- Baban hakkı için Allah’a yemin olsun ki bana kavuştun, haydi söyle!” dedi.
“- Bana senin Rasûlullah’dan (sav) şu hadisi rivâyet ettiğin haber verildi” dedim:
“Muhakkak ki Allah Teâlâ üç kişiyi sever, üç kişiye de buğzeder.”
Ebû Zer, “Beni dostuma (sav) yalan isnad etmekle itham etme!” dedi. Ben de;
“- Allah’ın sevdiği üç kişi kimdir?” dedim. Şu cevabı verdi:
“- Düşmanla karşılaştığında (kaçmayıp) onunla savaşan insan. Bunu siz elinizdeki Kitab’da da görmektesiniz: ‘Muhakkak ki Allah, kenetlenmiş saflar halinde kendi yolunda savaşanları sever.’ (Saff, 61/4).
“- Başka kim?” diye sordum.
“- Kendisine eziyet eden kötü bir komşusu olan, onun eziyetlerine sabreden kişiye,yaşarken de öldüğünde de Allah ona kâfidir” dedi.
“- Sonra kim?” dedim.
“- Bir gurup insanla birlikte sefere çıkan kişidir; gurup yolda mola verdi, sabaha karşı istirahate çekildiler. Yorgunluk ve uyku onları bastırmıştı, bu yüzden başlarını koyduklarında hemen uykuya daldılar. Gurupla beraber olan o kişi, hemen kalkıp abdest aldı, Allah’tan korkarak ve O’nun rahmetini umarak namaza durdu. (İşte üçüncüsü de bu adam)” dedi. Ben,
“- Peki, Cenâb-ı Hakk’ın buğzettiği üç kişi kimdir?” diye sordum.
“- Cimri olan ve yaptığı iyiliği başa kakan ile gurura kapılıp böbürlenen kişidir. Siz bunu Allah’ın kitabında da görürsünüz: ‘Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.’(Nisa, 3/36; Lokman, 31/18).
“- Peki üçüncüsü kimdir?” dedim.
“- Çok yemin eden tüccar –veya çok yemin eden satıcı-“ dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
155757, BS018541
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ فُورَكَ رَحِمَهُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ حَبِيبٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ عَنْ مُطَرِّفِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ قَالَ كَانَ الْحَدِيثُ يَبْلُغُنِى عَنْ أَبِى ذَرٍّ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ فَكُنْتُ أَشْتَهِى لِقَاءَهُ فَلَقِيتُهُ فَقُلْتُ : يَا أَبَا ذَرٍّ إِنَّهُ كَانَ يَبْلُغُنِى عَنْكَ الْحَدِيثَ فَكُنْتُ أَشْتَهِى لِقَاءَكَ قَالَ : لِلَّهِ أَبُوكَ فَقَدْ لَقِيتَ فَهَاتِ فَقُلْتُ : حَدِيثٌ بَلَغَنِى أَنَّكَ تُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- حَدَّثَكُمْ :« إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يُحِبُّ ثَلاَثَةً وَيُبْغِضُ ثَلاَثَةً ». قَالَ : مَا إِخَالُنِى أَنْ أَكْذِبَ عَلَى خَلِيلِى -صلى الله عليه وسلم- قُلْتُ : فَمَنِ الثَّلاَثَةُ الَّذِينَ يُحِبُّ اللَّهُ؟ قَالَ : رَجُلٌ لَقِىَ الْعَدُوَّ فَقَاتَلَ وَإِنَّكُمْ لَتَجِدُّونَ ذَلِكَ فِى الْكِتَابِ عِنْدَكُمْ {إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِى سَبِيلِهِ صَفًّا} قُلْتُ : وَمَنْ؟ قَالَ : رَجُلٌ لَهُ جَارُ سَوْءٍ فَهُوَ يُؤْذِيهِ فَيَصْبِرُ عَلَى أَذَاهُ فَيَكْفِيهِ اللَّهُ إِيَّاهُ بِحَيَاةٍ أَوْ مَوْتٍ. قَالَ : وَمَنْ؟ قَالَ : رَجُلٌ كَانَ مَعَ قَوْمٍ فِى سَفَرٍ فَنَزَلُوا فَعَرَّسُوا وَقَدْ شَقَّ عَلَيْهِمُ الْكَرَى وَالنُّعَاسُ وَوَضَعُوا رُءُوسَهُمْ فَنَامُوا وَقَامَ فَتَوَضَّأَ فَصَلَّى رَهْبَةً لِلَّهِ وَرَغْبَةً إِلَيْهِ. قُلْتُ : فَمَنِ الثَّلاَثَةُ الَّذِينَ يُبْغِضُ؟ قَالَ : الْبَخِيلُ الْمَنَّانُ وَالْمُخْتَالُ الْفَخُورُ وَإِنَّكُمْ لَتَجِدُونَ ذَلِكَ فِى كِتَابِ اللَّهِ {إِنَّ اللَّهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ} قَالَ : فَمَنِ الثَّالِثُ؟ قَالَ : التَّاجِرُ الْحَلاَّفُ أَوِ الْبَائِعُ الْحَلاَّفُ.
Tercemesi:
Bize Ebû Bekir b. Fûrek (rh), ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona el-Esved b. Şeybân, ona Yezîd b. Abdullah b. eş-Şihhîr, ona Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şihhîr şöyle demiş:
“Bana Ebû Zer’den (ra) hadis ulaşıyordu, ben de onunla karşılaşmayı çok arzu ediyordum. Bir gün ona rastladım ve dedim ki:
“- Bana senden hadisler ulaşıyordu, ben de seninle karşılaşmayı çok istiyordum.” Bana,
“- Baban hakkı için Allah’a yemin olsun ki bana kavuştun, haydi söyle!” dedi.
