Öneri Formu
Hadis Id, No:
26538, N004993
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا النَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ قَالَ أَخْبَرَنى كَهْمَسُ بْنُ الْحَسَنِ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ قَالَ حَدَّثَنِى عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ قَالَ بَيْنَمَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ذَاتَ يَوْمٍ إِذْ طَلَعَ عَلَيْنَا رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ حَتَّى جَلَسَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إِلَى رُكْبَتَيْهِ وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِى عَنِ الإِسْلاَمِ قَالَ « أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ وَتَحُجَّ الْبَيْتَ إِنِ اسْتَطَعْتَ إِلَيْهِ سَبِيلاً » . قَالَ صَدَقْتَ . فَعَجِبْنَا إِلَيْهِ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ ثُمَّ قَالَ أَخْبِرْنِى عَنِ الإِيمَانِ قَالَ « أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ كُلِّهِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ » . قَالَ صَدَقْتَ . قَالَ فَأَخْبِرْنِى عَنِ الإِحْسَانِ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ فَأَخْبِرْنِى عَنِ السَّاعَةِ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ بِهَا مِنَ السَّائِلِ » . قَالَ فَأَخْبِرْنِى عَنْ أَمَارَاتِهَا قَالَ « أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبُنْيَانِ » . قَالَ عُمَرُ فَلَبِثْتُ ثَلاَثًا ثُمَّ قَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَا عُمَرُ هَلْ تَدْرِى مَنِ السَّائِلُ » . قُلْتُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « فَإِنَّهُ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ أَتَاكُمْ لِيُعَلِّمَكُمْ أَمْرَ دِينِكُمْ » .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Nadr b. Şümeyl, ona Kehmes b. Hasan, ona Abdullah b. Büreyde, ona Yahya b. Ya’mer, ona Abdullah b. Ömer, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir: “Bir gün Rasulullah’ın yanında iken yanımıza elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuktan zerre iz görülmeyen ve bizden kimsenin de tanımadığı bir adam geliverdi. Rasulullah’ın yanına oturdu, dizlerini dizlerine dayadı, ellerini O’nun (s.a) dizlerine koydu ve “Ey Muhammed! Bana İslam’dan haber ver.” dedi.” Rasulullah “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekat vermen, Ramazan orucunu tutman, imkan bulabilirsen Kabe’yi haccetmen” buyurdu. O “Doğru söyledin.” dedi. O’nun böyle sorup sonra da tasdik etmesi bizim garibimize gitti. Sonra “Bana imandan haber ver dedi.” Rasulullah (s.a) “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, hayrı ve şerriyle/bütünüyle kadere iman etmendir.” buyurdu. O, “Doğru söyledin.” dedi. Sonra “Bana ihsandan haber ver dedi.” Rasulullah “Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmendir. Zira sen O’nu görmesen de O (c.c) seni görüyor.” buyurdu. “Bana kıyametten haber ver.” deyince Rasulullah “Bu konuda sorulan sorandan daha fazla bilgili değil” buyurdu. O, “O zaman bana alametlerinden haber ver” dedi. Rasulullah “Cariyenin efendisini doğurması ve yalınayak, yarı çıplak, ihtiyaç sahibi koyun çobanlarını binalar yapmada yarışır halde görmendir.” buyurdu. Ömer (r.a) dedi ki: “Bir süre bekledim. Sonra Rasulullah bana “Ey Ömer o soran kimdi biliyor musun?” buyurdu. Ben “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” dedim. Bunun üzerine Rasulullah “O Cebrail (a.s) idi. Size dininizin esasını öğretmek için geldi.” buyurdu.”
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, İmân ve şerâi'uhâ 5, /2409
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Hasan Kehmes b. Hasan et-Teymî (Kehmes b. Hasan)
6. Ebu Hasan Nadr b. Şümeyl el-Mazinî (Nadr b. Şümeyl b. Hareşe)
7. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları, Kitaplara iman
İman, İslam, İhsan
İnanç, Cibril Hadisi
KTB, İMAN
KTB, KADER
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33632, D004695
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا كَهْمَسٌ عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ قَالَ كَانَ أَوَّلَ مَنْ تَكَلَّمَ فِى الْقَدَرِ بِالْبَصْرَةِ مَعْبَدٌ الْجُهَنِىُّ فَانْطَلَقْتُ أَنَا وَحُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحِمْيَرِىُّ حَاجَّيْنِ أَوْ مُعْتَمِرَيْنِ فَقُلْنَا لَوْ لَقِينَا أَحَدًا مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَسَأَلْنَاهُ عَمَّا يَقُولُ هَؤُلاَءِ فِى الْقَدَرِ. فَوَفَّقَ اللَّهُ لَنَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ دَاخِلاً فِى الْمَسْجِدِ فَاكْتَنَفْتُهُ أَنَا وَصَاحِبِى فَظَنَنْتُ أَنَّ صَاحِبِى سَيَكِلُ الْكَلاَمَ إِلَىَّ فَقُلْتُ أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنَّهُ قَدْ ظَهَرَ قِبَلَنَا نَاسٌ يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ وَيَتَفَقَّرُونَ الْعِلْمَ يَزْعُمُونَ أَنْ لاَ قَدَرَ وَالأَمْرُ أُنُفٌ. فَقَالَ إِذَا لَقِيتَ أُولَئِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنِّى بَرِىءٌ مِنْهُمْ وَهُمْ بُرَآءُ مِنِّى وَالَّذِى يَحْلِفُ بِهِ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ لَوْ أَنَّ لأَحَدِهِمْ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا فَأَنْفَقَهُ مَا قَبِلَهُ اللَّهُ مِنْهُ حَتَّى يُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ ثُمَّ قَالَ حَدَّثَنِى عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ قَالَ بَيْنَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذْ طَلَعَ عَلَيْنَا رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعْرِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ نَعْرِفُهُ حَتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إِلَى رُكْبَتَيْهِ وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ وَقَالَ يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِى عَنِ الإِسْلاَمِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"الإِسْلاَمُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ وَتَحُجَّ الْبَيْتَ إِنِ اسْتَطَعْتَ إِلَيْهِ سَبِيلاً." قَالَ صَدَقْتَ. قَالَ فَعَجِبْنَا لَهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ. قَالَ فَأَخْبِرْنِى عَنِ الإِيمَانِ. قَالَ
"أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ." قَالَ صَدَقْتَ . قَالَ فَأَخْبِرْنِى عَنِ الإِحْسَانِ قَالَ
"أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ." قَالَ فَأَخْبِرْنِى عَنِ السَّاعَةِ. قَالَ
"مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ." قَالَ فَأَخْبِرْنِى عَنْ أَمَارَاتِهَا. قَالَ
"أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبُنْيَانِ." قَالَ ثُمَّ انْطَلَقَ فَلَبِثْتُ ثَلاَثًا ثُمَّ قَالَ
"يَا عُمَرُ هَلْ تَدْرِى مَنِ السَّائِلُ." قُلْتُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قَالَ
"فَإِنَّهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ."
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası, ona Kehmes, ona İbn Bureyde, ona da Yahya b. Ya'mer şöyle anlatmış: Basra'da kader hakkında ilk konuşan Ma'bed el-Cühenî'dir. Humeyd b. Abdurrahman el-Himyerî ile ben, hac -veya umre- yapmak üzere yola çıkmıştık. Keşke Rasulullah'ın (sav) ashâbından birine rastlasak da bu adamların kader hakkında söylediklerini sorsak' diye konuştuk. Az sonra mescide girmekte olan Abdullah b. Ömer'i gördük. Ben ve arkadaşım, onun yanına geçtik. Arkadaşımın sözü bana bırakacağını düşünerek konuya girdim: Ya Ebu Abdurrahman, bizim taraflarda birtakım adamlar ortaya çıktı; Kur'an okuyorlar, ilmî faaliyetlerde bulunuyorlar. Onlar kaderin olmadığını, olayların ilahî takdir olmaksızın yeni şeyler olduğunu iddia ediyorlar. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: Onlara rastladığında kendilerine de ki: Ben onlardan uzağım, onlar da benden uzaktırlar. Abdullah b. Ömer'in, kendisine yemin ettiği Allah'a and olsun ki, onlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa da onu dağıtsa, kadere inanmadıkça Allah bunu ondan kabul etmez. Sonra dedi ki: Bana babam Ömer b. el-Hattab şöyle rivayet etti: Bir gün Rasulullah'ın (sav) yanında otururken, aniden yanımıza bembeyaz elbiseli, simsiyah saçlı bir adam geldi. Üzerinde herhangi bir yolculuk alâmeti görünmüyor, ama hiçbirimiz de onu tanımıyorduk. Adam gidip Hz. Peygamber'in önünde oturdu, dizlerini O'nun dizlerine dayadı, ellerini de uyluklarına koydu. Sonra şöyle dedi: Ya Muhammed, bana İslâm'ın ne olduğunu anlat! Rasulullah (sav) şu cevabı verdi:
"İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve yol külfetine gücün yeterse Kâbe'yi tavaf etmendir." Adam, doğru söyledin dedi. Hz. Ömer, hayret etmiştik; adam hem soruyor hem de tasdik ediyordu. Adam tekrar sordu: Bana imandan bahset! Hz. Peygamber de "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanman, bir de kadere; hayrına ve şerrine iman etmendir" cevabını verdi. Adam yine doğru söyledin dedi ve tekrar bana ihsandan haber ver! diye söyledi. Rasulullah (sav);
"İhsân; Allah'a, O'nu görüyormuş gibi kulluk etmendir. Zira her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da O seni görüyor" dedi. Adam, bana kıyametten haber ver! dedi. Hz. Peygamber'in cevabı şöyle oldu:
"Bu konuda kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha âlim değildir." Bu sefer adam, öyleyse alâmetlerinden haber ver deyince, Rasulullah (sav) şunları söyledi:
"Cariyenin, kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının yüksek binalar yapmakta yarışmalarıdır." Hz. Ömer şöyle dedi: Sonra adam kalkıp gitti. Bir müddet bekledikten sonra Hz. Peygamber bana; "Ya Ömer, o soru soran adam kim, biliyor musun?" dedi. En iyisini Allah ve Rasulü bilir dedim. Buyurdu ki:
"O, Cibril'di, size dininizi öğretmek için gelmişti."
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 17, /1070
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Hasan Kehmes b. Hasan et-Teymî (Kehmes b. Hasan)
6. Ebu Müsenna Muaz b. Muaz el-Anberî (Muaz b. Muaz b. Nasr b. Hassan b. Hur b. Malik)
7. Ebu Amr Ubeydullah b. Muaz el-Anberî (Ubeydullah b. Muaz b. Muaz b. Nasr)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları, Kitaplara iman
İnanç, Cibril Hadisi
KTB, İMAN
KTB, KADER
Öneri Formu
Hadis Id, No:
39700, HM000374
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنِ ابْنِ يَعْمَرَ قَالَ
قُلْتُ لِابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ إِنَّا نُسَافِرُ فِي الْآفَاقِ فَنَلْقَى قَوْمًا يَقُولُونَ لَا قَدَرَ فَقَالَ ابْنُ عُمَرَ إِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَأَخْبِرُوهُمْ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ مِنْهُمْ بَرِيءٌ وَأَنَّهُمْ مِنْهُ بُرَآءُ ثَلَاثًا ثُمَّ أَنْشَأَ يُحَدِّثُ بَيْنَمَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَجَاءَ رَجُلٌ فَذَكَرَ مِنْ هَيْئَتِهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ادْنُهْ فَدَنَا فَقَالَ ادْنُهْ فَدَنَا فَقَالَ ادْنُهْ فَدَنَا حَتَّى كَادَ رُكْبَتَاهُ تَمَسَّانِ رُكْبَتَيْهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنِي مَا الْإِيمَانُ أَوْ عَنْ الْإِيمَانِ قَالَ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَتُؤْمِنُ بِالْقَدَرِ قَالَ سُفْيَانُ أُرَاهُ قَالَ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ قَالَ فَمَا الْإِسْلَامُ قَالَ إِقَامُ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَحَجُّ الْبَيْتِ وَصِيَامُ شَهْرِ رَمَضَانَ وَغُسْلٌ مِنْ الْجَنَابَةِ كُلُّ ذَلِكَ قَالَ صَدَقْتَ صَدَقْتَ قَالَ الْقَوْمُ مَا رَأَيْنَا رَجُلًا أَشَدَّ تَوْقِيرًا لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ هَذَا كَأَنَّهُ يُعَلِّمُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنِي عَنْ الْإِحْسَانِ قَالَ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ أَوْ تَعْبُدَهُ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَا تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ كُلُّ ذَلِكَ نَقُولُ مَا رَأَيْنَا رَجُلًا أَشَدَّ تَوْقِيرًا لِرَسُولِ اللَّهِ مِنْ هَذَا فَيَقُولُ صَدَقْتَ صَدَقْتَ قَالَ أَخْبِرْنِي عَنْ السَّاعَةِ قَالَ مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ بِهَا مِنْ السَّائِلِ قَالَ فَقَالَ صَدَقْتَ قَالَ ذَلِكَ مِرَارًا مَا رَأَيْنَا رَجُلًا أَشَدَّ تَوْقِيرًا لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ هَذَا ثُمَّ وَلَّى
