حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ ، وعياش العنبرى , وسوار بن عبد الله , وغير واحد , قالوا : أخبرنا يحيي بن سعيد , عن سفيان الثورى , عن موسى بن أبي عائشة , عن عبيد الله , عن ابن عباس وعائشة : أن أبا بكر قبل النبي صلى الله عليه وسلم بعدما مات
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159729, TŞ000390
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ ، وعياش العنبرى , وسوار بن عبد الله , وغير واحد , قالوا : أخبرنا يحيي بن سعيد , عن سفيان الثورى , عن موسى بن أبي عائشة , عن عبيد الله , عن ابن عباس وعائشة : أن أبا بكر قبل النبي صلى الله عليه وسلم بعدما مات
Tercemesi:
İbn Abbâs (r.a) ve Hz. Âişe (r.anhâ)'nin rivayet ettiklerine göre,
Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz'in mübarek naaşım öpmüştür.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 390, /627
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
Konular:
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Saygı ve Muhabbet, yanağından öpmek
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ هِلالٍ الصَّوَّافُ الْبَصْرِيُّ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ سُلَيْمَانَ ، عَنْ ثَابِتٍ ، عَنْ أَنَسٍ ، قَالَ : لَمَّا كَانَ الْيَوْمُ الَّذِي دَخَلَ فِيهِ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم الْمَدِينَةَ أَضَاءَ مِنْهَا كُلُّ شَيْءٍ ، فَلَمَّا كَانَ الْيَوْمُ الَّذِي مَاتَ فِيهِ أَظْلَمَ مِنْهَا كُلُّ شَيْءٍ ، وَمَا نَفَضْنَا أَيْدِيَنَا مِنَ التُّرَابِ ، وَإِنَا لَفِي دَفْنِهِ صلى الله عليه وسلم ، حَتَّى أَنْكَرْنَا قُلُوبَنَا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159731, TŞ000392
Hadis:
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ هِلالٍ الصَّوَّافُ الْبَصْرِيُّ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ سُلَيْمَانَ ، عَنْ ثَابِتٍ ، عَنْ أَنَسٍ ، قَالَ : لَمَّا كَانَ الْيَوْمُ الَّذِي دَخَلَ فِيهِ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم الْمَدِينَةَ أَضَاءَ مِنْهَا كُلُّ شَيْءٍ ، فَلَمَّا كَانَ الْيَوْمُ الَّذِي مَاتَ فِيهِ أَظْلَمَ مِنْهَا كُلُّ شَيْءٍ ، وَمَا نَفَضْنَا أَيْدِيَنَا مِنَ التُّرَابِ ، وَإِنَا لَفِي دَفْنِهِ صلى الله عليه وسلم ، حَتَّى أَنْكَرْنَا قُلُوبَنَا
Tercemesi:
Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor :
Peygamber Efendimiz'in Medine'ye ayak bastıkları gün, Medine şehrinin her tarafı O'nun nuru ile aydınlanmıştı. O'nun vefat ettiği gün ise, Medine'nin her yanına bir karanlık (zulmet) çöktü. Bizler, o İki Cihan Güneşi'nin naaş-ı şerifini defnetmekle meşgul olup da henüz ellerimizi topraktan çekmemiş hâlde iken, kalblerimizi beğenmez olduk.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 392, /628
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, defni
Hz. Peygamber, Hicreti
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159733, TŞ000394
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي عُمَرَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ ، عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، قَالَ : قُبِضَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَ الاثْنَيْنِ فَمَكَثَ ذَلِكَ الْيَوْمَ وَلَيْلَةَ الثُّلاثَاءِ ، وَدُفِنَ مِنَ اللَّيْلِ ، وَقَالَ سُفْيَانُ : وَقَالَ غَيْرُهُ : يُسْمَعُ صَوْتُ الْمَسَاحِي مِنْ آخِرِ اللَّيْلِ
Tercemesi:
İmâm Muhammed el-Bâkır : "Hazreti Peygamber, Pazartesi
günü vefat etti. O gün ile, Salı gecesi ve günü bekletilip gece defnedildi
(yâni Salı'yı Çarşamba'ya bağlayan gece)" dedi.
Hadîsin râvîlerinden olan Süfyân b. Uyeyne (ö: 198/814) der ki: İmâm Muhammed el-Bâkır'dan gayrisi, "Gece yarısında küreklerin sesi işitiliyordu" ifâdesini de ilâve etmişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 394, /629
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159735, TŞ000396
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ دَاوُدَ حَدَّثَنَا سَلَمَةُ بْنُ نُبَيْطٍ ، عَنْ نُعَيْمِ بْنِ أَبِي هِنْدَ ، عَنْ نُبَيْطِ بْنِ شَرِيطٍ ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عُبَيْدٍ ، وَكَانَتْ لَهُ صُحْبَةٌ ، قَالَ : أُغْمِيَ عَلَى رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، فِي مَرَضِهِ فَأَفَاقَ ، فَقَالَ : حَضَرَتِ الصَّلاةُ ؟ فَقَالُوا : نَعَمْ فَقَالَ : مُرُوا بِلالا فَلْيُؤَذِّنْ ، وَمُرُوا أَبَا بَكْرٍ أَنْ يُصَلِّيَ للنَّاسِ أَوْ قَالَ : بِالنَّاسِ ، قَالَ : ثُمَّ أُغْمِيَ عَلَيْهِ ، فَأَفَاقَ ، فَقَالَ : حَضَرَتِ الصَّلاةُ ؟ فَقَالُوا : نَعَمْ فَقَالَ : مُرُوا بِلالا فَلْيُؤَذِّنْ ، وَمُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ ، فَقَالَتْ عَائِشَةُ : إِنَّ أَبِي رَجُلٌ أَسِيفٌ ، إِذَا قَامَ ذَلِكَ الْمَقَامَ بَكَى فَلا يَسْتَطِيعُ ، فَلَوْ أَمَرْتَ غَيْرَهُ ، قَالَ : ثُمَّ أُغْمِيَ عَلَيْهِ فَأَفَاقَ فَقَالَ : مُرُوا بِلالا فَلْيُؤَذِّنْ ، وَمُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ ، فَإِنَّكُنَّ صَوَاحِبُ أَوْ صَوَاحِبَاتُ يُوسُفَ ، قَالَ : فَأُمِرَ بِلالٌ فَأَذَّنَ ، وَأُمِرَ أَبُو بَكْرٍ فَصَلَّى بِالنَّاسِ ، ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، وَجَدَ خِفَّةً ، فَقَالَ : انْظُرُوا لِي مَنْ أَتَّكِئِ عَلَيْهِ ، فَجَاءَتْ بَرِيرَةُ ، وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَاتَّكَأَ عَلَيْهِمَا فَلَمَّا رَآهُ أَبُو بَكْرٍ ذَهَبَ لِينْكُصَ فَأَوْمَأَ إِلَيْهِ أَنْ يَثْبُتَ مَكَانَهُ ، حَتَّى قَضَى أَبُو بَكْرٍ صَلاتَهُ .
ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قُبِضَ ، فَقَالَ عُمَرُ : وَاللَّهِ لا أَسْمَعُ أَحَدًا يَذْكُرُ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، قُبِضَ إِلا ضَرَبْتُهُ بِسَيْفِي هَذَا ، قَالَ : وَكَانَ النَّاسُ أُمِّيِّينَ لَمْ يَكُنْ فِيهِمْ نَبِيٌّ قَبْلَهُ ، فَأَمْسَكَ النَّاسُ ، فَقَالُوا : يَا سَالِمُ ، انْطَلِقْ إِلَى صَاحِبِ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَادْعُهُ ، فَأَتَيْتُ أَبَا بَكْرٍ وَهُوَ فِي الْمَسْجِدِ فَأَتَيْتُهُ أَبْكِي دَهِشًا ، فَلَمَّا رَآنِي ، قَالَ : أَقُبِضَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قُلْتُ : إِنَّ عُمَرَ ، يَقُولُ : لا أَسْمَعُ أَحَدًا يَذْكُرُ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قُبِضَ إِلا ضَرَبْتُهُ بِسَيْفِي هَذَا ، فَقَالَ لِي : انْطَلِقْ ، فَانْطَلَقْتُ مَعَهُ ، فَجَاءَ هُوَ وَالنَّاسُ قَدْ دَخَلُوا عَلَى رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، فَقَالَ : يَا أَيُّهَا النَّاسُ ، أَفْرِجُوا لِي ، فَأَفْرَجُوا لَهُ فَجَاءَ حَتَّى أَكَبَّ عَلَيْهِ وَمَسَّهُ ، فَقَالَ {إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُمْ مَيِّتُونَ} ، ثُمَّ قَالُوا : يَا صَاحِبَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، أَقُبِضَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قَالَ : نَعَمْ ، فَعَلِمُوا أَنْ قَدْ صَدَقَ ، قَالُوا : يَا صَاحِبَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، أَيُصَلَّى عَلَى رَسُولِ اللهِ ؟ قَالَ : نَعَمْ ، قَالُوا : وَكَيْفَ ؟ قَالَ : يَدْخُلُ قَوْمٌ فَيُكَبِّرُونَ وَيُصَلُّونَ ، وَيَدْعُونَ ، ثُمَّ يَخْرُجُونَ ، ثُمَّ يَدْخُلُ قَوْمٌ فَيُكَبِّرُونَ وَيُصَلُّونَ وَيَدْعُونَ ، ثُمَّ يَخْرُجُونَ ، حَتَّى يَدْخُلَ النَّاسُ ، قَالُوا : يَا صَاحِبَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، أَيُدْفَنُ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قَالَ : نَعَمْ ، قَالُوا : أَينَ ؟ قَالَ : فِي الْمكَانِ الَّذِي قَبَضَ اللَّهُ فِيهِ رُوحَهُ ، فَإِنَّ اللَّهَ لَمْ يَقْبِضْ رُوحَهُ إِلا فِي مَكَانٍ طَيِّبٍ فَعَلِمُوا أَنْ قَدْ صَدَقَ ، ثُمَّ أَمَرَهُمْ أَنْ يَغْسِلَهُ بَنُو أَبِيهِ ، وَاجْتَمَعَ الْمُهَاجِرُونَ يَتَشَاوَرُونَ ، فَقَالُوا : انْطَلِقْ بِنَا إِلَى إِخْوانِنَا مِنَ الأَنْصَارِ نُدْخِلُهُمْ مَعَنَا فِي هَذَا الأَمْرِ ، فَقَالَتِ الأَنْصَارُ : مِنَّا أَمِيرٌ وَمِنْكُمْ أَمِيرٌ ، فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ : مَنْ لَهُ مِثْلُ هَذِهِ الثَّلاثِ {ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا} مَنْ هُمَا ؟ قَالَ : ثُمَّ بَسَطَ يَدَهُ فَبَايَعَهُ وَبَايَعَهُ النَّاسُ بَيْعَةً حَسَنَةً جَمِيلَةً
Tercemesi:
Salim b. Ubeyd (r.a) - ki o ashâbdandır- anlatıyor : Resûl-i Ekrem Efendimiz, son hastalıklarında bir ara baygınlık geçirmiş ve bir müddet sonra da kendine gelmişti. Kendine gelince :
- "Namaz vakti geldi mi?" diye sordu.