“- Bana senin Rasûlullah’dan (sav) şu hadisi rivâyet ettiğin haber verildi” dedim:
“Muhakkak ki Allah Teâlâ üç kişiyi sever, üç kişiye de buğzeder.”
Ebû Zer, “Beni dostuma (sav) yalan isnad etmekle itham etme!” dedi. Ben de;
“- Allah’ın sevdiği üç kişi kimdir?” dedim. Şu cevabı verdi:
“- Düşmanla karşılaştığında (kaçmayıp) onunla savaşan insan. Bunu siz elinizdeki Kitab’da da görmektesiniz: ‘Muhakkak ki Allah, kenetlenmiş saflar halinde kendi yolunda savaşanları sever.’ (Saff, 61/4).
“- Başka kim?” diye sordum.
“- Kendisine eziyet eden kötü bir komşusu olan, onun eziyetlerine sabreden kişiye,yaşarken de öldüğünde de Allah ona kâfidir” dedi.
“- Sonra kim?” dedim.
“- Bir gurup insanla birlikte sefere çıkan kişidir; gurup yolda mola verdi, sabaha karşı istirahate çekildiler. Yorgunluk ve uyku onları bastırmıştı, bu yüzden başlarını koyduklarında hemen uykuya daldılar. Gurupla beraber olan o kişi, hemen kalkıp abdest aldı, Allah’tan korkarak ve O’nun rahmetini umarak namaza durdu. (İşte üçüncüsü de bu adam)” dedi. Ben,
“- Peki, Cenâb-ı Hakk’ın buğzettiği üç kişi kimdir?” diye sordum.
“- Cimri olan ve yaptığı iyiliği başa kakan ile gurura kapılıp böbürlenen kişidir. Siz bunu Allah’ın kitabında da görürsünüz: ‘Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.’(Nisa, 3/36; Lokman, 31/18).
“- Peki üçüncüsü kimdir?” dedim.
“- Çok yemin eden tüccar –veya çok yemin eden satıcı-“ dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Siyer 18541, 18/524
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Abdullah Mutarrif b. Abdullah el-Haraşî (Mutarrif b. Abdullah b. Şıhhir b. Avf b. Ka'b b. Vakdân)
3. Ebu Ala Yezid b. Abdullah el-Amirî (Yezid b. Abdullah b. Şihhîr b. Avf b. Ka'b)
4. Ebu Şeyban Esved b. Şeyban es-Sedûsi (Esved b. Şeyban)
5. Ebû Dâvûd et-Tayâlîsî (Süleyman b. Davud b. Cârûd)
6. Yunus b. Habib el-İclî (Yunus b. Habib b. Abdülkahir b. Abdülaziz b. Ömer b. Kays)
7. Abdullah b. Cafer el-İsbehânî (Abdullah b. Cafer b. Ahmed b. Faris)
8. Ebu Bekir Muhammed b. Hasan el-Eşarî (Muhammed b. Hasan b. Fûrek)
Konular:
Ahlak, Savaş, savaş ahlakı
Ahlak, ticaret ahlakı
Allah İnancı, Allah'ın sevdiği / buğz ettiği insan
Cimrilik, zemmedilişi
Hadis Rivayeti
Haklar, komşu hakları
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
İyilik, komşuya iyilik etmek
Kibir, Kibir ve gurur
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Nafile ibadet, yolculukta
Sabır, sabretmek
Ticaret, ticari ilişkiler
Ticaret, yasak olan şekilleri
Yemin, alış-verişte
Öneri Formu
Hadis Id, No:
76457, HM027745
Hadis:
حَدَّثَنَا عَفَّانُ قَالَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ قَالَ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ الْأَقْرَعِ بْنِ حَابِسٍ
أَنَّهُ نَادَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّ حَمْدِي زَيْنٌ وَإِنَّ ذَمِّي شَيْنٌ فَقَالَ ذَاكُمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ
كَمَا حَدَّثَ أَبُو سَلَمَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Tercemesi:
Bize Affân rivayet etti (ve şöyle dedi): Bize Vüheyb rivayet etti ve şöyle dedi: Bize Musa b Ukbe, Ebu Seleme b. Abdurrahman’dan, o el-Akra‘ b. Hâbis’ten rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber’e hanesinin dışından seslenmiş ve “Ey Muhammed! Benim övgüm övgü, kınamam ise lekedir” demişti. Hz. Peygamber de Ebu Seleme’nin rivayetine göre “Bu Allah’ın vasfıdır” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ekra' b. Hâbis 27745, 8/790
Senetler:
1. Ekra' b. Hâbis et-Temimi (Firas b. Hâbis b. İkâl b. Muhammed b. Süfyan)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Muhammed Musa b. Ukbe el-Kuraşî (Musa b. Ukbe b. Ebu Ayyaş)
4. Ebu Bekir Vüheyb b. Hâlid el-Bâhilî (Vüheyb b. Hâlid b. Aclân)
5. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
Konular:
Allah İnancı, varlığı ve birliği
