118 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû Amr b. Ebî Cafer, ona Ebû Ya’lâ el-Mevsılî, ona Ebû’r-Rabî’ ez-Zehrânî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Hişâm b. Urve, ona da babası şöyle rivayet etmiştir: “Ervâ bint Evs, Saîd b. Zeyd’in, arazisine tecâvüz ettiğini iddia ederek Mervân b. Hakem’e dava etmişti. Saîd; “- Rasûlullah’ın (sav) sözünü işittikten sonra da ben onun arazisine tecâvüz ettim, öyle mi?” dedi. Mervân kendisine; “- Hz. Peygamber’den ne duydun?” diye sorunca, Saîd; “- O’nun şöyle söylediğini duydum” dedi: “Kim haksız olarak bir araziden bir karış yer alırsa, o arazi yedi kat yerin dibine kadar o adamın boynuna dolanır.” Bunun üzerine Mervân da; “- Bundan sonra artık senden başka bir delil istemiyorum” dedi. Sonra Saîd; “Ey Allah’ım! Eğer bu kadın yalan söylüyorsa, onun gözünü kör et ve onu kendi arazisinde öldür!” diye beddua etti. Urve dedi ki: “O kadın kör olmadan ölmedi; kör hâliyle kendi arazisinde duvarlara tutunarak dolaşırken bir kuyuya düştü ve orada öldü.”
Açıklama: Saîd b. Zeyd, sağlığında cennetle müjdelenmiş on sahâbeden biridir. Rivâyete göre Saîd, bu iddia üzerine derhal dava konusu olan yeri kadına bırakmış, sonra da yukarıda zikredilen şekilde beddua etmişti. Yaşlılığında gözlerini kaybeden kadının da; “Bana Saîd b. Zeyd’in bedduası dokundu” dediği rivayet edilir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Muhammed b. Salih b. Hânî’, ona İbrahim b. Ebî Talib, ona Ebû Musa ile Bündâr, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu’be, ona Simâk b. Harb, ona da Abdullah b. Ebî Süfyan b. el-Hâris b. Abdülmuttalib şöyle demiştir: “Bir adam Hz. Peygamber’e (sav) borç olarak bir miktar hurma vermişti. Rasûlullah (sav) Havle bint Hakîm’den borç alarak o adama verdi. Sonra da, “Aslında bende de hurma vardı, ama kalitesiz idi” dedi. Sonra şöyle buyurdu: “Allah’ın mü’min kulları da böyle yaparlar. Şüphe yok ki Cenâb-ı Hak, bir zayıfın zorlanmadan hakkını güçlüden alamadığı bir topluma merhametle muamee etmez.” Bu rivayet mürseldir, ama sahihtir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû’l-Hasan Ahmed b. Muhammed b. Abdûs, ona Osman b. Saîd ed-Dârimî, ona kırâat yoluyla Ebû’l-Yemân, ona Şuayb b. Ebî Hamza, ona ez-Zührî, ona Talha b. Abdullah b. Avf, ona Abdurrahman b. Amr b. Sehl, ona da Saîd b. Zeyd, Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini işittiğini haber vermiştir: “Kim bir miktar araziyi haksız yere ele geçirirse, o arazi yedi kat yerin dibine kadar o adamın boynuna dolanır.” Bunu el-Buhârî Ebû’l-Yemân’dan rivayet etmiştir.
Açıklama: “Boynuna dolanır” cümlesinin; haksız yere gasp ettiği o toprak parçası, yedi kat yerin dibine kadar boynuna sarılır, bunun günahı boynuna dolanır, yerin dibine batırılır şeklinde farklı izahları yapılmıştır. Gasp eden insana bu muâmelenin mahşerde yapılması da, onu bütün mahlûkatın gözleri önünde rezil etmek ve teşhir etmek içindir.
Bize Bağdat’ta Ebû’l-Hüseyin b. el-Fadl el-Kattân, ona Abdullah b. Cafer, ona Yakub b. Süfyan, ona Muhammed b. Beşşâr, ona Ebû Âmir, ona Abdülmelik b. el-Hasan, ona Abdurrahman b. Ebî Saîd, ona Umâre b. Hârise ed-Damrî, ona da Amr b. Yesribî ed-Damrî şöyle demiş: “Mina’da Hz. Peygamber’in (sav) hutbesini dinledim. Hutbede şöyle demişti: “İnsana, din kardeşinin gönül rızasıyla verdiği maldan başka hiçbir mal helal değildir.” Rasûlullah’ın (sav) bu sözünü duyduğunda kendisine şöyle sordu: “- Ey Allah’ın Rasûlü! Ben, amca oğlunun sürüsüne rastlasam, sürüden bir koyun alsam ve onu kessem, ne dersiniz, bundan dolayı bana bir şey gerekir mi?” “- Yanında bıçak ve ateş varken Habtu’l-Cemîş’de bir kuzuya rastlasan bile ona dokunma!” Denildi ki: Habtu’l-cemîş, Hicaz bölgesinde Mekke ile el-Câr arasnda bir yerdir ve orada hiçbir canlı yaşamamaktadır.
