80 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Menî, ona Yezid b. Harun, ona Haccâc b. Ertât, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Urve, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Bir gece Hz. Peygamber (sav) yanımda yoktu, çıkıp baktım ki o, Bakî mezarlığında. (Beni görünce) 'Allah'ın ve Rasulünün sana haksızlık edeceğinden mi endişe ettin?' buyurdu. Ben de 'ey Allah'ın Rasulü, senin diğer hanımlarına gittiğini zannettim' dedim. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:" "Şüphesiz Aziz ve Celil Allah, Şaban’ın ortasında (15. gecesi) rahmetiyle dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha fazla kişiyi bağışlar." [Bu konuda Ebu Bekir es-Sıddîk'tan da hadis nakledilmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Aişe hadisini Haccâc'ın rivayeti ile sadece bu tarikten bilmekteyiz. Muhammed (b. İsmail el-Buhârî'yi) bu hadisi zayıf sayarken ve “Yahya b. Ebu Kesîr, Urve'den; Haccâc b. Ertât da Yahya b. Ebu Kesîr'den hadis işitmemiştir” derken dinledim.
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab, ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona Muhammed b. Sirin, ona (Abdurrahman) b. Ebu Bekre, ona da Ebu Bekre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü haline dönmüştür. Bir sene on iki aydır. Bunların dördü haram aylardır. Bunlardan üçü peş peşedir. Zilkade, Zilhicce ve Muharrem. Ve Diğeri de Cemaziyelahir ile Şaban arasındaki Mudar'ın ayı olan Recep'tir."
Açıklama: Recep ayının Mudar kabilesine nispet edilmesi onların Recep ayının haramlığına daha çok hürmet göstermesi, diğer kabilelere göre haramlığını daha çok gözetmelerinden kaynaklanmıştır. (Hattabi, Meâlim, II, 207)
Bize Yahya b. Yahya, ona Mâlik; (T) Bize Kuteybe b. Said, ona Mâlik b. Enes, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) cuma günü hakkında şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "O gün öyle bir saat vardır ki, bir Müslüman dua ederken Allah'tan (cc) bir şey dileyecek olsa, mutlaka kuluna istediğini verir." [Kuteybe, rivayetinde 'Eliyle o vaktin azlığına da işaret etti' ziyadesini de nakletmiştir.]
Bize Harmele b. Yahya, İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Abdurrahman A'rec, ona Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün cuma günüdür. Zira Adem (as) o gün yaratıldı, o gün cennete yerleştirildi ve o gün cennetten çıkarıldı"
Bize Süveyd b. Said, ona Hafs İbn Meysere es-Sanânî, ona Zeyd b. Eslem, ona Ebu Salih Zekvan, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Altın ve gümüşe sahip olan bir kimse, onların hakkını (zekatını) vermezse, kıyamet günü, bu altın ve gümüş ateşten levhalar haline getirilir, cehennem ateşinde kızdırılır ve o kişinin böğrü, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır. Bunlar soğudukça, süresi elli bin yıl olan, bir gün içerisinde, bu işlem tekrar edilir ve bu durum, kullar arasında hüküm verilip ya cennete ya da cehenneme giden yolunu göreceği vakte kadar devam eder' buyurdu." "Kendisine 'Ey Allah'ın Rasulü! Peki ya develerin durumu nedir?' diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) 'Develere sahip olan bir kimse, o develerin hakkını (zekatını) -ki suya geldikleri gün onları sağmak da onlardaki haklardandır- ödemezse, o kimse kıyamet gününde, onların önünde, düz, sert ve taşsız bir araziye yatırılır, sonra develer en semiz ve en eksiksiz halleriyle getirilir; hiçbir yavrusu eksik olmaz. Sonra o develer, o kişiyi ayaklarıyla ezer, ağızlarıyla ısırır. İlk gelenleri üzerinden geçtikten sonra, son gelenleri ona geri döndürülür ve bu durum, süresi elli bin yıl olan bir gün içerisinde, kullar arasında hüküm verilip ya cennete ya da cehenneme gidecek yolu ona gösterilinceye kadar tekrar edip durur' buyurdu." "Kendisine 'Ey Allah'ın Rasulü! Peki ya sığırlar ve koyunlar ne olacak?' diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) 'Sığır ve koyun sahibi olan kimse, onların hakkını (zekatını) ödemezse, mutlaka kıyamet gününde, onların önünde, geniş bir düzlükte yatırılır, sonra sığır ve koyunlar eksiksiz olarak getirilir. İçlerinde çarpık boynuzlu, boynuzsuz ve kırık boynuzlu bulunmaz. Bunlar boynuzlarıyla ona toslar, toynaklarıyla onu çiğnerler. Onların ilkleri, onun üzerinden her geçtikçe bu sefer sonlardakiler de gelip tekrar onun üzerinden geçerler. Bu durum, süresi elli bin yıl olan bir gün içerisinde, kullar arasında hüküm verilip ya cennete ya da cehenneme gidecek yolu ona gösterilinceye kadar tekrar edip durur' buyurdu." "Kendisine 'Ey Allah'ın Rasulü! Peki ya atların durumu nedir?' diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) 'Atlar üç türlüdür; bir adam için vebal, bir adam için bir örtü, bir adam için de bir ecirdir. Atların kendisi için vebal olduğu kişi, riyakârlık, övünmek ve İslam ehline karşı düşmanlık olarak at bağlayıp besleyen kişidir. Bu adam için at bir vebaldir. Kendisi için atların örtü olduğu kimse ise onları Allah yolunda bağlamakla birlikte, onların sırtlarında ve kendilerinde Allah’ın hakkını da unutmayan kimsedir. İşte bu kişi için at bir örtüdür. Atların kendisi için ecir olduğu kimselere gelince; atı Allah yolunda İslam ehli için bir merada yahut bir bahçede bağlayıp besleyen kişidir. O mera yahut bahçeden her ne yerse mutlaka onun yedikleri sayısınca o kimseye hasenat yazılır, pislikleri ve sidikleri sayısınca da ona hasenat yazılır. At, yularını koparıp da bir ya da iki yüksek tepeyi aşsa da mutlaka bıraktığı izleri ve pislikleri sayısınca, ona hasenat yazılır. Sahibi onu alıp, sulama niyeti olmaksızın, bir ırmağın kenarına götürse, at da oradan içse, mutlaka Allah ona içtiği kadar hasenat yazar' buyurdu." "Kendisine 'Peki, ey Allah'ın Rasulü! Ya eşekler?' diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) 'Allah eşekler hakkında, bana şu biricik ve oldukça geniş anlamlı ayetten başka bir şey indirmemiştir: 'Kim zerre ağırlığınca bir hayır yapıyorsa onu görecektir, kim de zerre ağırlığınca bir kötülük yapıyorsa onu görecektir'(Zilzal, 99/7-8). buyurdu."
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Ebu Zinad, ona Abdurrahman b. A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İlim (çekilip) alınmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman yakınlaşıp daralmadıkça, fitneler ortaya çıkmadıkça, herc -peş peşe cinayetler- artmadıkça ve sizlerin malları çoğalıp taşmadıkça kıyamet kopmayacaktır."
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre (ra) Rasulullah'tan (sav) şöyle rivayet etmiştir: "Yüce Allah buyurur ki: İnsanoğlu zamana sövüyor. Halbuki zamanı yaratan benim. Gece ve gündüz benim elimdedir."
Bize Amr b. Osman, ona Ebu Muğîra, ona Safvan, ona Şurayh, ona Ubeyd, ona da Sa'd b. Ebu Vakkâs'tan (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ben, ümmetimin Allah katında, kendileri için hesap ve azap gününün yarım gün kadar ertelenmesini isteyip bunu elde etmekte aciz kalmayacağına ümit ediyorum." Sa'd'a, “yarım gün ne kadardır?” denildi. Sa'd da, “beş yüz sene” cevabını verdi.
"Dediler ki: “Birtek dünya hayatımız var. Yaşarız ve ölürüz. Bizi helâk eden de zamandır.” Oysa onların bu konuda bilgileri yoktur; sadece tahmin yürütüyorlar." (Câsiye, 45/24).