165 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbî, ona Abdülaziz -ed-Derâverdî-, ona Alâ; (T) Bize Ümeyye b. Bistam -hadis Ümeyye'nin lafızlarıyla rivayet edilmiştir-, ona Yezid b. Zürey', ona Ravh, ona Alâ b. Abdurrahman b. Yakub, ona babası (Abdurrahman b. Yakub), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet getirene ve bana ve getirdiğim dine iman edene kadar insanlarla mücadele etmem bana emredildi. Eğer bunu yaparlarsa canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak (dinin gerektirdiği bir hak veya ceza karşılığı olması) hali bunun dışındadır. Hesapları da Allah'a aittir."
Bana Yahya b. Saîd, ona Osman b. Gıyâs, ona Abdullah b. Büreyde, ona da Yahya b. Ya'mer ve Humeyd b. Abdurrahman el-Himyerî şöyle dediler: "Biz Abdullah b. Ömer ile karşılaştık ve ona kader konusunda konuşanlardan ve onların söylediklerinden bahsettik. O da bize şöyle dedi: Onlara geri döndüğünüzde 'İbn Ömer’in sizinle hiçbir bağı, sizin de onunla hiçbir bağınız yoktur' deyin. Bunu üç defa tekrar etti, sonra “Bana babam Ömer b. Hattâb (ra) şöyle haber verdi” dedi: "Biz, Hz. Peygamber'in (sav) yanında otururken, birden yanı başımıza saçları siyah, elbisesi bembeyaz, üzerinde hiç yolculuk izi bulunmayan, fakat içimizden hiç kimsenin tanımadığı bir adam geldi, dizlerini Hz. Peygamber'in (sav) dizlerine dayadı ve ellerini onun uyluklarının üzerine koyarak 'Ey Allah’ın Rasulü! Bana İslâm nedir, anlat' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'İslâm; Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve Kâbe’yi hac etmendir' buyurdu. Adam 'Peki, îman nedir?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'İman; Allah’a, meleklerine, cennete, cehenneme, ölümden sonra dirilişe ve hayır ve şerriyle kaderin tamamına iman etmendir' buyurdu. Adam 'İhsan nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'İhsan; Allah’a O’nu görüyormuşçasına kulluk etmendir. Sen O’nu görmesen de, şüphesiz O seni görmektedir' buyurdu. Adam 'Peki kıyamet ne zaman kopacaktır?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir' buyurdu. Adam 'Peki onun alâmetleri nelerdir?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Baldırı çıplak, yalın ayak, yoksul, koyun çobanı kimseler, yüksek bina yapmakta yarıştıklarında ve cariyeler efendilerini doğurduklarında, bu kıyametin alâmetlerindendir' buyurdu. Sonra (adam çekip gitti.) Hz. Peygamber (sav) şöyle 'O adamı bana getirin' buyurdu. Ama aradılar, bir şey bulamadılar. Aradan iki ya da üç gün geçtikten sonra Hz. Peygamber (sav) bana dönerek 'Ey Hattâb oğlu! O soruyu soran kimdi biliyor musun?' diye sordu. Ben 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'O, Cebrâil’di. Size dininizi öğretmek için gelmişti' buyurdu." "Sonra Cüheyne veya Muzeyne kabilesinden bir adam Hz. Peygamber' (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Bizim yaptığımız işler önceden yazılmış bir şeye göre mi, yoksa şimdi yeni baştan mı belirleniyor?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Daha önce yazılmış ve takdir edilmiş bir şeye göre yapıyorsunuz' buyurdu. Bunun üzerine oradakilerden biri —ya da birkaçı— 'Öyleyse niçin amel ediyoruz?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Cennetlik olanlara, cennet ehlinin ameli kolaylaştırılır, cehennemlik olanlara da cehennem ehlinin ameli' buyurdu." [Yahyâ der ki: Evet, bu rivayet tam da senin bana okuduğun gibidir.]
