Giriş

Bize Haccac b. Minhal, ona Şu’be, ona Abdulmelik b. Meysera, ona Zeyd b. Vehb, ona da Hz. Ali şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) bana ibrişimle karışık alaca kumaştan yapılmış (siyerâ) bir elbise verdi. Ben de onu giymiştim. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem’in yüzünde öfke belirtisi gördüm. Ben de onu parçaladım hanımlarım (Hz. Fatma ve Fatma binti Esed b. Hişam; Hz. Ali'nin annesi) arasında bölüştürdüm.”


Açıklama: Hz. Fatma ve Fatma binti Esed b. Hişam; Hz. Ali'nin annesi arasında kumaşı paylaştırdı. İbn Hacer, Ahmed b. Ali, Fethu'l-Bâri Şerhi Sahihi'l-Buhâri, thk. Muhammed Fuad Abdülbâkî (Beyrut: Dâru'l-Ma'rife, 1379), 10/297.

    Öneri Formu
16791 B005366 Buhari, Nafakat, 11

Bize Musa b. İsmail, ona Abdulaziz b. Müslim, ona Abdullah b. Dînâr, ona da İbn Ömer (ra) şöyle rivayet etti: Ömer b. el-Hattab, ibrişimle karışık alaca kumaştan yapılmış bir elbisenin satılmakta olduğunu gördü ve “Yâ Rasulallah! Bu elbiseyi satın al da onu cuma günleri ve elçilik heyetleri geldiği zamanlarda giyersin!” dedi. Hz. Peygamber (sav) “Bunu ancak ahirette nasibi olmayan kimse giyer” buyurdu. Sonra Hz. Peygamber’e bu cinsten birçok elbiseler getirildi. O da Ömer’e bunlardan bir tane yolladı. Bunun üzerine Ömer (ra) “ Ben bu elbiseyi nasıl giyerim! Halbuki sen hakkında daha önce neler söylemiştin!” dedi. Hz. Peygamber (sav) “Ben bunu sana giyesin diye vermedim, fakat onu satarsın ya da bir hanıma (verirsin) giydirirsin” dedi. Ömer de bu elbiseyi Mekke ahalisinden ve henüz İslâm’a girmemiş olan bir kardeşine yolladı.


Açıklama: Sahihu'l-Buhâri ravilerinden Ebu Zer el-Herevî Küşmeheî'den أي تعطيها غيرك şeklinde bir şerhle nakledilmiştir. Hz. Ömer bu kaftanı süt kardeşi Osman b. Hakim'e verdi. Ya da bu kişi Esma binti Vehb'ten doğan Zeyd b. Hattab'ın anne bir kardeşidir. Kastallânî, Ahmed b. Muhammed b.ebî Bekr b. Abdilmelik, İrşâdü's-sârî li şerhi sahihi'l-Buhârî (Mısır: el-Matbaatü'l-Kübrâ el-Emiriyye, 1323), 9/10.

