Giriş

Bize Yahya b. Bukeyr rivayet etti, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona İbn Abbas, ona Ömer b. Hattab (r.a) rivayetle dedi ki: Abdullah b. Ubey b. Selûl ölünce Rasululah (sav) üzerine namaz kılmak üzere davet olundu. Rasulullah (sav) (namaz kılmak üzere) dikilince ben onun önüne atıldım ve 'Ey Allah’ın Rasulü filan ve filan gün şunları ve şunları demiş iken –Rasulullah’a onun neler söylediklerini sayıp döktüm- sen İbn Ubey’in namazını mı kılacaksın' dedim. Rasulullah (sav) gülümsedi ve: "Önümden çekil ey Ömer" dedi. Ben ona çokça ısrar edince O: "Ben seçmekte serbest bırakıldım, seçimimi yaptım. Eğer (ona) yetmiş defadan fazla mağfiret dilediğim takdirde günahının bağışlanacağını bilsem ona daha fazla mağfiret dilerdim" buyurdu. (Ömer devamla) dedi ki: Rasullulah (sav) namazını kıldırdı, sonra ayrılıp gitti, kısa bir süre geçmeden Tevbe süresindeki: “Onlardan ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma...onlar fasık olarak öldüler” (Tevbe, 84) ile başlayan iki ayet nazil oldu. (Ömer devamla) dedi ki: Daha sonra Rasulullah (sav)’a karşı o gün gösterdiğim o cüretkârlığıma şaştım. Elbette Allah ve Rasulü en iyi bilendir.


