Öneri Formu
Hadis Id, No:
12337, T002144
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْخَطَّابِ زِيَادُ بْنُ يَحْيَى الْبَصْرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَيْمُونٍ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ يُؤْمِنُ عَبْدٌ حَتَّى يُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ حَتَّى يَعْلَمَ أَنَّ مَا أَصَابَهُ لَمْ يَكُنْ لِيُخْطِئَهُ وَأَنَّ مَا أَخْطَأَهُ لَمْ يَكُنْ لِيُصِيبَهُ » . قَالَ أَبُو عِيسَى وَفِى الْبَابِ عَنْ عُبَادَةَ وَجَابِرٍ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو . وَهَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَيْمُونٍ . وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَيْمُونٍ مُنْكَرُ الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Hattâb Ziyâd b. Yahya el-Basrî, ona Abdullah b. Memyûn, ona Cafer b. Muhammed, ona babası (Muhammed el-Bâkır), ona da Câbir b. Abdullah, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
Kul, hayrı ve şerri ile kadere; hatta başına gelen şeyin kendisini ıskalamayacağına ve kendisini ıskalayanın da başına gelmeyeceğini bilene kadar iman etmiş olmaz.
Ebu İsa şöyle demiştir: Bu konuda Ubâde, Câbir ve Abdullah b. Amr'dan da hadis rivayet edilmiştir. Bu rivayet, sadece Abdullah b. Meymûn'un hadisi olarak bildiğimiz garib bir rivayettir. Abdullah b. Meymûn ise, münkerü'l-hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Kader 10, 4/451
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Muhammed el-Bakır (Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali)
3. Ebu Abdullah Cafer es-Sâdık (Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Abdullah b. Meymûn el-Mahzûmî (Abdullah b. Meymûn b. Davud)
5. Ebu Hattab Ziyad b. Yahya el-Basrî (Ziyad b. Yahya b. Ziyad b. Hassan)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
KTB, İMAN
KTB, KADER
Seçki, İslam İnancı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15197, T002610
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو عَمَّارٍ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ الْخُزَاعِىُّ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمُرَ قَالَ : أَوَّلُ مَنْ تَكَلَّمَ فِى الْقَدَرِ مَعْبَدٌ الْجُهَنِىُّ قَالَ : فَخَرَجْتُ أَنَا وَحُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحِمْيَرِىُّ حَتَّى أَتَيْنَا الْمَدِينَةَ فَقُلْنَا لَوْ لَقِينَا رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَسَأَلْنَاهُ عَمَّا أَحْدَثَ هَؤُلاَءِ الْقَوْمُ . قَالَ فَلَقِينَاهُ يَعْنِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَهُوَ خَارِجٌ مِنَ الْمَسْجِدِ قَالَ : فَاكْتَنَفْتُهُ أَنَا وَصَاحِبِى قَالَ: فَظَنَنْتُ أَنَّ صَاحِبِى سَيَكِلُ الْكَلاَمَ إِلَىَّ فَقُلْتُ : يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنَّ قَوْمًا يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ وَيَتَقَفَّرُونَ الْعِلْمَ وَيَزْعُمُونَ أَنْ لاَ قَدَرَ وَأَنَّ الأَمْرَ أُنُفٌ قَالَ : فَإِذَا لَقِيتَ أُولَئِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنِّى مِنْهُمْ بَرِىءٌ وَأَنَّهُمْ مِنِّى بُرَآءُ وَالَّذِى يَحْلِفُ بِهِ عَبْدُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ أَحَدَهُمْ أَنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا قُبِلَ ذَلِكَ مِنْهُ حَتَّى يُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ . قَالَ: ثُمَّ أَنْشَأَ يُحَدِّثُ فَقَالَ: قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ كُنَّا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجَاءَ رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ حَتَّى أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَلْزَقَ رُكْبَتَهُ بِرُكْبَتِهِ ثُمَّ قَالَ : يَا مُحَمَّدُ مَا الإِيمَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ » . قَالَ فَمَا الإِسْلاَمُ ؟ قَالَ « شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَحَجُّ الْبَيْتِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ » . قَالَ فَمَا الإِحْسَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ فِى كُلِّ ذَلِكَ يَقُولُ لَهُ صَدَقْتَ . قَالَ فَتَعَجَّبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . قَالَ فَمَتَى السَّاعَةُ ؟ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ » . قَالَ فَمَا أَمَارَتُهَا ؟ قَالَ أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ أَصْحَابَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبُنْيَانِ » . قَالَ عُمَرُ فَلَقِيَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ذَلِكَ بِثَلاَثٍ فَقَالَ « يَا عُمَرُ هَلْ تَدْرِى مَنِ السَّائِلُ ؟ ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ مَعَالِمَ دِينِكُمْ » حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا كَهْمَسُ بْنُ الْحَسَنِ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ عَنْ كَهْمَسٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ . وَفِى الْبَابِ عَنْ طَلْحَةَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ وَأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ وَأَبِى هُرَيْرَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ قَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ نَحْوُ هَذَا عَنْ عُمَرَ . وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالصَّحِيحُ هُوَ ابْنُ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Ebu Ammâr el-Hüseyn b. Hureys el-Huzâî, ona Veki’, ona Kehmes b. el-Hasen, ona Abdullah b. Büreyde, Yahya b. Ya’mur’un şöyle anlattığını rivayet etti: Kader konusunda ilk konuşan kişi, Ma’bed el Cühenî oldu. Bunun üzerine ben ve Humeyd b. Abdurrahman el Hımyerî ile birlikte yola çıkıp Medine’ye geldik. Hz. Peygamber’in (sav) ashabından bir kişi ile karşılaşırsak ona şu kimselerin ortaya attıkları kader konusunu soralım dedik. Derken Abdullah b. Ömer ile karşılaştık. Abdullah mescitten dışarı çıkıyordu. Arkadaşımla birlikte onun yanına vardık. Arkadaşımın bu konuda konuşmayı bana bırakacağına inandığım için İbn Ömer’e “Ey Ebu Abdurrahman! Bazı kimseler Kur’ân okuyorlar ve ilimde derin meselelere dalıyorlar, kader diye bir şeyin olmadığını her işin (ezelde takdir edilmeyip) hemen o anda meydana geliveren bir durum olduğunu söylüyorlar” dedim. Abdullah b. Ömer şöyle dedi: “Onlarla bir daha karşılaşırsan benim onlardan uzak olduğumu, onların da benden uzak olduklarını kendilerine bildir. Abdullah’ın yeminle söyleyebileceği bir gerçek varsa oda şudur: Onlardan biri Allah yolunda Uhud dağı kadar altın harcasa kadere ve kaderin hayrına ve şerrine iman etmedikçe kendisinden kabul edilmez. Yahya b. Ya’mur dedi ki: Sonra Abdullah b. Ömer bir hadis rivayet etmeye başladı ve şöyle anlattı: Ömer b. Hattâb bize dedi ki: Rasûlullah’ın (sav) yanında bulunduğumuz bir sırada elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk belirtisi görülmüyordu, içimizden hiçbir kimse de kendisini tanımıyordu. Bu kimse Rasulullah’ın (sav) yanına geldi ve dizini onun dizine yapıştırdı ve “Ey Muhammed! İman nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem (sav) şöyle cevap verdi: “İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere inanmaktır.” Sonra o adam “İslam nedir?” diye sordu. Allah Rasulü (sav) şöyle cevapladı: “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet edip, namazı kılmak zekat vermek haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” Sonra o adam “İhsan nedir?” diye sordu. Rasulullah (sav) bu soruya da şöyle cevap verdi: “Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de o seni her an görmektedir.” Ömer dedi ki: Tüm bu sorduğu sorularda Rasulullah’ın (sav) cevabı üzerine o kimse hep “doğru söyledin” diyordu. Biz de bu adama hayret ettik, hem soru soruyor hem de aldığı cevabı doğruluyordu. O adam tekrar sordu: “Kıyamet ne zaman kopacaktır?” Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle dedi: “Kıyamet hakkında soruya muhatap olan kişi, sorandan daha bilgili değildir.” Bu sefer o adam “Kıyametin alametleri nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem de (sav) şöyle dedi: “Cariyenin hanımefendisini doğurması, (yani doğan çocukların ana ve babalarına köle muamelesi yapmaları) yalın ayak, çıplak ve fakir koyun çobanlarını yaptırdıkları binalarla boy ölçüşürken görmendir.” Ömer dedi ki: Bu olaydan üç gün sonra Rasulullah (sav), benimle karşılaştı ve “Ey Ömer! O (gün) soru soran kimdi! biliyor musun? O Cibril idi, size dini konuları öğretmeye gelmişti” dedi.
Ahmed b. Muhammed, İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Kehmes b. el-Hasen’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Bize Muhamed b. el-Müsennâ, ona Muaz b. Muaz, ona Kehmes aynı senedle mana itibarıyla benzer rivayette bulunmuştur. Bu konuda Talha b. Ubeydullah, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir. Ömer’den değişik şekillerde de bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir. Aynı hadis, İbn Ömer vasıtası ile Hz. Peygamberden rivayet edilmiştir. Sahih olan rivayet, İbn Ömer’in (babası) Ömer’den yaptığı rivayettir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 4, 5/6
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Hasan Kehmes b. Hasan et-Teymî (Kehmes b. Hasan)
6. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları, Kitaplara iman
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
KTB, İMAN
KTB, KADER
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279843, T002610-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو عَمَّارٍ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ الْخُزَاعِىُّ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمُرَ قَالَ : أَوَّلُ مَنْ تَكَلَّمَ فِى الْقَدَرِ مَعْبَدٌ الْجُهَنِىُّ قَالَ : فَخَرَجْتُ أَنَا وَحُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحِمْيَرِىُّ حَتَّى أَتَيْنَا الْمَدِينَةَ فَقُلْنَا لَوْ لَقِينَا رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَسَأَلْنَاهُ عَمَّا أَحْدَثَ هَؤُلاَءِ الْقَوْمُ . قَالَ فَلَقِينَاهُ يَعْنِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَهُوَ خَارِجٌ مِنَ الْمَسْجِدِ قَالَ : فَاكْتَنَفْتُهُ أَنَا وَصَاحِبِى قَالَ: فَظَنَنْتُ أَنَّ صَاحِبِى سَيَكِلُ الْكَلاَمَ إِلَىَّ فَقُلْتُ : يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنَّ قَوْمًا يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ وَيَتَقَفَّرُونَ الْعِلْمَ وَيَزْعُمُونَ أَنْ لاَ قَدَرَ وَأَنَّ الأَمْرَ أُنُفٌ قَالَ : فَإِذَا لَقِيتَ أُولَئِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنِّى مِنْهُمْ بَرِىءٌ وَأَنَّهُمْ مِنِّى بُرَآءُ وَالَّذِى يَحْلِفُ بِهِ عَبْدُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ أَحَدَهُمْ أَنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا قُبِلَ ذَلِكَ مِنْهُ حَتَّى يُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ . قَالَ: ثُمَّ أَنْشَأَ يُحَدِّثُ فَقَالَ: قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ كُنَّا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجَاءَ رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ حَتَّى أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَلْزَقَ رُكْبَتَهُ بِرُكْبَتِهِ ثُمَّ قَالَ : يَا مُحَمَّدُ مَا الإِيمَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ » . قَالَ فَمَا الإِسْلاَمُ ؟ قَالَ « شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَحَجُّ الْبَيْتِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ » . قَالَ فَمَا الإِحْسَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ فِى كُلِّ ذَلِكَ يَقُولُ لَهُ صَدَقْتَ . قَالَ فَتَعَجَّبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . قَالَ فَمَتَى السَّاعَةُ ؟ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ » . قَالَ فَمَا أَمَارَتُهَا ؟ قَالَ أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ أَصْحَابَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبُنْيَانِ » . قَالَ عُمَرُ فَلَقِيَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ذَلِكَ بِثَلاَثٍ فَقَالَ « يَا عُمَرُ هَلْ تَدْرِى مَنِ السَّائِلُ ؟ ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ مَعَالِمَ دِينِكُمْ » حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا كَهْمَسُ بْنُ الْحَسَنِ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ عَنْ كَهْمَسٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ . وَفِى الْبَابِ عَنْ طَلْحَةَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ وَأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ وَأَبِى هُرَيْرَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ قَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ نَحْوُ هَذَا عَنْ عُمَرَ . وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالصَّحِيحُ هُوَ ابْنُ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Ebu Ammâr el-Hüseyn b. Hureys el-Huzâî, ona Veki’, ona Kehmes b. el-Hasen, ona Abdullah b. Büreyde, Yahya b. Ya’mur’un şöyle anlattığını rivayet etti: Kader konusunda ilk konuşan kişi, Ma’bed el Cühenî oldu. Bunun üzerine ben ve Humeyd b. Abdurrahman el Hımyerî ile birlikte yola çıkıp Medine’ye geldik. