118 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Eyyüb, Kuteybe b. Said ve Ali b. Hucr, onlara İsmail b. Cafer, ona Alâ b. Abdurrahman, ona Abbas b. Sehl b. Sa'd es-Sâidî, ona da Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kim haksız yere başkasının bir karış toprağını ele geçirirse, Allah, kıyamet günü o toprağı yedi kat yerin dibine kadar o adamın boynuna dolar."
Açıklama: “Boynuna dolanır” cümlesinin; gasp ettiği mal yedi kat yerin dibine kadar boynuna sarılır, bunun günahı boynuna dolanır, yerin dibine batırılır şeklinde farklı izahları yapılmıştır.
Bize Harmele b. Yahya, ona Abdullah b. Vehb, ona Ömer b. Muhammed, ona babası, ona da Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl (ra) şöyle nakletmiştir: Erva (bt. Üveys) evinin bir kısmı hakkında kendisini dava etmişti. Said şöyle dedi: İstediği payı ona bırakın. Çünkü ben Hz. Peygamber'in (sav); "kim haksız yere bir karış toprağı alırsa, kıyamet günü Allah, yedi kat yerin dibine kadar o toprağı o kişinin boynuna dolar" buyurduğunu işittim." Sonra Said; Ey Allah'ım! Eğer bu kadın yalancı ise gözlerini kör et ve evini de onun mezarı yap diye beddua etti. [Ravi şöyle devam etmiştir: Ben o kadını kör bir vaziyette, duvarlara tutunarak yolunu bulmaya çalıştığını gördüm. Kadın; beni, Said b. Zeyd'in duası çarptı diyordu. Kadın bir gün evinin civarında dolaşırken bahçesindeki kuyuya düştü. O kuyu kadının mezarı oldu.]
Açıklama: Said b. Zeyd, Hz. Ömer'in eniştesi ve cennetle müjdelenen on sahabeden biridir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Yahya b. Zekeriya b. Ebu Zâide, ona Hişam, ona babası, ona da Said b. Zeyd, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kim haksız yere başkasının bir karış toprak alırsa, kıyamet günü Allah o toprağı yerin yedi kat dibine kadar onun boynuna dolar."
Bize Muhammed b. Hatim, ona Muhammed b. Bekir, ona İbn Cüreyc, bu isnaddan farklı olarak, Ebu Abbas eş-Şâir'in kendisine haber verdiğini söyledi. [Müslim şöyle demiştir: Ebu Abbas, es-Saib b. Ferruh'tur, Mekkelidir, sika ve âdil biridir.]
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Amr, ona Ebu Abbas, ona da Abdullah b. Amr (ra), Hz. Peygamber'in (sav) kendisine şöyle dediğini rivayet etti: "Senin geceleri namaz kıldığın ve gündüzleri de oruç tuttuğun haberinin bana gelmediğini mi sanıyorsun?" Evet, ben öyle yapıyorum dedim. Rasulullah (sav); "sen bunları yaptığında gözlerin sana sıkıntı verebilir, zayıf düşebilirsin. Gözlerinin, nefsinin ve ailenin sende hakkı vardır. Dolayısıyla geceleri bazen namaz kıl, bazen uyu! Gündüzleri de bazen oruç tut, bazen tutma!" buyurdu.
Bize Ebu Rabi' el-Atakî, ona Hammad b. Zeyd, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da Urve bt. Üveys'in anlattığına göre; Ervâ, arazisinin bir parçasını Said b. Zeyd'in aldığını iddia ederek onu (Medine Valisi) Mervan b. Hakem'e şikâyet etmişti. Said b. Zeyd, Hz. Peygamber'in (sav) sözünü duyduktan sonra ben onun arazisinden bir şey alır mıyım deyince; Mervan, Hz. Peygamber'den (sav) ne duydun diye sordu. Bunun üzerine Said Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim: "Kim haksız yere başkasının bir karış toprağını alırsa, Allah yedi kat yerin dibine kadar o toprağı o kişinin boynuna dolar." Bunun üzerine Mervan ona, naklettiğin bu hadisten sonra artık senden başka bir delil istemiyorum dedi. Sonra Said, şu sözlerle kadına beddua etti: Allah'ım! Eğer bu kadın yalan söylüyorsa, onun gözlerini kör et ve onu kendi arazisinde öldür. [Ravi şöyle devam etmiştir: Kadının gözleri ölmeden önce kör oldu ve bir gün kendi arazisinde gezinirken bir çukura düştü ve orada öldü.]
Bana Muhammed b. Râfi', ona Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Ata, ona Ebu Abbas, ona da Abdullah b. Amr b. el-Âs (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav), benim her gün artarda oruç tutup geceleri namaz kıldığım haberi ulaşmış. Ya bana birini göndermişti veya karşılaşmıştık, bana şöyle dedi: "Bana senin her gün oruç tuttuğun ve geceleri namaz kıldığının haberi gelmedi mi sanıyorsun? Böyle yapma! Çünkü gözünün sende hakkı vardır. Nefsinin sende hakkı vardır. Ailenin sende hakkı vardır. Dolayısıyla bazen oruç tut, bazen tutma. Geceleri bazen namaz kıl, bazen uyu. Her on günde bir gün oruç tut, diğer dokuz günün ecri de senin olur." Ey Allah'ın elçisi, benim daha fazlasına gücüm yeter deyince; "o zaman Davud'un (as) orucunu tut!" buyurdu. Ben, ey Allah'ın elçisi! Davud (sav) nasıl oruç tutardı? diye sorunca; "bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığı zaman da asla kaçmazdı" buyurdu. Bu sefer ben, ey Allah'ın elçisi, Dâvud'un orucunu tutunca, kim bana aynısını garanti edebilir dedim. [Ravi Ata, Hz. Peygamber'in her gün oruç tutmayı (sıyamu'l-ebed) burada nasıl söylediğini bilmiyorum demiştir.] Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Her gün oruç tutan, oruç tutmamıştır. Her gün oruç tutan, oruç tutmamıştır. Her gün oruç tutan, oruç tutmamıştır."
Bana Züheyr b. Harb ve Muhammed b. Hatim, onlara İbn Mehdî, ona Süleym b. Hayyan, ona Said b. Mînâ, ona da Abdullah b. Amr, Hz. Peygamber'in (sav) kendisine şöyle dediğini nakletmiştir: " Ey Abdullah b. Amr! Bana senin gündüzleri oruç tuttuğun ve geceleri de sürekli namaz kıldığın haberi geldi. Böyle yapma! Bedeninin sende hakkı vardır. Gözünün sende hakkı vardır. Eşinin de sende hakkı vardır. Dolayısıyla sen bazen oruç tut, bazen tutma. Her ay üç gün oruç tutarsan bütün ömrünü oruç tutmuş gibi olursun." Ey Allah'ın Rasulü! Benim daha fazlasına gücüm yeter deyince şöyle buyurdu: "O zaman Davud'un (sav) orucunu tut. Yani bir gün oruç tut, bir gün tutma!" [Abdullah b. Amr sonraları şöyle hayıflanırdı: Keşke Hz. Peygamber'in (sav) ruhsatını kabul etseydim.]