قَالَ سُفْيَانُ فَبَلَغَنِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْتَمِسُوهُ فَلَمْ يَجِدُوهُ قَالَ هَذَا جِبْرِيلُ جَاءَكُمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ مَا أَتَانِي فِي صُورَةٍ إِلَّا عَرَفْتُهُ غَيْرَ هَذِهِ الصُّورَةِ
Tercemesi:
Bize Ebu Nuaym (Fadl b. Dükeyn), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Alkame (b. Mersed), ona Süleyman b. Büreyde, ona da (Yahya) b. Ya'mer şöyle haber vermiştir: Abdullah b. Ömer'e (ra) biz uzak beldelere yolculuk yapıyoruz ve orada kader yoktur diyen insanlarla karşılaşıyoruz, dedim. Abdullah b. Ömer onlarla karşılaştığınızda onlara Abdullah b. Ömer sizden uzaktır, siz de ondan uzaksınız deyin diye üç kere tekrarladı. Sonra da şu hadisi nakletti. Biz Hz. Peygamber'in (sav) yanındayken bir adam çıkageldi -Abdullah b. Ömer adamın özelliklerini de anlattı- ve Hz. Peygamber (sav) ona yaklaş, dedi. Adam da yaklaştı. Tekrar yaklaş dedi, adam da yaklaştı. Yine yaklaş dedi adam yine dizleri birbirine değecek kadar yaklaştı. Adam Ey Allah'ın Rasulü! İman nedir? veya bana imandan haber ver dedi. Hz. Peygamber (sav)
"Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman etmendir" dedi. Süfyan hadisi naklederken sanırım hayır ve şerriyle (kadere iman etmen) diye nakletti. Adam İslam nedir? diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek, Ramazan orucu tutmak ve cünüplükten gusletmendir" buyurdu. Adam bunların hepsinde doğru söyledin, doğru söyledin, diyordu. Bazı insanlar, biz daha önce bu derecede saygılı bir adam görmedik. Sanki Hz. Peygamber'e (sav) o öğretiyor, dediler. Sonra adam Ey Allah'ın Rasulü! Bana ihsandan haber ver, dedi. Hz. Peygamber (sav) Allah'a sanki onu görüyormuş gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da o seni görüyor. Biz bunların hepsinde Hz. Peygamber'e (sav) bu derecede saygı gösteren bir adam görmedik diyorduk. Adam doğru söyledin, doğru söyledin, diyerek tasdik ediyordu. Adam yine bana kıyametin zamanını haber ver dedi. Hz. Peygamber (sav) bu konuda soru sorulan soru sorandan daha bilgili değil dedi. Adam da doğru söyledin, dedi. Biz de Hz. Peygamber'e (sav) bu derece bu adamdan daha saygılı bir kişi görmedik dedik. Adam sonra da ayrılıp gitti.
Süfyan es-Sevrî şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) gidin adamı arayın dedi. Ancak onu bulamadılar. Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurdu: "Bu Cibril'di size dininizi öğretmek için geldi. Ben bu geldiği suret dışında hangi suretle gelirse onu tanıyordum."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ömer b. Hattab 374, 1/187
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
3. Süleyman b. Büreyde el-Eslemî (Süleyman b. Büreyde b. Husayb)
4. Alkame b. Mersed el-Hadramî (Alkame b. Mersed)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Gusül, cünüplük
Hac, farziyyeti
İbadet, Namaz
İbadet, Zekat
İhsan, ihsan nedir?
İman
İman, Esasları
İman, Esasları, Ahirete iman
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları, Kitaplara iman
İman, Esasları, Melekler
İman, imanın esasları
İman, İslam, İhsan
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
İslam, İslamın Şartları
Kıyamet, zamanı
KTB, İMAN
KTB, KADER
KTB, NAMAZ,
Kulluk, ibadetlerde bilinçli olmak
Oruç Olgusu
Peygamberler, Peygamberlerin ayırıcı vasfı
Bize Müsedded, ona İsmail b. İbrahim, ona Ebu Hayyân et-Teymî, ona Ebu Zür’a, Ebu Hureyre’nin şöyle anlattığını rivayet etti:
Rasûlullah (sav) bir gün, insanlar arasında otururken birden Cebrâil çıkageldi ve, 'îmân nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav), "Allah’a, Meleklerine, Allah’a kavuşmaya ve Peygamberlerine inanman, bir de öldükten sonra dirilmeye îmân etmendir" buyurdu. Cebrâil tekrar, "İslâm nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de, "İslâm; Allah’a ibâdet etmen, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, namaz kılman, farz kılınan zekâtı vermen ve Ramazanda oruç tutmandır" diye cevap verdi. Cebrâil, 'İhsân nedir?' diye sorunca da, "Allah'ı görüyormuş gibi kulluk yapmandır, her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da hiç şüphesiz O seni görüyor" diye cevap verdi. Cebrâil 'Kıyâmet ne zamn kopacak?' diye sorduğunda ise şu karşışığı verdi: "Kıyâmetten kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir. Ancak sana onun alâmetlerini anlatacağım: Câriyenin efendisini doğurması, deve çobanlarının yüksek binalar kurmakta yarışmaları kıyâmet alâmetlerindendir. Kıyâmetin vakti, Allah’dan başka kimsenin bilemediği beş şeyden biridir."