    Öneri Formu
10145 B001366 Buhari, Cenaiz, 84

Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ile Muhammed b. Ebî Ömer, onlara Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdillâh b. Ebî Sevr, ona da İbni Abbas şunları söylemiş: Hz. Peygamber'in (sav) zevcelerinden, haklarında Allah Teâlâ'nın:'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurdu­ğu iki kadının kimler olduğunu Ömer'e sormaya arzu eder dururdum. Nihayet Ömer hacca gitti. Onunla birlikte ben de hacca gittim. Biraz yol aldıktan sonra Ömer saptı. Elimde su tulumu olduğu halde onunla bir­likte ben de saptım. Ömer (ra) (tuvalet) ihtiyacını giderdi; sonra yanıma geldi. Ellerine su döktüm; abdest aldı. (O zaman): Ey müminlerin emiri, Peygamber'in (sav) zev­celerinden kendilerine yüce Allah'ın 'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer: Şaşarım sana ey İbn Abbas, Onlar Hafsa ile Aişe'dir; cevabını verdi. (Zührî dedi ki: Vallahi Ömer, İbni Abbâs'ın sorduğu suâlden hoşlanmamış ve (hoşlanmadığını da) gizlememiştir.) Bundan sonra Ömer, hadîsi rivayete başladı, dedi ki: Biz, Kureyş topluluğu erkekleri kadınlara baskın gelen bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın gelen bir topluluk bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından bu özelliği almaya başladılar. Benim evim Avâlî'deki Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesinde idi. Bir gün karıma kızdım. Bir de baktım bana cevap veriyor. Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermemden neden hoşlanmıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona cevap veriyorlar da (bâzan) biri bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor, dedi. Bunun üzerine oradan ayrılarak (kızım) Hafsa'nın yanına gittim ve ona: Sen Rasulullah'a (sav) cevap mı veriyorsun? dedim. Hafsa: Evet, cevâbını verdi. Sizden biriniz onu bütün gün akşama kadar terk ediyor (konuşmuyor) mu? diye sordum. (Yine) Evet, cevâbını verdi. Dedim ki: Sizden bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir. Biriniz Re­sulü Ekrem'in (sav) gazabından dolayı Allah'ın ken­disine gazâb etmeyeceğinden emîn olabiliyor mu? Şu halde böylesi he­lak olmuş demektir. Sen Rasulullah'a (sav) kafa tut­ma, ondan bir şey de isteme! Aklına geleni benden iste! Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! (Ömer burada Âişe'yi kasdetmiştir. Sonra devamla) demiştir ki: Benim Ensardan bir komşum vardı. Rasulullah'ın (sav) yanıma gitmek hususunda onunla nöbetleşirdik. Bir gün o gider, bir gün ben giderdim. Bu suretle bâzan vahiy haberini ve diğer haberleri o bana getirir; bâzan da ben ona getirirdim. Aramızda Gassânlılar bizimle harb etmek için atlarını nallatıyor; diye konuşurduk. Derken dostum Rasulullah'ın (sav) yanına gitti. Son­ra yatsı zamanında bana gelerek kapımı çaldı ve bana seslendi. Yanına çıktım. Büyük bir hâdise olmuş dedi. Ben: Ne o? Yoksa Gassânlılar mı gelmiş? diye sordum. Hayır; ondan daha büyük ve uzun!.. Hz. Peygamber (sav) hanımlarını boşamış!.. dedi. Yazık! Hafsa mahvoldu, ben bunun olacağını biliyordum dedim. Sabah namazını kıldığım gibi elbisemi kuşandım; sonra giderek Hafsa'nın yanma girdim. Hafsa ağlıyordu. Rasulullah (sav) sizi boşadı mı? diye sordum. Bilmiyorum; işte kendisi! Şu yüksekçe odaya çekilmiştir, dedi. Bu­nun üzerine onun (Hz. Peygamber'in) siyah bir kölesinin yanına gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle hemen içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim, ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine oradan çekilerek minberin yanına gittim ve oturdum. Bir de ne göreyim! Orada bir cemaat oturuyorlar; bâzıları da ağlıyor!.. Biraz otur­dum. Sonra hislerim bana galebe çaldı ve (tekrar) köleye gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim; ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine geri döndüm. Az sonra baktım köle beni çağırıyor! İçeri gir; sana izin verdiler. dedi. Artık içeri girdim. Ve Rasulullah'a (sav) selâm verdim. Baktım, dokuma bir hasır üzerine yaslanmış: hasır yan tarafında iz bırakmış. Yâ Rasûlâllah. hanımlarını boşadın mı? dedim. Mübarek başını bana doğru kaldırarak "Hayır" cevâbını verdi. Bunun üzerine ben şunları söyledim: Allahü ekber! Bizi bir görse idin yâ Rasûlâllah! Biz Kureyş cemaati kadınlara baskın olan bir kavim idik. Medine'ye gel­diğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın olan bir kavim bul­duk. Az zaman sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapma­ya başladılar. Derken bir gün karıma kızdım. Bir de baktım, bana kafa tutuyor! Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermeme neden kızıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) birisi bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor; dedi. Onlardan bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir; hiç biri Rasulullah'ın (sav) gazabından dolayı yüce Allah'ın ken­disine gazab etmeyeceğinden emin olabilir mi? O halde muhakkak helak olmuştur, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümsedi. Ben (sözüme devamla) dedim ki: Yâ Rasûlâllah, Hafsa'nın yanına girdim de (ona) şunları söyle­dim: Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde sen­den daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! Rasulullah (sav) bir daha gülümsedi. (Bunun üzerine) Seninle sohbet edebilir (içeri girip oturabilir) miyim yâ Rasûlâllah? dedim."Evet" cevâbını verdi. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldı­rarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim ve: Yâ Rasûlâllah, Allah'a duâ et de ümmetine bol rızık ihsan eyle­sin. İranlılarla Romalılar Allah'a tapmadıkları halde onlara bol rızklar ihsan eylemiştir, dedim. Bunun üzerine doğrularak oturdu ve: "Sen şüphede misin ey Hattâb'ın oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında peşin verilen bir kavimdirler." buyurdu. (Bunun üzerine) Benim için mağfiret dile yâ Rasûlâllah, dedim. Rasulullah (sav) zevcelerine pek ziyade gücendi­ğinden bir ay yanlarına girmemeye yemin etmişti. Nihayet yüce Allah kendisini (sav) (bu konuda) uyardı.


    Öneri Formu
277068 M003695-2 Müslim, Talak, 34


    Öneri Formu
38069 HM000222 İbn Hanbel, I, 33

Bize Muhammed b. Ebu Bekir, ona Mu'temir, ona Ubeydullah, ona Sabit, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) bir cuma günü hutbe veriyordu. İnsanlar ayağa kalktılar ve "Yâ Rasulallah, kuraklık başgösterdi, ağaçlar kızıllaşıp kurudu, hayvanlar telef oldu. Allah'a duâ et de bize yağmur yağdırsın" diye seslendiler. Rasulullah (sav) iki defa "Ey Allah'ım, bize yağmur ver!" diye duâ etti. Allah'a yemîn ederim, o sırada gökyüzünde tek bir bulut parçası dahi görmüyorduk. Aniden bir bulut oluştu ve yağmur yağdı. Rasûlullah (sav) minberden indi ve namazı kıl­dırdı. Namazdan çıktığı andan ertesi cumaya ka­dar yağmur yağmaya devam etti. Cuma günü Peygamber (sav) hutbe vermek için kalktığında halk Rasulullah'a (sav) hitaben "Evler yıkıldı, yollar ka­pandı, Allah'a duâ et de yağmur kesilsin" diye seslendiler. Bunun üzerine Peygamber (sav) gülümsedi ve şöyle dua etti: "Allah'ım çevremize yağdır; üzerimize yağdırma." Sonunda Medine seması bulutlardan sıyrıldı. Yağmur Medine'nin etrafına yağarken, Medine'ye tek damla dahi düşmüyordu. Medine'ye baktım, taç giymiş gibiydi (etrafı yağmur sebebiyle halka gibi çevrilmişti).


    Öneri Formu
7195 B001021 Buhari, İstiska, 14

Bana Hasan b. Ali Hulvânî ile Ebû Bekir b. Nadr ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası, ona Salih, ona İbn Şihab, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam, ona Hz. Peygamber'in (sav) hanımı Hz. Aişe (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in (sav) hanımları, Rasulullah'ın (sav) kızı Fatıma'yı Rasulullah'a (sav) gönderdiler. O da içeri girmek için izin istedi. Kendisi benimle örtünün altında uzanmıştı. Ona girmesi için izin verdi. Fatıma 'Ey Allah'ın elçisi! Hanımların beni sana gönderdiler. Senden Ebû Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletli davranmanı istiyorlar' dedi. Ben susuyordum. Rasulullah (sav) ona "Ey kızcağızım! Sen benim sevdiğimi sevmez misin?" dedi. Fatıma 'Elbette severim' dedi. "O halde onu da sev!" buyurdular. Fatıma Rasulullah'tan (sav) bu sözü işitince kalktı ve Peygamber'in (sav) zevcelerine geri dönerek onlara kendi söylediğini ve kendisine Rasulullah'ın (sav) cevabını bildirdi. Onlar da Fatıma'ya 'Bu yaptığının bize hiçbir faydası olmadı. Rasulullah'a (sav) dön ve ona şöyle söyle: Hanımların senden Ebu Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletli davranmanı istiyorlar' dediler. Fatıma 'Vallahi ben onunla Aişe hakkında bir daha asla konuşmam' dedi. Bunun üzerine Peygamber'in (sav) hanımları, eşi Zeynep binti Cahş'ı gönderdiler. Rasulullah'ın (sav) nezdinde mertebesi bana denk olan sadece o idi. Dindarlıkta Zeynep'den daha iyi bir kadın görmedim. Ondan daha fazla Allah'tan sakınan, ondan daha doğru sözlü, ondan daha çok akrabayı gözeten yapan, ondan daha çok sadaka veren, çalışarak kazandığını sadaka vererek Allah'a yaklaştığı amelinde kendini ondan daha fazla yıpratıp o amelle Allah Teâlâ'ya yakınlaşmaya çalışan yoktu. Ancak mizacının sertliğinden kaynaklanan ve çabucak sönüveren bir hiddeti vardı. Zeynep, Rasulullah'ın (sav) yanına girmek için izin istedi. Rasulullah (sav) ise Aişe ile beraber örtüsünün altında Fatıma'nın girdiği zamanki halde bulunuyordu. Rasulullah (sav) ona da izin verdi. Zeynep 'Ey Allah'ın Rasulü, hanımların beni sana gönderdiler. Senden Ebû Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletle davranmanı istiyorlar' dedi. Sonra bana atıp tuttu ve hakkımda sözü uzattı. Ben onunla konuşmama izin verecek mi diye Rasulullah'ın (sav) gözüne bakıyordum. Zeynep aynı minval üzere konuşmaya devam etti. Nihayet Rasulullah'ın (sav) benim kendimi müdafaa etmemi yanlış görmeyeceğini anladım. Ben de Zeynep'e cevap vermeye başlayınca, ona karşı atağımda kendisine fırsat vermedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümseyerek "Bu Ebubekir'in kızıdır!" buyurdular.