- "Evet, yâ Resûlallah!." dediklerinde;
- "Öyle ise, Bilâl'e söyleyin, ezan okusun; Ebû Bekir'e de söyleyin, o da cemâate namaz kıldırsın" buyurdu. Arkasından, kendilerine tekrar baygınlık geldi. Biraz sonra bu hâl üzerinden kalınca, yine :
- "Bilâl'e söyleyin ezan okusun; Ebû Bekir'e söyleyin o da halka namaz kıldırsın" diye, bir önceki emirlerini tekrarladılar. Bu arada Hz. Âişe söze karışarak :
"Yâ Resûlallah! Babam yufka yürekli bir kimsedir, o makama (mihrâb'a) geçince, sizin hastalığınızı düşünerek ağlar ve bu da Kur'an tilâvetine engel olur. Ne olur, başkasına emir buyursanız da imamete o geçse" dedi. Hz. Âişe sözünü bitirir bitirmez, Hazreti Peygamber'e tekrar tekrar baygınlık geldi. Bir müddet sonra ifâkat bulunca, yine önceki ifâdelerini tekrarladılar :
- "Bilâl'e söyleyin ezan okusun; Ebû Bekir'e söyleyin o da cemâate
namaz kıldırsın!. Siz kadınlar, aynen Hz. Yûsuf'un hanımları (savâhi-
bâî-ı Yûsuf) gibisiniz (içinizde beslediğiniz duyguların hilafını söylersiniz)".
Bu üçüncü emir üzerine Bilâl'e söylediler; o ezan okudu. Ebû Bekir'e de Resûlullah (s.a.s)'ın emrini tebliğ ettiler; o da imamete geçip cemâate namaz kıldırdı.
Bu arada, Resûl-i Ekrem Efendimiz kendilerinde bir iyileşme hissettiler. Bu iyileşme duygusundan istifâde ederek : "Bakınız, kendisine dayanıp da mescide kadar gidebileceğim bir kimse bulunuz" buyurdular. Bunun üzerine (Hz. Aişe'nin cariyesi) Berîre ile diğer bir zât gelerek hemen koltuklayıp hücre-i saadetin mescide açılan kapısına kadar getirdiler. Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz'i mescidin kapısında görünce, mihrabdan geriye çekilip yer vermek istediyse de, Zât-ı Risâlet, ona yerinde kalmasını işaret buyurdu. Bu işaret üzerine, Hz. Ebû Bekir mihrabdan ayrılmadı ve namazı kıldırdı. İşte bundan bir müddet sonra, İki Cihan Güneşi Sevgili Peygamberimiz, bu dünyâya veda etti.
Hazreti Peygamber'in vefat haberi duyulunca, Hz. Ömer kılıcını çekerek : "Peygamber vefat etti" sözünü kimin ağzından işitirsem, vallahi şu kılıcımla onun kafasını uçururum, diye etrafa dehşet saçıyordu.
O devirde halk, haliyle ümmî idi; okuması yazması pek yoktu. Daha önce aralarında bir peygamber de görmediklerinden, Hz. Ömer'in tutumu karşısında susmayı tercih ettiler. Nihayet ashabın ileri gelenleri bana dediler ki:
- "Yâ Salim! Git, Resûlullah'ın dostu Ebû Bekir'i çağır gel!"
Bu istek üzerine doğruca Ebû Bekir'in yanına gittim. Kendilerini (mahallesindeki) mescid'de buldum. Huzurlarına, dehşetli bir ağlayışla çıktığımdan, beni görür görmez :
- "Yâ Salim, yoksa Resûlullah vefat mı etti?". Benden;
- "Ey Peygamberin can dostu! Ömer, kılıcını çekip: "Peygamber öldü sözünü kimin ağzından duyarsam, vallahi su kılıcımla onun kafasını uçururum" diyerek halkı susturdu" cevâbını alınca, bana:
- "Haydi sen git" dediyse de, yalnız dönmedim; onunla birlikte avdet ettim. Hz. Ebû Bekir geldiğinde, topluluk, Resûlullah Efendimiz'in azîz naaşının bulunduğu odaya toplanmışlardı. İzdihamı görünce :
- "Ey ahâli, bana yol verin!" dedi. Herkes bir tarafa çekilerek yol açtılar. Doğruca gelip naaş-ı şerifin üstüne kapanarak okşadılar ve : "İnneke meyyitün ve innehüm meyyitûn" (Şüphesiz sen de öleceksin ve elbet onlar da öleceklerdir) âyet-i kerîmesini (Zümer : 30) okudu. Hz. Ebû Bekir'in bu âyet-i kerîmeyi okuması üzerine, topluluk durumun ciddiyetini anlayıp :
- "Ey Resûlullah'ın dostu! Resûlullah'ın ruhu gerçekten kabzulundu mu?" sorusunu sordular.
- "Evet!" cevâbını alınca, onun doğru söylediğini anladılar ve Hazreti Peygamber'in vefat edişi ile ilgili şüphelerini giderdiler.
Peygamber Efendimiz'in artık aralarından ayrıldığına kanâat getirdikten sonra, Hz. Ebû Bekir'e -diğer tereddütlerini- sormaya devam ettiler :
- "Ey Resûlullah'ın arkadaşı! Peygamber Efendimiz'in üzerine cenaze namazı kılınır mı?".
- "Evet, kılınır".
- "Nasıl kılınır?".
- "Önce bir grup cemâat girer. Tekbîr getirir. Namazı kılar ve duasını yapıp çıkar. Sonra bir grup cemâat daha girer; aynı şekilde tekbîr getirir, namazı kılar ve duasını yapar, çıkar. Bu minval üzere herkes girip namazı edâ eder".
- Ey Resûlullah'ın dostu! Resûl-i Ekrem Efendimiz'in naaş-ı şerifleri defnedilir mi?".
- "Evet, defnedilir".
- "Öyle ise nereye defnedilmesi gerekir?".
- "Allah ruhunu nerede kabzetmişse oraya. Zîrâ Cenâb-ı Hak, O'nun ruhunu, ancak temiz ve mübarek bir yerde kabzetmiştir".
Ashâb, Hz. Ebû Bekir'in doğru söylediğine kanâat getirip, her sözünü tasdîk ettiler.
Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz'in vefat edip etmediği hususunda ashâb arasındaki vâki şüphe ve tereddütleri gidermeye muvaffak olduktan sonra, naaş-ı şerifi yıkamaları için, Hazreti Peygamber'in baba tarafından akrabalarına emir verdi.
Bu arada muhacirler, halîfe tâyini hususunu istişare etmek üzere toplandılar ve Hz. Ebû Bekir'e : "Bizi, ensâr kardeşlerimizin yanına götür. Halîfe tâyini hususunda akdedeceğimiz toplantıya onları da dâhil edelim" dediler.
Ensâr ve muhâcirûn birlikte toplanıp halîfe nasbi konusunda fikir teatisine başlayınca; ensâr bir formül ileri sürdü :
- "Bir emîr sizden, bir emîr de bizden olsun!" (minnâ emîrun ve
minküm emîr).
Bu teklif ileri sürülünce, Hz.Ömer söz aldı:
- "Şu özellik kimde vardır : 1) İkiden biri olarak mağarada bulundukları sırada, 2) O, arkadaşına şöyle demişti: 3) "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" <4,). İşte o iki zat (sânî-i isneyn) kimlerdir bitirmişiniz?"
