154 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Saîd, ona Şu‘be, ona da Ebû İshak, Berâ'nın (r.a.) şöyle dediğini rivayet etti: “Rasûlullah (s.a.v.) Ensar’dan bir grubun meclisine uğradı ve şöyle dedi: “Eğer yollarda oturmak zorunda kalırsanız, (bilmeyene, sorana) yol gösteriniz, selamı alınız ve mazluma yardım ediniz.”
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Bize Muhammed b. Ca’fer, Şu‘be’nin şöyle dediğini rivayet etti. “Ebû İshak, Berâ'dan (r.a.) rivayet etti, fakat Ebû İshak, bu hadisi Berâ'dan dinlemedi. BU SENEDİN BURADA MÜSTAKİL BİR HADİSMİŞ GİBİ KAYDEDİLMESİ UYGUN OLMASA GEREKTİR. BİR ÖNCE GEÇEN 67733 NUMARALI HADİSİN SONUNA EKLENMESİ UYGUN OLUR. NİTEKİM MÜSNED'DE DE BÖYLEDİR.
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Bize Safvan, ona Abdullah b. Saîd, ona da babası, Ebû Şureyh b. Amr el-Huzâî'nin (r.a.) şöyle dediğini rivayet etti: Rasûlullah (s.a.v.); "- Yollara oturmaktan sakınınız. İçinizden kim de yola oturursa ona hakkını versin" buyurdu. Biz, "- Ey Allah'ın Rasûlü; onun hakkı nedir?" diye sorduk, "- Gözleri (haramdan) korumak, selamı almak, ma'rûfu emretmek ve nehyi münkere mani olmaktır" buyurdu.
Açıklama: İsnadı 'cidden' zayıftır. Abdullah b. Sa'îd (İbn Ebî Sa'îd el-Makberî) metrûku'l-hadistir.
Bize Hüseyin b. Muhammed, ona İsrail, ona da Ebû İshak, Berâ'nın (r.a.) şöyle dediğini rivayet etti: “Rasûlullah (s.a.v.), Ensar’ın olduğu bir meclise uğradı ve şöyle buyurdu; "(Yollarda) oturmak zorunda iseniz, (yol bilmeyene) yolunu gösteriniz, selamı alınız ve mazluma yardım ediniz.”
Bize Muhammed b. Cafer ve Affan, onlara Şu‘be, ona da Ebû İshak rivayet etti. Affan; "Ebû İshak,Bera'dan (r.a.) rivayet etti, fakat o bu hadisi Bera'dan (r.a.) işitmedi" dedi. Bera (r.a.) şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) yolda oturan bir topluluğa uğradı ve şöyle dedi: “Eğer (yollarda oturmanız) mutlaka gerekiyorsa, (yol bilmeyene) yolunu gösteriniz, selamı alınız ve mazluma yardım ediniz.” Affan; “أغيثوا” kelimesi yerine aynı manaya gelen “أعينوا” kelimesini zikretti. Babam dedi ki; "Bize, Ebû Said, Şu'be'nin; 'Ebu İshak'ı أَعِينُوا الْمَظْلُومَ derken işittim' dediğini rivayet etti.
Bize Yahya b. Âdem, ona İsrail ona da Ebû İshak, Berâ b. Âzib'in (r.a.) şöyle dediğini rivayet etti: “Rasûlullah (s.a.v.), Ensar’ın olduğu bir meclise uğradı ve şöyle buyurdu; "(Yollarda) oturmak zorunda iseniz, (bilmeyene, sorana) yol gösteriniz, selamı alınız ve mazluma yardım ediniz."
Bize Muhammed b. Ca‘fer, ona Şu‘be, ona Kattân, ona Nümeyr oğullarından birisi, ona babası, dedesinden naklen rivâyet ettiğine göre; dedesi Peygamber’in (s.a.v.) yanına gelerek; "– Babam size selâm ediyor" demiş, Peygamber (s.a.v.) de: "– "Ve alâ ebîke’s-selâm (babana da selam olsun)" diye karşılık vermiş.
Bize Süfyân, ona Mücâlid, ona Şa‘bî, ona Ebû Seleme, ona da Âişe (r.anha) anlattı: Allah Rasûlu’nü (s.a.v.) ellerini atın yelesine koymuş bir halde biriyle konuşurken gördüm. (Kendisine): – Seni, ellerini Dihye el-Kelbî’nin atının yelesine koymuş, Dihye ile konuşurken gördüm, dedim. O: – Sen de gördün mü? diye sordu. Ben de: – Evet (gördüm), dedim. O: –İşte o Cebrail'dir (a.s.), kendisi sana selâm ediyor” dedi. Ben: – Ve aleyhi’s-selâm ve rahmetullâhi ve berekâtüh (selam, Allah’ın rahmeti ve bereketi onun da üzerine olsun), Allah dost ve misafirimizi hayırla mükâfatlandırsın. O ne güzel dost ve ne güzel misafirdir, dedim. Süfyân dedi ki: Hadiste geçen “dahîl”, dost demektir.
Bize Muhammed b. Cafer, ona Saîd, ona da Katâde, Mutarrif b. Abdullah’ın şöyle dediğini rivayet etti. “Imran b. Husayn hastalığında bana birini gönderdi. Yanına vardığımda bana; 'Sana bazı hadisler rivayet ediyordum. Umulur ki şanı yüce olan Allah, bu hadîslerle benden sonra sana fayda verir. Bil ki (melekler ) bana selam veriyordu. Eğer yaşarsam bunu gizle, ölürsem istersen bunu söyleyebilirsin' dedi."
Açıklama: Buhârî ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir.