404 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona Süleyman b. Atik, ona Talk b. Habib, ona Ahnef b. Kays, ona da Abdullah b. Mesud (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) üç kez, "gereksiz yere konuşup mesele üretenler helâk olmuşlardır" buyurdu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Şerik, ona Rükeyn b. Rabî, ona Nuaym b. Hanzala, ona da Ammar (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Dünyada iki yüzlü olan kişinin kıyamette ateşten iki dili olacaktır."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona el-Esved b. Amir, ona Ebu Bekir b. Ayyaş, ona el-A'meş, ona Said b. Abdullah b. Cüreyc, ona da Ebu Berze el-Eslemi'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ey diliyle iman ettiğini söylediği halde kalplerine iman girmeyen insanlar! Müslümanların gıybetini yapmayınız. Onların kusurlarını araştırmayınız. Her kim onların ayıplarını araştırırsa, Allah da onun ayıplarını araştırır. Allah ayıbını takip ettiği kişiyi evinde saklansa bile onu rezil-rüsvay eder."
Bize Muhammed b. Sinan el-Bahilî -o, Avaka'da otururdu-, ona Nafi' b. Ömer, ona Bişr b. Asım, ona babası, ona Abdullah'ın (Ebû Davud: o, Abdullah b. Amr'dır dedi) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve Celil olan Allah ineklerin dilini otlara dolaması gibi dilini evirip çevirip kelimelerle oynayarak konuşan lafazan kişileri sevmez."
Bize Ebu Şeybe'nin oğulları Osman ve Ebu Bekir, o ikisine Veki', ona Süfyan, ona Üsame, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Allah'ın rahmeti üzerine olsun Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Rasulullah'ın (sav) konuşması, dinleyen herkesin anlayacağı şekilde açık ve tane tane idi."
Bize Hişâm b. Ammâr, ona el-Hakem b. Hişâm, ona Yahya b. Saîd, ona Ebû Ferve, ona ashâb-ı kiramdan Ebû Hallâd’ın rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir kişiye dünyevî zevklerden uzak durma ve az konuşma özelliğinin verildiğini görürseniz, ona yaklaşınız. Çünkü o, konuştuğu zaman hikmetli söz söyler."
Açıklama: Düyevî zevklerden uzak durmaktan maksat, dünya nimetlerinden istifade etmemek değil, ihtirasla dünyaya sarılmamaktır. Cenâb-ı Hak dünyadaki bütün nimetleri insanlar için yaratmıştır. Cenâb-ı Hakk’ın kendisi için yaratmış olduğu bir nimeti, mü’minin bir kulun reddetmesi düşünülemez. Böyle bir anlayış, minnetsizlik anlamına gelir. Allah Teâlâ bize, kendisinden “dünyanın ve âhiretin bütün güzelliklerini istememizi” öğütlemektedir. Hz. Peygamber fazla konuşmayı sevmediği gibi ashâbına da az konuşmalarını, gereksiz yere laf kalabalığı yapmamalarını tavsiye etmiştir. Çok sözün yalandan uzak kalamayacağı bilinen bir husustur.
Bize Abdülmelik b. Şuayb b. el-Leys, ona İbn Vehb, ona el-Leys, ona Yahyâ b. Saîd, ona Hâlid b. Ebu İmrân, ona Abdurrahman el-Beylemanî, ona Abdurrahman b. Hürmüz, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sağır, dilsiz ve kör bir fitne ortaya çıkacak; kim ona yaklaşırsa, fitne de onu kendine doğru çeker. O dönemde dilini kullanmak da kılıç kullanmak gibidir."
Açıklama: “Sağır, dilsiz ve kör” ifadesi, fitneye karışan insanların ortak vasfıdır, o insanların vasfı ile fitne tavsif edilmiştir. Buna göre o insanlar hakka kulak vermezler, hakkı konuşmazlar ve hakkı görmezler. Kör bir taassup onların bütün varlıklarını kuşatmıştır. İyi ile doğruyu, hak ile bâtılı, güzel ile çirkini ayırt edemezler. Hak ve adâlet namına ağızlarından güzel bir söz çıkmaz.
Bize İbnü's-Serh, ona İbn Vehb, ona Abdullah b. el-Müseyyeb, ona Dahhak b. Şurahbîl, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim, erkeklerin –veya insanların- gönüllerini kendine bağlamak için güzel konuşmayı öğrenirse, Allah kıyamet günü onun ne farzını ve ne de nafilesini kabul eder."
Açıklama: "Ne farzını ve ne de nafilesini kabul eder" ifadesi, mübalağa manasına hamledilmelidir. Çünkü bir günah, yapılan bir ibadetin iptaline sebep olmaz; aksine bir hayır, işlenen bir günahın affına vesile olabilir. Burada maksat, insanları kandırmak amacıyla laf ebeliği yapmanın meşru olmadığıdır. Çünkü bu tür sözlere yalan ve riya mutlaka karışır. Güzel sözle insanları etkilemeye çalışmanın meşru görülmemesi, bâtılın insanlara telkini ile ilgilidir. Yoksa Kur'an-ı Kerîm, baştan başa güzel sözden ibarettir. Hatta insanların benzerini söylemekten âciz kaldıkları bir edebî şaheserdir. Öyleyse burada yasaklanan, bâtılın güzel sözlerle süslenerek insanların kandırılmaya çalışılmasıdır. Çünkü bu yolla bâtılın hak, hakkın bâtıl gibi gösterilmesi söz konusudur. Güzel sözün insanları etkilediği de asla inkâr edilemez. Nitekim Hz. Peygamber de güzel sözün sihir gibi büyüleyici bir etkiye sahip olduğunu söylemektedir.
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Hammad b. Zeyd, ona el-Leys, ona Tâvus, ona Ziyad adında bir adam, ona da Abdullah b. Amr'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bütün Arapları içine alan bir fitne vuku bulacak! O fitnede öldürülenler, cehennemliktir. O dönemde konuşmak, kılıç sallamaktan daha tehlikelidir." [Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisi Sevrî, Leys'ten, o Tavus'tan, o da el-A'cem'den rivayet etmiştir. Şöyle demiştir: O Ziyad el-A'cem'dir.]
Bana Ebû't-Tâhir ve Harmele b. Yahya, onlara İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona da Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’nin rivâyet ettiğine göre Abdullah b. Mesûd (ra) şöyle demiştir: "Bir topluluğa akıllarının ermeyeceği bir hadis rivâyet edersen, bu onlar için fitne sebebi olur."