646 Kayıt Bulundu.
Bize Musa b. İsmail, ona Abdulvahid, ona Asım, ona da Ebu Osman en-Nehdî, Ebu Musa el-Eş'arî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) Hayber’e savaşmak için gittiğinde -veya (rivayeti nakleden ravi) şöyle demiştir: Rasulullah Hayber'e yöneldiğinde- insanlar bir vâdîyi geçip yüksekçe bir yere çıktıklarında yüksek sesle: — Allâhu Ekber, Allâhu Ekber, Lâ ilahe illallah... diye tekbîr aldılar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara: — "Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra ne de uzakta olan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak sizinle beraber olan; sizi işiten yakın bir zâta (Allah’a (cc)) dua ediyorsunuz" buyurdu. (Ebu Musa el-Eş’arî): Bu sırada ben, Rasûlullah'ın bineğinin arkasında idim. Ben de: —Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur! (Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh) demeğe başladım. Rasûlullah benim sözlerimi işitti ve: — "Ey Abdullah b. Kays!" diye seslendi. Ben: — ‘Buyurun Ey Allah’ın Resûlü!’ dedim. Resûlullah: — "Sana cennet hazinelerinden biri mesabesinde olan bir söz öğreteyim mi?" buyurdu. Ben de: — ‘Evet! Ey Allah'ın Resulü (sav), babam-anam sana feda olsun!’ dedim. Resulullah (sav): — (O söz şudur:)"Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur! (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh)" buyurdular.
Açıklama: Anlatım üslubundan bu olayın Hz. Peygamber’in Hayber savaşına gittiği esnada gerçekleştiği şeklinde yanlış bir algı oluşmaktadır. Oysa Ebu Musa el-Eş’ari Hayber’in fethinden sonra Medine’ye gelmiştir (Bedreddin el-Aynî, Umdetu'l-Kârî, XVII, 241). Bu itibarla rivayeti “Hayber’e giderken” değil, “Hayber’den dönüşte” şeklinde anlamak doğru olacaktır.
Bize Vehb b. Bakiyye, ona Halid; (T) Bize Muhammed b. Kudame b. Ayen, ona Cerir, ona Hasan b. Ubeydulah b. İbrahim b. Süveyd, ona Abdurrahman b. Yezid, ona Abdullah rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) akşama vardığında şöyle derdi: "Akşama vardık ve mülk Allah'ın olarak akşamladı. Hamd, kendisinden başka ilah olmayan, ortağı bulunmayan Allah'adır." Cerir'in hadisine ilavede bulunmuştur. Zübeyd ise şöyle derdi İbrahim b. Süveyd şöyle derdi: "Allah'ta başka ilah yoktur. O'nun ortağı yoktur. Mülk ve hamd O'na aittir. O her şeye gücü yetendir. Rabbim! Bu gecedeki en güze şeyi, ondan sonraki en güzel şeyi senden isterim. Bu gecedeki ve ondan sonraki kötülükten sana sığınırım. Rabbim tembellikten ve kibrin veya küfrün kötülüğünden sana sığınırım. Allah'ın cehennemin ve kabir azabının şerrinden sana sığınırım." Sabaha çıkınca da şöyle desin. "Sabaha çıktık, mülk de Allah'ın olarak sabaha ulaştı." [Ebû Davud şöyle demiştir: Bunu, Şube, ona Seleme b. Küheyl, ona İbrahim b. Süveyd'den rivayet etmiş ve "kibrin kötülüğünden" diyerek "küfrün kötülüğünden" kısmını söylememiştir.]
Açıklama: Günü sabah ve akşam olarak iki ana parçada değerlendiren Hz. Peygamber her ikisinin başlangıcında hayrı ve güzelliği istemek ve mülkün sahibine hakkını teslim etmek suretiyle kulluk bilincini güçlendirmeyi sağlamıştır. Aynı zamanda duadaki vurgularıyla, çirkin hasletlerden uzak durmayı da teşvik etmiştir.
Bize Ebu Bekir, ona Abdullah b. İdris, ona İbn Aclân, ona Ebu’z-Zinâd, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Sizden biri sakın 'Allah'ım dilersen beni bağışla, Allah'ım dilersen bana merhamet et' demesin. İstediğini kararlı olarak istesin. Çünkü kimse (istekleriyle) Allah’ı zora sokamaz”.
Bana Malik, ona Ebu'z-Zinâd, ona el-A’rec, ona da Ebu Hureyre Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Sizden biri sakın 'Allah'ım dilersen beni bağışla, Allah'ım dilersen bana merhamet et' demesin. İstediğini kararlı olarak istesin. Çünkü kimse (istekleriyle) Allah’ı zora sokamaz”.
Açıklama: Habli civarike: Habl ile kastedilen Kur'an-ı Kerim'dir. Civar ile kastedilen ise selamet ve emandır. Dolayısıyla bu ifade, selamete ulaştıran Kur'an-ı Kerim olarak açıklanmıştır.