Sonra Rasûlullah (sav), "Şüphe yok ki kıyâmetin ilmi Allah katındadır..." (Lokman, 31/34) meâlindeki âyeti okudu. Sonra Cebrâil çıkıp gitti. Arkasından Hz. Peygamber "Onu çağırın!" buyurdu. İnsanlar çıkıp baktılar, fakat kimseyi göremediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "O Cebrâil'di, insanlara dinlerini öğretmek için gelmişti" dedi.
Ebu Abdullah (el-Buhârî), Hz. Peygamber bütün bunları imandan saydı, dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1129, B000050
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا أَبُو حَيَّانَ التَّيْمِىُّ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ:
كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَارِزًا يَوْمًا لِلنَّاسِ ، فَأَتَاهُ جِبْرِيلُ فَقَالَ مَا الإِيمَانُ قَالَ "الإِيمَانُ أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَبِلِقَائِهِ وَرُسُلِهِ ، وَتُؤْمِنَ بِالْبَعْثِ." قَالَ مَا الإِسْلاَمُ قَالَ "الإِسْلاَمُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ وَلاَ تُشْرِكَ بِهِ ، وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ ، وَتُؤَدِّىَ الزَّكَاةَ الْمَفْرُوضَةَ ، وَتَصُومَ رَمَضَانَ." قَالَ مَا الإِحْسَانُ قَالَ "أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ ، فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ" . قَالَ مَتَى السَّاعَةُ قَالَ "مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ ، وَسَأُخْبِرُكَ عَنْ أَشْرَاطِهَا إِذَا وَلَدَتِ الأَمَةُ رَبَّهَا ، وَإِذَا تَطَاوَلَ رُعَاةُ الإِبِلِ الْبُهْمُ فِى الْبُنْيَانِ ، فِى خَمْسٍ لاَ يَعْلَمُهُنَّ إِلاَّ اللَّهُ."
ثُمَّ تَلاَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم ( إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ ) الآيَةَ . ثُمَّ أَدْبَرَ فَقَالَ "رُدُّوهُ." فَلَمْ يَرَوْا شَيْئًا . فَقَالَ "هَذَا جِبْرِيلُ جَاءَ يُعَلِّمُ النَّاسَ دِينَهُمْ ."
قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ جَعَلَ ذَلِكَ كُلَّهُ مِنَ الإِيمَانِ .
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona İsmail b. İbrahim, ona Ebu Hayyân et-Teymî, ona Ebu Zür’a, Ebu Hureyre’nin şöyle anlattığını rivayet etti:
Rasûlullah (sav) bir gün, insanlar arasında otururken birden Cebrâil çıkageldi ve, 'îmân nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav), "Allah’a, Meleklerine, Allah’a kavuşmaya ve Peygamberlerine inanman, bir de öldükten sonra dirilmeye îmân etmendir" buyurdu. Cebrâil tekrar, "İslâm nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de, "İslâm; Allah’a ibâdet etmen, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, namaz kılman, farz kılınan zekâtı vermen ve Ramazanda oruç tutmandır" diye cevap verdi. Cebrâil, 'İhsân nedir?' diye sorunca da, "Allah'ı görüyormuş gibi kulluk yapmandır, her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da hiç şüphesiz O seni görüyor" diye cevap verdi. Cebrâil 'Kıyâmet ne zamn kopacak?' diye sorduğunda ise şu karşışığı verdi: "Kıyâmetten kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir. Ancak sana onun alâmetlerini anlatacağım: Câriyenin efendisini doğurması, deve çobanlarının yüksek binalar kurmakta yarışmaları kıyâmet alâmetlerindendir. Kıyâmetin vakti, Allah’dan başka kimsenin bilemediği beş şeyden biridir."
Sonra Rasûlullah (sav), "Şüphe yok ki kıyâmetin ilmi Allah katındadır..." (Lokman, 31/34) meâlindeki âyeti okudu. Sonra Cebrâil çıkıp gitti. Arkasından Hz. Peygamber "Onu çağırın!" buyurdu. İnsanlar çıkıp baktılar, fakat kimseyi göremediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "O Cebrâil'di, insanlara dinlerini öğretmek için gelmişti" dedi.
Ebu Abdullah (el-Buhârî), Hz. Peygamber bütün bunları imandan saydı, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İmân 37, 1/205
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, imanın esasları
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
İslam, İslamın Şartları
Kıyamet, zamanı
KTB, İMAN
Kulluk, Allah'a kulluk
Seçki, İslam İnancı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
26541, N004994
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ قُدَامَةَ عَنْ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى فَرْوَةَ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَأَبِى ذَرٍّ قَالاَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَجْلِسُ بَيْنَ ظَهْرَانَىْ أَصْحَابِهِ فَيَجِىءُ الْغَرِيبُ فَلاَ يَدْرِى أَيُّهُمْ هُوَ حَتَّى يَسْأَلَ فَطَلَبْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَجْعَلَ لَهُ مَجْلِسًا يَعْرِفُهُ الْغَرِيبُ إِذَا أَتَاهُ فَبَنَيْنَا لَهُ دُكَّانًا مِنْ طِينٍ كَانَ يَجْلِسُ عَلَيْهِ وَإِنَّا لَجُلُوسٌ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى مَجْلِسِهِ إِذْ أَقْبَلَ رَجُلٌ أَحْسَنُ النَّاسِ وَجْهًا وَأَطْيَبُ النَّاسِ رِيحًا كَأَنَّ ثِيَابَهُ لَمْ يَمَسَّهَا دَنَسٌ حَتَّى سَلَّمَ فِى طَرَفِ الْبِسَاطِ فَقَالَ السَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا مُحَمَّدُ . فَرَدَّ عَلَيْهِ السَّلاَمَ قَالَ أَدْنُو يَا مُحَمَّدُ قَالَ « ادْنُهْ » . فَمَا زَالَ يَقُولُ أَدْنُو مِرَارًا وَيَقُولُ لَهُ « ادْنُ » . حَتَّى وَضَعَ يَدَهُ عَلَى رُكْبَتَىْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِى مَا الإِسْلاَمُ قَالَ « الإِسْلاَمُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ وَلاَ تُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ وَتَحُجَّ الْبَيْتَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ » . قَالَ إِذَا فَعَلْتُ ذَلِكَ فَقَدْ أَسْلَمْتُ قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ صَدَقْتَ . فَلَمَّا سَمِعْنَا قَوْلَ الرَّجُلِ صَدَقْتَ أَنْكَرْنَاهُ قَالَ يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِى مَا الإِيمَانُ قَالَ « الإِيمَانُ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَتُؤْمِنُ بِالْقَدَرِ » . قَالَ فَإِذَا فَعَلْتُ ذَلِكَ فَقَدْ آمَنْتُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . قَالَ صَدَقْتَ . قَالَ يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِى مَا الإِحْسَانُ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ صَدَقْتَ . قَالَ يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِى مَتَى السَّاعَةُ قَالَ فَنَكَسَ فَلَمْ يُجِبْهُ شَيْئًا ثُمَّ أَعَادَ فَلَمْ يُجِبْهُ شَيْئًا ثُمَّ أَعَادَ فَلَمْ يُجِبْهُ شَيْئًا وَرَفَعَ رَأْسَهُ فَقَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ وَلَكِنْ لَهَا عَلاَمَاتٌ تُعْرَفُ بِهَا إِذَا رَأَيْتَ الرِّعَاءَ الْبُهُمَ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبُنْيَانِ وَرَأَيْتَ الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ مُلُوكَ الأَرْضِ وَرَأَيْتَ الْمَرْأَةَ تَلِدُ رَبَّهَا خَمْسٌ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ اللَّهُ ( إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ ) إِلَى قَوْلِهِ ( إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ ) » . ثُمَّ قَالَ « لاَ وَالَّذِى بَعَثَ مُحَمَّدًا بِالْحَقِّ هُدًى وَبَشِيرًا مَا كُنْتُ بِأَعْلَمَ بِهِ مِنْ رَجُلٍ مِنْكُمْ وَإِنَّهُ لَجِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ نَزَلَ فِى صُورَةِ دِحْيَةَ الْكَلْبِىِّ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kudâme, ona Cerîr, ona Ebû Ferve, ona Ebu Zür’a, ona da Ebu Hureyre ve Ebu Zerr’in naklettiğine göre Rasulullah (s.a) bir gün ashabının arasında otururken yabancı bir adam gelmişti. Kimin Rasulullah olduğunu bilemiyordu sorup duruyordu. Bunun üzerine biz, gelen yabancı O’nu (s.a) tanısın diye Rasulullah (s.a) için bir oturma yeri yapmayı arzu ettik ve çamurdan, oturacağı bir sedir yaptık. Bir gün Rasulullah (s.a) sedirinde biz etrafında otururken, insanların en güzel yüzlüsü, en güzel kokulusu ve elbisesinde kirden eser olmayan bir adam geliverdi. (Rasulullah’ın önündeki) Serginin ucuna kadar geldi ve “es-Selâmu aleyküm Ey Muhammed.” diyerek selam verdi. Rasulullah onun selamını aldı. Adam “Yaklaşabilir miyim Ey Muhammed” deyince Rasulullah “Yaklaş” buyurdu. Sonra adam tekrar tekrar “Yaklaşabilir miyim?” dedikçe Rasulullah “Yaklaş” diyordu ve nihayet ellerini Rasulullah’ın (s.a) dizlerine koydu ve “Ey Muhammed! Bana İslam’ın ne olduğunu anlat” dedi.” Rasulullah “Allah’a ibadet etmen ve hiçbir şeyi O’na (c.c) ortak koşmaman, namaz kılman, zekat vermen, Kabe’yi haccetmen ve Ramazan orucunu tutmandır” buyurdu. Adam “Bunları yaparsam Müslüman olmuş olur muyum?” deyince Rasulullah “Evet” dedi. Adam “Doğru söyledin.” dedi. Adamın “Doğru söyledin” demesi hoşumuza gitmedi. Sonra adam “Ey Muhammed! Bana imanın ne olduğunu anlat” dedi. Rasulullah (s.a) “Allah’a, meleklerine, kitaba, Peygamberlere ve kadere iman etmendir.” buyurdu. Adam "Ben bunları yaparsam iman etmiş olur muyum?" deyince Rasulullah (s.a) "Evet" buyurdu. O, “Doğru söyledin.” dedi. Sonra “Bana ihsanın ne olduğunu anlat.” deyince Rasulullah “Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmendir. Zira sen O’nu görmesen de O (c.c) seni görüyor.” buyurdu. O, “Doğru söyledin.” dedi. Sonra “Bana kıyametin ne zaman kopacağından haber ver” deyince Rasulullah başını eğdi, ona hiçbir cevap vermedi. Sonra adam tekrar sordu. Rasulullah (s.a) yine ona cevap vermedi. Sonra adam tekrar sordu. Rasulullah (s.a) yine ona cevap vermedi. Sonra Rasulullah başını kaldırdı ve “Bu konuda sorulan sorandan daha fazla bilgili değildir fakat onun bazı alametleri var. O alametlerle kıyametin (yaklaştığı) anlaşılır. Koyun çobanlarının binalar yapmada yarıştıklarını görürsen, yalınayak ve çıplakların yeryüzüne hükmetmeye başladığını görürsen ve kadının efendisini doğurduğunu görürsen (bil ki kıyamet yakındır.) Beş şey vardır ki bunları Allah’tan başkası bilmez (buyurdu ve) ( إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ/Kıyamet saati hakkındaki bilgi yalnız Allah’ın katındadır) ile başlayan (Lokmân sûresi 34.) ayeti ( إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ/Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.) kısmına kadar okudu. Sonra Rasulullah “Hayır. Muhammed’i hak ile, hidayet kaynağı ve müjdeleyici olarak gönderene and olsun ki bunu (kıyametin ne zaman kopacağını) herhangi birinizden daha iyi bilmiyorum. Bu Dihyetü’l-Kelbî suretinde gelen Cebrail (a.s) idi.” buyurdu.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, İmân ve şerâi'uhâ 6, /2409
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Ferve Urve b. Haris el-Hemdani (Urve b. Haris)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Kudame el-Messîsî (Muhammed b. Kudame b. A'yen b. Misver)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, İslam, İhsan
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
Kıyamet, alametleri
KTB, İMAN
KTB, KADER
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ أَبِى فَرْوَةَ الْهَمْدَانِىِّ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ وَأَبِى هُرَيْرَةَ قَالاَ
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَجْلِسُ بَيْنَ ظَهْرَىْ أَصْحَابِهِ فَيَجِىءُ الْغَرِيبُ فَلاَ يَدْرِى أَيُّهُمْ هُوَ حَتَّى يَسْأَلَ فَطَلَبْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَجْعَلَ لَهُ مَجْلِسًا يَعْرِفُهُ الْغَرِيبُ إِذَا أَتَاهُ - قَالَ - فَبَنَيْنَا لَهُ دُكَّانًا مِنْ طِينٍ فَجَلَسَ عَلَيْهِ وَكُنَّا نَجْلِسُ بِجَنْبَتَيْهِ وَذَكَرَ نَحْوَ هَذَا الْخَبَرِ فَأَقْبَلَ رَجُلٌ فَذَكَرَ هَيْئَتَهُ حَتَّى سَلَّمَ مِنْ طَرْفِ السِّمَاطِ فَقَالَ السَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ فَرَدَّ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم."
Açıklama: Ebu Zür'a b. Amr ile Ebu Zer el-Ğıfârî arasında inkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33635, D004698
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ أَبِى فَرْوَةَ الْهَمْدَانِىِّ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ وَأَبِى هُرَيْرَةَ قَالاَ
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَجْلِسُ بَيْنَ ظَهْرَىْ أَصْحَابِهِ فَيَجِىءُ الْغَرِيبُ فَلاَ يَدْرِى أَيُّهُمْ هُوَ حَتَّى يَسْأَلَ فَطَلَبْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَجْعَلَ لَهُ مَجْلِسًا يَعْرِفُهُ الْغَرِيبُ إِذَا أَتَاهُ - قَالَ - فَبَنَيْنَا لَهُ دُكَّانًا مِنْ طِينٍ فَجَلَسَ عَلَيْهِ وَكُنَّا نَجْلِسُ بِجَنْبَتَيْهِ وَذَكَرَ نَحْوَ هَذَا الْخَبَرِ فَأَقْبَلَ رَجُلٌ فَذَكَرَ هَيْئَتَهُ حَتَّى سَلَّمَ مِنْ طَرْفِ السِّمَاطِ فَقَالَ السَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ فَرَدَّ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم."
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, ona Ebu Fevre el-Hemdani, ona Zür'a b. Amr b. Cerir, ona da Ebu Zer (ra) ve Ebu Hureyre'den (ra) rivayet edilmiştir, dediler ki:
"(Bir gün) Rasulullah (sav), sahabeleri arasında otururken ansızın yabancı bir adam çıkageldi. (Hz. Peygamberin kim olduğunu orada bulunanlara) soruncaya kadar Hz. Peygamberin (orada bulunanların) hangisi olduğunu bilmiyordu. Bu olaydan sonra biz Rasulullah'tan (sav) kendisine bir yabancının geldiği zaman, kolayca tanıyabileceği (özel) bir oturma yeri tahsis etmesini istedik. (Bu isteğimizi kabul etti). Bunun üzerine kendisine çamurdan bir oturacak yer yaptık da (toplantılarda) oraya oturur, biz de onun etrafına otururduk. (Hadisin ravisi), hadisin bundan sonraki kısmında bir adam çıka geldi (diyerek sözlerine devam edip) şu (bir önceki hadisin) bir benzerini rivayet etti ve (gelen adamın) halini anlattı. (Daha sonra rivayetine şöyle devam etti. Adam:) ... Cemaatin (en alt) tarafından Esselamü aleyküm ya Muhammed, diyerek selam verdi. Peygamber (sav) onun selamını adı... "
Açıklama:
Ebu Zür'a b. Amr ile Ebu Zer el-Ğıfârî arasında inkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 17, /1072
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Ferve Urve b. Haris el-Hemdani (Urve b. Haris)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
İnanç, Cibril Hadisi
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ أَبِى فَرْوَةَ الْهَمْدَانِىِّ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ وَأَبِى هُرَيْرَةَ قَالاَ
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَجْلِسُ بَيْنَ ظَهْرَىْ أَصْحَابِهِ فَيَجِىءُ الْغَرِيبُ فَلاَ يَدْرِى أَيُّهُمْ هُوَ حَتَّى يَسْأَلَ فَطَلَبْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَجْعَلَ لَهُ مَجْلِسًا يَعْرِفُهُ الْغَرِيبُ إِذَا أَتَاهُ - قَالَ - فَبَنَيْنَا لَهُ دُكَّانًا مِنْ طِينٍ فَجَلَسَ عَلَيْهِ وَكُنَّا نَجْلِسُ بِجَنْبَتَيْهِ وَذَكَرَ نَحْوَ هَذَا الْخَبَرِ فَأَقْبَلَ رَجُلٌ فَذَكَرَ هَيْئَتَهُ حَتَّى سَلَّمَ مِنْ طَرْفِ السِّمَاطِ فَقَالَ السَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ فَرَدَّ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم."
Açıklama: Ebu Zür'a b. Amr ile Ebu Hureyre arasında inkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
272959, D004698-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ أَبِى فَرْوَةَ الْهَمْدَانِىِّ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ وَأَبِى هُرَيْرَةَ قَالاَ
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَجْلِسُ بَيْنَ ظَهْرَىْ أَصْحَابِهِ فَيَجِىءُ الْغَرِيبُ فَلاَ يَدْرِى أَيُّهُمْ هُوَ حَتَّى يَسْأَلَ فَطَلَبْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَجْعَلَ لَهُ مَجْلِسًا يَعْرِفُهُ الْغَرِيبُ إِذَا أَتَاهُ - قَالَ - فَبَنَيْنَا لَهُ دُكَّانًا مِنْ طِينٍ فَجَلَسَ عَلَيْهِ وَكُنَّا نَجْلِسُ بِجَنْبَتَيْهِ وَذَكَرَ نَحْوَ هَذَا الْخَبَرِ فَأَقْبَلَ رَجُلٌ فَذَكَرَ هَيْئَتَهُ حَتَّى سَلَّمَ مِنْ طَرْفِ السِّمَاطِ فَقَالَ السَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ فَرَدَّ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم."