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Kibir, Kibir ve gurur
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا يحيى بن عبد الرحمن العصري قال حدثنا شهاب بن عباد العصري أن بعض وفد عبد القيس سمعه يذكر قال : لما بدا لنا في وفادتنا إلى النبي صلى الله عليه وسلم سرنا حتى إذا شارفنا القدوم تلقانا رجل يوضع على قعود له فسلم فرددنا عليه ثم وقف فقال ممن القوم قلنا وفد عبد القيس قال مرحبا بكم وأهلا إياكم طلبت جئت لأبشركم قال النبي صلى الله عليه وسلم بالأمس لنا إنه نظر إلى المشرق فقال ليأتين غدا من هذا الوجه يعني المشرق خير وفد العرب فبت أروغ حتى أصبحت فشددت على راحلتي فأمعنت في المسير حتى ارتفع النهار وهممت بالرجوع ثم رفعت رؤوس رواحلكم ثم ثنى راحلته بزمامها راجعا يوضع عوده على بدئه حتى انتهى إلى النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه حوله من المهاجرين والأنصار فقال بأبي وأمي جئت أبشرك بوفد عبد القيس فقال أنى لك بهم يا عمر قال هم أولاء على أثري قد أظلوا فذكر ذلك فقال بشرك الله بخير وتهيأ القوم في مقاعدهم وكان النبي صلى الله عليه وسلم قاعدا فألقى ذيل ردائه تحت يده فاتكأ عليه وبسط رجليه فقدم الوفد ففرح بهم المهاجرون والأنصار فلما رأوا النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه أمرحوا ركابهم فرحا بهم وأقبلوا سراعا فأوسع القوم والنبي صلى الله عليه وسلم متكئ على حاله فتخلف الأشج وهو منذر بن عائذ بن منذر بن الحارث بن النعمان بن زياد بن عصر فجمع ركابهم ثم أناخها وحط أحمالها وجمع متاعها ثم أخرج عيبة له وألقى عنه ثياب السفر ولبس حلة ثم أقبل يمشي مترسلا فقال النبي صلى الله عليه وسلم من سيدكم وزعيمكم وصاحب أمركم فأشاروا بأجمعهم إليه وقال ابن سادتكم هذا قالوا كان آباؤه سادتنا في الجاهلية وهو قائدنا إلى الإسلام فلما انتهى الأشج أراد أن يقعد من ناحية استوى النبي صلى الله عليه وسلم قاعدا قال ها هنا يا أشج وكان أول يوم سمى الأشج ذلك اليوم أصابته حمارة بحافرها وهو فطيم فكان في وجهه مثل القمر فأقعده إلى جنبه وألطفه وعرف فضله عليهم فأقبل القوم على النبي صلى الله عليه وسلم يسألونه ويخبرهم حتى كان بعقب الحديث قال هل معكم من أزودتكم شيء قالوا نعم فقاموا سراعا كل رجل منهم إلى ثقله فجاؤوا بصبر التمر في أكفهم فوضعت على نطع بين يديه وبين يديه جريدة دون الذراعين وفوق الذراع فكان يختصر بها قلما يفارقها فأومأ بها إلى صبرة من ذلك التمر فقال تسمون هذا التعضوض قالوا نعم قال وتسمون هذا الصرفان قالوا نعم وتسمون هذا البرنى قالوا نعم قال هو خير تمركم وأينعه لكم وقال بعض شيوخ الحي وأعظمه بركة وإنما كانت عندنا خصبة نعلفها إبلنا وحميرنا فلما رجعنا من وفادتنا تلك عظمت رغبتنا فيها وفسلناها حتى تحولت ثمارنا منها ورأينا البركة فيها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166316, EM001198
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا يحيى بن عبد الرحمن العصري قال حدثنا شهاب بن عباد العصري أن بعض وفد عبد القيس سمعه يذكر قال : لما بدا لنا في وفادتنا إلى النبي صلى الله عليه وسلم سرنا حتى إذا شارفنا القدوم تلقانا رجل يوضع على قعود له فسلم فرددنا عليه ثم وقف فقال ممن القوم قلنا وفد عبد القيس قال مرحبا بكم وأهلا إياكم طلبت جئت لأبشركم قال النبي صلى الله عليه وسلم بالأمس لنا إنه نظر إلى المشرق فقال ليأتين غدا من هذا الوجه يعني المشرق خير وفد العرب فبت أروغ حتى أصبحت فشددت على راحلتي فأمعنت في المسير حتى ارتفع النهار وهممت بالرجوع ثم رفعت رؤوس رواحلكم ثم ثنى راحلته بزمامها راجعا يوضع عوده على بدئه حتى انتهى إلى النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه حوله من المهاجرين والأنصار فقال بأبي وأمي جئت أبشرك بوفد عبد القيس فقال أنى لك بهم يا عمر قال هم أولاء على أثري قد أظلوا فذكر ذلك فقال بشرك الله بخير وتهيأ القوم في مقاعدهم وكان النبي صلى الله عليه وسلم قاعدا فألقى ذيل ردائه تحت يده فاتكأ عليه وبسط رجليه فقدم الوفد ففرح بهم المهاجرون والأنصار فلما رأوا النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه أمرحوا ركابهم فرحا بهم وأقبلوا سراعا فأوسع القوم والنبي صلى الله عليه وسلم متكئ على حاله فتخلف الأشج وهو منذر بن عائذ بن منذر بن الحارث بن النعمان بن زياد بن عصر فجمع ركابهم ثم أناخها وحط أحمالها وجمع متاعها ثم أخرج عيبة له وألقى عنه ثياب السفر ولبس حلة ثم أقبل يمشي مترسلا فقال النبي صلى الله عليه وسلم من سيدكم وزعيمكم وصاحب أمركم