238 Kayıt Bulundu.
Bize Yahyâ b. Süleymân, ona İbn Vehb, ona Amr rivayet etti. Bekir b. Mudar’a Amr b. el-Hâris, ona Bükeyr, ona da İbn Abbas'ın Mevlası Küreyb'in naklettiğine göre İbn Abbâs, Abdurrahmân b. Ezher ve Misver b. Mahrece (Küreyb’i) Âişe’ye (r.anha) gönderip şöyle dediler: “Hepimizden ona selam söyle ve kendisine ikindi namazından sonraki iki rekatlık namazı(n hükmünü) sor. Bize senin bu namazı kıldığın söylendi, oysa bize Peygamber’in (sav) bunu yasakladığı haberi ulaşmıştı, diye söyle. İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle dedi: Ben Ömer ile birlikte bu iki rekât namaz(ı kıldıkların)dan dolayı insanları dövüyordum. Küreyb (devamla) şöyle dedi: Ben Âişe’nin (r.anha) huzuruna girdim ve söylemem için beni gönderdikleri şeyi ona söyledim. O: Sen (bu meseleyi) Ümmü Seleme’ye sor, dedi. Ben de durumu beni gönderenlere haber verdim. Bunun üzerine onlar beni Âişe’ye gönderdikleri gibi (bu defa da) Ümmü Seleme’ye gönderdiler. Ümmü Seleme (r.anha) de: Ben Peygamber’den (sav) bu iki rekâtı yasakladığını işitmiştim. (Bir defasında) O, ikindi namazını kılmış ve benim odama girmişti. O sırada yanımda ensardan, Benî Haram kabilesinden bir grup kadın bulunuyordu. Rasûlullah o iki rekâtlık namazı kıldı. Bunun üzerine ben kendisine hizmetçi kızı gönderdim ve ona şöyle tenbih ettim: Onun yanında dur ve Ümmü Seleme size “Ey Allah’ın Rasûlu, ben sizin bu iki rekâtlık namazı yasakladığınızı işitmemiş miydim? Oysa sizi onu kılarken görüyorum” diyor, de. O eliyle işaret ederse, huzurdan çekil. Hizmetçi kız dediğimi yaptı. Allah Rasûlu eliyle işaret edince, o huzurdan çekildi. Namazını bitirince Rasûlullah şöyle buyurdu: Ey Ebu Ümeyye’nin kızı, bana ikindi namazından sonra kıldığım iki rekâtı sordun. Abdülkays kabilesinden birileri müslüman olmak için gelmişlerdi. Onlar beni alıkoydukları için öğlen namazın(ın farzın)dan sonraki iki rekatı kılamamıştım. İşte bu kıldıklarım (öğlen namazından sonra kılamadığım) o iki rekattır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Müellif ile Bekir b. Mudar El-Kuraşi arasında inkita vardır.
Bize Yahyâ b. Süleymân, ona İbn Vehb, ona Amr rivayet etti. Bekir b. Mudar’a Amr b. el-Hâris, ona Bükeyr, ona da İbn Abbas'ın Mevlası Küreyb'in naklettiğine göre İbn Abbâs, Abdurrahmân b. Ezher ve Misver b. Mahrece (Küreyb’i) Âişe’ye (r.anha) gönderip şöyle dediler: “Hepimizden ona selam söyle ve kendisine ikindi namazından sonraki iki rekatlık namazı(n hükmünü) sor. Bize senin bu namazı kıldığın söylendi, oysa bize Peygamber’in (sav) bunu yasakladığı haberi ulaşmıştı, diye söyle. İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle dedi: Ben Ömer ile birlikte bu iki rekât namaz(ı kıldıkların)dan dolayı insanları dövüyordum. Küreyb (devamla) şöyle dedi: Ben Âişe’nin (r.anha) huzuruna girdim ve söylemem için beni gönderdikleri şeyi ona söyledim. O: Sen (bu meseleyi) Ümmü Seleme’ye sor, dedi. Ben de durumu beni gönderenlere haber verdim. Bunun üzerine onlar beni Âişe’ye gönderdikleri gibi (bu defa da) Ümmü Seleme’ye gönderdiler. Ümmü Seleme (r.anha) de: Ben Peygamber’den (sav) bu iki rekâtı yasakladığını işitmiştim. (Bir defasında) O, ikindi namazını kılmış ve benim odama girmişti. O sırada yanımda ensardan, Benî Haram kabilesinden bir grup kadın bulunuyordu. Rasûlullah o iki rekâtlık namazı kıldı. Bunun üzerine ben kendisine hizmetçi kızı gönderdim ve ona şöyle tenbih ettim: Onun yanında dur ve Ümmü Seleme size “Ey Allah’ın Rasûlu, ben sizin bu iki rekâtlık namazı yasakladığınızı işitmemiş miydim? Oysa sizi onu kılarken görüyorum” diyor, de. O eliyle işaret ederse, huzurdan çekil. Hizmetçi kız dediğimi yaptı. Allah Rasûlu eliyle işaret edince, o huzurdan çekildi. Namazını bitirince Rasûlullah şöyle buyurdu: Ey Ebu Ümeyye’nin kızı, bana ikindi namazından sonra kıldığım iki rekâtı sordun. Abdülkays kabilesinden birileri müslüman olmak için gelmişlerdi. Onlar beni alıkoydukları için öğlen namazın(ın farzın)dan sonraki iki rekatı kılamamıştım. İşte bu kıldıklarım (öğlen namazından sonra kılamadığım) o iki rekattır.
