Bize Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Sümeyy (el-Kuraşî), ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre (ra), Allah Rasulü'nün (sav) şöyle buyurduğunu nakletti:
"Kim bir günde yüz defa; lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh lehü'l-mülk ve lehü'l-hamd ve hüve alâ külli şey'in kadîr (Allah'tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Mülk ve hamd onundur. O'nun her şeye gücü yeter) derse, ona on köle azat etmiş muadili ecir verilir, yüz hasene (sevap) yazılır ve yüz seyyiesi (günahı) silinir. Bu dua onun için o günün akşamına dek şeytandan bir korunak olur. O gün bu kişiden daha fazla bu duayı yapan kimse hariç, onun yaptığından daha faziletli bir amel işlemiş olamaz. Kim de günde yüz defa; sübhanallahi ve bi-hamdihî' derse, o kişinin hataları denizin köpükleri kadar (çok) olsa da silinir."
Açıklama: Hadiste silinen günahlar, kebâir dışındaki küçük olanlardır. "...onun yaptığından daha faziletli bir amel işlemiş olamaz" ifadesiyle kastedilen de farzlar dışındaki nafile amellerdir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
71, M006842
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكٍ عَنْ سُمَىٍّ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ فِى يَوْمٍ مِائَةَ مَرَّةٍ، كَانَتْ لَهُ عَدْلَ عَشْرِ رِقَابٍ، وَكُتِبَتْ لَهُ مِائَةُ حَسَنَةٍ، وَمُحِيَتْ عَنْهُ مِائَةُ سَيِّئَةٍ، وَكَانَتْ لَهُ حِرْزًا مِنَ الشَّيْطَانِ يَوْمَهُ ذَلِكَ حَتَّى يُمْسِىَ، وَلَمْ يَأْتِ أَحَدٌ أَفْضَلَ مِمَّا جَاءَ بِهِ إِلاَّ أَحَدٌ عَمِلَ أَكْثَرَ مِنْ ذَلِكَ. وَمَنْ قَالَ 'سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ' فِى يَوْمٍ مِائَةَ مَرَّةٍ حُطَّتْ خَطَايَاهُ وَلَوْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ الْبَحْرِ."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Sümeyy (el-Kuraşî), ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre (ra), Allah Rasulü'nün (sav) şöyle buyurduğunu nakletti:
"Kim bir günde yüz defa; lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh lehü'l-mülk ve lehü'l-hamd ve hüve alâ külli şey'in kadîr (Allah'tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Mülk ve hamd onundur. O'nun her şeye gücü yeter) derse, ona on köle azat etmiş muadili ecir verilir, yüz hasene (sevap) yazılır ve yüz seyyiesi (günahı) silinir. Bu dua onun için o günün akşamına dek şeytandan bir korunak olur. O gün bu kişiden daha fazla bu duayı yapan kimse hariç, onun yaptığından daha faziletli bir amel işlemiş olamaz. Kim de günde yüz defa; sübhanallahi ve bi-hamdihî' derse, o kişinin hataları denizin köpükleri kadar (çok) olsa da silinir."
Açıklama:
Hadiste silinen günahlar, kebâir dışındaki küçük olanlardır. "...onun yaptığından daha faziletli bir amel işlemiş olamaz" ifadesiyle kastedilen de farzlar dışındaki nafile amellerdir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zikir ve'd-dua ve't-tevbe ve'l-istiğfâr 6842, /1109
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Sümey el-Kuraşi (Sümey)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
Konular:
Dua, Allah’la iletişim aracı
HAMD VE ŞÜKÜR
KTB, TEVHİD
Zikir, fazileti, sevabı
Zikir, lafızları, şekli
71
M006842
Müslim, Zikir ve Dua ve Tevbe ve İstiğfar, 28
Bize Harmele b. Yahya, ona Abdullah b. Vehb, ona Said b. Ebu Eyyub, ona Ebu Merhum Abdurrahim, ona Sehl b. Muaz b. Enes el-Cühenî, ona babası (Muaz b. Enes) Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Kim bir yemek yeyip de (yemekten) sonra 'Hamd, bu yemeği bana yediren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmadan bu rızkı bana lütfeden Allah’a mahsustur' derse onun geçmiş günahı bağışlanır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30677, İM003285
Hadis:
حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى سَعِيدُ بْنُ أَبِى أَيُّوبَ عَنْ أَبِى مَرْحُومٍ عَبْدِ الرَّحِيمِ عَنْ سَهْلِ بْنِ مُعَاذِ بْنِ أَنَسٍ الْجُهَنِىِّ عَنْ أَبِيهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ أَكَلَ طَعَامًا فَقَالَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِى أَطْعَمَنِى هَذَا وَرَزَقَنِيهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى وَلاَ قُوَّةٍ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ » .
Tercemesi:
Bize Harmele b. Yahya, ona Abdullah b. Vehb, ona Said b. Ebu Eyyub, ona Ebu Merhum Abdurrahim, ona Sehl b. Muaz b. Enes el-Cühenî, ona babası (Muaz b. Enes) Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Kim bir yemek yeyip de (yemekten) sonra 'Hamd, bu yemeği bana yediren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmadan bu rızkı bana lütfeden Allah’a mahsustur' derse onun geçmiş günahı bağışlanır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Et'ime 16, /535
Senetler:
1. Muaz b. Enes el-Ensârî (Ebu Sehl b. Muaz)
2. Sehl b. Muaz el-Cühenî (Sehl b. Muaz b. Enes)
3. Ebu Merhum Abdurrahim b. Meymun el-Meafirî (Abdurrahim b. Meymun)
4. Ebu Yahya Said b. Miklas el-Huzaî (Said b. Miklas)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Hermele b. Yahya et-Tücîbî (Hermele b. Yahya b. Abdullah b. Hermele b. İmran b. Karrâd)
Konular:
Adab, yeme - içme adabı
Amel, günahlara kefaret olan ameller
HAMD VE ŞÜKÜR
Hamd, Allah'a hamdetmek
KTB, GÜNAH
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve b. Nümeyr -lafız İbn Numeyr'e aittir-, o ikisine Ebu Üsame ve Muhammed b. Bişr, onlara Zekeriyya b. Ebu Zâide, ona Said b. Ebu Bürde, ona da Enes b. Malik'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Muhakkak ki kulun yedikten, içtikten sonra hamd etmesi (elhamdülillâh demesi) Allah'ın hoşuna gider."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13153, M006932
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَابْنُ نُمَيْرٍ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ نُمَيْرٍ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ عَنْ زَكَرِيَّاءَ بْنِ أَبِى زَائِدَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"إِنَّ اللَّهَ لَيَرْضَى عَنِ الْعَبْدِ أَنْ يَأْكُلَ الأَكْلَةَ فَيَحْمَدَهُ عَلَيْهَا أَوْ يَشْرَبَ الشَّرْبَةَ فَيَحْمَدَهُ عَلَيْهَا."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve b. Nümeyr -lafız İbn Numeyr'e aittir-, o ikisine Ebu Üsame ve Muhammed b. Bişr, onlara Zekeriyya b. Ebu Zâide, ona Said b. Ebu Bürde, ona da Enes b. Malik'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Muhakkak ki kulun yedikten, içtikten sonra hamd etmesi (elhamdülillâh demesi) Allah'ın hoşuna gider."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zikir ve'd-dua ve't-tevbe ve'l-istiğfâr 6932, /1122
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Said b. Ebu Bürde el-Eşari (Said b. Amir b. Abdullah b. Kays)
3. Zekeriyya b. Ebu Zâide el-Vâdiî (Zekeriyya b. Halid b. Meymun b. Fîruz)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Bişr el-Abdî (Muhammed b. Bişr b. Fürâfisa b. Muhtar b. Rudeyh)
5. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Numeyr el-Hemdânî el-Hârifî (Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemedânî)
Konular:
Adab, su içme adabı
Dua, yemek için
HAMD VE ŞÜKÜR
KTB, DUA
Bana Ahmed b. İshak, ona Amr b. Asım; (T) Yine bana Muhammed, ona Abdullah b. Recâ, onlara Hemmâm, ona İshak b. Abdullah, ona Abdurrahman b. Ebu Amr, ona Ebu Hureyre (ra), ona da Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"İsrâîloğulları içinde bir abraş (derisi hastalıklı), bir kel, bir de kör üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi. Melek abraşa geldi ve “En çok hoşuna giden şey nedir?” diye sordu. Abraş “ Güzel ten rengi ve güzel ten. Çünkü insanlar beni çirkin görüp, benden tiksiniyor” dedi." Rasulullah (sav) devamında şöyle buyurdu: "Melek, abraşın vücudunu sıvazladı. Ondaki bu çirkinlik gitti ve ona güzel bir ten rengi ve güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek ona “En çok hoşuna giden mal hangisidir?” diye sordu. Abraşlıktan kurtulan kişi “Deve ya da sığır” dedi." Ravi deve mi, sığır mı olduğu konusunda şüpheye düştü. Abraş ile kelden birisinin deve diğerinin de sığır istediğini söyledi. "Deve isteyene on aylık gebe bir deve verildi ve melek ona “Bu deve sana mübarek olsun” diye dua etti."
"Sonra melek, başı kel kişinin yanına vardı. Ona da “En çok hoşuna giden şey nedir?” diye sordu. O da “Güzel bir saç, şu kellik benden gitsin, herkes beni ayıplıyor” dedi." Rasulullah (sav) devamında şöyle buyurdu: "Melek onun başını sıvazladı, kelliği gitti ve ona güzel bir saç verildi. Melek ona “En sevdiğin mal hangisidir?” diye sordu. Oda “Sığırı severim” dedi. Allah ona gebe bir sığır verdi, melek de “Bu sığır sana mübarek olsun” diye dua etti."
"Melek körün yanına geldi ve ona da “En çok hoşuna giden şey nedir?” diye sordu. O da “Allah gözümü bana geri versin de, ben de onunla insanları göreyim” dedi." Rasulullah buyurdu ki: "Melek onun gözünü sıvazladı, Allah da ona gözünü geri verdi. Melek, köre “En sevdiğin mal hangisidir?” diye sordu. Oda “koyunu severim” dedi. Allah ona gebe bir koyun verdi."
"Bir müddet sonra deve ve sığır sahihlerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Böylece deve isteyen kişinin bir vadi dolusu devesi oldu. Sığır isteyen kimsenin de bir vadi dolusu sığırı oldu. Koyun isteyen körün de bir vadi koyunu oldu. Bir zaman sonra aynı melek, aynı şekil ve kılıkta abraş kişiye gelip ona “Ben yoksul bir kişiyim. Yola devam etme imkanım kalmadı. Bugün benim menzilime erişmem ancak önce Allah'ın sonra da senin yardımınla mümkündür. Sana bu güzel ten rengini, bu güzel bedeni ve bunca malı veren Allah için, senden bir deve isterim ki, bu seferimde onun üzerinde menzilime erişeyim” dedi. Abraş “ İyi amma hak sahipleri (yani isteyen fakirler) çoktur (her dilenciye bir deve vermek olmaz)” dedi. Melek de ona “sanki ben seni tanıyorum gibi. Sen insanların tiksindiği abraş kimse değil misin? Sen fakirdin sonra Allah sana bunca malı vermişti” dedi. Eskiden abraş olan bu kimse meleğe “hayır asla! Bu mal bana babadan atadan geçerek miras kaldı” dedi. Melek de ona “Eğer yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin!” dedi."
"Sonra melek, aynı şekilde kel adama gitti, abraşa dediği gibi şeyleri ona da söyledi. Kel de abraşın reddettiği gibi reddetti. Melek de ona “Eğer yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin!” dedi."
"Aynı şekilde melek eskiden kör olan kişiye geldi ve şunları söyledi: “Ben yoksul bir kişiyim. Yola devam etme imkanım kalmadı. Bugün benim menzilime erişmem ancak önce Allah'ın sonra da senin yardımınla mümkündür. Sana gözlerini geri veren Allah için, senden bir koyun isterim ki, bu seferimde onun sayesinde menzilime erişeyim” dedi. O kişi de meleğe “hakikaten ben kör idim, Allah gözlerimin nurunu bana geri verdi. Fakir idim. Allah beni zengin kıldı. (İşte malım) dilediğin kadar al. Allah'a yemin ederim ki, bu gün Allah rızası için benden alacağın hiçbir şeyde sana zorluk çıkartmayacağım” dedi. Melek de ona “malın elinde kalsın. Hiç şüphesiz Allah sizi imtihan etti ve Allah senden razı oldu. İki dostun ise Allah'ın gazabına uğradı” dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
33679, B003464
Hadis:
حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَاصِمٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِى عَمْرَةَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم ح وَحَدَّثَنِى مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ رَجَاءٍ أَخْبَرَنَا هَمَّامٌ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِى عَمْرَةَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « إِنَّ ثَلاَثَةً فِى بَنِى إِسْرَائِيلَ أَبْرَصَ وَأَقْرَعَ وَأَعْمَى بَدَا لِلَّهِ أَنْ يَبْتَلِيَهُمْ ، فَبَعَثَ إِلَيْهِمْ مَلَكًا ، فَأَتَى الأَبْرَصَ . فَقَالَ أَىُّ شَىْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ لَوْنٌ حَسَنٌ وَجِلْدٌ حَسَنٌ ، قَدْ قَذِرَنِى النَّاسُ . قَالَ فَمَسَحَهُ ، فَذَهَبَ عَنْهُ ، فَأُعْطِىَ لَوْنًا حَسَنًا وَجِلْدًا حَسَنًا . فَقَالَ أَىُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ الإِبِلُ - أَوْ قَالَ الْبَقَرُ هُوَ شَكَّ فِى ذَلِكَ ، إِنَّ الأَبْرَصَ وَالأَقْرَعَ ، قَالَ أَحَدُهُمَا الإِبِلُ ، وَقَالَ الآخَرُ الْبَقَرُ - فَأُعْطِىَ نَاقَةً عُشَرَاءَ . فَقَالَ يُبَارَكُ لَكَ فِيهَا . وَأَتَى الأَقْرَعَ فَقَالَ أَىُّ شَىْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ شَعَرٌ حَسَنٌ ، وَيَذْهَبُ عَنِّى هَذَا ، قَدْ قَذِرَنِى النَّاسُ . قَالَ فَمَسَحَهُ فَذَهَبَ ، وَأُعْطِىَ شَعَرًا حَسَنًا . قَالَ فَأَىُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ الْبَقَرُ . قَالَ فَأَعْطَاهُ بَقَرَةً حَامِلاً ، وَقَالَ يُبَارَكُ لَكَ فِيهَا . وَأَتَى الأَعْمَى فَقَالَ أَىُّ شَىْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ يَرُدُّ اللَّهُ إِلَىَّ بَصَرِى ، فَأُبْصِرُ بِهِ النَّاسَ . قَالَ فَمَسَحَهُ ، فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيْهِ بَصَرَهُ . قَالَ فَأَىُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ الْغَنَمُ . فَأَعْطَاهُ شَاةً وَالِدًا ، فَأُنْتِجَ هَذَانِ ، وَوَلَّدَ هَذَا ، فَكَانَ لِهَذَا وَادٍ مِنْ إِبِلٍ ، وَلِهَذَا وَادٍ مِنْ بَقَرٍ ، وَلِهَذَا وَادٍ مِنَ الْغَنَمِ . ثُمَّ إِنَّهُ أَتَى الأَبْرَصَ فِى صُورَتِهِ وَهَيْئَتِهِ فَقَالَ رَجُلٌ مِسْكِينٌ ، تَقَطَّعَتْ بِىَ الْحِبَالُ فِى سَفَرِى ، فَلاَ بَلاَغَ الْيَوْمَ إِلاَّ بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ ، أَسْأَلُكَ بِالَّذِى أَعْطَاكَ اللَّوْنَ الْحَسَنَ وَالْجِلْدَ الْحَسَنَ وَالْمَالَ بَعِيرًا أَتَبَلَّغُ عَلَيْهِ فِى سَفَرِى . فَقَالَ لَهُ إِنَّ الْحُقُوقَ كَثِيرَةٌ . فَقَالَ لَهُ كَأَنِّى أَعْرِفُكَ ، أَلَمْ تَكُنْ أَبْرَصَ يَقْذَرُكَ النَّاسُ فَقِيرًا فَأَعْطَاكَ اللَّهُ فَقَالَ لَقَدْ وَرِثْتُ لِكَابِرٍ عَنْ كَابِرٍ . فَقَالَ إِنْ كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ ، وَأَتَى الأَقْرَعَ فِى صُورَتِهِ وَهَيْئَتِهِ ، فَقَالَ لَهُ مِثْلَ مَا قَالَ لِهَذَا ، فَرَدَّ عَلَيْهِ مِثْلَ مَا رَدَّ عَلَيْهِ هَذَا فَقَالَ إِنْ كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ . وَأَتَى الأَعْمَى فِى صُورَتِهِ فَقَالَ رَجُلٌ مِسْكِينٌ وَابْنُ سَبِيلٍ وَتَقَطَّعَتْ بِىَ الْحِبَالُ فِى سَفَرِى ، فَلاَ بَلاَغَ الْيَوْمَ إِلاَّ بِاللَّهِ ، ثُمَّ بِكَ أَسْأَلُكَ بِالَّذِى رَدَّ عَلَيْكَ بَصَرَكَ شَاةً أَتَبَلَّغُ بِهَا فِى سَفَرِى . فَقَالَ قَدْ كُنْتُ أَعْمَى فَرَدَّ اللَّهُ بَصَرِى ، وَفَقِيرًا فَقَدْ أَغْنَانِى ، فَخُذْ مَا شِئْتَ ، فَوَاللَّهِ لاَ أَجْهَدُكَ الْيَوْمَ بِشَىْءٍ أَخَذْتَهُ لِلَّهِ . فَقَالَ أَمْسِكْ مَالَكَ ، فَإِنَّمَا ابْتُلِيتُمْ ، فَقَدْ رَضِىَ اللَّهُ عَنْكَ وَسَخِطَ عَلَى صَاحِبَيْكَ » .
Tercemesi:
Bana Ahmed b. İshak, ona Amr b. Asım; (T) Yine bana Muhammed, ona Abdullah b. Recâ, onlara Hemmâm, ona İshak b. Abdullah, ona Abdurrahman b. Ebu Amr, ona Ebu Hureyre (ra), ona da Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"İsrâîloğulları içinde bir abraş (derisi hastalıklı), bir kel, bir de kör üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi. Melek abraşa geldi ve “En çok hoşuna giden şey nedir?” diye sordu. Abraş “ Güzel ten rengi ve güzel ten. Çünkü insanlar beni çirkin görüp, benden tiksiniyor” dedi." Rasulullah (sav) devamında şöyle buyurdu: "Melek, abraşın vücudunu sıvazladı. Ondaki bu çirkinlik gitti ve ona güzel bir ten rengi ve güzel bir ten verildi. Bundan sonra melek ona “En çok hoşuna giden mal hangisidir?” diye sordu. Abraşlıktan kurtulan kişi “Deve ya da sığır” dedi." Ravi deve mi, sığır mı olduğu konusunda şüpheye düştü. Abraş ile kelden birisinin deve diğerinin de sığır istediğini söyledi. "Deve isteyene on aylık gebe bir deve verildi ve melek ona “Bu deve sana mübarek olsun” diye dua etti."
"Sonra melek, başı kel kişinin yanına vardı. Ona da “En çok hoşuna giden şey nedir?” diye sordu. O da “Güzel bir saç, şu kellik benden gitsin, herkes beni ayıplıyor” dedi." Rasulullah (sav) devamında şöyle buyurdu: "Melek onun başını sıvazladı, kelliği gitti ve ona güzel bir saç verildi. Melek ona “En sevdiğin mal hangisidir?” diye sordu. Oda “Sığırı severim” dedi. Allah ona gebe bir sığır verdi, melek de “Bu sığır sana mübarek olsun” diye dua etti."
"Melek körün yanına geldi ve ona da “En çok hoşuna giden şey nedir?” diye sordu. O da “Allah gözümü bana geri versin de, ben de onunla insanları göreyim” dedi." Rasulullah buyurdu ki: "Melek onun gözünü sıvazladı, Allah da ona gözünü geri verdi. Melek, köre “En sevdiğin mal hangisidir?” diye sordu. Oda “koyunu severim” dedi. Allah ona gebe bir koyun verdi."
"Bir müddet sonra deve ve sığır sahihlerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Böylece deve isteyen kişinin bir vadi dolusu devesi oldu. Sığır isteyen kimsenin de bir vadi dolusu sığırı oldu. Koyun isteyen körün de bir vadi koyunu oldu. Bir zaman sonra aynı melek, aynı şekil ve kılıkta abraş kişiye gelip ona “Ben yoksul bir kişiyim. Yola devam etme imkanım kalmadı. Bugün benim menzilime erişmem ancak önce Allah'ın sonra da senin yardımınla mümkündür. Sana bu güzel ten rengini, bu güzel bedeni ve bunca malı veren Allah için, senden bir deve isterim ki, bu seferimde onun üzerinde menzilime erişeyim” dedi. Abraş “ İyi amma hak sahipleri (yani isteyen fakirler) çoktur (her dilenciye bir deve vermek olmaz)” dedi. Melek de ona “sanki ben seni tanıyorum gibi. Sen insanların tiksindiği abraş kimse değil misin? Sen fakirdin sonra Allah sana bunca malı vermişti” dedi. Eskiden abraş olan bu kimse meleğe “hayır asla! Bu mal bana babadan atadan geçerek miras kaldı” dedi. Melek de ona “Eğer yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin!” dedi."
"Sonra melek, aynı şekilde kel adama gitti, abraşa dediği gibi şeyleri ona da söyledi. Kel de abraşın reddettiği gibi reddetti. Melek de ona “Eğer yalancı isen, Allah seni eski hâline çevirsin!” dedi."
"Aynı şekilde melek eskiden kör olan kişiye geldi ve şunları söyledi: “Ben yoksul bir kişiyim. Yola devam etme imkanım kalmadı. Bugün benim menzilime erişmem ancak önce Allah'ın sonra da senin yardımınla mümkündür. Sana gözlerini geri veren Allah için, senden bir koyun isterim ki, bu seferimde onun sayesinde menzilime erişeyim” dedi. O kişi de meleğe “hakikaten ben kör idim, Allah gözlerimin nurunu bana geri verdi. Fakir idim. Allah beni zengin kıldı. (İşte malım) dilediğin kadar al. Allah'a yemin ederim ki, bu gün Allah rızası için benden alacağın hiçbir şeyde sana zorluk çıkartmayacağım” dedi. Melek de ona “malın elinde kalsın. Hiç şüphesiz Allah sizi imtihan etti ve Allah senden razı oldu. İki dostun ise Allah'ın gazabına uğradı” dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 51, 1/899
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Amra Abdurrahman b. Ebu Amra el-Ensari (Abdurrahman b. Amr b. Muhsin b. Amr b. Ubeyd b. Amr b. Mebzül)
3. Ebu Yahya İshak b. Abdullah el-Ensârî (İshak b. Abdullah b. Zeyd b. Sehl)
4. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
5. Ebu Osman Amr b. Asım el-Kaysi (Amr b. Asım b. Ubeydullah)
6. Ebu İshak Ahmed b. İshak es-Sülemî (Ahmed b. İshak b. Husayn b. Cabir)
Konular:
HAMD VE ŞÜKÜR
Hz. Peygamber, kıssa anlatması
Bize Nusayr b. Ferec, ona Abdullah b. Yezid, ona Said b. Ebu Eyyüb, ona Ebu Merhum (Abdürrahim b. Meymun), ona Sehl b. Muaz b. Enes, ona da babası (Muaz b. Enes) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Kim bir şey yedikten sonra 'Kim bir yemek yedikten sonra 'Bu yemeği bana yediren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmaksızın bana rızık olarak veren Allah’a hamd olsun' derse onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır. Kim de bir elbise giyerken 'Bu elbiseyi bana giydiren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmaksızın bana rızık olarak veren Allah’a hamd olsun' derse onun da geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30399, D004023
Hadis:
حَدَّثَنَا نُصَيْرُ بْنُ الْفَرَجِ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ - يَعْنِى ابْنَ أَبِى أَيُّوبَ - عَنْ أَبِى مَرْحُومٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ مُعَاذِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "مَنْ أَكَلَ طَعَامًا ثُمَّ قَالَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِى أَطْعَمَنِى هَذَا الطَّعَامَ وَرَزَقَنِيهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى وَلاَ قُوَّةٍ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ وَمَنْ لَبِسَ ثَوْبًا فَقَالَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِى كَسَانِى هَذَا الثَّوْبَ وَرَزَقَنِيهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى وَلاَ قُوَّةٍ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ."
Tercemesi:
Bize Nusayr b. Ferec, ona Abdullah b. Yezid, ona Said b. Ebu Eyyüb, ona Ebu Merhum (Abdürrahim b. Meymun), ona Sehl b. Muaz b. Enes, ona da babası (Muaz b. Enes) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Kim bir şey yedikten sonra 'Kim bir yemek yedikten sonra 'Bu yemeği bana yediren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmaksızın bana rızık olarak veren Allah’a hamd olsun' derse onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır. Kim de bir elbise giyerken 'Bu elbiseyi bana giydiren ve hiçbir güç ve kuvvetim olmaksızın bana rızık olarak veren Allah’a hamd olsun' derse onun da geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Libâs 1, /920
Senetler:
1. Muaz b. Enes el-Ensârî (Ebu Sehl b. Muaz)
2. Sehl b. Muaz el-Cühenî (Sehl b. Muaz b. Enes)
3. Ebu Merhum Abdurrahim b. Meymun el-Meafirî (Abdurrahim b. Meymun)
4. Ebu Yahya Said b. Miklas el-Huzaî (Said b. Miklas)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Yezid el-Adevî (Abdullah b. Yezid)
6. Ebu Hamza Nusayr b. Ferec el-Eslemî (Nusayr b. Ferec)
Konular:
Amel, günahlara kefaret olan ameller
Dua, yemek için
HAMD VE ŞÜKÜR
KTB, DUA
KTB, GÜNAH
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
Şükür, şükretmek, nimetler için minnet duymak
Bize Hasan b. Abdulaziz, ona Abdullah b. Yahya, ona Hayve, ona Ebu Esved, ona Urve, ona da Aişe (r.anhâ) şöyle söylemiştir:
Allah'ın Peygamberi (sav) geceleyin namazda ayakları şişinceye kadar ayakta dururdu. Bunun üzerine Hz. Aişe ona 'Ya Rasulallah! Allah senin geçmiş gelecek günahlarını affettiği halde neden bu kadar kendini zorlayarak ibadet ediyorsun?' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Şükreden bir kul olmak istemeyeyim mi?"
Yaşı ilerlediğinde oturarak namaz kılardı. Rükû yapmak istediğinde ayağa kalkar, bir müddet okur (kıraat), sonra rükû yapardı."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32980, B004837
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا حَيْوَةُ عَنْ أَبِى الأَسْوَدِ سَمِعَ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَنَّ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقُومُ مِنَ اللَّيْلِ حَتَّى تَتَفَطَّرَ قَدَمَاهُ فَقَالَتْ عَائِشَةُ لِمَ تَصْنَعُ هَذَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَقَدْ غَفَرَ اللَّهُ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ قَالَ: " أَفَلاَ أُحِبُّ أَنْ أَكُونَ عَبْدًا شَكُورًا " . فَلَمَّا كَثُرَ لَحْمُهُ صَلَّى جَالِسًا فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَرْكَعَ قَامَ ، فَقَرَأَ ثُمَّ رَكَعَ .
Tercemesi:
Bize Hasan b. Abdulaziz, ona Abdullah b. Yahya, ona Hayve, ona Ebu Esved, ona Urve, ona da Aişe (r.anhâ) şöyle söylemiştir:
Allah'ın Peygamberi (sav) geceleyin namazda ayakları şişinceye kadar ayakta dururdu. Bunun üzerine Hz. Aişe ona 'Ya Rasulallah! Allah senin geçmiş gelecek günahlarını affettiği halde neden bu kadar kendini zorlayarak ibadet ediyorsun?' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Şükreden bir kul olmak istemeyeyim mi?"
Yaşı ilerlediğinde oturarak namaz kılardı. Rükû yapmak istediğinde ayağa kalkar, bir müddet okur (kıraat), sonra rükû yapardı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 2, 2/264
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Esved Muhammed b. Abdurrahman el-Esedî (Muhammed b. Abdurrahman b. Nevfel b. Esved)
4. Ebu Zür'a Hayve b. Şurayh et-Tücîbî (Hayve b. Şurayh b. Safvan b. Malik)
5. Ebu Yahya, Abdullah b. Yahya el-Meâfirî (Abdullah b. Yahya)
6. Ebu Ali Hasan b. Abdulaziz el-Cerevi (Hasan b. Abdulaziz b. Vezir)
Konular:
HAMD VE ŞÜKÜR
Hz. Peygamber, şemaili
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
Namaz, oturarak ya da uzanarak namaz kılmak
Namaz, Teheccüt namazı
Şükür, şükretmek, nimetler için minnet duymak