653 Kayıt Bulundu.
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, T Bize el-Leys, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona da İbn Ka'b b. Malik, Cabir b. Abdullah'ın (r.anhüma) babası Uhud savaşında şehit olup alacaklıları haklarını ısrarla istemeye başladığında şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben Rasulullah'ın (sav) yanına gidip durumu onunla konuştum. Akabinde Rasulullah (sav) alacaklılara, hurmalığımın mahsulünü kabul etmelerini ve haklarını babama helal etmelerini istedi. Fakat alacaklılar bu teklifi kabul etmediler. Rasulullah (sav) da onlara ne hurmalığımı verdi, ne de hurma mahsulünden bir pay ayırdı. Lakin bana: — "Yarın sabahleyin sana geleceğim" buyurdu. Ertesi günü sabah olunca Rasulullah (sav) geldi, hurmalıkta dolaştı, mahsulün bereketli olması için dua etti. Akabinde ben (olgunlaştığında) hurma mahsulünü topladım. Alacaklıların haklarını tamamen ödedim. Bize de bahçenin mahsulünden bir şeyler kaldı. Daha sonra ise Rasulullah'ın (sav) yanına vardım, oturuyordu. Durumu kendisine haber verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav), yanında oturan Ömer'e (ra) şöyle dedi: "Ey Ömer! Cabir'in söylediğine kulak ver!" Ömer (ra) de hemen: 'Biz zaten senin Allah’ın Rasulü olduğunu biliyoruz! Vallahi, Sen muhakkak Allah’ın peygamberisin!' dedi".
Açıklama: Rivayetin iki senedi verilmiştir. Bunlardan el-Leys ile başlayan ikinci sened muallaktır; zira Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Züheyr b. Harb, onlara İbn Uleyye,- Ebu Bekir rivayetinde senedde şöyle devam etti:- ona İsmail b. Uleyye, ona Abdülaziz b. Süheyb, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Biriniz dua ettiği zaman duasında ısrarcı olsun! Allah'ım! dilersen bana ver! demesin. Çünkü Allah'ı zorlayacak hiçbir şey yoktur."
Bize Halef b. Hişâm ve Ebu'r-Rabî, onlara Hammad b. Zeyd, ona Eyyub, ona da Ebu Osman, Ebu Musa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik... (Eyyub) Asım'ın hadisinin benzerini şöyle rivayet etti: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize İbn Nümeyr, İshak b. İbrahim ve Ebu Said el-Eşecc, onlara Hafs b. Ğiyâs, ona da Âsım bu isnadla bu hadîsin benzerini rivayet etti: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize İbn Nümeyr, İshak b. İbrahim ve Ebu Said el-Eşecc, onlara Hafs b. Ğiyâs, ona da Âsım'dan naklen bu isnadla bu hadîsin benzerini rivayet etti: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Fudayl ve Ebu Muâviye, onlara Âsım, ona da Ebu Osman, Ebu Musa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir yolculukta Nebi (sav) ile beraberdik. İnsanlar sesli tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav): "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra; ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten, size yakın olan bir zâta dua ediyorsunuz" buyurdu. Ebu Musa: Ben O'nun arkasındaydım ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de: "Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?" dedi. Ben: Evet, Ey Allah’ın Resulü! dedim. "Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!" buyurdular.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Ali b. Müshir ve İbn Nümeyr, onlara Musa el-Cühenî, T Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr – hadis Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr'in lafızlarıyla aktarılmıştır- ona babası, ona Musa el-Cühenî, ona da Mus‘ab b. Sa‘d, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir bedevi Resulullah’a (sav) gelerek: Bana sürekli okuyacağım bir dua öğret! dedi. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "'Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. O'nun ortağı da yoktur. Allah en büyüktür. (O'nu) büyük olarak anarım. Allah'a çok hamdolsun, âlemlerin Rabbi olan Allah'ı tenzih ederim. Güç ve kuvvet ancak aziz, hakim olan Allah'a mahsustur' de!". Bedevi: Bunlar Rabbim için; ya kendim için nasıl dua edeyim? diye sordu. "'Allah'ım! Beni affet! Bana merhamet et! Bana hidayet ver! Ve beni rızıklandır!' de." buyurdular. Musa: "'Bana afiyet ver!' ifadesinin rivayette yer alıp almadığı hususunda şüphe ediyorum ve kesin olarak bilmiyorum." demiştir. İbn Ebu Şeybe rivayetinde Musa'nın bu sözüne yer vermemiştir.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Ali b. Müshir ve İbn Nümeyr, onlara Musa el-Cühenî, T Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr – hadis onun lafızlarıyla aktarılmıştır- ona babası, ona Musa el-Cühenî, ona da Mus‘ab b. Sa‘d, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir bedevi Resulullah’a (sav) gelerek: Bana sürekli okuyacağım bir dua öğret! dedi. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "'Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. O'nun ortağı da yoktur. Allah en büyüktür. (O'nu) büyük olarak anarım. Allah'a çok hamdolsun, âlemlerin Rabbi olan Allah'ı tenzih ederim. Güç ve kuvvet ancak aziz, hakim olan Allah'a mahsustur' de!". Bedevi: Bunlar Rabbim için; ya kendim için nasıl dua edeyim? diye sordu. "'Allah'ım! Beni affet! Bana merhamet et! Bana hidayet ver! Ve beni rızıklandır!' de." buyurdular. Musa: "'Bana afiyet ver!' ifadesinin rivayette yer alıp almadığı hususunda şüphe ediyorum ve kesin olarak bilmiyorum." demiştir. İbn Ebu Şeybe rivayetinde Musa'nın bu sözüne yer vermemiştir.
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Abdulaziz b. Ömer, ona Hilâl, ona Ömer b. Abdulaziz, ona İbn Cafer, ona da Esma bt. Umeys (ra) şöyle haber verdi: Rasulullah (sav) bana, "sana sıkıntı esnasında -veya sıkıntıda- okuyacağın birkaç kelime öğreteyim mi? dedi ve Allah, Allah! Ey Rabbim! Ben O'na hiçbir şeyi ortak koşmam," buyurdu. [Ebû Davud dedi ki: Buradaki Hilal, Ömer b. Abdülaziz'in âzâdlısı olan Hilâl'dir. İbn Cafer de Abdullah b. Cafer'dir.]
Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Malik, ona Yahyâ b. Saîd, ona da Muhammed b. İbrahim et-Teymî, Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) yanı başında uyumaktaydım. Geceleyin onu yanımda bulamadım, elimle araştırdığımda elim ayaklarına dokundu; secde vaziyetinde şöyle dua etmekteydi: "Gazabından hoşnutluğuna, cezalandırmandan bağışlanmana sığınırım, seni nasıl öveceğimi bilemem, sen kendini övdüğün gibisin." Tirmizî: Bu hasen bir hadistir. Farklı bir isnadla Âişe’den rivâyet edilmiştir. Bize Kuteybei ona Leys ona Yahya b. Saîd bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmış olup şu ilaveyi yapmıştır: "Senden sana sığınırım, Seni nasıl öveceğimi bilemem".