275 Kayıt Bulundu.
Bize yakub (b. İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona İbn İshak, ona Yakub b. Utbe, ona Müslim b. Abdullah b. Cündüb el-Cühenî, ona da Cündüb b. Mekîs el-Cühenî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Leys kabilesinin Kelb koluna mensup olan Gâlib b. Abdullah el-Kelbî'yi Kedîd'eye Mülevvih oğulları üzerine göndermiş ve onlara baskın yapmasını ona emretmişti. O yola çıktı, ben de onun müfrezesindeydim. Kudeyd'e kadar gittik, orada Hâris b. Abdullah b. Barsâ el-Leysî ile karşılaştık ve onu hemen tuttuk. Bize "Ben Müslüman olmaya geliyordum" dedi. Bunun üzerine Gâlib b. Abdullah "Eğer sen gerçekten Müslüman olmaya geldiysen bir gün bir gece bağlı kalman sana bir zarar vermez, yok eğer başka bir niyetin varsa sana karşı kendimizi koruma altına almış oluruz" dedi ve onu sıkıca bağladı, yanına da bizimle beraber olan siyahî bir adamı bıraktı. Ona "biz geri gelinceye kadar buna göz kulak ol, Eğer çatışmaya yeltenirse de kellesini kopart" dedi. Biz yürüyüp Kedîd Geçidi'ne vardık ve ikindi sonrası Uşeyşiye'de konakladık. Arkadaşlarım etrafı kolaçan etmem için beni gönderdi. Bir tepeye yöneldim, etrafı iyice göreceğim bir yere uzandım akşam vakti olmuştu. bir adam çıktı etrafa baktı ve benim tepede uzandığımı gördü. Hanımına "Vallahi, tepede sabahın ilk vaktinde görmediğim bir karaltı görüyorum, Bak baklalım köpekler senin ev eşyalarından bir şey alıp gitmiş olmasın?" dedi. Kadın baktı ve "Vallahi kayıp bir şeyim yok" dedi. Adam "bana yayımı getir ve sadağımdan iki ok ver" dedi. Kadın ona (yay ve okunu) verdi. Bana bir ok attı, gelip yanıma saplandı. onu çıkardım ama hareket etmedim. Sonra ikinci oku attı, gelip omuz başıma saplandı. Oku çıkardım ama hareket etmedim. Adam karısına, "Vallahi, oklarım ona isabet etti, eğer o bir hayvan olsaydı, kıpırdardı. Sabah olunca o iki okumu bul, getir, onları köpekler alıp gitmesin" dedi. İşlerini rahat görüp, hayvanlarını sağıp, ağıllarına koyana kadar onlara zaman verdik. Gecenin karanlığı iyice çökünce her taraftan onlara baskın verdik. Onlardan öldürdüklerimizi öldürdük, hayvanları aldık, geri dönüş yoluna koyulduk. Kavmin tellalı yardım çağrısı yapmak üzere kavmine koştu. Biz de hızlıca çıkarak Hâris b. Barsâ ve arkadaşına uğrayıp onları da yanımıza alarak yürüdük gittik. Yardıma gelen insanların sesi bize ulaştı. Bize doğru geldiler, aramızda sadece vadi geçidi kalmıştı ki bizimle onların arasına Cenab-ı Hakk'ın dilediği yerden gönderdiği bir sel girdi. daha önce görmediğimiz ve kimsenin karşı koymaya gücünün yetmeyeceği bir yağmur, bir çamur seli geldi. Onların öylece durup bize baktıklarını gördük. Hiç birisinin ilerlemeye gücü yetmiyordu. Biz hızla toplanıp gittik Meşlel'e dayandık. Onları geride bıraktık ve ellerimizdeki malları almaya güç yetiremediler.
Açıklama: Ya'kûb b. Utbe, Müslim b. Abdillah b. Hubeyb'den yapmış olduğu rivâyette tek kalmıştır.
bize Abdullah, ona Salt b. Mesud el-Cahderî, ona Muhammed b. Abdurrahman et-Tufâvî, ona da Âs b. Amr et-Tufâvî şöyle rivayet etmiştir: Ebu Ğâdiye, Habîb b. Haris ve Ebu Âliye'nin Annesi hicret ederek Hz. Peygamber'in huzuruna varıp Müslüman oldular. Hanım (Ebu Âliye'nin Annesi) "Ey Allah'ın Rasulü, bana tavsiyede bulun" dedi. Hz. Peygamber (sav) "kulaklara eziyet veren (çirkin sözden) sakın" buyurdu.
Açıklama: el-'Âs b. Amr et-Tufâvî'nin halinin cehaletinden (meçhul) dolayı isnadı zayıftır.
Açıklama: İsnadı zayıftır. Burada Ebân b. Abdillah el-Becelî hakkında ihtilaf edilmiştir.
Bize Ebû Ali er-Rûzebârî, ona Muhammed b. Bekr, ona Ebû Dâvûd, ona Müsedded, ona Bişr b. el-Mufaddal, ona Gâlib el-Kattân, ona bir adam, ona babası, ona da dedesinin rivayet ettiğine göre mensubu bulunduğu aile su kaynaklarından biri üzerinde yetkili ve sorumlu bir mevkide bulunuyorlarmış. İslam'ın mesajı onlara kadar ulaşınca, su kaynağının sahibi, müslüman olmaları durumunda kavmine yüz deve vereceğini vaadetti. Bunun üzerine onlar müslüman oldu. Suyun sahibi de develeri onlar arasında paylaştırdı. Ancak (bir süre sonra içinde) onlardan develeri geri alma isteği belirdi. Bunun için, şu şekilde tenbih ederek oğlunu Peygamber’e (s.a.v.) gönderdi: – Peygamber’e (s.a.v.) git ve ona: "Babamın size selamı var, kendisi müslüman olmaları şartıyla kavmine yüz deve vereceğini vaad etti. Onlar da müslüman oldular. Bunun üzerine develeri aralarında paylaştırdı. Ancak (bir süre sonra) onlardan develeri geri alma gereği hasıl oldu. Bu durumda develeri almakta babam mı daha haklı, yoksa onlar mı?" diye sor. Şayet o (sana) “Evet (baban daha haklı)” derse (tamam). Şayet “Hayır (onlar daha haklı) derse (o vakit) kendisine şöyle de: "Benim babam epeyce yaşlanmış bulunmakta olup hali hazırda o suyun sorumluluğunu deruhte etmektedir. Sizden, kendisinden sonra anılan suyun idare sorumluluğunu bana vermenizi istiyor" de. Bunun üzerine adamın oğlu Peygamber’e gelip: – Babam size selam söyledi, dedi. O da: – “Aleyke ve alâ ebîke’s-selâm (selam senin ve babanın üzerine de olsun)” diye karşılık verdi. Oğul: – Babam kavminin müslüman olmaları durumunda onlara yüz deve vereceğini vaad etmişti. Onlar da müslüman oldular. Müslümanlıkları da iyi oldu. Ancak (bir süre sonra) onlardan develeri geri alma lüzumu ortaya çıktı. Develeri almakta o mu daha haklı, yoksa onlar mı? dedi. Allah Rasûlu: – “Baban develeri onlara vermeyi uygun görüyorsa versin. Yok, geri almayı uygun görüyorsa develeri almakta baban onlardan daha haklıdır. Müslüman olduysalar, bu onlara yeter. Olmadıysalar, müslüman oluncaya kadar kendileriyle savaşılır” buyurdu. Oğlu devamla: – Benim babam epeyce yaşlanmış bir kimsedir. Aynı zamanda, o suyun idari sorumluluğu da üstündedir. Sizden, kendisinden sonra su idareciliği görevini bana vermenizi istiyor, deyince Rasûlullah: – Suyun idari sorumluluğu bir haktır. Çare yok birileri bu görevi yapacak. Fakat bu görevi üstlenenler, ateşin içindedirler.
Açıklama: şevahidle hasendir. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: فَإِنَّ الْإِسْلَامَ يَجُبُّ مَا كَانَ قَبْلَهُ
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: فَإِنَّ الْإِسْلَامَ يَجُبُّ مَا كَانَ قَبْلَهُ