فأشاروا بأجمعهم إليه وقال ابن سادتكم هذا قالوا كان آباؤه سادتنا في الجاهلية وهو قائدنا إلى الإسلام فلما انتهى الأشج أراد أن يقعد من ناحية استوى النبي صلى الله عليه وسلم قاعدا قال ها هنا يا أشج وكان أول يوم سمى الأشج ذلك اليوم أصابته حمارة بحافرها وهو فطيم فكان في وجهه مثل القمر فأقعده إلى جنبه وألطفه وعرف فضله عليهم فأقبل القوم على النبي صلى الله عليه وسلم يسألونه ويخبرهم حتى كان بعقب الحديث قال هل معكم من أزودتكم شيء قالوا نعم فقاموا سراعا كل رجل منهم إلى ثقله فجاؤوا بصبر التمر في أكفهم فوضعت على نطع بين يديه وبين يديه جريدة دون الذراعين وفوق الذراع فكان يختصر بها قلما يفارقها فأومأ بها إلى صبرة من ذلك التمر فقال تسمون هذا التعضوض قالوا نعم قال وتسمون هذا الصرفان قالوا نعم وتسمون هذا البرنى قالوا نعم قال هو خير تمركم وأينعه لكم وقال بعض شيوخ الحي وأعظمه بركة وإنما كانت عندنا خصبة نعلفها إبلنا وحميرنا فلما رجعنا من وفادتنا تلك عظمت رغبتنا فيها وفسلناها حتى تحولت ثمارنا منها ورأينا البركة فيها
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Yahya b. Abdurrahman el-Asarî, ona Şihâb b. Abbâd el-Asarî haber verdi. Şihab, Hz. Peygamber'e elçi olarak giden Abdülkaysoğulları heyetinde yer alan bir kişinin şunları anlattığını söylemiştir:
"Hz. Peygamber'e (s.a.) gitmeye karar verdikten sonra yola çıktık. Medine'ye yaklaştığımız zaman, devesini koşturarak gelen bir adam karşımıza çıktı. Selam verdi, biz de selamını aldık. Sonra durdu ve "siz kimlerdensiniz?" diye sordu. "Abdülkaysoğulları heyetiyiz" dedik. Adam: "Hoş geldiniz, safa geldiniz! Ben de sizi arıyordum, size müjde vermeye geldim! Nebi (s.a.) dün bize doğu tarafına baktığını söyledi ve: "Yarın muhakkak şu taraftan yani doğudan Arapların en hayırlı heyeti gelecek !" dedi. Gece sabaha kadar bir sağa bir sola döndüm. Sabah olunca da deveme atlayıp gün yükselene kadar hiç durmadan yol aldım. Tam dönmeye niyetlenmiştim ki bineklerinizin başlarını gördüm." dedi ve devesini yularıyla çevirip geldiği gibi hızla geriye gitti. Hz. Peygamber'in (s.a.) yanına vardı. Muhacirler ve Ensardan sahabesi etrafındaydı: "Anam babam sana feda olsun! Abdülkaysoğulları heyetinin yaklaştığını müjdelemeye geldim!" dedi. Hz. Peygamber: "Nereden biliyorsun ey Ömer?" dedi, adam: "hemen peşimdeler, yaklaştılar" dedi ve olanları anlattı. Hz. Peygamber: "Allah da seni hayırla müjdelesin!" dedi.
Sonra ashap, oturdukları yerde heyeti karşılamak için hazırlandılar. Hz. Peygamber oturuyordu. Hırkasının ucunu elinin altına koydu ve üzerine yaslanarak ayaklarını uzattı.Nihayet heyet ulaştı. Muhacirler ve Ensar heyetin gelmesine sevindiler. Heyettekiler de Hz. Peygamber'i ve ashabını görünce sevinçten bineklerini hızlandırıp koştura koştura geldiler. Ashab gelenlere yer açtılar. O sırada Hz. Peygamber hala aynı vaziyette yaslanmış duruyordu. Heyet içinden sadece "Eşecc" yani Münzir b. Âiz b. Münzir b. el-Hâris b. en-Numan b. Ziyad b. Asar gelmeyip geride kaldı. Develerin yularlarını tutup hayvanları toparladı, onları ıhtırıp yüklerini indirdi ve eşyalarını bir araya getirdi. Sonra kendisine ait bir heybe çıkardı, üzerindeki yolculuk elbiselerini soydu ve altlı üstlü yeni bir elbise giydi. Ağır ağır Hz. Peygamber'in yanına doğru gelmeye başladı. Hz. Peygamber: "Sizin büyüğünüz, lideriniz ve yöneticiniz kimdir?" diye sordu. Hepsi birden Münzir'i gösterdiler. Hz. Peygamber: "ileri gelenlerinizin evladı mıdır?" diye sordu. Heyettekiler: "Cahiliye döneminde ataları bizim ileri gelenlerimizdi, bizi İslam'a yönlendiren de odur" dediler.
Eşec meclise gelince bir kenara oturacak oldu, fakat Hz. Peygamber doğrulup oturdu ve "Şöyle buyur ey Eşecc!" dedi. Kendisine ilk defa o gün "Eşecc (yaralı yüz)" deniliyordu. O, sütten yeni kesilmiş bir çocukken bir merkep kendisini toynağıyla tepmiş ve yüzünde ay biçiminde bir iz oluşmuştu. Peygamber (s.a.) onu yanına oturttu, kendisine iltifat etti ve diğerlerinden üstün kadrini bildi.
Sonra heyettekiler Hz. Peygamber'e yönelerek ona sorular sormaya başladılar. Hz. Peygamber merak ettikleri herşeyi onlara anlattı. Nihayet sohbetin sonuna geldiklerinde Hz. Peygamber: "Yanınızda azıklarınızdan bir şey var mı?" diye sordu. "Evet" dediler ve herkes hızlıca kalkıp yükünün yanına gitti. Avuçlarında hurma getirdiler ve Hz. Peygamber'in önünde bulunan deri yaygıya koydular. Hz. Peygamber'in önünde iki arşından kısa bir arşından uzun hurma dalından bir değnek vardı. Kendisi yanından pek ayırmadığı bu değneği elinde tutardı. Hz. Peygamber bu değnekle hurma yığınlarından birine işaret edip "Buna Ta'dûd mu diyorsunuz?" diye sordu. "Evet", dediler. Hz. Peygamber: "Buna Sarefân mı diyorsunuz?" diye sordu, "Evet" dediler. Hz. Peygamber "Buna da Bernî mi diyorsunuz" buyurdu, "Evet" dediler. Sonra Hz. Peygamber: "Hurmanızın en hayırlısı ve sizin için en faydalısı budur" buyurdu. (Abdülkaysoğullarının yaşlılarından birisi bu cümle yerine "en bereketlisi" diye söylemiştir). Bernî hurması bizde boldu, deve ve merkep yemi yapardık. Bu seyahatimizden döndükten sonra ona olan rağbetimiz arttı ve onu yetiştirmeye başladık. Öyle ki zamanla bütün hurmamız bundan ibaret oldu ve onun bereketini gördük."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1198, /905
Senetler:
1. Ba'du Vefdi Abdi'l-Kays (Ba'du Vefdi Abdi'l-Kays)
2. Şihab b. Abbad el-Abdî el-Asarî (Şihab b. Abbad)
3. Ebu Muhammed Yahya b. Abdurrahman el-Asarî (Yahya b. Abdurrahman)
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Adab, oturma adabı
Adab, Selam, selamlaşma adabı
Adab, yürüyüş adabı
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Hz. Peygamber, gelecekten haber vermesi
Hz. Peygamber, heyetlerle görüşmesi
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
KTB, ADAB
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
KTB, SELAM
Lakap, lakab takmak
Siyer, Hz. Peygamber'e gelen heyetler
Yiyecekler, Hurma, İlgili Herşey
Yolculuk, esnasında dikkat edilecek hususlar
حدثنا مخلد بن مالك قال حدثنا أبو زهير عبد الرحمن بن مغراء قال حدثنا الفضل يعنى بن مبشر قال سمعت جابرا يقول : جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم يستعديه على جاره فبينا هو قاعد بين الركن والمقام إذ أقبل النبي صلى الله عليه وسلم ورآه الرجل وهو مقاوم رجلا عليه ثياب بيض عند المقام حيث يصلون على الجنائز فأقبل النبي صلى الله عليه وسلم فقال بأبي أنت وأمى يا رسول الله من الرجل الذي رأيت معك مقاومك عليه ثياب بيض قال أقد رأيته قال نعم قال رأيت خيرا كثيرا ذاك جبريل صلى الله عليه وسلم رسول ربي ما زال يوصينى بالجار حتى ظننت أنه جاعل له ميراثا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163537, EM000126
Hadis:
حدثنا مخلد بن مالك قال حدثنا أبو زهير عبد الرحمن بن مغراء قال حدثنا الفضل يعنى بن مبشر قال سمعت جابرا يقول : جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم يستعديه على جاره فبينا هو قاعد بين الركن والمقام إذ أقبل النبي صلى الله عليه وسلم ورآه الرجل وهو مقاوم رجلا عليه ثياب بيض عند المقام حيث يصلون على الجنائز فأقبل النبي صلى الله عليه وسلم فقال بأبي أنت وأمى يا رسول الله من الرجل الذي رأيت معك مقاومك عليه ثياب بيض قال أقد رأيته قال نعم قال رأيت خيرا كثيرا ذاك جبريل صلى الله عليه وسلم رسول ربي ما زال يوصينى بالجار حتى ظننت أنه جاعل له ميراثا
Tercemesi:
Bize Mahled b. Malik, ona Ebu Züheyr Abdurrahman b. Mağra, ona Fadl -yani- İbn Mübeşşir, ona da Cabir şöyle dedi:
Komşusunun yaptığı haksızlıkları şikayet etmek için bir adam Peygamber'e (sav) geldi. Bu adam bizimle Kabe'de Rüknü Yemânî ve Makâmı İbrahim arasında oturduğu sırada Peygamber'in(sav) gelmek için yöneldiğini gördü. Tam o sırada, Peygamber'i (sav) cenaze namazı kılınan yerde beyaz elbiseli bir adamla görüştüğünü fark etti. Peygamber (sav) geldiğinde şikayet için gelen adam şöyle dedi:
'Anam ve babam sana feda olsun, ya Rasulallah! Yanında gördüğüm, karşılıklı görüştüğünüz beyaz elbiseli adam kimdir?'
Peygamber (sav), "Gerçekten sen onu gördün mü?" dedi.
