404 Kayıt Bulundu.
Bize Hennâd ile Kuteybe ve Ebû Küreyb, onlara Vekî', ona el-A'meş, ona Mücâhid, ona Tavus, ona da İbn Abbâs şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçmiş ve şöyle buyurmuştu: "Bu ikisi azap görüyorlar. Üstelik azaplarına sebep olan şey büyük bir günah değil. Bunlardan biri küçük abdest yaparken örtünmezdi, diğeri ise insanlar arasında laf taşırdı." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu konuda Ebû Hureyre, Ebû Musa, Abdurrahman b. Hasene, Zeyd b. Sâbit ve Ebû Bekre'den gelen rivayetler de vardır. Ebû İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahîh bir hadistir. Mansûr bu hadisi Mücâhid'den o da İbn Abbas'tan rivayet etmiştir. Bu senette Tavus'u zikretmemiştir. el-A'meş'in rivayeti daha sahihtir. Vekî'in müstemlisi Ebû Bekir Muhammed b. Ebân el-Belhî, Vekî'i şöyle derken duymuştur: "el-A'meş, İbrahim'in isnadını Mansûr'dan daha iyi bilir."
Açıklama: Bu hadisin muhtelif rivâyetlerinde b,iür keloime iki farklı şekilde zaptedilmiştir. Bazılarında يَسْتَنزِه "yestenzihu" fiili, bazılarında da da يَسْتَتِر "yestetiru" fiili kullanılmıştır. Yestetiru örtünmek; yestenzihu da korunmak, pislikten sakınmak anlamına gelir. Yazılış şekli aynı olmaları itibhariyle bunun bir yazım hatasından kaynaklanmış olması muhtemeldir. Yestenzihu lafzının daha doğru olması gerekir. Hatta Buharî’nin İbn Asâkir nüshasında yestetiru yerine benzer karakterde bir kelime olan yestebriu kullanılmaktadır. İstibrâ da bilindiği üzere küçük abdestten iyice temizlenmek anlamına gelir. Abdest bozarken örtünmemek ve avret mahallerini açmak ise, ayrı bir suçtur ve ilave bir cezayı gerektirir. Küçük abdestten sakınmamanın, neden kabir azabına sebep olduğu açık değildir. Bu konuda tatmin edici bir bilgiye de ulaşamadık. Belki önemsiz sayılan her konuda da mutlaka hesap sorulacağı ve bunun cezasının da çekileceği vurgulanmak istenmiştir. Veya insanlar idrar bulaşığını önemsemedikleri ve temiz iken yapılması gereken her şeyi bu şekilde de yapmakta sakınca görmedikleri için, onların bu anlayışını düzeltmek ve temizliğe gereken özenin gösterilmesini temin etmek amaçlanmıştır.
Bize Ahmed b. el-Hasan b. Hirâş el-Bağdâdî, ona Habbân b. Hilal, ona Mübârek b. Fadâle, ona Abdurabbih b. Saîd, ona Muhammed b. el-Münkedir, ona da Cabir’in (ra) rivâyet ettiğine göre Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizin bana en sevgili ve kıyâmet günü bana en yakın olanınız, ahlâkı güzel olanınızdır. Sizin bana en sevimsiz ve kıyâmet günü benden en uzak olanınız, boşboğazlar, ölçüsüz konuşanlar ve mütefeyhıklerdir.” Dediler ki: “- Ey Allah’ın Rasûlü; boşboğazlar ve ölçüsüz konuşanları anladık, mütefeyhıkler nedir?” “- Ululuk taslayanlar, kibirlilerdir” buyurdu. Ebû İsa şöyle demiştir: Bu konuda Ebû Hureyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Bu hadis bu şekliyle hasen -garibdir. Bazıları bu hadisi el-Mübârek b. Fedâle’den, o Muhammed b. el-Münkedir’den, o Cabir’den ve o da Hz. Peygamber’den isnadıyla rivayet etmişlerdir. Burada Abdurabbih b. Said’i zikretmemişlerdir ki, bu daha sahih bir rivâyettir. Hadisin metninde geçen “sersâr” kelimesi “çok konuşan, geveze”, “müteşeddık” kelimesi ise insanlara dil uzatan ve onlar hakkında kötü söz söyleyen kimse anlamında kullanılmıştır.
Açıklama: Yukarıda da belirtildiği üzere "Sersâr" boşboğaz, çok konuşan, çenesi düşük, saçma-sapan sözler söyleyen kişi anlamına gelir. "Müteşeddik" ölçüsüz, ihtiyatsız konuşan, gereksiz yere ve fütursuzca sözü uzatan kişi demektir. İnsanlarla alay eden, onlara dil uzatan kişi anlamına da gelir. Lügat parçalayan kişi manasını da taşır. "Mütefeyhık" kimseye söz bırakmayan, yüksekten atan, bilgiçlik taslayan, laf ebeliği yapan kişi anlamına gelir. İşte bu vasıflara sahip olanlar, Rasûlullah’ın (sav) en çok nefret ettiği ve kıyâmette de O’na en uzak yerde bulunacak olan kimselerdir. Dikkat edilirse bu vasıfların hepsi de dille alakalıdır. İnsanın başına gelen belâların büyük çoğunluğu dili yüzündendir. Dilini garantiye alan, kendisini de büyük ölçüde garantiye almış olur.
