176 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Yahya b. Yahya, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yatsı vakti Medine'nin Harre mevkinde yürüyor, Uhud dağına bakıyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) bana 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulu, emret!' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse, borç için sakladığım hariç, ondan bende bir dinar kalmış olduğu hâlde üçüncü geceyi geçirmek istemem. Onu Allah'ın kullarına, -önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak- şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim' buyurdu. Sonra biraz daha yürüdük. Yine' Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyamet günü sevabı en az olanlardır. -İlk defa yaptığı gibi yine eliyle dağıtma işareti yaparak- yalnız şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hariç' buyurdu. Sonra bir az daha yürüdük. Yine 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur' buyurdu ve oradan ayrılarak görüş alanımdan kayboldu. O sırada bir gürültü ve bir ses işittim. Kendi kendime 'Herhalde Rasulullah'a (sav) cinler musallat oldu' diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Fakat 'Ben gelinceye kadar buradan ayrılma' dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona sordum. Bana 'O, Cibril'di, bana geldi ve ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girecektir' dedi. Bunun üzerine ben 'Zina etse de hırsızlık yapsa da mı?' diye sordum. 'Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da' buyurdu."
Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona Malik b. Enes, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesar, ona da Ebu Said Hudri şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Sizin adınıza, en çok endişelendiğim şey, Allah'ın size verdiği dünya ziynetleridir' buyurdu. Ashab 'Dünya ziynetleri nedir ya Rasulullah?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Yerin bereketleridir' cevabını verdi. Ashab 'Ey Allah'ın Rasulü! Hayır (mal) kötülük getirir mi ki?' dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Hayır (mal) elbette ancak hayr getirir; hayır (mal) ancak hayrı getirir; hayır (mal) ancak hayrı getirir. Ancak derenin yetiştirdiği bazı otlar ya öldürür yahut ölüme yaklaştırır. Sadece ot yiyen hayvanlar bundan etkilenmez. Onlar böğürleri şişinceye kadar yerler, sonra güneşe karşı durup geviş getirirler, rahatça işer ve dışkılarını yapar, sonra tekrar dönerek ot yerler. Şüphesiz ki bu dünya malı yeşil tatlıdır. Onu her kim hakkı ile alır da yerli yerince sarf ederse, o ne güzel harcamadır. Her kim de haksız yere alırsa, yiyip yiyip doymayan (obur) gibi olur."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: لا ياتي الخير الا بالخير
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. İbrahim, ona Hişam ed-Destevâî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Hilal b. Ebu Meymune, ona Ata b. Yesar, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) minbere, biz de etrafına oturmuştuk. 'Benden sonra sizin önünüze dünya nimetlerin ve süslerinin bolca açılmasından endişe ederim' buyurdu. Bir adam 'Hayır (mal), kötülüğe yol açar mı ki ey Allah'ın Rasulü?' diye sordu. (Ebu Said) der ki: Rasulullah (sav) ona cevap vermedi. Oradakiler adama 'Rasulullah sana bir şey demediği halde sen onunla neden konuşuyorsun?' diye çıkıştılar. Hz. Peygamber'e (sav) bir ağırlık çöktü ve kendinden geçti, kendine gelince terini sildi. Sonra Rasulullah (sav) sanki soran kişiyi över bir şekilde 'Bu soru soran kişinin (sorduğu soruya gelince:) Hayır (mal) kötülük getirmez elbette. Ancak baharda yağmurla biten otlardan bazıları hayvanları, öldürür ya da zehirler, bazıları ise besler. Ot yiyerek hayatını sürdürenler bunun dışındadır. Onlar semirinceye kadar yerler, güneşe dönüp güneşlenir, oynar, zıplar, işer ve tekrar otlarlar. İşte dünya malı böle yeşil ve tatlıdır. Müslüman zengin kendisine verilen servetten yetime, fakire, yolda kalmışlara infak ederse ne güzeldir! [ya da rivayet Rasulullah'ın (sav) buyurduğu gibidir.] Hakkı olmadığı halde bir şeyi alan kişi ise yiyip yiyip doymayan gibidir. O aldığı şeyler, kıyamet günü onun aleyhinde şahitlik yapacaktır."
Bize Ziyad b. Eyyub, ona İsmail b. Uleyye, ona Hişam, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Hilal, ona Atâ b. Yesâr rivayet ettiğine göre Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) minbere, biz de etrafına oturmuştuk. Dünya ve süslerinden bahsetti ve 'Benden sonra sizin önünüze dünya nimetlerin bolca açılmasından endişe ederim' buyurdu. Bir adam 'Hayır (mal), kötülüğe yol açar mı ki?' diye sordu. Rasulullah (sav) ona cevap vermedi. Oradakiler adama 'Rasulullah sana bir şey demediği halde sen onunla neden konuşuyorsun?' diye çıkıştılar. Hz. Peygamber'e (sav) bir ağırlık çöktü ve kendinden geçti, kendine gelince terini sildi. Sonra Rasulullah (sav) 'Soru soran kişiyi göreyim! Hayır (mal) kötülük getirmez elbette. Ancak baharda yağmurla biten otlardan bazıları hayvanları, öldürür ya da zehirler, bazıları ise besler. Ot yiyerek hayatını sürdürenler bunun dışındadır. Onlar semirinceye kadar yerler, güneşe dönüp güneşlenir, oynar, zıplar, işer ve tekrar otlarlar. İşte dünya malı böle yeşil ve tatlıdır. Müslüman zengin kendisine verilen servetten yetime, fakire, yolda kalmışlara infak ederse ne güzeldir! Hakkı olmadığı halde bir şeyi alan kişi ise yiyip yiyip doymayan gibidir. O aldığı şeyler, kıyamet günü onun aleyhinde şahitlik yapacaktır."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Yahya b. Yahya, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yatsı vakti Medine'nin Harre mevkinde yürüyor, Uhud dağına bakıyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) bana 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulu, emret!' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse, borç için sakladığım hariç, ondan bende bir dinar kalmış olduğu hâlde üçüncü geceyi geçirmek istemem. Onu Allah'ın kullarına, -önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak- şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim' buyurdu. Sonra biraz daha yürüdük. Yine' Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyamet günü sevabı en az olanlardır. -İlk defa yaptığı gibi yine eliyle dağıtma işareti yaparak- yalnız şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hariç' buyurdu. Sonra bir az daha yürüdük. Yine 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur' buyurdu ve oradan ayrılarak görüş alanımdan kayboldu. O sırada bir gürültü ve bir ses işittim. Kendi kendime 'Herhalde Rasulullah'a (sav) cinler musallat oldu' diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Fakat 'Ben gelinceye kadar buradan ayrılma' dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona sordum. Bana 'O, Cibril'di, bana geldi ve ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girecektir' dedi. Bunun üzerine ben 'Zina etse de hırsızlık yapsa da mı?' diye sordum. 'Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da' buyurdu."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Yahya b. Yahya, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yatsı vakti Medine'nin Harre mevkinde yürüyor, Uhud dağına bakıyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) bana 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulu, emret!' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse, borç için sakladığım hariç, ondan bende bir dinar kalmış olduğu hâlde üçüncü geceyi geçirmek istemem. Onu Allah'ın kullarına, -önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak- şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim' buyurdu. Sonra biraz daha yürüdük. Yine' Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyamet günü sevabı en az olanlardır. -İlk defa yaptığı gibi yine eliyle dağıtma işareti yaparak- yalnız şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hariç' buyurdu. Sonra bir az daha yürüdük. Yine 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur' buyurdu ve oradan ayrılarak görüş alanımdan kayboldu. O sırada bir gürültü ve bir ses işittim. Kendi kendime 'Herhalde Rasulullah'a (sav) cinler musallat oldu' diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Fakat 'Ben gelinceye kadar buradan ayrılma' dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona sordum. Bana 'O, Cibril'di, bana geldi ve ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girecektir' dedi. Bunun üzerine ben 'Zina etse de hırsızlık yapsa da mı?' diye sordum. 'Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da' buyurdu."