219 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Muaviye b. Ğalâb; (T) Bize Müsedded, ona İsmail, ona Hâcib b. Ömer, onlara da Hakem b. A'rec -aynı manada- şöyle rivayet etmiştir: "Mescid-i Harâm'da gömleğini yastık yapıp uzanmakta olan İbn Abbas'ın yanına geldim ve ona aşure orucu (zamanı) hakkında sordum. O da şöyle cevapladı: 'Muharrem hilalini gördüğünde günleri saymaya başla. Dokuzuncu gün olduğunda oruçlu olarak sabahla.' Ben 'Muhammed (sav) de mi böyle oruç tutuyordu?' dediğimde, o 'Muhammed (sav) de böyle tutuyordu' dedi."
Açıklama: O dönemde Arapların da kullandığı ay takvimine göre günler akşam namazıyla başladığı için, dokuzuncu günün oruçlu olarak sabahlanması, geceleyin veya sabahında oruca niyetlenmesi demektir. Bizim bugün kullandığımız güneş takvimine göre hadisi anlamamak gerekir.
Bize Kuteybe, ona Abdülvâris, ona Yunus, ona Hasan, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), aşure orucunun ayın (muharremin) onuncu günü tutulmasını emretti." [Ebu İsa şöyle demiştir: İbn Abbas hadisi, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehli aşure günü konusunda ihtilaf etmiştir. Kimi dokuzuncu, kimi de onuncu gün olduğunu söylemiştir. İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre o, 'Dokuzuncu ve onuncu günde oruç tutun ve Yahudiler'e muhalefet edin' demiştir. Şâfiî, Ahmed (b. Hanbel) ve İshâk (b. Râhûye) de bu hadise göre görüş bildirmişlerdir.]
Bize Süleyman b. Harb ve Müsedded, onlara Hammâd b. Zeyd, ona Ğaylân b. Cerîr, ona Abdullah b. Ma'bed ez-Zimmâni, ona da Ebu Katâde şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Nebî'ye (sav) gelip 'Ya Rasulallah! Sen nasıl oruç tutuyorsun?' dedi. Hz. Peygamber (sav), adamın sorusuna öfkelendi. Ömer bunu görünce 'Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak da Muhammed'den (sav) razı olduk! Allah'ın gazabından ve Rasulü'nün (sav) öfkesinden (yine) Allah'a sığınırız' dedi. Rasulullah'ın (sav) öfkesi dinene dek Ömer, bu sözleri tekrar etti. Ardından Ömer 'Ya Rasulallah! Senenin tamamını oruçlu geçiren kimse hakkında ne dersin?' diye sordu. Hz. Peygamber de 'O kimse ne oruç tutmuş ne de iftar etmiştir" buyurdu. -Müsedded rivayetinde 'O, oruç da tutmamış, iftar da etmemiştir' veya 'Oruç tutmadığı gibi iftar da etmemiştir' şeklinde geçer. Buradaki şüphe Ğaylân'dan kaynaklanmaktadır.- Ömer 'Ya Rasulallah! İki gün oruç tutup bir gün tutmayanın hali nasıldır?' deyince Hz. Peygamber 'Buna kim güç yetirebilir ki?' buyurdu. Ömer 'Ya Rasulallah! Peki bir gün oruç tutan ve bir gün tutmayanın hali nasıldır?' dedi. Hz. Peygamber 'Bu, Davud'un (as) orucudur' buyurdu. Ömer 'Peki Ya Rasulallah! Bir gün oruç tutan ve iki gün tutmayanın durumu nasıldır?' deyince, 'Buna gücümün yeteceğini umarım' buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav) şunları söyledi: 'Her aydan tutulan üç günlük (nafile) oruç ve ramazandan ramazana tutulan (farz) oruçlar, senenin tamamını oruçlu geçirmek demektir. Allah'ın, arefe günü orucunu, önceki ve sonraki senenin günahlarına keffaret kılacağına inanıyorum. Aşure günü tutulan orucu da önceki senenin günahlarına keffaret kılacağını yine Allah'tan bekliyorum'."
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Ebu Avâne, ona Hur b. Sabbâh, ona Hüneyde b. Halid, ona karısı, ona da Hz. Peygamber'in (sav) hanımlarından birisi şöyle rivayet etmiştir: "Allah Rasulü (sav); zilhiccenin dokuz günü, aşure günü, ve ayın ilk pazartesi ile perşembe günleri olmak üzere her aydan üç gün oruç tutardı."
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik, ona Hişâm b. Urve, ona da babası (Urve b. Zübeyr), Âişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Aşure günü, cahiliye döneminde Kureyş ehlinin oruç tuttuğu bir gündü. Rasulullah (sav) da cahiliye devrinde o orucu tutardı. Hz. Peygamber (sav) Medine'ye geldiğinde de bu orucu tuttu ve tutulmasını da (ashabına) emretti. Ramazan orucu farz kılındığında ise farz olan ramazan orucu oldu, aşure orucu terk edildi. Artık dileyen o orucu tuttu, dileyen tutmadı."
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Ubeydullah, ona da Nâfi, İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Aşure, cahiliye devrinde oruç tuttuğumuz bir gündü. Ramazan orucu farz kılındığında, Rasulullah (sav) 'Bu, Allah'ın günlerinden bir günüdür. Dileyen o gün oruç tutsun, dileyen tutmasın' buyurdu."
Bize Ziyâd b. Eyyûb, ona Hüşeym, ona Ebu Bişr, ona da Said b. Cübeyr, İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebî (sav) Medine'ye hicret ettiğinde, Yahudilerin aşure orucunu tuttuklarını gördü. Onlara bunun hakkında sorulduğunda, 'Bu, Firavun'a karşı Musa'ya Allah'ın zafer bahşettiği gündür. Biz de o günü tazim için bu orucu tutuyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Bizler, Musa'ya sizden daha çok layığızdır' buyurdu ve aşure orucunun tutulmasını emretti."
Bize Süleyman b. Davud el-Mehri, ona İbn Vehb, ona Yahya b. Eyyûb, ona İsmail b. Ümeyye el-Kuraşî, ona da Ebu Ğatafan, Abdullah b. Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) aşure günü oruç tutup bize de tutulmasını emrettiğinde, dediler ki 'Ya Rasulallah! O, Yahudi ve Hristiyanların tazim ettikleri bir gündür.' Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Öyleyse biz gelecek sene, (muharremin) dokuzuncu gününde de oruç tutarız' buyurdu. Ancak Nebî (sav), ertesi sene gelmeden vefat etti."
Bize Muhammed b. Minhâl, ona Yezid b. Zürey', ona Said, ona Katâde, ona da Abdurrahman b. Mesleme, amcasından şöyle rivayet etmiştir: "Eslem kabilesi, Nebî'ye (sav) geldiler. Rasulullah (sav) onlara 'Bu gün oruca niyetlendiniz mi?' buyurdu. 'Hayır' dediklerinde, Hz. Peygamber (sav) 'Öyleyse gününüzün kalan kısmını oruçlu geçirin, sonra da bu orucu kaza edin' buyurdu." [Ebû Davud şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) aşura gününü kastetmiştir.]
Bize Hennâd ve Ebu Küreyb, onlara Vekî, ona Hâcib b. Ömer, ona da Hakem b. A'rec şöyle rivayet etmiştir: "Ben, Zemzem kuyusunun yanında hırkasını yastık yapmış vaziyette yatmakta olan İbn Abbas'ın yanına gidip 'Aşure orucunun hangi gün olduğunu bana haber ver de o gün oruç tutayım" dedim. İbn Abbas da 'Muharrem ayının hilalini gördüğünde günleri saymaya başla. Ardından, dokuzuncu günü oruçlu olarak sabahla' dedi. 'Muhammed (sav) de mi aynı şekilde oruç tutardı?' dediğimde, 'Evet' cevabını verdi."