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona Yunus b. Ebî İshak, ona Bekir b. Mâiz, ona da er-Rabî' b. Huseym'in anlattığına göre; bir gün kızı gelip kendisine, "- Babacığım, oyun oynamaya gidebilir miyim?" der. Kız çok ısrar edince, yanındakilerden biri Rabî' b. Huseym'e, "- İzin verseydin de gitseydi" der. O da şu cevabı verir: "- Oynamasına izin verdim diye inşallah bugün aleyhime yazılmaz."
Açıklama: Son cümledeki metnin harekesi, tercüme ile birebir uyuşmamaktadır. Harekeye uygun tercüme yapıldığında şöyle bir cümle ortaya çıkar: "Oynamasına izin verdim diye inşallah bugün Ali'ye yazmasın!" Cümlenin anlam ifade etmesi için Abdullah b. el-Mübarek'in ez-Zühd ve'r-rekaik adlı eserindeki harekeye uymayı daha uygun gördük.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona İbn Ebî Adiy, ona Muhammed b. İshak, ona Muhammed b. İbrahim, ona İsa b. Talha, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "İnsan bir söz söyler ve onda bir beis görmez, ama o söz yüzünden cehennemde yetmiş yıl dibe doğru düşer." Tirmizî şöyle demiştir: Bu hadis, bu şekliyle hasen-garîbdir.
Bize Ebû Amr ve Müslim b. Amr el-Hazzâ el-Medenî, onlara Abdullah b. Nâfi es-Sâiğ, ona Muhammed b. Salih et-Temmâr, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona Attâb b. Esîd (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) insanların hasadını yapacakları üzüm ve meyve miktarını tahmin edecek kimseler gönderirdi." Bu senetle Hz. Peygamber'in (sav) üzümlerin zekâtı konusunda şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Hurmanın tahmin edildiği gibi üzümler de tahmin edilebilir. Sonra onların zekâtı hurmadan kuru hurma olarak alındığı gibi üzümden de kuru üzüm olarak alınabilir." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu hasen-garîb bir hadistir. İbn Cüreyc bu hadisi, İbn Şihâb'dan, o Urve'den o da Hz. Âişe'den rivayet etmiştir. Bu hadis hakkında Muhammed'e sordum, şöyle dedi: İbn Cüreyc'in hadisi mahfuz bir hadis değildir. İbnü'l-Müseyyeb'in, Attâb b. Esîd'den rivayet ettiği hadis ise daha sağlam ve daha sahihtir.
Bize Süveyd, ona Abdullah, ona Hammâd b. Seleme, ona Remle ehlinden Recâ' Ebî'l-Mikdâm, ona Ömer b. Abdülaziz'in kâtibi Nuaym b. Abdullah'ın rivâyet ettiğine göre, Ömer b. Abdülaziz şöyle demiş: "Övünmüş görünmek korkusu beni çok konuşmaktan engelliyor."
Bize Salih b. Abdullah, ona Abdullah b. el-Mübârek, ona Süveyd b. Nasr, ona İbnü'l-Mübârek, ona Yahya b. Eyyûb, ona Ubeydullah b. Zahr, ona Ali b. Yezîd, ona el-Kasım, ona Ebû Ümâme, ona da Ukbe b. Âmir şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav), "- Ey Allah'ın Rasûlü! (Cehennemden) kurtuluş nasıl olur?” diye sordum. “- Dilini tut! Evini genişlet ve hatalarına göz yaşı dök!” buyurdu. Ebû İsa şöyle demiştir: Bu hadis hasendir.
Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona Abdurrahman b. İshak, ona en-Numân b. Sa'd, ona da Hz. Ali'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cennette öyle köşkler vardır ki, içinden dışı, dışından da içi görünür." Bunun üzerine bir bedevi kalkıp, "- Onlar kimindir, ey Allah'ın Rasûlü?" diye sordu. Hz. Peygamber cevaben, "- Bunlar, güzel söz söyleyen, insanlara yemek yediren, oruca devam eden ve insanlar uyurken gece namaz kılanlarındır" buyurdu. Ebû İsâ şöyle demiştir: Bu, garîb bir hadistir, onu sadece Abdurrahman b. İshâk'ın rivayeti ile bilmekteyiz. Muhaddislerden bazıları Abdurrahman b. İshak'ın hafızasının zayıflığı hakkında konuşmuşlardır. Bu şahıs Kûfeli bir ravidir. Abdurrahman b. İshak el-Kuraşî ise Medinelidir, bu zatın hafızası diğerinden daha sağlamdır. Her ikisi de aynı dönemde yaşamışlardır.