Giriş

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Züheyr b. Harb, onlara Veki'; (T) Bize Züheyr b. Harb, ona İshak b. Yusuf el-Ezrak, onlara Fudayl b. Ğazvan; (T) Bize Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ -lafız ona aittir-, ona İbn Fudayl, ona babası, ona Ebu Hazim, ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Üç hadise var ki onlar gerçekleşmeden önce iman etmemiş kimseye, onlar ortaya çıktıktan sonra iman etmesi fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal'ın ve Dabbetü'l-arz'ın ortaya çıkması."


    Öneri Formu
958 M000398 Müslim, İman, 249

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Yahya b. Yahya, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yatsı vakti Medine'nin Harre mevkinde yürüyor, Uhud dağına bakıyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) bana 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulu, emret!' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse, borç için sakladığım hariç, ondan bende bir dinar kalmış olduğu hâlde üçüncü geceyi geçirmek istemem. Onu Allah'ın kullarına, -önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak- şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim' buyurdu. Sonra biraz daha yürüdük. Yine' Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyamet günü sevabı en az olanlardır. -İlk defa yaptığı gibi yine eliyle dağıtma işareti yaparak- yalnız şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hariç' buyurdu. Sonra bir az daha yürüdük. Yine 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur' buyurdu ve oradan ayrılarak görüş alanımdan kayboldu. O sırada bir gürültü ve bir ses işittim. Kendi kendime 'Herhalde Rasulullah'a (sav) cinler musallat oldu' diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Fakat 'Ben gelinceye kadar buradan ayrılma' dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona sordum. Bana 'O, Cibril'di, bana geldi ve ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girecektir' dedi. Bunun üzerine ben 'Zina etse de hırsızlık yapsa da mı?' diye sordum. 'Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da' buyurdu."


    Öneri Formu
3821 M002304 Müslim, Zekat, 32

Bize Kuteybe b. Said, ona Cerir, ona Abdülaziz b. Rufey, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir gece dışarı çıkmıştım. Baktım ki Rasulullah (sav), yanında hiç kimse olmadan tek başına yürüyor. Hz. Peygamber'in (sav) bir başkasıyla yürümek istemediğini düşünerek, ben de ay ışığında kendi başıma yürümeye başladım. Bir ara Hz. Peygamber (sav) döndü, beni gördü 'Kim o?' dedi. 'Ebu Zer! Allah beni sana feda etsin' dedim. O zaman 'Ey Ebu Zer, yanıma gel' dedi. Yanına gittim, bir müddet O'nunla birlikte yürüdüm. Sonra 'Çok mal toplayanlar, kıyamet günü (sevabı) az olanlardır. Yalnız Allah'ın kendisine verdiği malı sağına-soluna, önüne-arkasına bol bol infak eden ve bu malı hayır yolunda harcayanlar hariç' buyurdu. Sonra kendisiyle bir müddet daha yürüdüm. Bana 'Şuraya otur' buyurdu. Beni etrafı taşlık olan bir tümseğe oturttu ve 'Burada otur, ben gelinceye kadar bekle' diye tembih etti." "Sonra Hz. Peygamber (sav), kara taşlık arazide yürüdü, Nihayet O'nu göremez oldum. Gelmesi biraz gecikti, hatta bu gecikme epey uzun sürdü. Sonra O'nun gelmekte olduğunu gördüm ve gelirken de 'Hırsızlık yapsa da zina etse de…' diye söylendiğini duydum. Yanıma gelince dayanamadım 'Ey Allah'ın elçisi! Allah beni sana feda eylesin! Şu taşlığın kenarında kiminle konuşuyordun? Sana birinin cevap verdiğini de işitmedim' dedim. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: O, Cibril'di. Taşlık arazinin yanında bana geldi ve 'Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölenin cennete gireceğini ümmetine müjdele' dedi. Ben 'Ey Cibril! Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?' diye sordum. 'Evet' dedi. Ben yine 'Ey Allah'ın elçisi! Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?' diye sordum. O da tekrar 'Evet' dedi. Ben tekrar 'Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?' diye ısrar ettim. O 'Evet, şarap bile içse' diye ekledi."


    Öneri Formu
3822 M002305 Müslim, Zekat, 33

Bize Ebu Küreyb, ona Vekî', ona Rabî' b. Sabîh ve Hammâd b. Seleme, onlara da Ebu Gâlib şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Ümâme, Dımaşk mescidinin yollarında asılmış başlar gördü ve '(Bunlar)cehennem köpekleri, göğün altındaki en şerli ölülerdir. En hayırlı ölüler ise onların öldürdükleridir' dedi, sonra da 'O gün, kimi yüzler parıldar, kimi yüzler de kararır' [Ali İmrân, 3/106] ayetini okudu. Ben, Ebu Ümâme'ye 'Sen bunu Rasulullah'tan mı (sav) işittin' dedim. 'Ben bu hadisi bir, iki, üç, dört defa -yediye kadar saydı- işitmeseydim onu size rivayet etmezdim' dedi." [Ebu İsa der ki: Bu, hasen bir hadistir. Ebu Galib'in isminin Hazevver olduğu söylenmiştir. Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin ismi ise Sudey b. Aclân olup o, Bâhile (kabilesinin) efendisidir.]


    Öneri Formu
18221 T003000 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 3

Bize Ebu Küreyb, ona Vekî', ona Rabî' b. Sabîh ve Hammâd b. Seleme, onlara da Ebu Gâlib şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Ümâme, Dımaşk mescidinin yollarında asılmış başlar gördü ve '(Bunlar)cehennem köpekleri, göğün altındaki en şerli ölülerdir. En hayırlı ölüler ise onların öldürdükleridir' dedi, sonra da 'O gün, kimi yüzler parıldar, kimi yüzler de kararır' [Ali İmrân, 3/106] ayetini okudu. Ben, Ebu Ümâme'ye 'Sen bunu Rasulullah'tan mı (sav) işittin' dedim. 'Ben bu hadisi bir, iki, üç, dört defa -yediye kadar saydı- işitmeseydim onu size rivayet etmezdim' dedi." [Ebu İsa der ki: Bu, hasen bir hadistir. Ebu Galib'in isminin Hazevver olduğu söylenmiştir. Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin ismi ise Sudey b. Aclân olup o, Bâhile (kabilesinin) efendisidir.]


    Öneri Formu
279204 T003000-2 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 3

Bize Muhammed b. Minhal ed-Darîr, ona Yezid b. Zürey, ona Said b. Arube ve ed-Destevâî'nin arkadaşı Hişam, ona Katade, ona Enes b. Malik (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur;(T) Bize Ebu Gassan el-Misma'î ve Muhammed b. el-Müsenna, o ikisine Muâz b. Hişam, ona babası (Hişam b. Ebu Abdullah), ona Katade, ona Enes b. Malik (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Lâilâhe illallâh diyen ve kalbinde bir arpa tanesi kadar iyilik olan herkes cehennemden çıkacaktır. Lâilâhe illallâh diyen ve kalbinde bir buğday tanesi kadar iyilik olan herkes cehennemden çıkacaktır. Lâilâhe illallâh diyen ve kalbinde bir zerre tanesi kadar iyilik olan herkes cehennemden çıkacaktır." [İbn Minhal rivayetinde şunları ilave etmiştir: Yezid der ki: Şube ile karşılaştım ve ona bu hadisi naklettim. Bunun üzerine Şube şöyle dedi: Bize bu hadisi Katade, Enes b. Malik vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Ancak zerre kelimesi yerine züre'yi koymuştur. Yezid şöyle der ki: Bu konuda Ebu Bistam tashif yapmıştır.]


    Öneri Formu
1371 M000478 Müslim, İman, 325

Bize Ebu Rabi' el-Atekî, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezîi;(T) Bize Said b. Mansur –lafız ona aittir-, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezi şöyle rivayet etmiştir: Sabit'i aracı kılarak Enes b. Malik’e gittik. Yanına vardığımızda kuşluk namazı kılıyordu. Sabit bizim için izin istedi. Huzuruna girdik. Sabit'i yanına döşeğine oturttu. Sabit 'Ey Ebu Hamza! Basralı kardeşlerin senden kendilerine şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar' dedi. Enes 'Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur' dedi: "Kıyamet günü geldiğinde insanlar deniz dalgaları gibi hercümerç olacak, birbirlerine karışacaklar. Sonra Âdem'e gelip 'Zürriyetine şefaat et' diyecekler. Hz. Âdem (as) 'Ben ona ehil değilim. Siz İbrahim’e gidin. Çünkü o Allah’ın dostu, halilidir' diye karşılık verecek. Bunun üzerine İbrahim’e gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Musa’ya gidin, o Allah’ın kendisiyle konuştuğu kişi (Kelîmullah)’tır' dedi. Ardından Musa’nın yanına gelecekler. Musa onlara 'Ben buna ehil değilim. İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir' diyecek. Hz. İsa’ya gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Muhammed'e (sav) gidin' diyecek. Sonunda bana gelecekler. Ben onlara 'Evet, ben bu işe ehilim' deyip Hemen oradan ayrılıp Rabbimin huzuruna gitmek için izin isteyeceğim. Bene izin verilecek. Onun huzurunda kalkıp şu an bilemediğim bazı dualarla hamd edeceğim. Rabbim bana bunları ilham edecek. Sonra Rabbime secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. O zaman 'Haydi git! Kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar' buyuracak. Ben gidip bunu yapacağım. Sonra yine Rabbime dönüp hamd ve sena edeceğim, ona secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır' denilecek. Ardından Rabbim 'Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Sonra bana 'Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı cehennemden çıkar' denilecek. Ben de onları oradan çıkaracağım. Sonra tekrar Rabbime gidip ona hamd ü sena edeceğim. Ardından ona secde edeceğim. Bana 'Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Bana 'Haydi git, hardal tanesinden kat kat küçük da olsa, kalbinde iman olanları da cehennemden çıkar' denilecek." İşte Enes’in bize rivayet ettiği bu hadistir. Onun yanından kalktık. Çölün yüksek bir yerine varınca “Hasan’ın yanına uğrayıp ona bir selam versek. O şimdi Ebu Halife’nin evinde gizlenmiştir” dedik. Onun huzuruna girip selam verdik ve “Ey Ebu Said! Kardeşin Ebu Hamza’nın yanından geldik. Bize şefaat hakkında rivayet ettiği hadis gibi başka bir hadis duymamıştık” dedik. Ebu Said “Neymiş o hadis, söyleyin bakalım” dedi. Bu hadisi kendisine aktardık. “Devam edin” dedi. “Bize bundan daha fazlasını söylemedi” dedik. Bunun üzerine “O bu hadisi bize yirmi yıl önce rivayet etti. O zaman tamdı. Şimdi bazı kısımlarını bırakmış. Unuttu mu yoksa, dayanıp güvenirsiniz diye size rivayet etmek mi istemedi bilemiyorum” dedi. Biz “Kalan kısmını bize aktar” dedik. Güldü ve “İnsan aceleden yaratılmıştır. Bunu size zaten hadisi rivayet etmek istediğim için söyledim” dedi ve şöylece rivayet etti: "Sonra dördüncü defa rabbime döneceğim. Ona aynı şekilde hamd ve sena edip secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben de 'Rabbim! 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyen herkes için bana izin ver' diyeceğim. Rabbim 'Bu senin hakkın değildir. Ancak izzetim, yüceliğim ve azametime yemin olsun ki Allah'tan başka ilah yoktur diyenleri cehennemden ben çıkaracağım' buyuracaktır. " [Ravi Ma'bed şöyle der ki: Hasan üzerine şehadet ederim ki o bize, bu hadisi, Enes b. Malik’ten işittiğini söyleyerek rivayet etti ve “Zannederim yirmi sene önce, o zaman derli topluydu” dedi.]


    Öneri Formu
1379 M000479 Müslim, İman, 326

Bana Muâz b. Fedâle, ona Hişâm, ona Katâde, ona da Enes'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyâmet günü, Allah insanları bir araya toplayacak. O sırada insanlar kendi aralarında 'Rabbimizden şefâat dilesek de, bizi bu halden kurtarsa' diye konuşurlar. Hemen Hz. Âdem’e gider ve ona 'İnsanların ne halde olduğunu görmüyor musun, ey Âdem! Allah seni, kendi kudret eliyle yarattı ve sana melekleri secde ettirdi. Ayrıca sana her şeyin ismini de öğretti. Bizim için Rabbinin katında şefaatte bulun da, şu hâlimizden bizi rahatlatsın' derler. Hz. Âdem, vaktiyle işlediği hatayı (cennette yasaklanmış olan meyveyi yediğini) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz o konumda değilim, siz, Nuh'a gidin, çünkü o Allah’ın yeryüzüne gönderdiği ilk rasuldür' der. İnsanlar hemen Hz. Nuh'a giderler. Ama o da vaktiyle işlediği (oğlu için af dileme) hatasını hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Rahman'ın dost edindiği İbrahim’e gidin' der. İnsanlar hemen Hz. İbrahim’e giderler. İbrahim de vaktiyle işlediği hataları (hasta değilken hasta olduğunu söylediğini) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Musa'ya gidin! O, Allah’ın kendisine Tevrat’ı verdiği ve kendisiyle konuştuğu bir kuldur' der. İnsanlar hemen Hz. Musa’ya giderler. Fakat o da vaktiyle işlediği hatayı (Kıptiyi öldürdüğünü) hatırlar ve 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, Allah’ın kulu, rasûlü, kelimesi ve rûhu olan İsa’ya gidin' der. İnsanlar da hemen Hz. İsa’ya giderler. Ama Hz. İsa da 'Ben, sizin zannettiğiniz konumda değilim. Siz, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmış bir kul olan Muhammed'e (sav) gidin' der." "Sonra Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Bunun üzerine insanlar hemen bana gelirler. Ben de Rabbimin katına çıkmak için izin isterim ve bana izin verilir. Rabbimi gördüğümde hemen secdeye kapanırım. Allah, dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar Rabbime döner, Rabbimi gördüğümde yine secdeye kapanırım. Allah yine dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana yine belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar Rabbime döner, Rabbimi gördüğümde yine secdeye kapanırım. Allah yine dilediği kadar bir süre beni secde halimde bırakır. Sonra bana 'Kaldır başını! ey Muhammed! Söyle, sözün işitilsin, iste, sana istediğin verilsin, şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğrettiği (en güzel sözlerle) O’na hamd ederim. Sonra da şefaat talep ederim. Bunun üzerine bana yine belli bir sınır tayin edilir ve ben de (bu sınır dahilindeki) insanları cennete sokarım. Sonra tekrar döner ve 'Ey Rabbim! Cehennemde, Kur'an'ın hapsettiği ve orada ebedî olarak kalması gerekenlerden başka kimse kalmadı' derim." Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde arpa tanesi ağırlığı kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar. Sonra Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde buğday tanesi ağırlığı kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar. Sonra yine Lâ ilâhe illallâh diyen ve kalbinde zerre kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkar."


    Öneri Formu
29704 B007410 Buhari, Tevhid, 19