    Öneri Formu
277047 M006290-2 Müslim, Fadâilu's Sahabe, 83

Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Hüseyin, ona da Abdullah b. Ebu Müleyke, Ukbe b. Haris’in şöyle anlattığını nakletti: Siyah bir kadın gelip ikisini (Ukbe'yi ve karısını küçüklerken) emzirdiğini iddia etti. Bunun üzerine Ukbe bu emzirilme olayını Nebi’ye (sav) zikretti. Peygamber (sav) Ukbe'den yüz çevirip tebessüm ederek "(Evlendiğin kadınla süt kardeşi bulunduğun) söylenmiş olduğu halde nasıl (karınla bir araya geleceksin)" buyurdu. Ukbe'nin nikâhı altında Ebu İhab et-Temîmî'nin kızı vardı.


    Öneri Formu
11292 B002052 Buhari, Büyu', 2

Bize bunu Ahmed b. Halid el-Hallal, ona Yahya b. İshak (el-Becelî) es-Seylehanî, ona Leys b. Sa'd (el-Fehmî), ona da Yezid b. Ebu Habib (Yezid b. Kays el-Ezdî), Abdullah b. el-Haris b. Cez'in (ez-Zübeydî) şöyle dediğini nakletti: "Rasulullah'ın (sav) gülmesi sadece tebessüm şeklinde idi." Ebu İsa -Tirmizi- dedi ki: "Hadis sahih-garibtir. Bu hadisi Leys b. Sa'd'dan gelen rivayetler içinde sadece bu tarikten bilmekteyiz."


    Öneri Formu
21756 T003642 Tirmizi, Menâkıb, 10

Bize Süleyman b. Davud, ona İbn Vehb, ona Yunus , ona İbn Şihab, ona da Abdurrahman b. Ka’b b. Malik , Abdullah b. Ka’b’ın şöyle anlattığını nakletti: Ka’b b. Malik’in Tebük seferine katılmayışını anlatırken şöyle söylediğini işittim: Rasulullah (sav) bir sabah Tebük gazvesinden dönüp Medine’ye geldi. Bir savaştan dönünce önce mescide girer iki rekat namaz kılar sonra (insanları irşad etmek, öğretmek ve konuşmak için) orada otururdu. Yine aynı şekilde yapıp oturunca Tebük seferine katılmayanlar geldiler ve (aslı astarı olmayan) özür dileyip (yalandan yere) yemin etmeye başladılar. Bunlar seksen küsur kişi idiler. Rasulullah (sav) onların zahirî beyanlarını kabul etti ve onlarla antlaştı (biatlarını kabul etti). Onlar için istiğfar etti, iç yüzlerini de Allah’a havale etti. Bu sırada ben de geldim ve selâm verdim, (Rasulullah) bana öfkeli bir şekilde tebessüm etti ve şöyle dedi: "Gel…!" Ben de gelip önüne oturdum, bana dedi ki: "Seni savaşa katılmaktan geri bırakan sebep nedir? Sen bineceğin hayvanı satın almamış mıydın?" Ben de “Ey Allah’ın Rasulü! Vallahi dünyada sizden başka kimin yanına otursam (özür beyan ederek) onun gazabından kurtulacağımı biliyorum. Çünkü bana fesahat ve etkili konuşma yeteneği verilmiştir. (İkna kabiliyetim çok fazladır.) Fakat, Allah’a yemin olsun ki şunu iyice anladım: Bugün benden hoşnut olmanız için size yalan söylesem kısa bir süre sonra Allah bunu bana kızgınlığa çevirir. Eğer size doğruyu söylesem yine bana kızarsınız ama doğruyu söylemekle Allah’ın beni affedeceğini umarım. Vallahi ben sizinle savaşa katılmayıp geri kaldığım günlerdeki kadar hiçbir vakit bedenen sağlam ve bolluk içerisinde olmadım (Mazeretim yoktu).” Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Evet bu doğru söyledi" dedi. (Bana) "Kalk ve Allah senin hakkında bir hüküm verinceye kadar (bekle)" dedi. Ben de kalktım ve belli bir süre bekledim. Bu hadis buradakinden daha uzundur.


