404 Kayıt Bulundu.
Bize Hennâd, ona Abde, ona Muhammed b. Amr, ona babası vasıtasıyla dedesi şöyle rivayet etmiştir: Ashab-ı kirâmdan Bilal b. el-Hâris el-Müzenî'yi şöyle derken işittim: Ben Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyururken bizzat duydum: "Sizden biri bazen Allah’ın rızasına uygun öyle bir söz söyler ki, o sözün nereye kadar ulaşabileceğini hiç düşünmez; Yüce Allah da bu söz sebebiyle kendisiyle karşılaşacağı güne kadar ona rızasını yazar. Bazen de Allah’ın kızacağı öyle bir söz söyler ki, o sözün nereye kadar gidebileceğini hiç düşünmez; Yüce Allah da bu söz sebebiyle onunla karşılaşacağı güne kadar kendisine kızgınlığını yazar." Tirmizî şöyle demiştir: Bu hasen-sahîh bir hadistir. Muhammed b. Amr'dan pek çok kişi bu hadisi rivayet etmiş ve Muhammed b. Amr, babası-dedesi-Bilal b. el-Hâris senedini kullanmışlardır. Bu hadisi Mâlik, Muhammed b. Amr, babası, Bilal b. Haris tarikıyla rivayet etmiş, dedesini zikretmemiştir.
Bize Nisabur'da Ebû Abdullah el-Hafız ve Kûfe'de Ebû'l-Kasım Zeyd b. Cafer b. Muhammed b. Ali el-Alevî, onlara Ebû Cafer Muhammed b. Ali b. Duhaym eş-Şeybânî, ona İbrahim b. Abdullah el-Absî, ona Vekî', ona el-A'meş ona Mücahid, ona Tavus ve ona da İbn Abbas şunu rivâyet etti: Rasûlullah (sav) iki mezarın yanından geçiyorken şöyle demişti: "Bu ikisi azap görüyorlar, ancak büyük bir günahtan dolayı azap görmüyorlar; bunlardan biri insanlar arasında laf taşırdı, diğeri ise küçük abdestinden sakınmıyordu." Vekî', burada sakınmıyordu anlamına gelen "Lâ yestenzihu" kelimesi yerine, yine aynı manaya gelen "Lâ yetevekka" lafzını kullandı. İbn Abbas dedi ki: Sonra Hz. Peygamber taze bir hurma dalı istedi, onu ikiye böldü, sonra bu parçalardan birini mezarın birine diğerini de ötekine dikti. Sonra da, "Umulur ki, bunlar kurumadığı müddetçe onların azapları hafifletilir."
Bize İmam Ebû’t-Tayyib Sehl b. Muhammed b. Süleyman (rh) imlâ yoluyla ve Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Bekir el-Kadî, Ebû Abdullah İshak b. Muhammed b. Yusuf es-Sûsî, Ebû Sehl Ahmed b. Muhammed b. İbrahim el-Mehrânî, Ebû Saîd b. Ebî Amr, Ebû Bekir Muhammed b. Muhammed b. Recâ’ el-Edîb ve kırâat yoluyla Ebû’l-Kasım es-Serrâc, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub el-Emevî, ona Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem, ona Eyyub b. Süveyd, ona el-Evzâî, ona Muhammed b. el-Münkedir, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: “Rasûlullah’a (sav), haccın en iyi ameli hangisidir, diye soruldu. ‘Yemek yedirmek ve güzel söz söylemektir’ buyurdu.” Bu rivayette Eyyub b. Süveyd teferrüd etmiştir. Bunu Süfyan b. Hüseyin ve Muhammed b. Sabit de İbnu’l-Münkedir’den bu şekilde mevsûl olarak rivâyet etmişlerdir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ali b. Hamşâz el-Adl, ona Ubeyd b. Şerîk el-Bezzâr, ona Yahya b. Bükeyr, ona el-Leys b. Sa’d, ona el-Hâris b. Yakub, ona Kays b. Râfi’ el-Kaysî, ona Abdurrahman b. Cübeyr, ona da Abdullah b. Amr’ın (ra) rivayet ettiğine göre; Kendisi Muâz b. Cebel’e uğramıştı. O sırada Muâz evinin kapısında oturuyor, eliyle işaret ediyor, sanki kendi kendine konuşuyor gibiydi. Abdullah ona, “- Bu ne hâl, ya Ebâ Abdurrahman? Kendi kendine konuşuyorsun” dedi. O da şunları söyledi: “Bana ne oluyor ki, Allah’ın düşmanı (nefsim), Rasûlullah’dan (sav) işitmiş olduğum bir sözden beni alakoymak istiyor. Bana, şimdi evinde bekleme zamanı değil, meclise çıksana, diye (vesvese) veriyor. Halbuki ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini işittim: “Kim Allah yolunda cihada giderse, Allah’ın garantisi altındadır. Kim evinde oturur, kimsenin kötülükle gıybetini yapmaz ise o da Allah’ın garantisi altındadır. Kim bir hastayı ziyaret ederse Allah’ın garantisi altındadır. Kim sabah veya akşam camiye giderse Allah’ın garantisi altındadır. Kim bir devlet başkanının yanına gidip onu desteklerse, o da Allah’ın garantisi altındadır.” Allah’ın düşmanı (nefsim) ise beni evimden çıkarıp meclise göndermek istiyor.
