166 Kayıt Bulundu.
Bize Bağdat’ta Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişrân el-Adl, ona Ebû Ca’fer Muhammed b. Amr b. el-Bahterî er-Razzâz, ona Muhammed b. Ubeydullah b. Yezîd, ona Yûnus b. Muhammed, ona Mu’temir b. Süleyman, ona babası, ona da Yahyâ b. Ya’mer şöyle haber vermiştir: Ben ibn Ömer’e, “- Ya Ebâ Abdurrahman, bazıları ‘kader yoktur’ diye iddia ediyorlar” dedim. O, “- Şu anda aramızda onlardan biri var mı?” diye sordu. Ben, “– Yok” dedim. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: “- Onlarla karşılaştığında benim şu sözlerimi kendilerine ilet: İbn Ömer sizden uzaktır, bu fikirden Allah’a sığınmaktadır. Bu düşüncenizle siz de ondan uzaksınız. Zira ben Ömer b. el-Hattâb’ın (ra) şöyle dediğini duydum: “Biz Allah Rasûlü’nün (sav) yanında otururken ansızın üzerinde yolculuk görünümü bulunmayan bir adam çıkageldi. Üstelik o kişi Medine halkından da değildi. Safları geçip öne doğru ilerledi ve her birimizin namazda diz çöküp oturduğu gibi Rasûlullah’ın (sav) önüne diz çöktü. Sonra da elini Rasûlullah’ın (sav) dizleri üzerine koydu. Hemen söze başladı: “- Ey Muhammed, İslam nedir?” diye sordu. Allah Rasûlu (sav), “- İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Peygamberi olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Beyt’i (Kâbe’yi) haccetmen, umre yapman, cünüp olduğunda gusletmen, abdesti tam olarak alman ve Ramazan orucunu tutmandır” buyurdu. Adam tekrar; “– Ben bunu söylersem Müslüman olur muyum?” deyince, Rasûlullah (sav), “– Evet” buyurdu. Bunun üzerine adam, “– Doğru söyledin” dedi. Sonra İbn Ömer (Cibril hadisi diye bilinen) hadisin devamını da zikretti. Müslim Sahih’inde bu rivayetin tamamını Hacâc b. eş-Şâir, Yûnus b. Muhammed tarîkıyla rivayet etmiştir. Ancak hadisi bu metniyle rivayet etmemiştir.
Açıklama: Cibril hadisi olarak bilinen hadisin devamında hadiste sözü edilen kişi, “İslam nedir?” sorusundan sonra “iman nedir? ihsan nedir?” sorularını sorar. Hz. Peygamber ilgili rivayetlerde geçen cevapları verir. Arkasından da o şahıs “kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorar ve Hz. Peygamber “Sorulan sorandan (ben senden) daha bilgili değilim” cevabını verir ve bazı kıyamet alametlerini ona haber verir. Adam kalkıp gidince Rasûlüllah (s.) o gelenin Cibrîl olduğunu ve dini öğretmek için geldiğini haber verir. Tercümesini verdiğimiz ihtisar edilmiş rivayet o uzunca rivayete işaret etmektedir. Özellikle Müslim’in belirtilen tarikle gelen rivayetinde “İman nedir?” sorusunun cevaplarını zikrederken Hz. Peygamber “kadare imanı” da söylemiştir. İşte İbn Ömer kaderi inkâr edenlere babasından naklettiği bu meşhur hadisi delil getirerek cevap vermiştir. Dolayısıyla selef alimlerinin ve sonraki dönemde Ehl-i Sünnet imamlarının da iman esasları arasında saydığı kadere iman konusunu kabul etmeyenleri sert bir dille eleştirmiştir.
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (Ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ
Bize İbn Ebî Ömer, ona Abdullah b. Muâz es-San'ânî, ona Ma'mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir yolculukta Rasûlullah (sav) ile beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek; “- Ey Allah’ın Rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi: “- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için şüphesiz kolaydır: Allah’a kulluk yapar, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!” Sonra Hz. Peygamber; “- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? diye sordu ve şöyle devam etti: Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de insanın gece karanlığında namaz kılmasıdır.” Sonra Hz. Peygamber şu âyetleri okudur: “Onlar, korku ve ümit içinde Rablerine ibadet etmek üzere yataklarından kalkarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık onlar için ne mutluluklar saklandığını kimse bilmez. İman etmiş kimse, günaha batmış kimse gibi olur mu? Bunlar elbette eşit değildirler. İman edip dünya ve ahirete yararlı işler yapanlara, yapmış olduklarına karşılık, hazır olarak onları bekleyen, huzur içinde kalacakları cennetler vardır." (Secde, 32/16-19). Sonra, “- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?” diye sordu. Ben de; “- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Şöyle devam etti: “- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır.” Sonra; “- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?” dedi. Ben yine; “- Buyur, ey Allah’ın elçisi!” dedim. Dilini göstererek; “- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben; “- Ey Allah’ın elçisi, konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum. “- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasadından başka bir şey midir?” dedi. Ebû İsa şöyle dedi: Bu hadis, hasen-sahihtir.