Giriş


Açıklama: (Hadis metninde bir sıralama yanlışı olabilir. Aslında Peygamber Efendimiz duasını ettikten sonra kurbanını kesmiş olması gerekir.

    Öneri Formu
3883 M005091 Müslim, Edahi, 19


    Öneri Formu
17551 B005624 Buhari, Eşribe, 22

Bize Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. Seleme, ona İbrahim b. Yusuf, ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu Ishâk, ona da Berâ (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav), Abdullah b. Atîk ve Abdul­lah b. Utbe'yi, birtakım insanlar beraber Ebu Râfi üzerine gönderdi. Birlik kaleye yaklaştığında, başkanları Abdullah b. Atîk, arkadaşla­rına “yerinizde durun da ben kaleye gidip duruma baka­yım” dedi. Abdullah b. Atîk der ki: Ben gizlice kaleye girmek için gittim. Kale halkı, kaybettikleri bir eşeği aramak üzere alacakaranlıkta dışarıya çıkmışlardı. Ben tanınmaktan endişe ettim ve sanki ihtiyacımı gideriyormuş gibi, başımı kapattım. Sonra kapı nöbetçisi “kapıyı kapamadan önce içeri girmek isteyen girsin” diye seslendi. Ben de hemen içeriye girdim ve kale kapısının yanındaki eşek ahırının içinde saklandım. Adamları Ebu Râfi'in yanında akşam ye­meği yediler ve yanında oturup konuştular. Nihayet geceden bir müd­det geçti. Sonra adamları kale içindeki kendi evlerine döndüler. Sesler kesilip de hiçbir hareket işitmez olunca, ben (gizlendiğim yerden) dı­şarı çıktım. Kapı nöbetçisinin, kalenin anahtarını bir oyuk içine koyduğu yeri görmüştüm. Anahtarı oradan aldım ve ka­lenin kapısını açtım. Abdullah der ki: Kendi kendime “ya kale halkı beni tanırsa” di­ye düşündüm ve yavaşça yürüyüp kale içindeki evlerinin ka­pılarına vardım ve kapıları içlerindekilerin üzerine dıştan kilitledim. Sonra bir merdiven içinde üst kata, Ebu Râfi'in yanına çıktım. Bir de baktım ki, ev karanlık ve evin kandili sönmüş. Adamın nerede ol­duğunu bilemedim ve “ey Ebu Râfi” diye seslendim. “Kimdir o?” dedi. Abdullah der ki: Ona vurmak için hemen sesin geldiği tarafa gittim, fakat bağırınca iyi vuramadım. Sonra ona yardım ediyormuş gibi geldim ve ses tonumu değiştirerek “neyin var ey Ebu Râfi?” dedim. Ebu Râfi “yahu sana hayret ediyorum, anana yazıklar olsun! Yanıma bir adam girip bana kılıçla vurdu” dedi. Abdullah der ki: Ben yine gidip bir kere daha ona vur­dum, fakat yine iş görecek bir vuruş olmadı. Ebu Râfi bağırdı ve ev hal­kı ayağa kalktı. Abdullah der ki: Sonra ben sesimi değiştirerek yardım edecekmiş gibi geldim, baktım sırt üstü yatıyor. Hemen kılıcı kar­nının içine soktum, sonra üzerinde tersine çevirdim, nihayet kemiğin sesini işittim. Sonra dehşetle dışarı çıkıp merdivenlere kadar geldim. Aşağıya inmek isterken, merdivenden düştüm, ayağım eklem yerinden çıktı. Hemen ayağımı bir sargı ile sardım. Sonra ben bir ayak üzerinde sekerek arkadaşlarıma geldim ve onlara “sizler gidip Rasulullah'a (sav) sevinçli haberi bildiriniz. Ben ölüm haberini verenin sesini işitinceye kadar bura­dan ayrılmayacağım” dedim. Sabahın aydınlığı olunca ölüm habercisi yukarıya çıktı ve “Ebu Râfi'in ölümünü bildiririm” diye ilân etti. Abdullah b. Atîk der ki: Ardından ben, bende ayağımda hiçbir ağrı olmaksızın kalkıp yürüdüm. Arkadaşlarımın Peygamber'e (sav) gelmelerinden önce onlara yetiştim ve Peygamber'e (sav) o sevinçli haberi verdim.


