137 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Medine'ye hicret edip geldiğinde, babam Ebu Bekir ile Bilal sıtmaya tutuldular. Ebu Bekir, kendisini sıtma nöbeti tuttuğunda “Her kişi ailesi ile birlikte sabahlar. Halbuki ölüm ona pabucunun tasmasından daha yakındır” beytini söylerdi. Bilal ise sıtma nöbeti geçince yüksek sesle “Ah bir bilsem! bir kez olsun Mekke vadisinde geceleyecek miyim, etrafımda ızhır ve celîl otları? Bir gün Mecenne sularına varır mıyım? Bir kere daha görünür mü bana acaba Şâme ve Tafîl?” beytini söyler ve “Allah'ım! Yurdumuzdan çıkıp, veba yurduna gitmeye bizi mecbur bırakan Şeybe b. Rabîa'ya, Utbe b. Rabîa'ya ve Ümeyye b. Halef'e lanet et” diye beddua ederdi. Peygamber (sav) de bunları işittikten sonra "Allah'ım! Bizlere Mekke'yi sevdirdiğin gibi veya ondan daha fazla Medine'yi de sevdir. Allah'ım! Sâf ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Allah'ım! Medine'nin havasını bizim için düzeltip hastalıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe'ye gönder" diye dua etti. Aişe der ki: Biz Medine'ye geldiğimizde, Medine Allah'ın arzı içinde veba hastalığının en yaygın olduğu yerdi. Yine Aişe der ki: Medine'nin Buthân vadisinden acı bir su akardı.
Bize Ârim, ona Hammâd, ona Eyyûb, ona Ebu Kılâbe, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Ebu Talha ile Enes b. Nadr, Enes ibn Mâlik'e dağlama tedavisi uygulamışlar ve dağlamayı Ebu Talha bizzat kendi eliyle yapmıştır. Abbâd b. Mansur der ki: Bize Eyyûb, ona Ebu Kılâbe, ona da Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Ensâr'dan bir hane halkına zehirli hayvanların zehrinden ve kulak ağrısından korunmak üzere rukye (okuyup üflemek) yoluyla tedaviye izin vermiştir. Yine Enes der ki: Rasulullah (sav) hayatta iken zatülcenp hastalığından dolayı bana dağlama tedavisi yapıldı. Ebu Talha, Enes b. Nadr ve Zeyd b. Sabit benim bu tedavimde hazır bulundu, Ebu Talha dağlamayı yaptı.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Malik, ona Muhammed b. Münkedir ve Ömer b. Übeydullah'ın azatlısı Ebu Nadr, ona da Âmir b. Sa'd b. Ebu Vakkâs'ın rivayet ettiğine göre, babası (sa'd b. Ebu Vakkâs), Usâme b. Zeyd'e “taun hakkında Rasulullah'tan (sav) ne duydun?” diye sormuş o da Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu aktarmıştır: "Taun (Veba hastalığı) İsrail oğullarından bir topluluğa yahut sizden önce geçen bir topluluğa gönderilmiş bir azaptır. Siz bir yerde taun çıktığını işittiğiniz zaman, o yere gitmeyin. Sizin bulunduğunuz yerde taun meydana gelirse, taundan kaçmak için oradan çıkmayın." Ebu Nadr rivayetinde "sizin oradan çıkış sebebiniz taun olmasın" şeklinde aktarmıştır.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Malik, ona Muhammed b. Münkedir ve Ömer b. Übeydullah'ın azatlısı Ebu Nadr, ona da Âmir b. Sa'd b. Ebu Vakkâs'ın rivayet ettiğine göre, babası (sa'd b. Ebu Vakkâs), Usâme b. Zeyd'e “taun hakkında Rasulullah'tan (sav) ne duydun?” diye sormuş o da Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu aktarmıştır: "Taun (Veba hastalığı) İsrail oğullarından bir topluluğa yahut sizden önce geçen bir topluluğa gönderilmiş bir azaptır. Siz bir yerde taun çıktığını işittiğiniz zaman, o yere gitmeyin. Sizin bulunduğunuz yerde taun meydana gelirse, taundan kaçmak için oradan çıkmayın." Ebu Nadr rivayetinde "sizin oradan çıkış sebebiniz taun olmasın" şeklinde aktarmıştır.
Bize Ebu Nuaym, ona Seyf b. Ebu Süleyman, ona Mücahid, ona da Abdurrahman b. Ebu Leyla şöyle rivayet etmiştir: Abdurrahman b. Ebu Leylâ, Medâin'de Huzeyfe'nin yanındayken Huzeyfe su istemiş. Bir Mecusi (gümüş bir bardakla) su getirip Huzeyfe'nin eline verdiğinde, Huzeyfe bardağı fırlatmış ve “ben seni, bu bardakla bana su getirmemen konusunda bir kaç defa uyarmamış olsaydım neyse” dedi. O bu sözü ile sanki “uyarmamış olsaydım, bardağı fırlatmazdım” demek istemiştir. Sonra Huzeyfe “Ancak ben Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim” dedi: "İpek ve atlas kumaşlardan elbise giymeyin, altın ve gümüş kaplardan da su içmeyin, altın ve gümüş tabaklarda yemek de yemeyin. Çünkü bunlar, bu dünyada onların (kafirlerin), ahirette de bizim için olacaktır."