70 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Leys b. Sa'd, ona Bükeyr b. Abdullah b. el-Eşec, ona Sâhibü'l-abâ Nâbil, ona İbn Ömer, ona da Suheyb (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) yanına uğradım. Namaz kılıyordu. Ona selam verdim. Selamımı işaretle aldı. (Râvî) şöyle dedi: Sadece "Parmağıyla işaret etti" dediğini biliyorum. (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda Bilâl, Ebû Hureyre, Enes ve Hz. Aişe'den (r.anha) hadis rivayet edilmiştir.
Bize Mahmûd b. Gaylân, ona Vekî, ona Hişâm b. Sa'd, ona Nâfi, ona İbn Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bilal'e "Namaz kıldığı sırada insanlar kendisine selam verdiklerinde Hz. Peygamber ne yapıyordu?" diye sordum. "Eliyle işaret ediyordu" dedi. Ebû İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hasen-sahih bir hadistir. Suheyb hadisi, hasendir ve onu sadece Bükeyr'den Leys'in rivayetiyle bilmekteyiz. İbn Ömer'den Zeyd b. Eslem vasıtasıyla şöyle rivayet edilmiştir: Bilal'e: "Rasulullah (sav) Amr b Avf oğullarının mescidinde iken insanlar ona selam verdiklerinde ne yapıyordu?" diye sordum. "Eliyle işaret ediyordu" dedi. Her iki hadis de bana göre sahihtir. Çünkü Suheyb hadisinin hikayesi ile Bilal hadisinin hikayesi farklıdır. İbn Ömer'in her ikisinden de rivayet etmesi, bunları ikisinden de duymuş olmasına bağlı olabilir.
Bana Mâlik, ona Nâfi rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ömer (ra) namaz kılan bir adamın yanına uğradı ve ona selam verdi. Adam selamını sözlü olarak aldı. Bunun üzerine Abullah b. Ömer ona dönüp "Sizden biriniz namaz kılarken selam alırsa onu sözlü olarak almasın, eliyle işaret etsin" dedi.
Açıklama: Bazı alimlere göre namaz kılana selam verilmesi caiz değilken bir grup alime göre ise namaz kılana selam verilebilir, ancak namaz kılan selama sözle değil işaretle mukabele etmelidir. Abdullah b. Ömer'in de ikinci görüşe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Birinci görüşü savunanlar, Hz. Peygamber'in "Namazda sizin için çeşitli meşguliyetler var" hadisini esas alırken ikinci görüşte olanlar Rasulullah'ın bir keresinde namaz kılarken kendisine verilen selamı işaret elmasını delil olarak kabul etmişlerdir (İbn Abdilberr, İstizkar, II, 337).