118 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Ali er-Rûzbârî, ona Ebû Bekir b. Dâse, ona Ebû Davud, ona Cafer b. Müsâfir et-Tinnîsî, ona İbn Ebî Füdeyk, ona ez-Zem'î, ona da ez-Zübeyr b. Osman b. Abdullah b. Abdullah b. Surâka, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Sevbân, ona da Ebû Saîd el-Hudrî'nin rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuş: "Kusâmeden sakının!" "- Kusâme nedir, ey Allah'ın Rasûlü?" dedik. "- İnsanlar arasında ortak olarak bulunan bir şeyi (taksim eden biri, herkesten bir parça mal alarak) onu eksiltmesidir” buyurdu.
Açıklama: Kusâme, ortak bir malı sahiplerine bölüştüren insana denir. Bu mal, ister miras, ister ganimet olsun adaletle taksim edilmelidir. Her ne kadar bu taksimi yapan kişinin, yaptığı işin karşılığı olarak bir ücret istemeye hakkı varsa da, taksim ettiği malın bir kısmını kendisine ayırmaya hakkı yoktur. Hadîste haram kılınan da budur.
Bize Ebû Ali, ona Ebû Bekir, ona Ebû Davud, ona Abdullah el-Ka'nebî, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Şerîk b. Ebî Nemir rivâyet etti. (T) Yine bize Tahir el-Fakîh, ona Ebû Bekir el-Kattân, ona İbrahim b. el-Hâris, ona Yahya b. Ebî Bükeyr, ona Züheyr b. Muhammed, ona Şerîk, ona da Atâ b. Yesâr'ın rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Kusâmeden sakının!" "- Kusâme nedir, ey Allah'ın Rasûlü?" diye soruldu. "- Bir cemâatin başında (yönetici, bilir kişi olarak) bulunan bir insanın (bir şey taksim ederken) hem onun hissesinden, hem bunun hissesinden bir pay almasıdır.”
Açıklama: Kusâme, ortak bir malı sahiplerine bölüştüren insana denir. Bu mal, ister miras, ister ganimet olsun adaletle taksim edilmelidir. Her ne kadar bu taksimi yapan kişinin, yaptığı işin karşılığı olarak bir ücret istemeye hakkı varsa da, taksim ettiği malın bir kısmını kendisine ayırmaya hakkı yoktur. Hadîste haram kılınan da budur.
Bize Şeyban b. Ferrûh ile Ebû Kâmil -buradaki lâfız Ebû Kâmil'indir-, onlara Ebû Avâne, ona Ebû Bişr, ona Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir: "“İbn Ömer, bir tavuğu hedef yapıp ona ok atan bir guruba rastlamıştı. Onlar, İbn Ömer’i görünce hemen dağıldılar. Manzarayı gören İbn Ömer; "Bunu kim yaptı? Muhakkak ki Rasûlullah'ın (sav), böyle bir şeyi yapan kişiyi lanetlemiştir” dedi
Bize Kuteybe b. Saîd ve Ali b. Hucr, onlara İsmail b. Cafer, ona el-Alâ', ona babası, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre bir gün Rasûlullah (sav) şöyle sormuş: "- Müflis kimdir, bilir misiniz?" diye sordu. İnsanlar da; "- Bize göre müflis parası ve malı kalmayan adamdır" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şunları söyledi: "- Müflis, kıyâmet günü namaz, oruç ve zekâtla mahşere gelecek, ama aynı zamanda şuna sövmüş, buna iftira etmiş, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, öbürünü de dövmüş olarak gelecek olan adamdır. Bu durumda onun sevapları (canını yaktığı) o adamlara dağıtılır. Eğer borcu bitmeden sevapları biterse, bu sefer onların günahları alınıp bunun sırtına vurulur ve sonra da kendisi cehenneme atılır.
Bana Muhammed b. İshak el-Müseyyebî, ona Enes b. Iyâd Ebû Damre, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir zamanlar üç arkadaş yolda giderlerken şiddetli bir yağmura yakalanmışlar ve bu yüzden dağdaki bir mağaraya sığınmışlar. Dağdan kopan büyük kaya gelip mağaranın önünde durmuş ve kapıyı kapatmış. Bunun üzerine birbirlerine, 'Allah için yaptığınız salih amelleri bir düşünün. Onların hürmetine Allah'a dua edin, belki Allah sizi buradan kurtarır" demişler. İçlerinden biri hemen şöyle demiş: "Allah'ım! Benim çok yaşlı anne-babam, karım ve küçük çocuklarım vardı. Ben de onlar için çobanlık yapardım. Hayvanlarımı getirince sütlerini sağar, çocuklarımdan önce anne babama verirdim. Bir gün ormanda yolumu kaybettim, gece vaktine kadar eve gidemedim. Eve geldiğimde anne babamın uyuduğunu gördüm. Daha Önce yaptığım gibi onlar için hemen süt sağdım ve sütü alıp yanlarına vardım. O sırada çocuklarım da süt içmek için ayaklarımın arasında dolanıyorlardı. Ben bir yandan anne babamı uyandırmaya kıyamıyor, diğer yandan onlardan önce çocuklarıma yedirmeyi de istemiyor, ayakta bekliyordum. Bu hâl tan yeri ağarıncaya kadar devam etti. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan bizim için bu kayayı biraz aç da gökyüzünü görelim." Bunun üzerine Cenâb-ı Hak kayayı biraz aralamış ve onlar da bu aralıktan gökyüzünü görmüşler. Sonra diğeri şöyle demiş: "Allah'ım! Benim amcamın bir kızı vardı. Onu, erkeklerin kadınları sevebileceği en kuvvetli bir duygu ile severdim. Onunla birlikte olmak istedim, ama kabul etmedi; yüz dinar getirmeden razı olmayacağını söyledi. Çalışıp çabaladım ve yüz dinar toplayıp ona getirdim. Tam onunla birlikte olacakken, bana; 'Allah'tan kork ey Allah'ın kulu! Haksız yere mührü bozma!' dedi. Ben de hemen bu işi yapmaktan vazgeçip oradan kalktım. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptıysam bu kayayı biraz daha aç!' Bunun üzerine Allah kayayı biraz daha açmış. Sonra diğeri şöyle dua etmiş: "Allah'ım! Bir ölçek pirinç karşılığında bir işçi tutmuştum. Adam işini bitirdiği zaman, 'Bana hakkımı ver!' dedi. Ben de ona bir ölçek pirinci verdim, ama o almadan gitti. Sonra bu pirinci ektim ve çok mahsul elde ettim; onun kazancıyla, çobanlarıyla birlikte bir inek sürüsü aldım. Sonra o adam tekrar bana geldi ve, 'Allah'tan kork, hakkımı yeme!' dedi. Ben de ona, 'Şu inek sürüsünü ve çobanlarını al!' dedim. Adam şaşırıp, 'Allah'tan kork! Benimle alay etme!' dedi. Ben, 'Seninle alay etmiyorum, şu inek sürüsünü ve çobanını alabilirsin' dedim. Adam da onları alıp gitti. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptıysam şu kayanın kalan kısmını da önümüzden al!" Bunun üzerine Allah kayanın kalan kısmını da önlerinden almış.
O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Bize Ebû Abdullah el-Hâfız, ona imlâ yoluyla Ebû Abdullah Muhammed b. Yakub, ona Muhammed b. Haccâc ile Muhammed b. Abdüsselâm rivâyet etti. (T) Yine bizeEbû Nasr Ahmed b. Ali b. Ahmed el-Fâmî, ona Ebû Abdullah Muhammed b. Yakub el-Hâfız, ona Muhammed b. Nasr el-Mervezî Ebû Abdullah ile Cafer b. Muhammed, onlara Yahya b. Yahya, İbn Şihâb'dan onun da Ebû Hureyre'nin söylediği şu sözü Malik'e okuduğunu söyledi: "Ziyafetlerin en kötüsü, zenginlerin çağrılıp yoksulların ihmal edildiği düğün ziyafetidir. Düğün davetine katılmayan da Allah'a ve Rasûlü'ne âsi olmuştur." Ebû Abdullah'ın rivâyetinde ifade, "Ne kötü ziyafettir" şeklindedir. Bunu Buhârî Sahîh'inde Abdullah b. Yusuf'un Malik'ten rivâyeti şeklinde tahric etti. Müslim de Yahya b. Yahya'dan tahric etti.
Açıklama: Süfyan es-Sevrî, öğrencilerine ve dostlarına zühd ve takva konularında bazı mektup ve vasiyetnameler yazmıştır. Darimî tarafından nakledilen bu metin de, onun Abbad b. Abbad'a yazdığı bir risaledir. (DİA, "Süfyân es-Sevrî" md., XXXVIII, 24)
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hâfız, ona Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona el-Hasan b. Ali b. Affân, ona İbn Nümeyr, ona el-A'meş, ona Şekîk, ona Mesrûk, ona da Hz. Âişe'nin (ra) rivâyet ettiğine göre, vefatı sırasında Hz. Ebû Bekir (ra) şöyle demiş: "Servetime bak, eğer halife seçildikten sonra malımda bir fazlalık görürsen, o malı benden sonra gelecek olan halifeye teslim et." Bilahare Hz. Âişe (ra) şöyle dedi: "Babam ölünce malına baktık, halifelik dönemine ait malında hiçbir artış göremedik, yalnız bostanını sulayan bir saka devesi ve küçük bebeğini taşıyan Nûbeli bir hizmetçisi vardı. Ben bunları da Halife Hz. Ömer'e (ra) gönderdim. Bana söylendiğine göre bunları görünce Hz. Ömer ağlamış ve, 'Allah Ebû Bekir'e rahmet eylesin, kendisinden sonra gelecek olan idarecilere büyük bir zorluk ve yorgunluk bıraktı' demiş."
Bize Ebû Abdullah el-Hâfız, ona Ebû'l-Kasım Abdurrahman b. el-Hasan el-Esedî, ona İbrahim b. el-Hüseyin, ona Âdem b. Ebî İyâs, ona Şu'be, ona Adiy b. Sabit, ona Abdullah b. Yezîd el-Ensârî -ki o Adiyy'in anne tarafından dedesidir- şöyle dedi: "Rasûlullah (sav) yağmacılığı ve işkenceyi yasakladı." Bu rivâyeti Buhârî Sahîh'inde Âdem b. Ebgî İyâs'tan tahric etti.