Adam,'Evet!', dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Sen pek çok hayır gördün. O, Rabbimin elçisi Cibril (as) idi. Bana, komşuya iyilik etmeyi o kadar tavsiye etti ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 126, /145
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Fadl b. Mübeşşir el-Ensarî (Fadl b. Mübeşşir)
3. Ebu Züheyr Abdurrahman b. Mağrâ ed-Devsi (Abdurrahman b. Mağrâ b. İyaz b. Haris)
4. Mahled b. Malik el-Cemmal (Mahled b. Malik b. Cabir)
Konular:
Haklar, komşu hakları
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
حدثنا موسى قال حدثنا وهيب قال حدثنا أيوب عن أبي العالية قال سألت عبد الله بن الصامت قال سألت خليلي أبا ذر فقال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم بوضوء فحرك رأسه وعض على شفتيه قلت بأبي أنت وأمي آذيتك قال لا ولكنك تدرك أمراء أو أئمة يؤخرون الصلاة لوقتها قلت فما تأمرني قال صل الصلاة لوقتها فإن أدركت معهم فصله ولا تقولن صليت فلا أصلي
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165653, EM000954
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا وهيب قال حدثنا أيوب عن أبي العالية قال سألت عبد الله بن الصامت قال سألت خليلي أبا ذر فقال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم بوضوء فحرك رأسه وعض على شفتيه قلت بأبي أنت وأمي آذيتك قال لا ولكنك تدرك أمراء أو أئمة يؤخرون الصلاة لوقتها قلت فما تأمرني قال صل الصلاة لوقتها فإن أدركت معهم فصله ولا تقولن صليت فلا أصلي
Tercemesi:
Bize Musa (b. İsmail), ona Vüheyb (b. Halid), ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona Ebu Âliye, ona da Abdullah b. Samit şöyle haber vermiştir. Dostum Ebu Zer'e sorduğumda bana şöyle dedi: Hz. Peygamber'e (sav) abdest suyu getirdiğimde başını hareket ettirdi ve dudaklarını ısırdı. Ben de anam babam sana feda olsun sana eziyet mi verdim? diye sordum. Hz. Peygamber (sav) de; "Hayır, fakat yöneticilere veya imamlara yetişeceksin de onlar namazların vaktini geciktirecekler" dedi. O zaman bana ne emredersiniz? diye sorunca şöyle buyurdu: "Namazlarını vaktinde kıl. Onlara yetişirsen onlarla beraber de kıl. Sakın ben kıldım (sizinle) kılmayacağım deme."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 954, /749
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Nadr Abdullah b. Samit el-Ğifarî (Abdullah b. Samit)
3. Ebu Âliye el-Berrâ (Ziyad b. Feyruz)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu Bekir Vüheyb b. Hâlid el-Bâhilî (Vüheyb b. Hâlid b. Aclân)
6. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Abdest, abdest alırken yardım alma
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Namaz, aynı vakti bir günde iki kere kılmak
Namaz, vaktinde eda etmek, geciktirmemek
Bize Ebû Abdullah İshak b. Muhammed b. Yusuf es-Sûsî, ona Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Muhammed b. Avf, ona Ebû'l-Muğîre, ona el-Evzâî, ona Harun b. Riâb şöyle haber verdi:
"el-Ahnef b. Kays Dımaşk Mescidine girdi. Bir adam çok fazla rukû ve secde yaptığını gördü. Vallahi bu adamın onları tek mi yoksa çift mi yaptığını görmeden buradan çıkmayacağım, dedi. Adam namazını bitirince kendisine dedi ki:
"- Ey Allah'ın kulu! Rukû ve secdelerini tek mi yoksa çift mi yaptığını biliyor musun?" Adam;
"- Ben bilmesem de hiç şüphesiz Allah biliyor. Ben, Allah'ın salât ve selamları üzerine olsun dostum Ebû'l-Kasım'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi, sonra ağladı. Ağlaması bitince, "Ben dostum Ebû'l-Kasım'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim:
"Allah için secde yapan bir kulu Allah mutlaka bir derece yükseltir ve onun bir günahını siler."
Bunun üzerine el-Ahnef b. Kays şöyle dedi:
"- Allah sana rahmetiyle muâmele etsin! Sen kimsin?"
"- Ben Ebû Zer'im."
Bunun üzerine içimde öyle duygular uyandı ki, kendimi küçük görmeye başladım.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
141414, BS004642
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ : إِسْحَاقُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يُوسُفَ السُّوسِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْمُغِيرَةَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ قَالَ حَدَّثَنِى هَارُونُ بْنُ رِئَابٍ قَالَ : دَخَلَ الأَحْنَفُ بْنُ قَيْسٍ مَسْجِدَ دِمَشْقَ فَإِذَا بِرَجُلٍ يُكْثِرُ الرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ فَقَالَ : وَاللَّهِ لاَ أَبْرَحُ حَتَّى أَنْظُرَ عَلَى شَفْعٍ يَنْصَرِفُ أَمْ عَلَى وِتْرٍ ، قَالَ : فَلَمَّا انْصَرَفَ الرَّجُلُ قَالَ لَهُ : يَا عَبْدَ اللَّهِ هَلْ تَدْرِى أَعَلَى شَفَعٍ انْصَرَفْتَ أَمْ عَلَى وِتْرٍ؟ قَالَ : أَلاَّ أَكُونُ أَدْرِى ، فَإِنَّ اللَّهَ يَدْرِى ، إِنِّى سَمِعْتُ خَلِيلِى أَبَا الْقَاسِمِ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَسَلاَمُهُ يَقُولُ ، ثُمَّ بَكَى ، ثُمَّ قَالَ : إِنِّى سَمِعْتُ خَلِيلِى أَبَا الْقَاسِمِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ :« مَا مِنْ عَبْدٍ يَسْجُدُ لِلَّهِ سَجْدَةً إِلاَّ رَفَعَهُ اللَّهُ بِهَا دَرَجَةً ، وَحَطَّ عَنْهُ بِهَا خَطِيئَةً ». قَالَ فَقَالَ الأَحْنَفُ بْنُ قَيْسٍ : مَنْ أَنْتَ يَرْحَمُكَ اللَّهُ؟ قَالَ : أَبُو ذَرٍّ. قَالَ : فَتَقَاصَرَتْ إِلَىَّ نَفْسِى مِمَّا وَقَعَ فِى نَفْسِى عَلَيْهِ.