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, ona Ebu Fevre el-Hemdani, ona Zür'a b. Amr b. Cerir, ona da Ebu Zer (ra) ve Ebu Hureyre'den (ra) rivayet edilmiştir, dediler ki:
"(Bir gün) Rasulullah (sav), sahabeleri arasında otururken ansızın yabancı bir adam çıkageldi. (Hz. Peygamberin kim olduğunu orada bulunanlara) soruncaya kadar Hz. Peygamberin (orada bulunanların) hangisi olduğunu bilmiyordu. Bu olaydan sonra biz Rasulullah'tan (sav) kendisine bir yabancının geldiği zaman, kolayca tanıyabileceği (özel) bir oturma yeri tahsis etmesini istedik. (Bu isteğimizi kabul etti). Bunun üzerine kendisine çamurdan bir oturacak yer yaptık da (toplantılarda) oraya oturur, biz de onun etrafına otururduk. (Hadisin ravisi), hadisin bundan sonraki kısmında bir adam çıka geldi (diyerek sözlerine devam edip) şu (bir önceki hadisin) bir benzerini rivayet etti ve (gelen adamın) halini anlattı. (Daha sonra rivayetine şöyle devam etti. Adam:) ... Cemaatin (en alt) tarafından Esselamü aleyküm ya Muhammed, diyerek selam verdi. Peygamber (sav) onun selamını adı... "
Açıklama:
Ebu Zür'a b. Amr ile Ebu Hureyre arasında inkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 17, /1072
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Ferve Urve b. Haris el-Hemdani (Urve b. Haris)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
İnanç, Cibril Hadisi
حدثنا أبو داود قال : حدثنا حماد بن سلمة ، قال : أخبرني أبو عمران الجوني ، عن رجل ، عن عائشة ، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم اعتكف هو وخديجة شهرا ، فوافق ذلك رمضان ، فخرج رسول الله صلى الله عليه وسلم وسمع : السلام عليكم قالت : فظننت أنه فجأه الجن ، فقال : « أبشر ، فإن السلام خير » ثم رأى يوما آخر جبريل عليه السلام على الشمس جناح له بالمشرق وجناح له بالمغرب ، فهبت منه ، قالت : فانطلق يريد أهله ، فإذا هو بجبريل عليه السلام بينه وبين الباب قال : « فكلمني حتى أنست به ، ثم وعدني موعدا » قال : « فجئت لموعده ، واحتبس علي جبريل ، فلما أراد أن يرجع إذا هو به وبميكائيل عليه السلام ، فهبط جبريل إلى الأرض وبقي ميكائيل بين السماء والأرض » قال : « فأخذني جبريل فصلقني لحلاوة القفا ، وشق عن بطني ، فأخرج منه ما شاء الله ثم غسله في طست من ذهب ثم أعاده فيه ، ثم كفأني كما يكفأ الإناء ، ثم ختم في ظهري حتى وجدت مس الخاتم ، ثم قال لي : ( اقرأ باسم ربك ) ، ولم أقرأ كتابا قط ، فأخذ بحلقي حتى أجهشت بالبكاء ، ثم قال لي : ( اقرأ باسم ربك الذي خلق خلق الإنسان من علق ) إلى قوله تعالى : ( ما لم يعلم ) ، قال : فما نسيت شيئا بعد ، قال : ثم وزنني برجل فوزنته ، ثم وزنني بآخر فوزنته ، ثم وزنني بمائة ، فقال ميكائيل : تبعته أمته ورب الكعبة ، قال : ثم جئت إلى منزلي فما يلقاني حجر ولا شجر إلا قال : السلام عليك يا رسول الله حتى دخلت على خديجة ، فقالت : السلام عليك يا رسول الله »
Açıklama: Hadis isnad bakımından zayıftır. Ayrıca metin de Buhârî ve Müslim'in Sahih'leri dahil temel kaynaklarda zikredilen vahyin nasıl başladığı anlatımına muhaliftir. Örneğin, söz konusu hadislerde Cebrail'in ilk defa geldiğinde Alak suresinin ilk beş ayetini okumasını istediği belirtilmekteyken burada ikinci karşılaşmada ayetlerin okunduğu anlatılmaktadır. Hz. Peygamber'in göğsünün yarılması hadisesi ise ilk peygamberlik geldiği esnada vuku bulmamıştır.
Ayrıca bu hadisin girişinde şahısların karıştığı belirtilmelidir. Buna göre Hz. Peygamber birinin kendisine selam verdiğini işitmiş, korkuyla eve gelerek eşi Hatice validemize cinle karşılaştığından endişelendiğini söylemiş, Hz. Hatice de "Müjde olsun, selam hayırdır" diye karşılık vermiştir... (İshak b. Râhûye, Müsned, III, 970 -Şamile-)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
135620, TM001643
Hadis:
حدثنا أبو داود قال : حدثنا حماد بن سلمة ، قال : أخبرني أبو عمران الجوني ، عن رجل ، عن عائشة ، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم اعتكف هو وخديجة شهرا ، فوافق ذلك رمضان ، فخرج رسول الله صلى الله عليه وسلم وسمع : السلام عليكم قالت : فظننت أنه فجأه الجن ، فقال : « أبشر ، فإن السلام خير » ثم رأى يوما آخر جبريل عليه السلام على الشمس جناح له بالمشرق وجناح له بالمغرب ، فهبت منه ، قالت : فانطلق يريد أهله ، فإذا هو بجبريل عليه السلام بينه وبين الباب قال : « فكلمني حتى أنست به ، ثم وعدني موعدا » قال : « فجئت لموعده ، واحتبس علي جبريل ، فلما أراد أن يرجع إذا هو به وبميكائيل عليه السلام ، فهبط جبريل إلى الأرض وبقي ميكائيل بين السماء والأرض » قال : « فأخذني جبريل فصلقني لحلاوة القفا ، وشق عن بطني ، فأخرج منه ما شاء الله ثم غسله في طست من ذهب ثم أعاده فيه ، ثم كفأني كما يكفأ الإناء ، ثم ختم في ظهري حتى وجدت مس الخاتم ، ثم قال لي : ( اقرأ باسم ربك ) ، ولم أقرأ كتابا قط ، فأخذ بحلقي حتى أجهشت بالبكاء ، ثم قال لي : ( اقرأ باسم ربك الذي خلق خلق الإنسان من علق ) إلى قوله تعالى : ( ما لم يعلم ) ، قال : فما نسيت شيئا بعد ، قال : ثم وزنني برجل فوزنته ، ثم وزنني بآخر فوزنته ، ثم وزنني بمائة ، فقال ميكائيل : تبعته أمته ورب الكعبة ، قال : ثم جئت إلى منزلي فما يلقاني حجر ولا شجر إلا قال : السلام عليك يا رسول الله حتى دخلت على خديجة ، فقالت : السلام عليك يا رسول الله »
Tercemesi:
Açıklama:
Hadis isnad bakımından zayıftır. Ayrıca metin de Buhârî ve Müslim'in Sahih'leri dahil temel kaynaklarda zikredilen vahyin nasıl başladığı anlatımına muhaliftir. Örneğin, söz konusu hadislerde Cebrail'in ilk defa geldiğinde Alak suresinin ilk beş ayetini okumasını istediği belirtilmekteyken burada ikinci karşılaşmada ayetlerin okunduğu anlatılmaktadır. Hz. Peygamber'in göğsünün yarılması hadisesi ise ilk peygamberlik geldiği esnada vuku bulmamıştır.