Bize Muhammed b. Abdül'a'lâ es-San'ânî, ona Ömer b. Ali el-Mukaddemî, ona Nâfi b. Ömer el-Cumahî, ona Bişr b. Âsım, ona babası, ona da Abdullah b. Amr (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "Yüce Allah, sığırların dilleriyle yalandıkları gibi, dilleriyle yalanan belâğatçıdan hoşlanmaz Ebû İsa şöyle demiştir: Bu şekliyle bu hadis hasen-garîbdir. Bu konuda Sa'd'dan da hadis rivayet edilmiştir.
Açıklama: İnsanın diliyle yalanması ifadesinden maksat, güzel konuştuğunu göstermek için avurdunu çatlata çatlata konuşmak, sığırın otları ağzına doldurduğu gibi kelimeleri ağzına doldurarak konuşmaktır. Burada maksat; hayra hizmet amacı taşımayan, gereksiz ve zorlama olarak edebiyat ve belâğat gösterisine kalkışan, laf cambazlığı yapan, lügat paralayan ve bunu da geçim vasıtası hâline getiren insanlardır. Hiç şüphesiz ki burada mutlak olarak güzel söz, edebî kelâm, fasîh ve belîğ konuşma zemmedilmemektedir. Çünkü bizzat Kur’ân-ı Kerîm, insanların benzerini söylemekten âciz kaldıkları bir belâğat şaheseridir. Hz. Peygamber de insanların en güzel, en edebî ve en fasîh konuşanı idi. Dolayısıyla belâğat ve edebiyat, mutlak olarak kötülenemez. Aksine burada böyle sözlerle zihinleri çelmek, insanları etkileyip meşrû olmayan hedeflere yöneltmek kötülenmektedir. Şüphesiz ki bu tür konuşmalarda yalan çokça bulunduğu gibi, riyâ ve gösteriş de ana gâyelerden biridir. Bu rivâyette hayvanların otla beslendiği gibi, o insanların da laf cambazlığı ile beslendikleri şeklinde bir teşbihten de söz edilebilir.
Bize Muhammed b. Yahya, ona Ebû Kuteybe Selm b. Kuteybe, ona Abdullah b. el-Müsennâ, ona Sümâme, ona Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Rasûlullah (sav) bir sözü, iyice anlaşılsın diye bir sözü üç defa tekrar ederdi." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu hasen-sahîh-garîb bir hadistir. Bunu sadece Abdullah b. el-Müsennâ'nın rivayeti ile bilmekteyiz.
Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona Abdurrahman b. İshak, ona en-Nu'mân b. Sa'd, ona da Hz. Ali'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Cennette öyle köşkler vardır ki, içlerinden dış tarafları, dışlarından da içleri görünür." Bunun üzerine bir bedevi kalkıp şöyle dedi: "- Bu köşkler kimindir, ey Allah'ın Rasûlü?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav), "- Güzel söz söyleyenler, açları doyuranlar, oruca devam edenler ve insanlar uykuda iken gece kalkıp namaz kılanlarındı" buyurdu. Ebû İsâ şöyle demiştir: Bu hasen-garîb bir hadistir. Bazı alimler bu hadisin senedinde bulunan Abdurrahman b. İshak'ı hafızasının zayıflığı sebebiyle eleştirmişlerdir. Bu zat Kûfelidir. Bir de Abdurrahman b. İshak el-Kuraşî vardır ki o Medinelidir ve hafızası bu zattan daha sağlamdır.