404 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Abdullah el-Hâfız, ona Ebû Abdullah Muhammed b. Yakub, ona İbrahim b. İshak, ona Harun b. Abdullah, ona Hüseyin b. Ali, ona Zâide, ona Meysere, ona Ebû Hâzim, ona da Ebû Hureyre (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir olay gördüğünde ya hayır söylesin ya da sussun! Kadınlar hakkında size hayırlı olmanızı vasiyet ediyorum. Çünkü kadın, kaburga kemiği gibi (nârin) yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en zayıf tarafı üst kısmıdır. Eğer onu düzeltmeye çalışırsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan, eğriliği aynen devam eder." Bu hadîsi Buhârî Sahîh'inde İshak b. Nasr vasıtasıyla Hüseyin el-Cu'fî'den tahric eder. Müslim de Ebû Bekir b. Ebî Şeybe vasıtasıyla Hüseyinden tahric eder.
Açıklama: "Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır" ifadesi, kadın cinsini yaratılış maddesini belirtmek anlamında değildir. Burada kadının kırılgan tabiatı konusunda istiâre yapılmaktadır. Bu konudaki rivâyetlerin bir bölümünde kadın kaburga kemiğine benzetilmektedir. Bu ifade tarzı, bize hadîsin amacını göstermektedir. Bu da kadının nâzik, hassas ve kırılgan bir tabiata sahip olduğudur. Yine hadîsin bir rivâyetinde, “Onu düzeltmeye çalışırsan kırarsın, onun kırılması da boşanmasıdır” denmektedir. Bu ifade de hadîsin amacının, kadının yaratılış maddesini belirtmekten ziyâde, âile düzeninin korunması açısından kadının nâzik ve hassas tabiatına dikkat gösterilmesi gerektiğini, aksine bir davranışın âilenin yıkılması ile sonuçlanabileceğini belirtmek olduğunu göstermektedir. Bundan başka bir anlayış, kadınlara iyi muamele etmekten bahsedilirken, aynı anda sözü onların yaratılış maddelerine çevirmenin izahını da güçleştirir. İmam Gazzâlî şöyle der: “Erkeğin karısıyla iyi geçinmesi, ona güzel ahlâkla muamele etmesi, kadının kocası üzerindeki hakkıdır. Güzel ahlâktan maksat da; kadına eza-cefa etmemek değil, onun eza ve cefasına tahammül göstermektir. Kadının taşkınlığına karşı, tıpkı Allah’ın Rasûlü gibi yumuşak davranmaktır.”
Bize Ebû ali er-Rûzbârî, ona Ebû Zekeriya b. Dâse, ona Ebû Davud, ona Musa b. İsmail, ona Hammâd rivâyet etti. (T) Yine bize Ebû Kâmil, ona Abdülvâhid ile Halid et-Tahhân el-Ma'nâ, onlara Halid, ona da Ebû Temîme el-Hüceymî şöyle rivâyet etti: "Bir adam karısına, 'Ablacığım' dedi. Rasûlullah (sav), 'O senin ablan mıdır?' diye sordu. Bu hitap tarzını hoş görmedi ve onu yasakladı." Bu rivâyeti Abdüsselam b. Harb, ona Halid el-Hazzâ', ona Ebû Temîme, ona da kendi kabilesinden bir adam, "Bir kişinin kendi karısına 'ablacığım' diye hitap ettiğini, Hz. Peygamber'in (sav) onu duyduğunu ve böyle bir hitap tarzını yasakladığını bizzat işittiğini" söyledi. Aynı rivâyeti Abdülaziz b. el-Muhtar, Halid el-Hazzâ'dan, o Ebû Osman'dan, o da Ebû Temîme'den ve o da Hz. Peygamber'den nakletmiştir. Yine aynı rivâyeti Şu'be, Halid'den, o başka birinden, o Ebû Temîme'den ve o da Hz. Peygamber'den nakletmiştir.
Açıklama: Aşağıdaki tarik muallaktır; Beyhakî ile Ebu Kamil arasında inkıta' vardır.
Bize Ebû ali er-Rûzbârî, ona Ebû Zekeriya b. Dâse, ona Ebû Davud, ona Musa b. İsmail, ona Hammâd rivâyet etti. (T) Yine bize Ebû Kâmil, ona Abdülvâhid ile Halid et-Tahhân el-Ma'nâ, onlara Halid, ona da Ebû Temîme el-Hüceymî şöyle rivâyet etti: "Bir adam karısına, 'Ablacığım' dedi. Rasûlullah (sav), 'O senin ablan mıdır?' diye sordu. Bu hitap tarzını hoş görmedi ve onu yasakladı." Bu rivâyeti Abdüsselam b. Harb, ona Halid el-Hazzâ', ona Ebû Temîme, ona da kendi kabilesinden bir adam, "Bir kişinin kendi karısına 'ablacığım' diye hitap ettiğini, Hz. Peygamber'in (sav) onu duyduğunu ve böyle bir hitap tarzını yasakladığını bizzat işittiğini" söyledi. Aynı rivâyeti Abdülaziz b. el-Muhtar, Halid el-Hazzâ'dan, o Ebû Osman'dan, o da Ebû Temîme'den ve o da Hz. Peygamber'den nakletmiştir. Yine aynı rivâyeti Şu'be, Halid'den, o başka birinden, o Ebû Temîme'den ve o da Hz. Peygamber'den nakletmiştir.
Açıklama: Aşağıdaki tarik muallaktır; Beyhakî ile Ebu Kamil arasında inkıta' vardır.