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah İshak b. Muhammed b. Yusuf es-Sûsî, ona Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Muhammed b. Avf, ona Ebû'l-Muğîre, ona el-Evzâî, ona Harun b. Riâb şöyle haber verdi:
"el-Ahnef b. Kays Dımaşk Mescidine girdi. Bir adam çok fazla rukû ve secde yaptığını gördü. Vallahi bu adamın onları tek mi yoksa çift mi yaptığını görmeden buradan çıkmayacağım, dedi. Adam namazını bitirince kendisine dedi ki:
"- Ey Allah'ın kulu! Rukû ve secdelerini tek mi yoksa çift mi yaptığını biliyor musun?" Adam;
"- Ben bilmesem de hiç şüphesiz Allah biliyor. Ben, Allah'ın salât ve selamları üzerine olsun dostum Ebû'l-Kasım'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi, sonra ağladı. Ağlaması bitince, "Ben dostum Ebû'l-Kasım'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim:
"Allah için secde yapan bir kulu Allah mutlaka bir derece yükseltir ve onun bir günahını siler."
Bunun üzerine el-Ahnef b. Kays şöyle dedi:
"- Allah sana rahmetiyle muâmele etsin! Sen kimsin?"
"- Ben Ebû Zer'im."
Bunun üzerine içimde öyle duygular uyandı ki, kendimi küçük görmeye başladım.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Salât 4642, 5/308
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Bahr Ahnef b. Kays et-Temîmî (Dahhak b. Kays b. Muaviye b. Husayn)
3. Ebu Hasan Harun b. Riab et-Temimî (Harun b. Riab)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Ebu Muğîra Abdülkuddüs b. Haccâc el-Havlânî (Abdulkuddüs b. Haccâc)
6. Muhammed b. Avf et-Tâî (Muhammed b. Avf b. Süfyan et-Tâî)
7. Muhammed b. Yakub el-Ümevî (Muhammed b. Yakub b. Yusuf b. Ma'kil b. Sinan b. Abdullah)
8. Ebu Abdullah İshak b. Muhammed es-Sûsî (İshak b. Muhammed b. Yusuf b. Yakub)
Konular:
Abdest, abdest ve namaza teşvik
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Secde, secdenin fazileti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
150310, BS13416
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنِى أَبُو أَحْمَدَ الْحَافِظُ أَخْبَرَنَا أَبُو جَعْفَرٍ : مُحَمَّدُ بْنُ الْحُسَيْنِ الْخَثْعَمِىُّ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ حَكِيمٍ الأَوْدِىُّ حَدَّثَنَا شُرَيْحُ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ يَعْنِى ابْنَ يُوسُفَ بْنِ أَبِى إِسْحَاقَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ حَدَّثَنِى الْبَرَاءُ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- لَمَّا أَرَادَ أَنْ يَعْتَمِرَ أَرْسَلَ إِلَى أَهْلِ مَكَّةَ يَسْتَأْذِنُهُمْ لِيَدْخُلَ مَكَّةَ فَاشْتَرَطُوا عَلَيْهِ أَنْ لاَ يُقِيمَ بِهَا إِلاَّ ثَلاَثَ لَيَالٍ وَلاَ يَدْخُلَهَا إِلاَّ بِجُلُبَّانِ السِّلاَحِ وَلاَ يَدْعُوَ مِنْهُمْ أَحَدًا قَالَ فَأَخَذَ يَكْتُبُ الشَّرْطَ بَيْنَهُمْ عَلِىُّ بْنُ أَبِى طَالِبٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ كَتَبَ : هَذَا مَا قَاضَى عَلَيْهِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ فَقَالُوا لَوْ عَلِمْنَا أَنَّكَ رَسُولُ اللَّهِ لَمْ نَمْنَعْكَ وَلَبَايَعْنَاكَ وَلَكِنِ اكْتُبْ هَذَا مَا قَاضَى عَلَيْهِ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ فَقَالَ : :« أَنَا وَاللَّهِ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ وَأَنَا وَاللَّهِ رَسُولُ اللَّهِ ». قَالَ : وَكَانَ لاَ يَكْتُبُ قَالَ فَقَالَ لِعَلِىٍّ :« امْحُ رَسُولَ اللَّهِ ». قَالَ عَلِىٌّ : وَاللَّهِ لاَ أَمْحَاهُ أَبَدًا. قَالَ :« فَأَرِنِيهِ ». فَأَرَاهُ إِيَّاهُ فَمَحَاهُ النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- بِيَدِهِ فَلَمَّا دَخَلَ وَمَضَى الأَجَلُ أَتَوْا عَلِيًّا رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ فَقَالُوا : مُرْ صَاحِبَكَ فَلْيَرْتَحِلْ فَذَكَرَ ذَلِكَ عَلِىٌّ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :« نَعَمْ أَرْتَحِلُ ». رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ أَحْمَدَ بْنِ عُثْمَانَ الأَوْدِىُّ وَأَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ مِنْ حَدِيثِ زَكَرِيَّا بْنِ أَبِى زَائِدَةَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ بِمَعْنَاهُ وَأَخْرَجَهُ الْبُخَارِىُّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ وَقَالَ فِى الْحَدِيثِ : فَأَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- الْكِتَابَ وَلَيْسَ يُحْسِنُ يَكْتُبُ.
