653 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer; (T) Bize Hasan el-Hulvânî ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub -İbn İbrahim b. Sa'd- ona, babası, ona Salih, o ikisine benzer bir metni bu isnadla ez-Zührî şöyle nakletmiştir: "Ebu Talib'in ölüm vakti yaklaştığında, Rasulullah (sav) onun yanına geldi ve başında Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre'yi buldu. Rasulullah (sav) 'Amcacığım! Allah'tan başka ilah yoktur de, ben de söylediğin bu kelime ile Allah katında senin için şahitlik edeyim' buyurdu. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre 'Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib'in dininden yüz mü çevireceksin yoksa?' dediler. Rasulullah (sav) ona ısrarla kelime-i tevhidi teklif etmeye ve o kelimeyi tekrarlamaya devam etti. Nihayet Ebu Talib orda bulunanlara son söz olarak 'O, Abdulmuttalib'in dini üzeredir' cümlesini söyledi ve Allah'tan başka ilah yoktur demeyi reddetti. Buna rağmen Rasulullah (sav) amcasına 'Allah'a (cc) yemin olsun ki bana yasaklanmadığı sürece, senin için istiğfar edeceğim' dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ (Peygamber'in ve iman edenlerin, cehennem ehli oldukları ortaya çıktıktan sonra yakınları bile olsalar, müşrikler için istiğfarda bulunmaya hakları yoktur) (Tevbe, 9/113) ayetini indirdi. Aynı zamanda Allah Teâlâ, Ebu Talib hakkında da Rasulullah'a hitaben (Sen istediğin kişiyi hidayete erdiremezsin. Bilakis Allah dilediğini hidayete ulaştırır ve o hidayete erecek olan kimseleri en iyi bilendir) (Kasas, 28/56) ayetini indirdi." [Şu var ki Salih rivayeti, Allah Teala onun hakkında ayet indirdi lafzı ile tamamlanmaktadır ve o iki ayet zikredilmemiştir. Ayrıca onun hadisinde 'O ikisi de aynı sözlerini tekrarlıyorlardı' lafzı bulunmaktadır. Ma'mer hadisinde ise bu ifadeler yerine 'O ikisi sürekli aynı şeyleri söylüyorlardı' lafzı yer almaktadır.]
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Abdullah b. İdris, ona da Husayn (b. Abdurrahman), Umâre b. Rüveybe'nin Bişr b. Mervan'ı minber üzerinde ellerini kaldırırken görerek şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah şu ellerin cezasını versin! Vallahi ben Rasulullah'ı (sav) (dua ederken) gördüm. Umâre şehadet parmağı ile ne kadar kaldırdığını işaret ederek, O ellerini şu kadardan fazla kaldırmıyordu."
Bize Muhammed b. Mukâtil, ona Abdullah, ona Süfyân, ona Mansûr, ona Said b. Ubeyde, ona da Berâ b. Âzib, Nebî'nin (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Yatmak istediğinde, önce namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ tarafın üzerine yat ve şöyle de: 'Allah’ım! Canımı sana teslim ettim, işimi sana havale ettim, sırtımı sana dayadım. Rahmetini diler, azabından da korkarım. Senden ancak sana sığınırım. Allah’ım! İndirdiğin Kitabına, gönderdiğin Peygamberine iman ettim.' Eğer o gece ölürsen, fıtrat üzere tertemiz can vermiş olursun. Bu dua da (yatmadan önce) ağzından çıkan son sözlerin olsun." [Berâ, duayı Hz. Peygamber’e (sav) tekrar ettiğini, 'İndirdiğin kitabına iman ettim' kısmından sonra 'gönderdiğin Nebine de iman ettim' dediğini; Hz. Peygamber'in (sav) ise sözünü düzelterek 'Hayır, gönderdiğin Rasülüne" diye düzelttiğini bildirmiştir.]
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, ona Mansur, ona Hilal b. Yesaf ona da Ferve b. Nevfel el-Eşca'î şöyle rivayet etti: Ben Müminlerin Annesi Aişe'ye Hz. Peygamber'in (sav) duasını sordum, bana “Hz. Peygamber (sav) şöyle dua ederdi” diye cevap verdi: "Allah'ım! Yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım."
Bize Yahya b. Yahya ve Züheyr b. Harb, o ikisine, Ebu Muaviye; (T) Bize Hamid b. Ömer, ona Abdülvahid, o ikisine Asım'dan bu isnatla bu hadisin mislini rivayet etmişlerdir. Abdülvahid hadisinde; "فِى الْمَالِ وَالأَهْلِ (mal ve hane halkı hususunda)" ; Muhammed b. Hazim rivayetinde ise "يَبْدَأُ بِالأَهْلِ إِذَا رَجَعَ (seferinden döndüğünde aileden işe başlardı)" ifadesi yer almakta; her ikisinin rivayetlerinde ise "اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ (Allah'ım! Seferin meşakkatinden sana sığınırım)" ifadesi ortaktır.
Açıklama: Hadisin metni için M003276 numaralı hadise bakınız.
Bana Harmele b. Yahya et-Tücîbî, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Said b. el-Müseyyeb, ona da babası şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Talib'in ölüm vakti yaklaştığında, Rasulullah (sav) onun yanına geldi ve başında Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre'yi buldu. Rasulullah (sav) 'Amcacığım! Allah'tan başka ilah yoktur de, ben de söylediğin bu kelime ile Allah katında senin için şahitlik edeyim' buyurdu. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye b. Muğîre 'Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib'in dininden yüz mü çevireceksin yoksa?' dediler. Rasulullah (sav) ona ısrarla kelime-i tevhidi teklif etmeye ve o kelimeyi tekrarlamaya devam etti. Nihayet Ebu Talib orda bulunanlara son söz olarak 'O, Abdulmuttalib'in dini üzeredir' cümlesini söyledi ve Allah'tan başka ilah yoktur demeyi reddetti. Buna rağmen Rasulullah (sav) amcasına 'Allah'a (cc) yemin olsun ki bana yasaklanmadığı sürece, senin için istiğfar edeceğim' dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ (Peygamber'in ve iman edenlerin, cehennem ehli oldukları ortaya çıktıktan sonra yakınları bile olsalar, müşrikler için istiğfarda bulunmaya hakları yoktur) (Tevbe, 9/113) ayetini indirdi. Aynı zamanda Allah Teâlâ, Ebu Talib hakkında da Rasulullah'a hitaben (Sen istediğin kişiyi hidayete erdiremezsin. Bilakis Allah dilediğini hidayete ulaştırır ve o hidayete erecek olan kimseleri en iyi bilendir) (Kasas, 28/56) ayetini indirdi."
Bize Muhammed Müsennâ ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes b. Malik'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle derdi: "Allah'ım! Hayat ancak ahiret hayatıdır. Şu'be Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu da aktarmıştır: Allah'ım! Hayat ancak ahiret hayatıdır. O halde, ensar ve muhacire (cennet nimetlerini) ikram eyle."
Bize Mahmûd b. Gaylân, ona Ahmed ez-Zübeyrî, ona Süfyân, ona Cüreyrî, ona Ebu Alâ b. Şihhîr, ona Hanzala oğullarından bir adam şöyle demiştir: Şeddâd b. Evs (ra) ile birlikte bir seferde bulunmuştum. Bana “Hz. Peygamber'in bize okumamızı tavsiye ettiği bir duayı sana öğreteyim mi?” diye sordu ve “Hz. Peygamber (sav) bize şöyle dememizi tavsiye etti” dedi: "Allah'ım, Senden, (din) işinde devamlılık, doğru yolda kararlılık isterim. Nimetine şükretmeyi ve Sana güzelce kulluk etmeyi istiyorum. Doğruyu söyleyen bir dil ve kalb-i selim (temiz ve arınmış bir kalp), bildiğin (hatalarımdan) dolayı Senden bağışlanma diler, bildiğin hayırlı her şeyi Senden isterim. Bildiğin günahlarımdan dolayı da Senden af dilerim. Sen gaybı en iyi bilensin." Rasulullah (sav) şöyle derdi: "Bir Müslüman yatağa yattığı zaman Allah'ın kitabından bir sure okursa Allah ona bir melek tayin eder ve o kişi yatağından kalkana kadar ona hiç bir zarar dokunamaz." [Ebu İsâ (et-Tirmizî) der ki: Bu sadece bu tarikiyle bildiğimiz bir hadistir. Cüreycî, Said b. İyâs Ebu Mesud el-Cüreycî'dir. Ebu'Alâ'nın adı, Yezîd b. Abdullah b. Şihhîr'dir.]
Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Âsım el-Ahvel, ona Abdullah b. Sercis “Nebi (sav) yolculuğa çıktığı vakit şöyle derdi” demiştir: "Allahumme ente’s-sâhibu fi’s-sefer, ve’l-halifetu fi’l-ehl. Allahummeshabnâ fi seferinâ vehlufnâ fi’l-ehl. Allahumme innî eûzû bike min va’sâi’s-sefer ve keâbeti’l-munkaleb ve mine’l-havri ba’de’l-kevn ve min da’veti’l-mazlâmi ve min sûi’l-manzari fi’l-ehli ve’l-mal" "Allah’ım, bu yolculuğumuzda sahibimiz, geride bıraktığımız hane halkımıza vekilimiz Sensin. Allah’ım, bu yolculuğumuzda bize sahip, geride bıraktığımız ailemize vekil ol. Allah’ım, yolculuğun meşakkatinden, dönüşün üzüntüsünden, (dönüşte kötü bir durumla karşılaşmaktan) varlıktan sonra yokluğa düşmekten (iyi giden düzenimizin bozulmasından), mazlumun bedduasından, ailemizde ve malımızda kötü bir manzarayla karşılaşmaktan Sana sığınırım." [Tirmizi der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Hadiste geçen (وَمِنَ الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْنِ) ifadesi (الْحَوْرِ بَعْدَ الْكَوْرِ) şeklinde de rivayet edilmiştir. Her iki ifade de vücuh (yani lafız farklılığı anlam yakınlığı) söz konusu olup imandan sonra küfre, itaatten sonra mâsiyete dönüşü; yani bir şeyden sonra daha kötü bir şeye dönmeyi anlatır.]
Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Malik, ona Yahyâ b. Saîd, ona da Muhammed b. İbrahim et-Teymî, Hz. Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah'ın (sav) yanında uyurken bir gece Onu yatağında bulamadım. Bunun üzerine, elimle araştırdım, elim Onun ayağına değdi. O secde hâlinde, her iki ayağı dikilmiş vaziyette şöyle dua ediyordu: "Allahım! Gazabından (öfkenden) rızana, azabından da affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana layık övgüler sayamayacağım kadar çoktur. Sen, kendini övdüğün şekilde övülmeye layıksın." [Tirmizî der ki: Bu hadis hasendir. Bir çok tarikle Hz. Âişe’den (r. anha) rivâyet edilmiştir. Kuteybe, Leys vasıtasıyla Yahya b. Saîd’den bu senedle hadisin bir benzerini bize aktarmış olup şu ilaveyi yapmıştır: "Senden sana sığınırım, Sana layık övgüler sayamayacağım kadar çoktur."]