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız, ona Ebû’n-Nadr el-Fakîh, ona Ali b. Tayfur, ona Ali b. Hucr, ona İsmail b. Cafer, ona el-Alâ’, ona Abbas b. Sehl b. Sa’d, ona da Saîd b. Zeyd(ra), Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kim haksız olarak bir karış araziyi ele geçirirse, kıyâmet günü Cenâb-ı Hak o araziyi yedi kat yerin dibine kadar o adamın boynuna dolar.” Bunu Müslim es-Sahîh’de Ali b. Hucr ve diğerlerinden rivayet etmiştir.
Bize Ebû Bekir b. Fûrek, ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona Vüheyb, ona Süheyl, ona babası, ona da Ebû Hureyre’nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuş: “Kim haksız olarak bir araziden bir karış yer alırsa, o yer yedi kat yerin dibine kadar o adamın boynuna dolanır.” Bunu Müslim, Cerîr vasıtasıyla Süheyl b. Ebî Salih’den rivayet etmiştir.
Bize İmam Ebû’t-Tayyib Sehl b. Muhammed b. Süleyman, ona Ebû Amr İsmail b. Nüceyd es-Sülemî, ona Muhammed b. Eyyub, ona Sehl b. Bekkâr, ona Ebân b. Yezîd, ona Yahya b. Ebî Kesîr, ona Muhammed b. İbrahim’in rivayet ettiğine göre; Ebû Seleme b. Abdurrahman bir arazi davası münasebetiyle Hz. Âişe’nin (ra) huzuruna çıkmış, Hz. Âişe (ra) de ona şöyle demiş: “- Ya Ebâ Seleme! Araziden sakın! Çünkü ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim: “Kim haksız olarak bir araziden bir karış yer alırsa, kıyâmet günü o arazi yedi kat yerin dibine kadar o adamın boynuna dolanır.”
Bize Ebû’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona Muhammed b. el-Fadl b. Cabir, ona Abdulcebbâr b. Asım, ona İsmail b. Ayyâş, ona Şurahbîl b. Müslim, ona da Ebû Ümâme el-Bâhilî (ra), veda haccında hutbede Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini işittiğini haber vermiştir: “Azîz ve Celîl olan Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir, dolayısıyla vâris için vasiyete gerek yoktur.”
Bize Ebû’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona Hişâm b. Ali, ona İbn Recâ’, ona Harb, ona Yahya, ona Muhammed b. İbrahim, ona da Ebû Seleme’nin anlattığına göre; kendisinin insanlarla bir arazi davası vardı. Bunun üzerine Hz. Âişe’nin (ra) huzuruna çıkmış, bu meseleyi ona anlatmış, o da şöyle demiş: “- Ya Ebâ Seleme! Araziden uzak dur, çünkü ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim: “Kim haksız olarak bir araziden bir karış yer alırsa, kıyâmet günü o arazi yedi kat yerin dibine kadar o adamın boynuna dolanır.” Bunu Müslim es-Sahîh’de Harb b. Şeddâd ve Ebân b. Yezîd vasıtasıyla Yahya b. Ebî Kesîr’den, el-Buhârî de başka iki vecihten yine Yahya’dan rivayet etmiş ve o iki ravi ile de istişhâd etmiştir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Merv’de Ebû’l-Abbas Muhammed b. Ahmed el-Mahbûbî, ona Ahmed b. Seyyâr, ona Abdullah b. Osman b. Cebele, ona babası, ona Şu’be, ona da Simâk şöyle dedi: Müdrik b. el-Mühelleb ile birlikte Sicistan’da onun çadırında bulunuyordum, Bir şeyhin, Ebû Süfyan b. el-Hâris b. Abdülmuttalib’den Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini duydum diyerek hadis rivayet ettiğini işittim: “Cenâb-ı Hak, bir zayıfın zorlanmadan hakkını güçlüden alamadığı bir topluma değer vermez.”