    Öneri Formu
23301 N000732 Nesai, Mesacid, 38

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Yahya, ona Muhammed b. Yahya b. Habbân, ona da Enes b. Mâlik, teyzesi Ümmü Harâm bt. Milhân'dan naklen şöyle rivayet etmiştir: Nebi (sav) bir gün bana yakın bir yerde uyudu, sonra gülümseyerek uyandı. “Seni güldüren nedir ki?” diye sordum. Rasulullah (sav) şöyle cevap verdi: "Ümmetimden bir takım insanlar şu yemyeşil deniz üstünde, hükümdarların tahtlarına kuruldukları gibi gemilere binerek (deniz harbine giderlerken) rüyamda bana gösterildiler (de ona güldüm)" dedi. Ümmü Haram: “Beni de onlardan (deniz gazilerinden) kılması için Allah'a dua ediver” dedi. Rasulullah da (sav) ona dua etti. Sonra ikinci defa uykuya daldı. Sonra aynısını yaptı (yine gülümseyerek uyandı.) Ümmü Haram da O'na önceki söylediğinin aynısı söyledi (Seni güldüren nedir? dedi.) Peygamber de (sav) ona önceki gibi cevap verdi. Ümmü Haram “Beni de onlardan kılması için Allah'a dua ediver!” dedi. Peygamber "Sen birincilerdensin (ikincilerden değilsin)" buyurdu. Sonraları Ümmü Haram, kocası Ubade b. Samit’le birlikte müslümanların Muâviye kumandasında gemilere binip çıktıkları ilk deniz gazasına bir gazi olarak çıktı. Nihayet o gaziler gazalarını bitirip Şam'a inmek üzere dönerlerken, Ümmü Harâm'a binmesi için bir hayvan getirildi. Hayvan Ümmü Harâm'ı yere çarptı o da bundan öldü.


    Öneri Formu
28516 B002799 Buhari, Cihad, 8

Bize Ebu Salih Hakem b. Musa, ona Şuayb -yâni İbn İshak-, ona Hişam b. Urve, ona Urve b. Zübeyr ile Fatıma bint. Münzir b. Zübeyr şöyle demişlerdir: Esma bint. Ebu Bekir, Abdullah b. Zübeyr'e hamile iken hicret etti. Kuba'ya geldiğinde Abdullah'ı orada doğurdu. Doğumdan sonra hurmayı ezip bebeğin damağına sürmesi için bebeği Rasulullah'a (sav) getirdi. "Rasulullah (sav) çocuğu ondan alarak kucağına aldı. Sonra kuru hurma getirmelerini istedi." Hz. Aişe, 'Biz hurma ararken bir müddet orada kaldık.' demiştir. Sonra "Rasulullah (sav) hurmayı çiğnedi ve onu çocuğun ağzına koydu." Bebeğin midesine ilk giren şey Rasulullah'ın (sav) tükürüğü oldu. Sonra Esma şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) çocuğu eliyle sıvazlayıp dua etti ve ona Abdullah ismini verdi." Daha sonra Abdullah yedi veya sekiz yaşında iken Rasulullah'a (sav) biat etmeye geldi. Bunu ondan babası Zübeyr talep etmişti. "Rasulullah (sav) onun kendine doğru geldiğini görünce tebessüm etti, Abdullah da ona biat etti."


    Öneri Formu
276723 M005616-2 Müslim, Âdâb, 25