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyan, ona Alkame, ona Süleyman b. Büreyde, ona da (Yahya) b. Ya'mer şöyle haber vermiştir: Abdullah b. Ömer'e “Biz uzak beldelere yolculuk yapıyoruz ve orada kaderin olmadığını söyleyen insanlarla karşılaşıyoruz” dedim. Abdullah b. Ömer “Onlarla karşılaştığınızda onlara 'Abdullah b. Ömer sizden uzak, siz de ondan uzaksınız' deyin” diye üç kere tekrarladı, ardından şu hadisi nakletti. "Biz Hz. Peygamber'in (sav) yanındayken bir adam çıkageldi. -Abdullah b. Ömer adamın özelliklerini de anlattı.- Hz. Peygamber (sav) ona 'Yaklaş' dedi. Adam yaklaştı. Tekrar 'Yaklaş' dedi. Adam yaklaştı. Yine 'Yaklaş' dedi adam yine dizleri birbirine değecek kadar yaklaştı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! İman nedir? veya bana imandan haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman etmendir' dedi. [Süfyan der ki: Sanırım 'kaderin hayrına ve şerrine' ifadesini de kullandı.] Adam 'İslam nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek, Ramazan orucu tutmak ve cünüplükten gusletmektir' buyurdu. Adam 'Söylediğin her şeyi doğru söyledin, doğru söyledin' dedi. Topluluk 'Biz daha önce Hz. Peygamber'e (sav) karşı bu kadar saygılı bir adam görmedik. Sanki Hz. Peygamber'e (sav) o öğretiyor' dedi. Sonra adam 'Ey Allah'ın Rasulü! Bana ihsandan haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Allah'a sanki onu görüyormuş gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da o seni görüyor' buyurdu. Biz 'Biz daha önce Hz. Peygamber'e (sav) karşı bu kadar saygılı bir adam görmedik' dedik Adam bunların hepsini 'Doğru söyledin, doğru söyledin' diyerek tasdik ediyordu. Adam 'Bana kıyametin vaktini haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bu konuda, sorulan sorandan daha bilgili değildir' dedi. Adam da 'Doğru söyledin' dedi. Biz yine 'Hz. Peygamber'e (sav) bu adamdan daha saygılı bir kişi görmedik' dedik. Adam sonra da ayrılıp gitti. [Süfyan der ki:] Hz. Peygamber (sav) 'Gidin adamı arayın' dedi. Ancak onu bulamadılar. Hz. Peygamber (sav) 'Bu gelen Cibrîl'dir, size dininizi öğretmek için geldi. Bana hangi surette gelse onu tanırdım — bu suret dışında' dedi."
Bize Zekeriya b. Adî, ona Ubeydullah b. Amr er-Rakkî, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Cebele b. Sühaym, ona Ebu Müsennâ el-Abdî, ona da İbnü'l-Hasâsıyye es-Sedûsî şöyle rivayet etmiştir: "Biat etmek üzere Rasulullah'ın (sav) yanına geldiğimde bana (biat için) şunları şart koştu: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmemi, namaz kılmamı, zekat vermemi, İslam'ın farz kıldığı haccı eda etmemi, ramazan ayında oruç tutmamı ve Allah yolunda cihad etmemi. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü! Bunlardan ikisi var ki vallahi benim onlara gücüm yetmez; onlar da cihad ve sadakadır. Çünkü insanlar, savaştan kaçana Allah'ın gazap ettiğini söylüyorlar. Savaşa katılacak olsam, belki de nefsimi korku kaplar ve ölmeyi arzu etmez. Sadakaya gelince, benim malım küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Bunlar da ailemin geçim kaynağı ve bineğidir' dedim. Rasulullah (sav) elimi tuttu, sonra salladı, sonra da şöyle buyurdu: 'Sadaka olmadan, cihad olmadan cennete nasıl gireceksin?' Bunun üzerine 'Ey Allah'ın Rasulü! Sana biat ediyorum' dedim ve koştuğu şartların hepsi için biat ettim."
Bize Ebu Tâhir, Harmele b. Yahya ve Ahmed b. İsa, (Ahmed 'bize tahdis etti', diğerleri (Ebu Tâhir ve Harmele b. Yahya) ‘bize haber verdi’ demiştir. Onlara Yunus, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona da Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kelime-i tevhidi söyleyene (Allah'tan başka ilah yoktur diyene) kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Her kim bu sözü söylerse malını, canını benden korumuş olur. Ancak bir hak sebebiyle öldürülürse bu durum müstesnadır, o zaman hesabı Allah'a kalmıştır."