    Öneri Formu
19622 B005981 Buhari, Edeb, 9

Bize Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebî Vakkas) şöyle demiştir: (Müellefe-i kulûbdan) bir guruba Rasûlullah (sav) ganimetten mal veriyordu. O sırada ben de orada bulunuyordum. Rasûlullah (sav), o guruptan bir adama hiçbir şey vermedi, halbuki gurupta benim en çok beğendiğim kişi o adamdı. Ben hemen kalktım, Rasûlullah'ın (sav) yanına gittim ve kulağına şöyle fısıldadım: Falan adama neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum. Hz. Peygamber, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi ve tekrar; falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın Resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber (sav) yine, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Yine kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeylerden dolayı dayanamayıp tekrar, falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber tekrar, "Yahut müslim olduğuna" diye söyledi. Yani "mümin" kelimesi yerine "müslim" dememi istiyordu. Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde, Cenâb-ı Hakk'ın onu yüzüstü cehenneme atacağından endişe ederek ondan başkalarına ikramda bulunurum." Yakub, babası İbrahim'den, o Salih'den, o da İsmail b. Muhammed'den rivâyet ettiğine göre, babası Muhammed bu hadîsi rivâyet ederken şunu da söylemiş: Rasûlullah (sav) elini boynumla omuzum arasında birleştirdi ve sonra bana şöyle dedi: "Bana bak ey Sa'd! Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde..." Ebu Abdullah el-Buhârî dedi ki: {Fekübkibû} kelimesi (Şuarâ, 94), "Ters çevrildiler" anlamına gelir. {Mukibben} kelimesi de (Mülk, 67/22), "Yüz üstü sürüklenmek" demektir. İnsanın yaptığı fiil başka birine etki etmediği zaman "ekebbe'r-reculu" (yani adam yüz üstü düştü) diye if'âl bâbından kullanılır. Fiil başkasına etki ettiği zaman ise "kebbe" diye sülasîden kullanılır ve Allah onu yüz üstü yere çaldı, ben onu yüz üstü yere attım manasına gelir.


    Öneri Formu
10497 B001478 Buhari, Zekat, 53

Bize Ebu Yemân, ona Şu’ayb, ona Ebu Zinâd, ona Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz.Peygamber (sav) şöyle rivayet etti: “Bol sütlü sağım devesi –sağılıp sahibine geri verilmek üzere- ne güzel bir sadakadır. Bol sütlü sağmal koyun da –sağılıp sahibine geri verilmek üzere- ne güzel bir hediyedir. Bu bereketli hayvan, sabahleyin bir kap dolusu süt verir, akşamleyin bir kap dolusu süt verir.”


    Öneri Formu
17533 B005608 Buhari, Eşribe, 12

Bize Haccâc b. Minhâl, ona Şu’be, ona Ebu İmran, ona Talha, ona da Hz. Âişe şöyle dedi: Hz. Peygamber’e (sav), 'Benim iki komşum var, hediyemi bunların hangisine önce vereyim?' dedim. Bana, "Kapısı sana en yakın olan komşuna" buyurdu.


    Öneri Formu
19661 B006020 Buhari, Edeb, 32

Bize Abdullah b. Ebü’l-Esved, ona Mu’temir, ona babası Enes b. Mâlik’in (ra) şöyle anlattığını rivayet etti:(Ensâr’dan olan) bir kimse kendi hurmalığından bazı hurma ağaçlarını Hz. Peygamber’e (sav) hediye olarak ayırır, verirdi. Bu Peygamber’e hurma ağacı ayırma işi, Kurayza’yı ve Nadîr’i fethetmesine kadar sürdü. Bunların fethinden sonra Hz. Peygamber, Ensâr’ın hurma ağaçlarını kendilerine geriye veriyordu.


    Öneri Formu
31197 B004030 Buhari, Megâzî, 14

Bize Halid b. Mahled, ona Süleyman b. Bilâl, ona Abdullah b. Dînâr, ona da İbn Ömer (ra) şöyle rivayet etti: Ömer (ra) bir adamın üzerinde satılmakta olan bir elbise gördü de Hz. Peygamber’e (sav) “Bu elbiseyi satın al da cuma günleri ve elçilik heyetleri geldiği zamanlarda giyersin” dedi. Hz. Peygamber (sav) “Bunu ancak ahirette nasibi olmayanlar giyer" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber'e (sav) bunlardan birçok elbiseler getirildi. Hz. peygamber (sav), bunlardan bir elbise de Ömer’e gönderdi. Bunun Üzerine Ömer “Ben bu elbiseyi nasıl giyerim? Halbu ki sen daha önce bu elbiseler hakkında neler söylemiştin!” dedi. Hz. Peygamber (sav) “Ben bunu sana giyesin diye vermedim. Sen bunu satarsın veya birine giydirirsin” buyurdu. Bunun üzerine Ömer, o elbiseyi Mekke halkından henüz İslâm’a girmemiş olan bir kardeşine hediye gönderdi.


    Öneri Formu
20833 B002619 Buhari, Hibe, 29

Bize Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebî Vakkas) şöyle demiştir: (Müellefe-i kulûbdan) bir guruba Rasûlullah (sav) ganimetten mal veriyordu. O sırada ben de orada bulunuyordum. Rasûlullah (sav), o guruptan bir adama hiçbir şey vermedi, halbuki gurupta benim en çok beğendiğim kişi o adamdı. Ben hemen kalktım, Rasûlullah'ın (sav) yanına gittim ve kulağına şöyle fısıldadım: Falan adama neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum. Hz. Peygamber, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi ve tekrar; falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın Resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber (sav) yine, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Yine kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeylerden dolayı dayanamayıp tekrar, falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber tekrar, "Yahut müslim olduğuna" diye söyledi. Yani "mümin" kelimesi yerine "müslim" dememi istiyordu. Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde, Cenâb-ı Hakk'ın onu yüzüstü cehenneme atacağından endişe ederek ondan başkalarına ikramda bulunurum." Yakub, babası İbrahim'den, o Salih'den, o da İsmail b. Muhammed'den rivâyet ettiğine göre, babası Muhammed bu hadîsi rivâyet ederken şunu da söylemiş: Rasûlullah (sav) elini boynumla omuzum arasında birleştirdi ve sonra bana şöyle dedi: "Bana bak ey Sa'd! Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde..." Ebu Abdullah el-Buhârî dedi ki: {Fekübkibû} kelimesi (Şuarâ, 94), "Ters çevrildiler" anlamına gelir. {Mukibben} kelimesi de (Mülk, 67/22), "Yüz üstü sürüklenmek" demektir. İnsanın yaptığı fiil başka birine etki etmediği zaman "ekebbe'r-reculu" (yani adam yüz üstü düştü) diye if'âl bâbından kullanılır. Fiil başkasına etki ettiği zaman ise "kebbe" diye sülasîden kullanılır ve Allah onu yüz üstü yere çaldı, ben onu yüz üstü yere attım manasına gelir.


    Öneri Formu
279840 B001478-2 Buhari, Zekat, 53

Bize Musa b. İsmail, ona Cüveyriye, ona Nafi, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etti: Hz. Ömer satılmakta olan siyerâ elbisesi denilen ibrişimle karışık alaca kumaştan bir takım elbise gördü ve “Yâ Rasulallah! Keski bunu satın alsan da sana geldikleri zaman elçiler için ve cumua günleri giysen!” dedi. Hz. Peygamber: “Bunu ancak âhiretten nasibi olmayan kimse giyer!” dedi. Bundan bir müddet sonra Hz. Peygamber (sav), Ömer’e ibrişimle karışık alaca kumaştan yapılmış (siyerâ) bir takım elbise gönderdi ve giydirdi. Bunun üzerine Ömer “(Yâ Rasulallah!) Bunu bana verdin ama ben senden (bu ipekli kumaş hakkında) daha önce söylediğin o sözleri söylerken işitmişimdir” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Ben bunu sana (giymen için değil) ancak satman veya başka birisine (yani bir kadına) giydirmen için göndermişimdir” dedi


Açıklama: Rivayeti Asilî ve Ebî Zer ravileri فكسا şeklinde ها zamirini hazfederek nakletmişlerdir. hz. Ömer'in anne bir kardeşi veya süt anne sebebiyle kardeşi Osman b. Hakim'e bu kumaşı hediye ettiği nakedilmektedir. kastallânî, Ahmed b. Muhammed, İrşâdü's-sâri li şerhi sahihi'l-Buhârî, (Mısır: Matabaatü'l-kübra el-Emiriyye, 1323), 4/359.