    Öneri Formu
31217 B004040 Buhari, Megâzî, 16

Bize Ebu Nuaym, ona Seyf b. Ebu Süleyman, ona Mücahid, ona da Abdurrahman b. Ebu Leyla şöyle rivayet etmiştir: Abdurrahman b. Ebu Leylâ, Medâin'de Huzeyfe'nin yanındayken Huzeyfe su istemiş. Bir Mecusi (gümüş bir bardakla) su ge­tirip Huzeyfe'nin eline verdiğinde, Huzeyfe bardağı fırlatmış ve “ben seni, bu bardakla bana su getirmemen konusunda bir kaç defa uyarmamış olsaydım neyse” dedi. O bu sözü ile sanki “uyarmamış olsaydım, bardağı fırlatmazdım” demek istemiştir. Sonra Huzeyfe “Ancak ben Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim” dedi: "İpek ve atlas kumaşlardan elbise giymeyin, altın ve gümüş kaplardan da su içmeyin, altın ve gümüş tabaklarda yemek de yemeyin. Çünkü bunlar, bu dünyada onların (kafirlerin), ahirette de bizim için olacaktır."


    Öneri Formu
16967 B005426 Buhari, Et'ıme, 29

Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Hakem, ona da İbn Ebu Leylâ şöyle demiştir: "Huzeyfe Medâin şehrinde iken, içmek için su istedi. Şehrin yöneticisi, ona gümüş bir kap içinde su getirdi. Huzeyfe bardağı alıp ona fırlattı ve şöyle dedi: Ben bunu fırlattım, çünkü gümüş bardakla su vermeyi yasaklamıştım, ama o, hala bundan vazgeçmedi. Rasulullah (sav) “Altın, gümüş, ipek, atlas, bunlar bu dünyada onların (Müslüman olmayanların) ziyneti, ahirette ise sizin” buyurmuştur."


    Öneri Formu
18721 B005831 Buhari, Libâs, 25

Bize Ebu Nuaym, ona Süfyân, ona İsmail, ona Kays b. Ebu Hâzım, ona da Hâlid b. Velîd şöyle demiştir: Mûte Savaşı'nda elimde dokuz kılıç kırıldı ve elimde yalnız Yemen işi, ağzı enli bir kılıç sağlam kaldı.


    Öneri Formu
33715 B004265 Buhari, Megâzî, 44

Yine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "İki kadın, yanlarında erkek çocukları olduğu bir sırada, bir kurt geldi ve çocuklardan birini kapıp gitti. Bunun üzerine kadınlardan biri “kurt senin çocuğunu götürdü” dedi. Diğer kadın da “hayır, senin çocuğunu götürdü” dedi. Bunun üzerine davalarını Davud'a (as) arz ettiler. O da büyük kadın lehine hükmetti. Bu iki kadın oradan çıktıktan sonra Davud'un oğlu Süleyman'a (as) gidip durumu ona bildirdiler. Süleyman (as) “bana bir bıçak getirin de çocuğu iki kadın arasında paylaştı­rayım” dedi. Bunun üzerine küçük kadın “aman öyle yapma! Allah sana merhamet etsin! Çocuk bu ka­dınındır” dedi. Bunun üzerine Süleyman çocuğun, küçük kadının çocuğu olduğuna hükmetti." Ebu Hureyre der ki: Vallahi ben "Sikkîn" kelimesini o güne kadar hiç işitmemiştim. Biz bıçağa sâdece "Müdye" diyorduk.


    Öneri Formu
33103 B003427 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 40

Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Muhammed b. Bişr, ona Ebu Bekir b. Salim, ona Salim, ona da Abdullah b. Ömer'in (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyur­muştur: "Rüyamda gördüm ki ben bir kuyu başında küçük bir kova ile su çekiyorum. O sırada Ebu Bekir geldi, Allah onu bağışlasın, güçsüz bir şekilde kuyudan bir yahut iki kova su çekti. Sonra Ömer b. Hattâb geldi ve o küçük kova büyük bir kovaya dönüştü. Ben Ömer gibi, kuyudan mükemmel bir şekilde su çeken, birini daha görmedim. O kadar ki insanlar suya kandı ve orayı develerine sulak ve otlak edindiler". İbn Cübeyr der ki: "Abkarîyy", oldukça güzel yaygı demektir. Yahya der ki: "Zerabi" ince ve çok saçakları bulunan güzel yaygılar demektir.


    Öneri Formu
34707 B003682 Buhari, Fedailü Ashabi'n-Nebi, 6


    Öneri Formu
1886 M004404 Müslim, Hudud, 5


    Öneri Formu
17513 B005593 Buhari, Eşribe, 8