109 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Cafer b. Raia (T) Bize başkası, ona Leys, ona Cafer b. Rabi'a, ona Abdurrahman b. Hürmüz, ona da Abdullah b. Ka'b b. Mâlik el-Ensarî, ona Ka'b b. Mâlik şöyle söylemiştir: Onun (Ka'b b. Mâlik) Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemî'den alacağı vardı. Ka'b onunla karşılaştı ve yakasına yapışarak (alacağını istedi.) Birbirleriyle konuşmaya (başladılar ve ) sesleri yükseldi. Derken Nebi (sav) onların karşısına çıktı. Ve "Ey Ka'b! dedi ve eliyle alacağından yarısını indir" der gibi işaret etti. Bunun üzerine Ka'b, İbn Hadred'deki alacağının yarısını aldı, diğer yarısını bıraktı.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile senetteki mübhem râvi arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Affan b. Müslim, ona Hammad, ona Sabit, ona da Enes şöyle haber verdi: "Rubeyyi’ın kız kardeşi Ümmü Harise bir kişiyi yaralamıştı. Davayı Rasulullah'a (sav) taşıdılar, Rasulullah (sav): 'Kısasa kısas gerekir' buyurdu. Ümmü Rubeyy 'Ey Allah'ın Rasûlü! Falan yüzünden ona kısas mı yapılacak? Hayır vallahi ona hiçbir zaman kısas yapılamaz' dedi. Rasulullah (sav) 'Subhanallah, ey Ümmü Rubeyy, Allah’ın hükmü kısastır' buyurdu. Rubeyy yine 'hayır, vallahi ona kısas yapılamaz' dedi. bu sırada karşı taraf diyeti kabul etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:" "Allah’ın öyle kulları vardır ki Allah’a yemin etseler Allah onların yeminlerini boşa çıkarmaz."
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Cafer b. Raia (T) Bize başkası, ona Leys, ona Cafer b. Rabi'a, ona Abdurrahman b. Hürmüz, ona da Abdullah b. Ka'b b. Mâlik el-Ensarî, ona Ka'b b. Mâlik şöyle söylemiştir: Onun (Ka'b b. Mâlik) Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemî'den alacağı vardı. Ka'b onunla karşılaştı ve yakasına yapışarak (alacağını istedi.) Birbirleriyle konuşmaya (başladılar ve ) sesleri yükseldi. Derken Nebi (sav) onların karşısına çıktı. Ve "Ey Ka'b! dedi ve eliyle alacağından yarısını indir" der gibi işaret etti. Bunun üzerine Ka'b, İbn Hadred'deki alacağının yarısını aldı, diğer yarısını bıraktı.
Bize Hennâd, ona Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Şakîk b. Seleme, ona Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Eş'as b. Kays der ki: Vallahi bu hadis benim hakkımdadır. Benimle Yahudi bir adam arasında bir arazi vardı. O bu araziyi inkâr etti. Ben de onu Hz. Peygamber'e getirdim. Rasulullah (sav) bana: "Senin bir delilin var mı?" buyurdu. Ben de “Hayır yok” dedim. Bu sefer Rasulullah Yahudi'ye "Yemin et" buyurdu. Ben “Ey Allah'ın Rasulü, o takdirde bu adam yemin eder ve benim malımı alıp götürür” dedim. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77) Tirmizî der ki: Bu hadis hasen-sahihtir. Bu konuda İbn Ebu Evfâ’dan da hadis rivayet edilmiştir.
Abdurrezzâk der ki: Bize İbn Cüreyc, ona Yezîd b. Abdullah b. Usame b. Hâd, ona Muhammed b. İbrahim b. Hâris et-Teymî, ona Süleymân b. Yesâr, ona da Abdullah b. Ebu Ümeyye şöyle rivayet etmiştir: Bir kadının kocası vefat etmişti. Bunun üzerine bir adam onunla evlenmek istedi (ve bu niyetini kendisine ima etti). Kadın, önceki kocasına ait bekleme süresi (iddet) dolunca – dört ay on gün – hamile olduğu hâlde doğum yaptı. Adam 'Bu da nedir şimdi?' dedi. Kadın da 'Bu çocuk sendendir' dedi. Adam 'Hayır, vallahi bu çocuk benden değildir' dedi. Bu durum Ömer b. el-Hattâb’a ulaştı. Kadını çağırttı ve ona sordu. Kadın 'Vallahi bu onun çocuğudur' dedi. Hz. Ömer, kadın hakkında soruşturma yaptı, ama onun hakkında hayırdan başak bir şey söylenmedi. Bunun üzerine Ömer bu işe hayret etti. Daha sonra câhiliye dönemini yaşamış bazı kadınlara haber gönderip bir araya getirdi ve kadının durumunu onlara anlattı. İçlerinden biri kadına 'Adet görür müydün?' dedi. Kadın 'Evet' dedi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: Bu kadının durumunu anladım. O, ilk kocasından hamile kalmıştı ama karnındaki cenin düşükte kalmış, kanlı akıntı olarak dışa atılmış gibi olmuştu. Fakat aslında cenin rahimde kalmıştı. İkinci kocasıyla cinsel ilişkiye girdiğinde, onun suyu (menisi) rahimdeki cenine ulaştı, o da canlandı, hareket etti ve bu sebeple artık kadın kan görmedi (adet kesildi). Bu çocuk işte o çocuktur. Doğum da dokuz ayı tamamlayınca gerçekleşti. Diğer kadınlar 'Doğru söyledi. Bu iş böyledir' dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, o adam ile kadın arasında ayırma kararı verdi ve 'Sizi ayırmam, size bir kin ya da düşmanlıktan dolayı değildir. Sizi araştırdım, hakkınızda hep hayır işittim. Ancak ben kadınların ihtiyatlı olmalarını, (iddet sürelerini tam ve sabırlı şekilde beklemelerini) ve nikah için acele davranmamalarını sağlamak istedim' dedi."
Bize Hennâd, ona Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Şakîk b. Seleme, ona Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Eş'as b. Kays der ki: Vallahi bu hadis benim hakkımdadır. Benimle Yahudi bir adam arasında bir arazi vardı. O bu araziyi inkâr etti. Ben de onu Hz. Peygamber'e getirdim. Rasulullah (sav) bana: "Senin bir delilin var mı?" buyurdu. Ben de “Hayır yok” dedim. Bu sefer Rasulullah Yahudi'ye "Yemin et" buyurdu. Ben “Ey Allah'ın Rasulü, o takdirde bu adam yemin eder ve benim malımı alıp götürür” dedim. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77) Tirmizî der ki: Bu hadis hasen-sahihtir. Bu konuda İbn Ebu Evfâ’dan da hadis rivayet edilmiştir.