Bize Ebû Tahir Muhammed b. Muhammed b. Mahmiş el-Fakîh, ona Hâcib b. Ahmed et-Tûsî, ona Abdurrahîm b. Münîb, ona Cerîr b. Abdulhamîd, ona Süheyl b. Ebî Salih, ona babası, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: "Cenâb-ı Hak sizin üç şeyinize razı olmuş, üç şeyinizden de hoşnut olmamıştır. Sizin Allah'a kulluk yapmanıza ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanıza, hep birlikte Allah'ın ipine sarılmanıza ve ayrılıp tefrikaya düşmemenize, ِCenâb-ı Hakk'ın yönetiminizi kendisine verdiği kişiye karşı samimi ve dürüst olmanıza razı ve hoşnut olmuştur. Sizin dedikodu yapmanızdan, çok soru sormanızdan ve malı gereksiz yere zayi etmenizden (savurganlık yapmanızdan) hoşnut olmamıştır." Atâ b. Yezîd el-Leysî şöyle dedi: Temîm ed-Dârî'nin (ra), Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu dediğini işittim: "Şüphesiz din, samimiyet ve dürüstlüktür." Hz. Peygamber bu sözü üç defa tekrarladı. Kendisine; "- Kime karşı ey Allah'ın Rasûlü?" diye sordular. "- Allah'a karşı, Allah'ın kitabına karşı, müslümanların yöneticilerine karşı -yahut müslümanların yöneticilerine ve müslüman halka karşı dedi-." İlk rivâyeti Müslim Sahîh'inde, Züheyr b. Harb ve diğerleri vasıtasıyla Cerîr'den tahric etmiştir.
Bize İmran b. Musa b. Müşâci, ona Osman b. Ebû Şeybe, ona Cerîr, ona Süheyl b. Ebû Salih, ona Neccaroğulları’nın azatlısı Said b. Yesar Ebu’l-Hubâb, ona Zeyd b. Hâlid el-Cühenî, ona Ebu Talha el-Ensârî şöyle nakletmiştir: Hz. Peygamber’den (sav) şöyle işittim: “İçerisinde köpek ve heykel olan eve melekler girmez.” Gidip bu hadisi Âişe’ye (r.anha) sorayım dedim. Yanına geldim ve “Ey annemiz! Bu adamın naklettiğine göre Peygamberimiz (sav) “İçerisinde köpek ve heykel olan eve melekler girmez” buyurmuş. Sen Peygamber’den (sav) böyle bir söz işittin mi?” diye sordum. “Hayır. Ancak ne yaptığını size anlatayım: Savaşlarından birine çıkmıştı. Ben de bu sırada bir döşeme alıp döşeğin üzerine örtmüştüm. Dönüşünü gözlüyordum. Geldiğinde onu kapıda karşıladım. “Selam ve Allah’ın rahmeti üzerine olsun! Sana izzet, Nusret ve ikramını bahşeden Allah’a hamdolsun” dedim. Evin içine baktı ve örtüyü gördü. Bir şey demedi ama yüzünden hoşlanmadığını anlamıştım. Döşemeyi aldı ve onu yırttı veya kesti ve şöyle buyurdu: “Allah bize rızık olarak verdiklerinde toprağı ve taşı giydirmemizi emretmiyor.” Hz. Aişe (r. anha) şöyle buyurdu: Sonra ben o kumaşın içini lifle doldurdum. Hz. Peygamber buna bir şey demedi.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Hz. Peygamber'in (sav) eşi Aişe şöyle rivayet etti: Rifâa el-Kurazî'nin karısı Rasulullah'a (sav) geldi. Ben oturmakta idim. Rasulullah'ın (sav) yanında Ebu Bekir de vardı. Kadın: “Ey Allah’ın Rasulü! Ben Rifâa'nın nikâhı altında idim. Rifâa beni boşamış ve boşanmamı (üç talakla) kesinleştirmişti. Ondan sonra ben Abdurrahman b. Zebîr ile evlendim. Fakat hakikat şu ki vallahi Ey Allah’ın Rasulü! Abdurrahman'daki (erkeklik organı), şu elbise saçağı gibi gevşektir (o iktidarsızdır)” dedi. Kadın bunu söylerken kendi üst örtüsünden bir saçak tuttu (da gevşekliği onunla tarif etti). Bu sırada kapının önünde duran ve kendisine henüz içeriye girme izni verilmemiş olan Halid b. Sa'd da kadının bu sözünü işitti. Aişe şöyle devam etti: İşte bu Halid “Ey Ebu Bekir! Rasulullah'ın huzurunda açık saçık söylemekte olan bu kadının böyle konuşmasını engellemez misin!” dedi. Vallahi Rasulullah (sav) gülümsemekten başka bir şey yapmadı. Ve kadına "Sanırım ki, sen eski kocan Rifâa'ya dönmek istiyorsun. Ama (ikinci kocan Abdurrahman) o senin balcığından, sen de onun balcığından tatmadıkça (zifafa girmedikçe) bu olamaz." buyurdu. Rasûlullah'ın bu kıssada söylediği hüküm, bundan sonra uygulanan bir sünnet oldu.