Bize Ebu Tâhir, Harmele b. Yahya ve Ahmed b. İsa, (Ahmed dedi ki: 'bize İbn Vehb tahdis etti'; diğerleri ise 'İbn Vehb bize haber verdi.' demiştir). Onlara Yunus, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona Ebu Hüreyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan (cc) başka ilah yoktur diyene kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Kim Allah'tan (cc) başka ilah yoktur derse malını ve canını benden korumuş olur. Ancak onun (kelime-i tevhidin) hakkı hariç, onun hesabı Allah'a aittir."
Bize Müsedded, ona İsmail b. İbrahim, ona Ebu Hayyân et-Teymî, ona Ebu Zür’a, Ebu Hureyre’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Rasûlullah (sav) bir gün, insanlar arasında otururken birden Cebrâil çıkageldi ve, 'îmân nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav), "Allah’a, Meleklerine, Allah’a kavuşmaya ve Peygamberlerine inanman, bir de öldükten sonra dirilmeye îmân etmendir" buyurdu. Cebrâil tekrar, "İslâm nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de, "İslâm; Allah’a ibâdet etmen, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, namaz kılman, farz kılınan zekâtı vermen ve Ramazanda oruç tutmandır" diye cevap verdi. Cebrâil, 'İhsân nedir?' diye sorunca da, "Allah'ı görüyormuş gibi kulluk yapmandır, her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da hiç şüphesiz O seni görüyor" diye cevap verdi. Cebrâil 'Kıyâmet ne zamn kopacak?' diye sorduğunda ise şu karşışığı verdi: "Kıyâmetten kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir. Ancak sana onun alâmetlerini anlatacağım: Câriyenin efendisini doğurması, deve çobanlarının yüksek binalar kurmakta yarışmaları kıyâmet alâmetlerindendir. Kıyâmetin vakti, Allah’dan başka kimsenin bilemediği beş şeyden biridir." Sonra Rasûlullah (sav), "Şüphe yok ki kıyâmetin ilmi Allah katındadır..." (Lokman, 31/34) meâlindeki âyeti okudu. Sonra Cebrâil çıkıp gitti. Arkasından Hz. Peygamber "Onu çağırın!" buyurdu. İnsanlar çıkıp baktılar, fakat kimseyi göremediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "O Cebrâil'di, insanlara dinlerini öğretmek için gelmişti" dedi. Ebu Abdullah (el-Buhârî), Hz. Peygamber bütün bunları imandan saydı, dedi.
Bize Ali b. Muhammed, ona Veki, ona Kehmes b. Hasan, ona Abdullah b. Büreyde, ona Yahya b. Ya'mer, ona Abdullah b. Ömer, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir: "Biz Rasulullah'ın (sav) yanında oturuyorduk. Yanımıza elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuktan iz görülmeyen ve bizden de kendisini kimsenin tanımadığı bir adam geldi. Rasulullah'ın yanına oturdu, dizlerini dizlerine dayadı, ellerini O'nun (sav) dizlerine koydu ve 'Ey Muhammed! İslam nedir' dedi. Rasulullah 'Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, Kabe'yi haccetmektir' buyurdu. Ömer der ki: Adam 'Doğru söyledin' dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulamasını yadırgadık. Sonra 'Ey Muhammed! İman nedir?' dedi. Rasulullah (sav) 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, hayrı ve şerriyle kadere iman etmektir' buyurdu. Ömer şöyle der ki: Adam 'Doğru söyledin' dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulamasını yadırgadık. Sonra 'Ey Muhammed! İhsan nedir?' dedi. Rasulullah 'Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmektir. Zira sen O’nu görmesen de O seni görüyor' buyurdu. Sonra 'Kıyamet ne zaman kopacak?' deyince Rasulullah (sav) 'Bu konuda soru sorulan sorandan daha fazla bilgili değildir' buyurdu. Adam 'O halde kıyametin alametleri nelerdir?' dedi. Rasulullah (sav) 'Cariyenin efendisini doğurması [-Veki' bunun. Arap olmayan kadının Arap çocuk doğurması, anlamına geldiğini söyledi-] ve yalın ayak, baldırı çıplak, ihtiyaç sahibi koyun çobanlarını, binalar yapmada yarışır halde görmendir' buyurdu. Ömer şöyle devam etti: Üç gün sonra Rasulullah (sav) bana rastladı ve 'O adamın kim olduğunu biliyor musun?' buyurdu. Ben de 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'O, Cebrail'di. Size dininizin esaslarını öğretmeye geldi' buyurdu.