Tercemesi:
Bize Ebu Abdullah el-Hâfız, ona Ebu Ahmed el-Hâfız, ona Ebu Cafer Muhammed b. el-Hüseyin el-Has'amî, ona Ahmed b. Osman b. Hakîm el-Evdî, ona Şureyh b. Mesleme, ona İbrahim yani İbn Yusuf b. Ebu İshak, ona babası, ona Ebu İshak ona da el-Berâ (ra) rivayet etti:
Hz. Peygamber (sav) umre yapmak istediğinde Mekke'ye girmek için Mekke ehlinden izin istemek üzere elçi gönderdi. Mekkeliler, Peygamber'e Mekke'de ancak üç gece ikamet etmesini, Mekke'ye sadece silahları kınları içinde girmesini ve Mekkeliler'den hiçbir kimseyi davet etmemesini şart koştu. Râvî, bu şartları aralarından Ali b. Ebu Talib'in (ra) yazmaya başladığını söyledi. Ali b. Ebu Talib, 'Allah'ın elçisi Muhammed bu şartlar üzerine antlaşmıştır." yazdı. Müşrikler cevaben, 'Biz senin Allah'ın Rasulü olduğunu tasdik etmiş olaydık, seni [Ümre yapmaktan] engellemez ve elbette sana biat ederdik. Bu sebeple, 'Abdullah oğlu Muhammed bu şartlar üzerine antlaşmıştır' şeklinde yazmalısın', dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), "Allah'a yemin ederim ki! Ben Abdullah'ın oğlu Muhammed'im ve yine Allah'a yemin ederim ki Ben Allah'ın Resulüyüm." buyurdu. Râvî'nin dediğine göre Rasulullah bizzat yazmıyordu ve Hz. Peygamber Ali'ye "Rasulullah lafzını sil" buyurdu. Ali de 'Andolsun ki! Rasulullah lafzını asla silmem', dedi. Hz. Peygamber (sav), "Öyleyse onu bana göster!" buyurdu. Ali, o lafzı gösterince Hz. Peygamber (sav) de kendi eliyle Rasulullah lafzını sildi. [Ertesi yıl] Hz. Peygamber (sav) Mekke'ye girip şart kıldıkları üç gün (ikamet süresi) geçince, Mekkeliler Ali'ye (ra) geldiler ve 'Arkadaşına hemen Mekke'den ayrılmasını söyle', dediler. Ali de bunu Rasulullah'a (sav) bildirince, Hz. Peygamber "Evet, ayrılıyorum", buyurdu. Buharî, bu hadisi Sahih adlı eserinde Ahmed b. Osman b. el-Evdî'den naklen rivayet etmiştir. Müslim, bu hadisi Zekeriyya b. Ebu Zâide'nin Ebu İshak'tan yaptığı manen rivayetle tahric etmiştir. Buharî de Abdullah b. Musa'nın İsrâîl'den onun da Ebu İshak'tan yaptığı rivayetle tahric etmiş ve hadis hakkında şöyle demiştir: Yazısı güzel olmadığı halde Rasulullah (sav) yazmaya başladı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Nikah 13416, 13/478
Senetler:
()
Konular:
Ahit, Anlaşma, anlaşmalarda şartlara riayet,
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Biat, biat alımı
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, okuma, yazma bilmesi, ümmiliği
Siyer, Hudeybiye Anlaşması
حدثنا محمود قال حدثنا يزيد بن هارون قال أخبرنا الوليد بن جميل الكندي من أهل فلسطين عن القاسم بن عبد الرحمن عن أبي أمامة : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم مر برجل في المسجد منبطحا لوجهه فضربه برجله وقال قم نومة جهنمية
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166294, EM001188
Hadis:
حدثنا محمود قال حدثنا يزيد بن هارون قال أخبرنا الوليد بن جميل الكندي من أهل فلسطين عن القاسم بن عبد الرحمن عن أبي أمامة : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم مر برجل في المسجد منبطحا لوجهه فضربه برجله وقال قم نومة جهنمية
Tercemesi:
— Ebû Ümame'den rivayet edildiğine göre, ResûlüllahfSatlallahü Aleyhi ve StUem) Mescid'de yüzükoyun, yatmakta olan bir adama tesadüf etti de, onu ayağı ile dürttü ve şöyie buyurdu:
«Kalk! Bu cehennemliğin tiykusudur.»[1108]
Yüzükoyun yatış, Allah'ın razı olmadığı1 bîr iş olduğundan, ondan sakındırmak İçin tehdîden «Cehennemliklerin uykusu» diye vasıflandırılmıştır. Bir de Cehennemde kalanların bu biçimde uzanmaları şekline benzememek için böyle yasaklanmıştır, denilebilir.[1109]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1188, /900
Senetler:
()
Konular:
Adab, Mescit, mescitte uyulması gereken edeb
Hz. Peygamber, hataları düzeltmesi
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
İbadethane, ibadethanelerde uyumak
İbadethane, mescitte yatıp uzanmak
KTB, ADAB