105 Kayıt Bulundu.
Bize Eyyüp b. Muhammed er-Rakiy, ona Ma'mer b. Süleyman, ona Abdullah b. Bişr, ona A'meş, ona Amr b. Mürre, ona Yahya b. Cezzâr, ona Abdullah'ın hanımı Zeynep'in kardeşinin oğlu, ona da Zeynep şöyle rivayet etmiştir: Yaşlı bir kadın yanımıza girip humra (bir nevi veba) hastalığına okurdu. Ayakları uzun bir divanımız vardı. (Eşim) Abdullah eve gireceği zaman (geldiğini sezdirmek için) öksürüp seslenirdi. Günün birinde Abdullah eve girdi. (Okuyucu yaşlı kadın) onun sesini duyunca ondan saklandı. Abdullah da gelip yanıma oturdu ve eli bana dokununca bir ipliğe değdi. Sonra: 'Bu nedir?' dedi. Ben de 'humra hastalığından dolayı benim için bu ipliğe okundu', dedim. Bunun üzerine Abdullah, ipliği çekip keserek attı ve: 'Abdullah'ın ev halkının şirk sayılan bir şeyi kullanmaya ihtiyaçları yoktur. Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle söylerken işittim: "(İçerisinde sihre ya da küfre ihtimali bulunan anlaşılmaz sözleri) Okuyarak (hasta) tedavi etmek, muska takmak ve (kadının kocası için yaptırdığı) sihre benzer şeyler yapmak şirktir." Bunun üzerine ben (Zeynep) şöyle söyledim: 'Bir gün dışarı çıktım, falan adam beni gördü. Bunun üzerine onun tarafındaki gözüm yaşardı. O günden beri gözüme okutturduğum zaman gözümün yaşı durur ve okutmayı bıraktığım zaman gözüm yaşarır.' Abdullah (buna) şöyle cevap verdi: 'O, şeytandır. Sen ona itaat ettiğin zaman seni bırakır ve ona isyan ettiğin zaman parmağı ile senin gözüne dürter. Eğer sen, Rasulullah'ın (sav) yaptığı gibi gözüne su serpip şöyle söyleseydin senin için daha hayırlı ve şifaya kavuşman için daha münasip olurdu: "Ey insanların Rabbi! Rahatsızlığı gider! Şifâ ver! Şifâ veren yalnız sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki; o şifa hiçbir hastalık izi bırakmasın."
Açıklama: Abdullah b. Bişr ile Süleyman b. Mihran arasında inkıta' vardır. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّ الرُّقَى وَالتَّمَائِمَ وَالتِّوَلَةَ شِرْكٌ
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle demiştir: Rasulullah'a (sav) sihir yapılmıştı. Öyle ki kendisi yapmadığı şeyleri yapmış gibi hissediyordu. Sonra günün birinde benim yanımdayken Allah'a tekrar tekrar dua etti. Sonra da bana: "Ey Aişe! Biliyor musun? Allah bana, fetva istediğim şey hakkında fetva vermiştir" buyurdu. Ben de: “Bu nedir Ey Allah'ın Rasulü?” dedim. O şöyle buyurdu: "Bana iki kişi geldi. Bunlardan biri baş ucumda, diğeri de ayak ucumda oturdu. Sonra bunların biri diğerine: 'Bu adamın hastalığı nedir?' diye sordu. Öteki 'Sihir yapılmıştır' diye cevap verdi. Diğeri yine 'ona kim sihir yapmıştır?' dedi. Öteki de 'Zurayk oğullarından Yahudi Lebid b. A'sam' diye cevap verdi. Sonra 'bu sihir ne içinde yapılmıştır?' diye sordu. Öteki de 'bir tarak, saç-sakal kılları ve erkek hurmanın kurumuş çiçek kabuğu içinde' diye cevap verdi. Diğeri 'bu sihir nerededir?' dedi. O da 'Zû Ervân Kuyusu'nun içindedir' dedi" Ravi der ki: Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ashabından bazılarıyla birlikte bu kuyuya gitti ve ona baktı, kuyunun üzerinde hurma ağacı vardı. Sonra Aişe'nin yanına döndü ve "ey Aişe! Allah'a yemin ederim ki, kuyunun suyu kına suyu gibi kırmızı, hurma ağacının uçları da şeytanların başları gibidir" buyurdu. Ben “Ey Allah'ın Rasulü! Onu çıkardın mı?” dedim. Rasulullah da (sav) "Hayır, fakat, Allah bana afiyet ve şifa vermiştir. Sihri çıkarmakla insanlar üzerine ondan bir kötülük yayacağımdan endişe ettim" buyurdu. Rasulullah (sav) kuyunun gömülmesini emretti ve kuyu gömüldü.