Ayrıca bu hadisin girişinde şahısların karıştığı belirtilmelidir. Buna göre Hz. Peygamber birinin kendisine selam verdiğini işitmiş, korkuyla eve gelerek eşi Hatice validemize cinle karşılaştığından endişelendiğini söylemiş, Hz. Hatice de "Müjde olsun, selam hayırdır" diye karşılık vermiştir... (İshak b. Râhûye, Müsned, III, 970 -Şamile-)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebu Davud et-Tayalisi, Müsned-i Tayalisi, Aişe bt. Ebubekir 1643, 3/125
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Racül (Racül)
3. Ebu İmran Abdulmelik b. Habib el-Esedî (Abdulmelik b. Habib)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
Konular:
İnanç, Cibril Hadisi
İtikaf, Hz.Peygamberin itikafı
KTB, SELAM
Melekler, Cebrail
Melekler, Kanatları
Selam, Selamlaşma fazileti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32760, B004777
Hadis:
حَدَّثَنِى إِسْحَاقُ عَنْ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى حَيَّانَ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَوْمًا بَارِزًا لِلنَّاسِ إِذْ أَتَاهُ رَجُلٌ يَمْشِى فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الإِيمَانُ قَالَ « الإِيمَانُ أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَلِقَائِهِ وَتُؤْمِنَ بِالْبَعْثِ الآخِرِ » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الإِسْلاَمُ قَالَ « الإِسْلاَمُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ وَلاَ تُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا ، وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ ، وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ الْمَفْرُوضَةَ ، وَتَصُومَ رَمَضَانَ » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، مَا الإِحْسَانُ قَالَ « الإِحْسَانُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ ، فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَتَى السَّاعَةُ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ ، وَلَكِنْ سَأُحَدِّثُكَ عَنْ أَشْرَاطِهَا إِذَا وَلَدَتِ الْمَرْأَةُ رَبَّتَهَا ، فَذَاكَ مِنْ أَشْرَاطِهَا ، وَإِذَا كَانَ الْحُفَاةُ الْعُرَاةُ رُءُوسَ النَّاسِ فَذَاكَ مِنْ أَشْرَاطِهَا فِى خَمْسٍ لا يَعْلَمُهُنَّ إِلاَّ اللَّهُ ( إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِى الأَرْحَامِ ) » . ثُمَّ انْصَرَفَ الرَّجُلُ فَقَالَ « رُدُّوا عَلَىَّ » . فَأَخَذُوا لِيَرُدُّوا فَلَمْ يَرَوْا شَيْئًا . فَقَالَ « هَذَا جِبْرِيلُ جَاءَ لِيُعَلِّمَ النَّاسَ دِينَهُمْ » .
Tercemesi:
Bize İshak (b. Râhûye), ona Cerir (b. Abdulhamid), ona Ebu Hayyân (Yahya b. Saîd), ona da Ebu Zür'a (b. Amr), Ebu Hureyre'nin (ra), şöyle dediğini rivayet etti:
Bir gün Rasulullah (sav), meydanda, insanlar içinde oturuyordu. Derken yürüyerek bir adam O'na geldi de:
— Yâ Rasulallah (sav)! İman nedir? diye sordu.
— "İman Allah'a, meleklerine, rasullerine ve Allah'a kavuşmaya inanman ve yine öldükten sonra son dirilmeye inanmandır'' diye cevâb verdi.
O zât:
— Yâ Rasulullah! İslâm nedir? dedi. Rasulullah (sav):
— "İslâm Allah 'a ibâdet etmen ve O'na hiçbirşeyi ortak kılmaman, namazı kılman, farz kılınan zekâtı vermen ve ramazanda oruç tutmandır" dedi.
O şahıs:
— Yâ Rasulallah! İhsan nedir? diye sordu. Rasulullah (sav):
— "İhsan, Allah'ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Eğer sen Allah'ı görmüyorsan, şübhesiz O seni görür" buyurdu.
O zât:
— Yâ Rasûlallah! Kıyamet ne zaman? dedi. Rasûlullah:
— "Bu mes'elede sorulan, sorandan daha bilgili değildir. Lâkin ben sana onun (daha evvel meydana gelecek) alametlerini haber vereceğim; Kadın kendi sahibesini doğurduğu zaman, işte bu, kıyametin alametlerindendir. Yalın ayaklı, çıplak kimseler insanların başına geldiklerinde, işte bu da kıyametin alametlerindendir. Kıyametin vakti, Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği beş şeyin içindedir (yani beş şeyden biridir): "Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır." (Lokma/34)".
Sonra o zât ayrıldı gitti. Rasulullah (sav):
— "Onu bana geri getirin" buyurdu.
Sahâbîler onu geri çevirmek için aradılar, fakat hiçbirşey göremediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav):
— "Bu Cibril'dir, insanlara dînlerini öğretmek için geldi" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 2, 2/242
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Bilgi, gayb olan konular ve muğayyebatı hamse
İhsan, ihsan nedir?
İman, imanın esasları
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
İslam, İslamın Şartları
Kıyamet, alametleri
Kıyamet, zamanı
KTB, İMAN