    Öneri Formu
18731 B005841 Buhari, Libâs, 30

Bana Ebu Nua’ym –bu hadisin yaklaşık yarısı kadarını rivayet etti-, ona Ömer b. Zer, ona Mücahid, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin olsun ki, açlık sebebiyle ciğerimi (karnımı) yere dayardım. Yine açlık sebebiyle karnıma taş bağlardım. Bir keresinde insanların geçtikleri yol üzerine oturdum. Derken Ebu Bekir uğradı, kendisine Allah’ın kitabından bir âyet sordum. Tabi, ona sadece beni doyurması için sormuştum. Asıl gayemi gerçekleştirmeden geçip gitti. Sonra Ömer uğradı. Ona da Kur’an’dan bir âyet sordum. Kendisine sadece beni doyurması için sormuştum. Asıl gayemi gerçekleştirmeden geçip gitti. Daha sonra da Ebu’l-Kâsım (sav) uğradı. Beni görünce gülümsedi, niyetimi ve yüzümdeki ifadeyi anlayıp "Ey Ebu Hirr" (kedi babası) dedi. Ben de “Buyur! Ey Allah’ın Rasulü” dedim. Benimle gel, buyurdu ve yürüdü ben de peşinden gittim. (Evine) girdi, ben de girmek için izin istedim ve bana izin verdi. Kendisi (sav) içeri girip bir bardak süt görünce "Bu süt nereden geldi" dedi. Onu, falan kimse veya falan kadın sana hediye etti, dediler. Rasulullah (sav): "Ey Ebu Hirr" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Suffa mektebine git, onları bana çağır" buyurdu. (Ebu Hureyre): Ashabı Suffe İslam’ın misafirleridir. Onların sığınacakları ne aileleri ne malları ne de dayanacakları bir kimseleri vardı. Rasulullah’a (sav) bir sadaka gelince Allah’ın Rasulü (sav), hiç bir şey almadan bunu, onlara gönderirdi. Bir hediye geldiğinde ise kendisine biraz alır, bunu onlara da göndererek hediyeye onları da ortak ederdi, dedi. Bundan dolayı (onları çağırma) konusu hoşuma gitmedi. Kendi kendime: “Bu kadarcık süt, Ashabı Suffe için neye yetecek ki? Zira ondan içerek kendime gelebilmem için onu içmeye en çok ben layığım. Onlar geldiğinde Rasulullah (sav), (sütü ikram etmem için) bana emredecek ben de onlara dağıtacağım. (Dolayısıyla) bu sütten bana ne kalabilir ki? Ancak Allah’a ve O’nun Rasulü’ne (sav) itaat gerekirdi” dedim. Onlara varıp kendilerini çağırdım. Onlar geldi, (içeri girmek için) izin istediler ve kendilerine izin verildi. Evde yerlerini aldılar. Rasulullah (sav): "Ey Ebu Hirr" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Bunu al ve onlara dağıt", dedi. Bardağı alıp dağıtmaya başladım. Birine veriyordum, doyasıya içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Arkasından diğerine veriyordum, doyasıya içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Nebî’ye (sav) varıncaya kadar bir başkası doyasıya içiyor, ardından bardağı bana veriyordu. Sonunda onların hepsi doymuştu. O (sav), bardağı alıp eline koydu, bana bakıp gülümsedi ve "Ebu Hirr!" buyurdu. Emrine amadeyim! Ey Allah’ın Rasulü, dedim. "Sen ve ben kaldık" dedi. Doğru diyorsun Ya Rasulallah, dedim. "Otur da iç" buyurdu. Oturup içtim. "Yine iç!" buyurdu. Ben de tekrar içtim. Sürekli iç, diyordu. Sonunda hayır, seni hak ile gönderene yemin olsun ki, artık süte gidecek bir yer bulamıyorum (doydum), dedim. "Bana ver" buyurdu. Bardağı kendisine verdim, Allah’a hamdedip, besmele çekerek geri kalan sütü içti.


    Öneri Formu
23777 B006452 Buhari, Rikâk, 17