dedi ve elini Hz. Ebû Bekir'e uzatarak ona bîat etti. Arkasından da bütün
halk, kendi istekleri ve gönül rızâları ile Hz. Ebû Bekir'e bîat ederek onu
halîfe seçtiler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 396, /631
Senetler:
()
Konular:
Biat, biat alımı
Hz. Peygamber, cenaze namazı
Hz. Peygamber, cenazesinin yıkanması
Hz. Peygamber, defni
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatı
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Müslüman, peygamber sevgisi
Sahabe, Hz. Peygamber'e itiraz, verdiği bir karara
Yönetim, halife, tayini ve seçimi
Yönetim, Hilafet tartışmaları,Hz. Peygamber'in vefatından sonra
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ ،حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ الزُّبَيْرِ ، شَيْخٌ بَاهِلِيٌّ قَدِيمٌ بَصْرِيٌّ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ الْبُنَانِيُّ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، قَالَ : لَمَّا وَجَدَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، مِنْ كُرَبِ الْمَوْتِ مَا وَجَدَ ، قَالَتْ فَاطِمَةُ : وَاكَرْبَاهُ ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : لا كَرْبَ عَلَى أَبِيكِ بَعْدَ الْيَوْمِ ، إِنَّهُ قَدْ حَضَرَ مِنْ أَبِيكِ مَا لَيْسَ بِتَارِكٍ مِنْهُ أَحَدًا الْمُوافَاةُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159736, TŞ000397
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ ،حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ الزُّبَيْرِ ، شَيْخٌ بَاهِلِيٌّ قَدِيمٌ بَصْرِيٌّ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ الْبُنَانِيُّ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، قَالَ : لَمَّا وَجَدَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، مِنْ كُرَبِ الْمَوْتِ مَا وَجَدَ ، قَالَتْ فَاطِمَةُ : وَاكَرْبَاهُ ، فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : لا كَرْبَ عَلَى أَبِيكِ بَعْدَ الْيَوْمِ ، إِنَّهُ قَدْ حَضَرَ مِنْ أَبِيكِ مَا لَيْسَ بِتَارِكٍ مِنْهُ أَحَدًا الْمُوافَاةُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Tercemesi:
Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor :
Hazreti Peygamber'in ölümün bütün ızdıraplarını çektiği son anlarında, kızı Fâtımâ'nın, duyduğu elemden "vay babamın ızdırâbına!" demesi üzerine; Rahmeten lil'âlemîn Efendimiz : "Bugünden sonra baban, artık bir daha ızdırap çekmeyecektir. Zîrâ Allah, bugün babanın başına gelen ölümden, kıyamete kadar hiçbir kimseyi muaf tutacak değildir (ölüm herkesin başına gelecektir)" buyurmuşlardır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 397, /641
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu Zübeyr Abdullah b. Zübeyr el-Bahili (Abdullah b. Zübeyr b. Ma'bed)
4. Sağîr Ebu Amr Nasr b. Ali el-Ezdî (Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Sahban b. Übey)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Ölüm, Ecel
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159737, TŞ000398
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْخَطَّابِ زِيَادُ بْنُ يَحْيَى الْبَصْرِيُّ ، وَنَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ ، قَالا : حَدَّثَنَا عَبْدُ رَبِّهِ بْنُ بَارِقٍ الْحَنَفِيُّ ، قَالَ : سَمِعْتُ جَدِّي أَبَا أُمِّي سِمَاكَ بْنَ الْوَلِيدِ يُحَدِّثُ ، أَنَّهُ سَمِعَ ابْنَ عَبَّاسٍ ، يُحَدِّثُ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، يَقُولُ : مَنْ كَانَ لَهُ فَرَطَانِ مِنْ أُمَّتِي أَدْخَلَهُ اللَّهُ تَعَالَى بِهِمَا الْجَنَّةَ ، فَقَالَتْ عَائِشَةُ : فَمَنْ كَانَ لَهُ فَرَطٌ مِنْ أُمَّتِكَ ؟ قَالَ : وَمَنْ كَانَ لَهُ فَرَطٌ يَا مُوَفَّقَةُ قَالَتْ : فَمَنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ فَرَطٌ مِنْ أُمَّتِكَ ؟ قَالَ : فَأَنَا فَرَطٌ لأُمَّتِي ، لَنْ يُصَابُوا بِمِثْلِي
Tercemesi:
İbn Abbâs (r.a) anlatıyor: Ben bizzat Peygamber Efendimiz'in
şöyle buyurduğunu işittim :
- "Ümmetimden bir kimsenin kendisinden önce iki çocuğu ölse, Allah, o kimseyi, onların sayesinde Cennet'e koyar" buyurunca, Ümm'ül-Mü'minîn Hz. Âişe (r.anhâ) hemen sordu :
- "Senin ümmetinden birisinin, ya bir tek çocuğu ölmüşse?".
