6 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Abdullah Hâfız ve Ebubekir Ahmed b. Hasan el-Kâdî, onlara Ebu Abbas Muhammed b. Yakub, ona Ahmed b. Abdülcebbar, ona Yunus b. Bukeyr, ona İbn İshak, ona Muhammed b. Zeyd b. Muhâcir b. Kunfuz, ona da Talha b. Abdullah b. Abdullah b. Avf'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurmuştur: "Abdullah b. Cud'ân'ın evindeki antlaşmaya katılmıştım. Bu antlaşma benim için kızıl develere sahip olmaktan daha değerlidir. Şayet İslam döneminde böyle bir antlaşmaya davet edilsem kesinlikle icabet ederdim." [Kuteybî der ki: Bana ulaşan habere göre bu antlaşmanın tesis edilmesinin sebebi, Kureyşlilerin Harem'de (Kabe'de) birbirlerine zulmetmesiydi. Bundan dolayı Abdullah b. Cud'ân ve Zübeyir b. Abdulmuttalip harekete geçerek insanları aralarında yardımlaşmak ve mazlumun hakkını zalimden almak üzere bir ittifak kurmaya çağırdı. Onların yaptığı bu çağrıya Haşimoğulları ve Kureyş'ten bazı kabileler icabet etti. Beyhakî der ki: İbn İshak bu kabilelerin adlarını şu şekilde zikretmiştir: Hâşim b. Abd Menâf oğulları, Muttalib b. Abd Menâf oğulları, Esed b. Abduluzzâ b. Kusay oğulları, Zühre b. Kilâb oğulları ve Teym b. Murra ğulları. Kuteybî der ki: Abdullah b. Cud'ân'ın evinde yapılan yapılan bu ittifakı Cürhüm döneminde, Mekke’de yapılan ittifaka benzeterek 'Hılfu'l-fudûl' şeklinde adlandırdılar. Cürhum döneminde yapılan bu ittifak insanların birbirine adil davranması, güçsüzün hakkının güçlüden ve yolcunun hakkının mukimden alınması esasına dayanıyordu. Bu görevi Cürhüm kabilesinden Fadl b. Hâris, Fadl b. Vedâa ve Fudayl b. Fedâle isimli adamlar icra ediyordu. 'Hılfu'l-fudûl' ifadesinin bu isimlerin çoğulu olduğu da söylenmiştir. Kuteybî dışında başka birisi bu isimlerin Fadl, Faddâl ve Fudayl olduğunu söylemiştir. Kuteybî der ki: Tıpkı Suûd, Sa'd'ın, Zuyûd de Zîd'in çoğulu olduğu gibi Fudûl kelimesi de Fadl kelimesinin çoğuludur. Abdurrahman b. Avf’ın hadisinde geçen 'Hılfu’l-mudayyibîn' ifadesine gelince Kuteybî der ki: Abdurrahman b. Avf, 'Hılfu'l-fudûl' ifadesiyle başka bir hadisi kastetmiş olabilir. Çünkü Mudayyibûn, zaten 'Hılfu'l-fudûl'u kuranların bizzat kendileridir. Kuteybî der ki: Hz. Peygamber (sav) 'Kızıl develere sahip olsam dahi bu antlaşmayı (Hılfu'l-fudûl) bozmak istemem' ifadesiyle onu kuran Mudayyibûn’u kastetmiştir. Zira ilk Hılfu'l-fudûl hareketinin Hz. Peygamber'in (sav), bu sözünü hak edecek ne tür bir fazileti olabilir ki. Muhammed b. Nasr el-Mervezî ise şöyle der: Bazı siyer alimleri ve dönemin insanları bu hadiste, 'Hılfu’l-mudayyibîn' ifadesinin geçtiği şeklindeki beyanın hatalı olduğunu dile getirdiklerini nakletmiştir. Oradaki ifade kesinlikle Hılfu'l-fudûl olmalıdır. Çünkü Hılfu’l-mudayyibîn, Hz. Peygamber (sav) doğmadan önce gerçekleşen eski bir ittifak olduğu için ona yetişemedi. Abdurrahman b. Avf'ın daha önce zikrettiği meselede ise Hz. Hatice’nin (ra) önce Müslüman olması kastedilmiş gibi duruyor, çünkü Hz. Hatice (ra) Müslüman olan ilk kadındır.]
Bize Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd, ona el-Hasan b. Said el-Mevsılî, ona el-Muallâ b. Mehdî, ona Ebu Avâne, ona Ömer b. Ebu Seleme, ona babası ona da Ebu Hüreyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Ben sadece Kureyşin anlaşmalrından sadece Hılfu’l-mudayyibîn'e (İyilik yapanlar ittifakına) katıldım. Bu ittifakı bozmam için, bana kızıl develer verilse bile asla onu bozmam." "Mudayyibûn ittifakı Hâşim, Ümeyye, Zühre ve Mahzûm (kabilelerinden) oluşmaktadır. Beyhakî der ki: Ben ne Ebu Hüreyre'nin ne de başka bir kimsenin sözünde bu tefsirle dair bir şeyle karşılaşmadım. Beyhakî kendisine şöyle bir haberin ulaştığını ifade etmiştir: Söylenildiğine göre Hılfu’l-mudayyebîn denilmesinin sebebi, onların bu ittifakı kurdukları ve yeminle antlaşmayı tamamladıkları günde ellerini güzel bir koku (kabına) daldırmalarıymış. Bu ittifak, sikâye (hacılara su dağıtma işi), hicâbe (Kâbe'nin perdedarlığı ve anahtarlarını taşıma görevi), rifâde (hacılara yemek verme vazifesi), livâ (Savaş zamanında ve askerin toplanmasında sancağı taşıma görevi) ve nedve (Dâru'n-Nedve adlı istişâre binasında yapılan toplantılara başkanlık etme görevi) görevlerini ellerinde bulunduran Abdumenâf ve Abduddâr oğulları arasında bu konuda yaşanan çekişme üzerine kurulmuştur. Kureyş kabilelerinden bir grubu oluşturan Esed b. Abdüluzzâ oğulları, Abdumenâf oğullarına tabiydi ve bu sayede Abdumenâf oğulları arasında olmakla şeref, fazilet ve kazanç elde etmekteydiler. Muhammed b. İshak b. Yesâr bu ittifakı kuranları Mutayyebûn şeklinde isimlendirmiştir ve onlar Kureyş kabilesine mensup Abdumenâf oğulları: Hâşim, Muttalib, Abduşems, Nevfel; Zühre oğulları; Esed b. Abduluzzâ oğulları; Temîm oğulları; Hâris b. Fihr oğuları olarak beş kabiledirler. Şâfî ve bazı alimler onların Hılfu’l-fudûl'dan olduklarını söylemiştir."