Bize İbrahim b. Musa, ona İsa, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Hz. Âişe (r.anha) “Hz. Peygamber'e (sav)'e sihir yapıldı” demiştir. Ve yine Leys der ki: Hişâm'ın, babasından işitip muhafaza ettiği ve bana yazdığına göre Âişe şöyle demiştir: Peygamber'e (sav) sihir yapılmıştı. Hatta Peygamber (sav) bazı yapmadığı şeyleri sanki yapmış gibi sanıyordu. Nihayet günün birinde tekrar tekrar dua etti. Sonra bana şöyle buyurdu: "Bildin mi? Allah bana şifa olacak şeyi bildirdi. Bana iki kişi geldi, biri başucumda, diğeri ayak ucumda oturdu ve biri diğerine “bu kişinin hastalığı nedir?” diye sordu. O da “sihir yapılmıştır” diye cevap verdi. Bu sefer “kim sihir yapmıştır?” diye sordu. Diğeri “Lebîd b. A'sam” diye cevap verdi. O kişi “bu sihir ne ile yapılmıştır?” diye sordu. Diğeri de “bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile” diye cevap verdi. Adam “nerede yapılmıştır?” diye sordu. Diğeri “Zervân Kuyusu'nda” diye cevap verdi." Sonra Peygamber (sav) çıkıp bu kuyuya gitti. Sonra dönüp geldiğinde Âişe'ye "Kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları, Şeytanların başları gibidir" buyurdu. Bunun üzerine ben “Sen o sihri çıkardın mı?” diye sordum. Rasulullah (sav) "hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifa vermiştir. Bir de o sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endişe ettim. Sonra (emrimle) o kuyu kapatılıp gömüldü" buyurdu.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bize İbrahim b. Münzir, ona Enes b. Iyâd, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Hz. Âişe (r.anha) Âişe şöyle demiştir: Peygamber'e (sav) sihir yapılmıştı. Hatta Peygamber (sav) bazı yapmadığı şeyleri sanki yapmış gibi sanıyordu. Sonra O Rabbine dua etti, ardından bana "bildin mi? Allah bana talep ettiğim konu hakkında bana bilgi verdi" buyurdu. Âişe “O bilgi nedir ey Allah'ın Rasulü” diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Bana iki kişi geldi, biri başucumda, diğeri ayak ucumda oturdu ve biri diğerine 'bu kişinin hastalığı nedir?' diye sordu. O da 'sihir yapılmıştır' diye cevap verdi. Bu sefer 'kim sihir yapmıştır?' diye sordu. Diğeri 'Lebîd b. A'sam' diye cevap verdi. O kişi 'bu sihir ne ile yapılmıştır?' diye sordu. Diğeri de 'bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile' diye cevap verdi. Adam 'nerede yapılmıştır?' diye sordu. Diğeri 'Zervân'da, Züreyk oğulları yurdunda Zervân Kuyusunda' diye cevap verdi." Hz. Âişe der ki: Sonra Peygamber (sav) çıkıp bu kuyuya gitti. Sonra dönüp Âişe'ye geldi ve "Vallahi kuyunun suyu, içinde kına bekletilmiş gibi kıpkırmızı, kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları şeytanların başları gibidir" buyurdu. Âişe der ki: Hz. Peygamber (sav) geldi ve kuyunun durumunu bana anlattı.Bunun üzerine ben “Sen o sihri kuyudan çıkarsaydın ya?” dedim. Rasulullah (sav) "Allah bana şifa vermiştir. Bir de o sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endişe ettim" buyurdu. İsa b. Yunus ve Leys, Hişâm'dan, o babasından, o da Aişe'den bu hadisi aktarmış ve “Âişe der ki: Peygamber'e sihir yapılmıştı. O da tekrar tekrar dua etti” ifadesini hadise eklemiştir.
Bize İbrahim b. Musa, ona İsa, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Hz. Âişe (r.anha) “Hz. Peygamber'e (sav)'e sihir yapıldı” demiştir. Ve yine Leys der ki: Hişâm'ın, babasından işitip muhafaza ettiği ve bana yazdığına göre Âişe şöyle demiştir: Peygamber'e (sav) sihir yapılmıştı. Hatta Peygamber (sav) bazı yapmadığı şeyleri sanki yapmış gibi sanıyordu. Nihayet günün birinde tekrar tekrar dua etti. Sonra bana şöyle buyurdu: "Bildin mi? Allah bana şifa olacak şeyi bildirdi. Bana iki kişi geldi, biri başucumda, diğeri ayak ucumda oturdu ve biri diğerine “bu kişinin hastalığı nedir?” diye sordu. O da “sihir yapılmıştır” diye cevap verdi. Bu sefer “kim sihir yapmıştır?” diye sordu. Diğeri “Lebîd b. A'sam” diye cevap verdi. O kişi “bu sihir ne ile yapılmıştır?” diye sordu. Diğeri de “bir tarak, saç ve sakal tarantısı, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile” diye cevap verdi. Adam “nerede yapılmıştır?” diye sordu. Diğeri “Zervân Kuyusu'nda” diye cevap verdi." Sonra Peygamber (sav) çıkıp bu kuyuya gitti. Sonra dönüp geldiğinde Âişe'ye "Kuyunun etrafındaki hurma ağacının uçları, Şeytanların başları gibidir" buyurdu. Bunun üzerine ben “Sen o sihri çıkardın mı?” diye sordum. Rasulullah (sav) "hayır çıkarmadım. Çünkü Allah bana şifa vermiştir. Bir de o sihri çıkarıp çözmekle halk arasında sihir şerrinin yayılmasından endişe ettim. Sonra (emrimle) o kuyu kapatılıp gömüldü" buyurdu.