Bize Ebû ali er-Rûzbârî, ona Ebû Zekeriya b. Dâse, ona Ebû Davud, ona Musa b. İsmail, ona Hammâd rivâyet etti. (T) Yine bize Ebû Kâmil, ona Abdülvâhid ile Halid et-Tahhân el-Ma'nâ, onlara Halid, ona da Ebû Temîme el-Hüceymî şöyle rivâyet etti: "Bir adam karısına, 'Ablacığım' dedi. Rasûlullah (sav), 'O senin ablan mıdır?' diye sordu. Bu hitap tarzını hoş görmedi ve onu yasakladı." Bu rivâyeti Abdüsselam b. Harb, ona Halid el-Hazzâ', ona Ebû Temîme, ona da kendi kabilesinden bir adam, "Bir kişinin kendi karısına 'ablacığım' diye hitap ettiğini, Hz. Peygamber'in (sav) onu duyduğunu ve böyle bir hitap tarzını yasakladığını bizzat işittiğini" söyledi. Aynı rivâyeti Abdülaziz b. el-Muhtar, Halid el-Hazzâ'dan, o Ebû Osman'dan, o da Ebû Temîme'den ve o da Hz. Peygamber'den nakletmiştir. Yine aynı rivâyeti Şu'be, Halid'den, o başka birinden, o Ebû Temîme'den ve o da Hz. Peygamber'den nakletmiştir.
Bize Ebû Bekir b. Fûrek, ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona Şerîk ile Kays, onlara Simâk b. Harb şöyle dedi: Cabir b. Semüre'ye (ra) sordum: "- Sen Rasûlullah (sav) ile beraber bulundun mu?" "- Evet, dedi, O çok susar ve az gülerdi. O'nun ashabı bazen huzurunda şiir okuma yarışı ve kendilerine ait bazı şeyler yaparlardı, bu sırada ashabı güler, Rasûlullah (sav) ise bazen tebessüm ederdi."
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız ile Muhammed b. Musa b. el-Fadl, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona İbrahim b. Merzûk, ona Ebû’l-Velîd et-Tayâlisî, ona Abdurrahman b. Hanzala el-Ğasîl, ona teyzesi Sükeyne bint Hanzala anlatmış: Sükeyne, Kuba’da amcasının oğlu ile evli idi. Kocası ölünce, henüz iddet halinde iken Ebû Cafer Muhammed b. Ali yanıma gelip selam vermiş, sonra şöyle demiş: “- Ne haldesn, ey Hanzala’nın kızı?” diye sordu. “- İyiyim, Allah da sana iyilikler versin” dedim. Sonra, “- Benim Rasûlullah (sav) ve Ali b. Talib ile olan akrabalığımı, İslâm’daki hakkımı ve Araplar arasındaki şerefimi biliyorsun” dedi. Ben, “- Allah sana mağfiret buyursun ya Ebâ Cafer, sen kendisinden (herşey) alınabilen ve rivayet edilebilen bir adamsın. Şu iddetli halimde bana talip mi oluyorsun?” dedim. O da, “- Ben sadece Rasûlullah (sav) katındaki konumumu sana haber vermek istedim” dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hz. Peygamber (sav), Ümmü Seleme bint Ebî Ümeyye b. el-Muğîre el-Mahzûmiyye’nin yanına gitmişti. O sırada Ümmü Seleme, amcasının oğlu Ebû Seleme b. Abdul’esed’dan dul kalmıştı. Rasûlullah (sav) ona devamlı olarak Allah katındaki konumunu hatırlatıyordu. O kadar ki, çok sıktığından dolayı hasır elinde ezilmişti. Bu hâl, kız istemek değil idi.”
Bize Ebû Bekir b. Fûrek, ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona Şerîk ile Kays, onlara Simâk b. Harb şöyle dedi: Cabir b. Semüre'ye (ra) sordum: "- Sen Rasûlullah (sav) ile beraber bulundun mu?" "- Evet, dedi, O çok susar ve az gülerdi. O'nun ashabı bazen huzurunda şiir okuma yarışı ve kendilerine ait bazı şeyler yaparlardı, bu sırada ashabı güler, Rasûlullah (sav) ise bazen tebessüm ederdi."
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız ile Muhammed b. Musa b. el-Fadl, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona İbrahim b. Merzûk, ona Ebû’l-Velîd et-Tayâlisî, ona Abdurrahman b. Hanzala el-Ğasîl, ona teyzesi Sükeyne bint Hanzala anlatmış: Sükeyne, Kuba’da amcasının oğlu ile evli idi. Kocası ölünce, henüz iddet halinde iken Ebû Cafer Muhammed b. Ali yanıma gelip selam vermiş, sonra şöyle demiş: “- Ne haldesn, ey Hanzala’nın kızı?” diye sordu. “- İyiyim, Allah da sana iyilikler versin” dedim. Sonra, “- Benim Rasûlullah (sav) ve Ali b. Talib ile olan akrabalığımı, İslâm’daki hakkımı ve Araplar arasındaki şerefimi biliyorsun” dedi. Ben, “- Allah sana mağfiret buyursun ya Ebâ Cafer, sen kendisinden (herşey) alınabilen ve rivayet edilebilen bir adamsın. Şu iddetli halimde bana talip mi oluyorsun?” dedim. O da, “- Ben sadece Rasûlullah (sav) katındaki konumumu sana haber vermek istedim” dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hz. Peygamber (sav), Ümmü Seleme bint Ebî Ümeyye b. el-Muğîre el-Mahzûmiyye’nin yanına gitmişti. O sırada Ümmü Seleme, amcasının oğlu Ebû Seleme b. Abdul’esed’dan dul kalmıştı. Rasûlullah (sav) ona devamlı olarak Allah katındaki konumunu hatırlatıyordu. O kadar ki, çok sıktığından dolayı hasır elinde ezilmişti. Bu hâl, kız istemek değil idi.”