262 Kayıt Bulundu.
Bize Eyyüp b. Muhammed er-Rakiy, ona Ma'mer b. Süleyman, ona Abdullah b. Bişr, ona A'meş, ona Amr b. Mürre, ona Yahya b. Cezzâr, ona Abdullah'ın hanımı Zeynep'in kardeşinin oğlu, ona da Zeynep şöyle rivayet etmiştir: Yaşlı bir kadın yanımıza girip humra (bir nevi veba) hastalığına okurdu. Ayakları uzun bir divanımız vardı. (Eşim) Abdullah eve gireceği zaman (geldiğini sezdirmek için) öksürüp seslenirdi. Günün birinde Abdullah eve girdi. (Okuyucu yaşlı kadın) onun sesini duyunca ondan saklandı. Abdullah da gelip yanıma oturdu ve eli bana dokununca bir ipliğe değdi. Sonra: 'Bu nedir?' dedi. Ben de 'humra hastalığından dolayı benim için bu ipliğe okundu', dedim. Bunun üzerine Abdullah, ipliği çekip keserek attı ve: 'Abdullah'ın ev halkının şirk sayılan bir şeyi kullanmaya ihtiyaçları yoktur. Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle söylerken işittim: "(İçerisinde sihre ya da küfre ihtimali bulunan anlaşılmaz sözleri) Okuyarak (hasta) tedavi etmek, muska takmak ve (kadının kocası için yaptırdığı) sihre benzer şeyler yapmak şirktir." Bunun üzerine ben (Zeynep) şöyle söyledim: 'Bir gün dışarı çıktım, falan adam beni gördü. Bunun üzerine onun tarafındaki gözüm yaşardı. O günden beri gözüme okutturduğum zaman gözümün yaşı durur ve okutmayı bıraktığım zaman gözüm yaşarır.' Abdullah (buna) şöyle cevap verdi: 'O, şeytandır. Sen ona itaat ettiğin zaman seni bırakır ve ona isyan ettiğin zaman parmağı ile senin gözüne dürter. Eğer sen, Rasulullah'ın (sav) yaptığı gibi gözüne su serpip şöyle söyleseydin senin için daha hayırlı ve şifaya kavuşman için daha münasip olurdu: "Ey insanların Rabbi! Rahatsızlığı gider! Şifâ ver! Şifâ veren yalnız sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki; o şifa hiçbir hastalık izi bırakmasın."
Açıklama: Abdullah b. Bişr ile Süleyman b. Mihran arasında inkıta' vardır. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّ الرُّقَى وَالتَّمَائِمَ وَالتِّوَلَةَ شِرْكٌ
Bize Ârim, ona Hammâd, ona Eyyûb, ona Ebu Kılâbe, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Ebu Talha ile Enes b. Nadr, Enes ibn Mâlik'e dağlama tedavisi uygulamışlar ve dağlamayı Ebu Talha bizzat kendi eliyle yapmıştır. Abbâd b. Mansur der ki: Bize Eyyûb, ona Ebu Kılâbe, ona da Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Ensâr'dan bir hane halkına zehirli hayvanların zehrinden ve kulak ağrısından korunmak üzere rukye (okuyup üflemek) yoluyla tedaviye izin vermiştir. Yine Enes der ki: Rasulullah (sav) hayatta iken zatülcenp hastalığından dolayı bana dağlama tedavisi yapıldı. Ebu Talha, Enes b. Nadr ve Zeyd b. Sabit benim bu tedavimde hazır bulundu, Ebu Talha dağlamayı yaptı.
Bize Harun b. Hayyan, ona İbrahim b. Musa, ona Abde b. Süleyman, ona Ebu Cenab, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona da babası Ebu Leyla (ra) şöyle demiştir: Ben Hz. Peygamber'in (sav) yanında otururken bir bedevi huzura gelerek “hasta bir erkek kardeşim var” dedi. Peygamber (sav) "Kardeşinin hastalığı nedir?" diye sordu. Bedevi “Kardeşimde delilik var” dedi. Peygamber (sav) "Git de onu bana getir" buyurdu. Ebu Leylâ der ki: Bedevi de gidip onu getirdi ve Peygamber'in (sav) önünde oturttu. Ben, Peygamber'in (sav) ona şifaya kavuşması için Allah'a sığınarak Fatiha Suresi, Bakara suresinin başından dört ayet, ortalarından on ayet, Haşr suresinin sonundan üç ayet, İhlâs ve Muavvizeteyn surelerini okuduğunu işittim. Sonra bedevi şifaya kavuşup hiçbir rahatsızlığı kalmayarak ayağa kalktı.
Bize İmrân b. Meysere, ona İbn Fudayl, ona Husayn; (T) Bana Üseyd b. Zeyd, ona Hüşeym, ona Husayn, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bana ümmetler gösterildi. Bir de baktım ki bir Peygamberler, kiminin yanında bir ümmet, kiminin yanında küçük bir grup, kimisi on kişiyle, kimi de beş kişi ile geçiyor, hatta yanında hiç kimse bulunmayan, tek başına geçen Peygamber de gördüm. Birden uzaktan büyük bir kalabalık göründü. “Ey Cibrîl, bunlar benim ümmetim mi?” diye sordum. Cebrâil “Hayır, sen şu ufka bak” dedi. Ufka bakınca çok büyük bir karaltı gördüm. “Senin ümmetin işte onlardır. Onların öncüsü olan yetmiş bin kişi hesap ve azap yoktur” dedi. Ben, “Niçin onlara hesap ve azap yoktur?” diye sorunca “Onlar ateşle dağlama ve rukye yapmaz, uğursuzluk telakkisine inanmazlar. Onlar sadece Rablerine güvenip dayanırlar” dedi. Bunun üzerine Ukkâşe b. Mıhsan ayağa kalktı ve “Beni onlardan kılması için Allah'a dua et” dedi. Rasulullah (sav) de, “Allah'ım, Ukkaşe'yi onlardan kıl” diye dua etti. Ardından bir başka adam kalktı ve o da “Beni de onlardan kılması için Allah'a dua ediver” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Bu hususta Ukkâşe seni geçti” buyurdu."
Bize Ebu Yemân, ona Ebu Bekir b. Ebu Meryem, ona bazı Şeyhler, ona da Fudâle b. Ubeyd el-Ensârî şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) bana rukye yapmayı (şifa niyetiyle dua okumayı) öğretti ve uygun gördüğüm kimseye rukye yapmamı emrederek "şöyle söyle" buyurdu: "ey Rabbimiz, ey göklerde olan Allah! İsmin mukaddes olsun. Emrin (rahmetin) hem gökte hem de yerdedir. Allah'ım! Gökyüzünde olduğu gibi yeryüzünde bizim üzerimize de rahmetini lutfet. Ey pak ve sıhhatli olanların Rabbi Allah'ım! Günahımızı, vebalimizi ve hatalarımızı bağışla. Falancanın hastalığı için rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa indir de şifa bulup iyileşsin." Hz. Peygamber (sav) "bunu üç defa söyle, sonra da muavvizeteyn surelerini üç defa oku" buyurdu.