172 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Ca’d, ona Şu’be, ona da Ebu Cemre şöyle demiştir: İbn Abbas’la birlikte oturuyordum. Beni kendi sedirinin üzerine oturturdu. Bana 'Benim yanımda kal, sana kendi malımdan bir hisse ayırayım' dedi. Bunun üzerine iki ay orada kaldım. Sonra bana şöyle dedi: Abdu’l-Kays heyeti Hz. Peygamber’in (sav) yanına geldikleri zaman, Peygamber aleyhisselâm, "Kim bu heyet? -Veya kim bu insanlar?-" diye sordu. Onlar da 'Rabîa’yız' dediler. Rasûlullah (sav), "Merhaba ey insanlar -veya ey heyet-. Allah utandırmasın ve pişman etmesin!" dedi. Heyet şöyle söyledi: 'Ey Allah’ın Rasûlü; biz size ancak haram ayda gelebiliyoruz. Çünkü sizinle bizim aramızda Mudar kâfirlerinin şu kabilesi vardır. Bize açık ve kesin şeyler emret ki, onları geride bıraktıklarımıza haber verelim ve o sayede cennete girelim.' Onlar Hz. Peygamber'e (sav) içeceklerden sordular. Rasûlullah (sav) onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı. Onlara sadece Allah’a îmân etmelerini emretti ve "Biliyor musunuz, îmân nedir?" diye sordu. En doğrusunu Allah ve Resûlü bilir, dediler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Allah’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in, Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmaktır. Bir de ganimetin beşte birini vermenizdir." Sonra Hz. Peygamber onlara dört şeyi yasakladı; hantemi (topraktan yapılmış çömleği), dübbâı (kabağın içi oyularak yapılan kadehi), nakîri (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan fıçıyı) ve müzeffeti (içi ziftle sıvanmış kabı) -bazen müzeffet yerine mukayyer (içi ziftle sıvanmış testi) dedi-. Sonra şöyle buyurdu: "Bunları belleyin ve geride bıraktığınız kişilere haber verin!"
Bize Umeyye b. Bistam, ona Yezid b. Zurey', ona Ravh b. Kasım, ona İsmail b. Umeyye, ona Yahya b. Abdullah b. Sayfi, ona Ebu Mabed, ona İbn Abbas’ın (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) Muaz’ı (ra) Yemen’e gönderdiği vakit ona şöyle buyurdu: "Sen kitap ehli bir kavmin yanına gideceksin. Kendilerini ilk davet ettiğin şey Allah’a ibadet etmek olsun. Onlar Allah’ı bilip tanırlarsa bu sefer onlara Allah’ın kendilerine bir gün ve gecede beş vakit namazı farz kılmış olduğunu bildir. Bunu yapacak olurlarsa, onlara Allah’ın kendilerine, mallarından alınıp aralarındaki fakirlere verilmek üzere, bir zekâtı farz kıldığını bildir. Eğer bunu kabul ederek itaat ederlerse, sen de (zekâtı) onlardan al ve insanların mallarının değerlilerini almaktan da sakın."
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav), amellerin en faziletli olanı hangisidir? diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) "Allah'a ve Rasûlü'ne îmân etmektir" buyurdu. Ondan sonra hangisidir? denildi. "Allah yolunda cihâd etmektir" buyurdu. Sonra hangisidir? denildi. "Mebrûr (yânî makbul olmuş, günah ve riya karışmamış) hacdır" buyurdu
Bize Abdullah b. Musa, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona Ebu Murâvih, ona da Ebu Zerr (ra) şöyle anlatmış: Ben Hz. Peygamber'e (sav), amellerin en faziletlisi hangisidir? diye sordum. Rasûlullah (sav), "Allah'a imân etmek ve O'nun yolunda cihâd yapmaktır" buyurdu. Ben tekrar, esîr veya kölelerin hangisini âzâd etmek daha faziletlidir? diye sordum. "En pahalı ve sahipleri nezdinde en değerli olanı" buyurdu. Ben tekrar, eğer buna imkân bulamazsam? diye sordum. "Zarara uğrayana yardım eder yahut beceremeyenin işini görürsün" buyurdu. Ben yine, eğer bunu yapmaya da gücüm yetmezse? diye sordum. “İnsanlara kötülük yapmaktan sakınırsın! Şüphesiz bu da, kendi nefsine karşı yaptığın bir tasadduktur” buyurdu
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Ebu Ahvas, ona Ebu Hasîn, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurdu: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır konuşsun ya da sussun."
İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
Açıklama: Bu isnadda geçen (ح) harfi müellifin kendisine ulaşan birkaç isnadı birleştiğini göstermektedir. Yani adı geçne her harften sonra müellif tekrar hocasını sayıyor demektedir. Buna göre yukarıdaki isnadda müellifin Hasan b. Affan, İbrahim b. Abdullah ve Ebû Ömer el-Kûfî olmak üzere üç tane hocası bulunmakta ve bu isnadlar A'meş'te birleşmektedir. Buna tahvil uygulaması denir. Hadisin sonundaki zikredilen isnad ise destek için kaydedilmiş olup, mutâbî olarak adlandırılır. Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.
Açıklama: Bu isnadda geçen (ح) harfi müellifin kendisine ulaşan birkaç isnadı birleştiğini göstermektedir. Yani adı geçne her harften sonra müellif tekrar hocasını sayıyor demektedir. Buna göre yukarıdaki isnadda müellifin Hasan b. Affan, İbrahim b. Abdullah ve Ebû Ömer el-Kûfî olmak üzere üç tane hocası bulunmakta ve bu isnadlar A'meş'te birleşmektedir. Buna tahvil uygulaması denir. Hadisin sonundaki zikredilen isnad ise destek için kaydedilmiş olup, mutâbî olarak adlandırılır. Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.