- "Kendisinden evvel bir tek çocuğu ölenin durumu da aynıdır, ey işi rastgiden!" buyurdular. Hz. Âişe tekrar sordu :
- "Ya, ümmetinden hiç çocuğu olmayanların ve kendinden önce çocuğu ölmeyenlerin durumu ne olacaktır?"
"Ümmetimin kendinden önce gönderdiği şefaatçi de, benim. Zîrâ ümmetim, benim ölümümden duydukları kadar hiç bir şeyden ayrılık acısı çekmemişlerdir" buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 398, /642
Senetler:
()
Konular:
Aile, çocuğunun ölümüne sabredenin mükafatı
Aile, Çocuk, cennete girme vesilesi
Aile, Çocuk, erken ölümü
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, ümmet sevgisi
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Teşvik edilenler, Ölen çocuğa sabrın mükafatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159738, TŞ000399
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ ، أَخِي جُوَيْرِيَةَ لَهُ صُحْبَةٌ ، قَالَ : مَا تَرَكَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم إِلا سِلاحَهُ ، وَبَغْلَتَهُ ، وَأَرْضًا جَعَلَهَا صَدَقَةً
Tercemesi:
Cüveyriye (r.anhâ) validemizin biraderi ashabdan Amr b. Haris
(r.a) anlatıyor: "Peygamber Efendimiz, bu dünyâya veda ettiğinde; silâhı,
katırı ve vakıf olarak bağışladığı bir miktar arazisi dışında, geriye hiç bir
şey bırakmamıştır".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 399, /644
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, mirası
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : جَاءَتْ فَاطِمَةُ إِلَى أَبِي بَكْرٍ ، فَقَالَتْ : مَنْ يَرِثُكَ ؟ فَقَالَ : أَهْلِي وَوَلَدِي ، فَقَالَتْ : مَا لِي لا أَرِثُ أَبِي ؟ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، يَقُولُ : لا نُورَثُ ، وَلَكِنِّي أَعُولُ مَنْ كَانَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، يَعُولُهُ ، وَأُنْفِقُ عَلَى مَنْ كَانَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم يُنْفِقُ عَلَيْهِ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159739, TŞ000400
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : جَاءَتْ فَاطِمَةُ إِلَى أَبِي بَكْرٍ ، فَقَالَتْ : مَنْ يَرِثُكَ ؟ فَقَالَ : أَهْلِي وَوَلَدِي ، فَقَالَتْ : مَا لِي لا أَرِثُ أَبِي ؟ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، يَقُولُ : لا نُورَثُ ، وَلَكِنِّي أَعُولُ مَنْ كَانَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ، يَعُولُهُ ، وَأُنْفِقُ عَلَى مَنْ كَانَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم يُنْفِقُ عَلَيْهِ
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor:
Peygamber Efendimiz vefat edip de Hz. Ebû Bekir Halîfe seçilince, kızı Fâtıma, Ebû Bekir'e gelerek:
- "Ey Resûlullah'ın halîfesi! Sen vefat ettiğin zaman, sana kim vâris olacaktır?" diye sordu.
- "Ailem ve çocuklarım!." cevâbını alınca;
- "Madem öyle. Ya ben niçin babama vâris olamıyorum?".
"Ben, Resûlullah Efendimiz'den bizzat işittim: "Bize kimse vâris olamaz" buyurmuşlardı. Fakat ben, Resûlullah (s.a.s)'ın bakmakla mükellef olduğu kimselere bakar ve geçimini sağladığı kimselerin nafakasını aynen veririm" buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 400, /645
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, mirası
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Peygamberler, miras bırakmamaları, bıraktıklarının sadaka olduğu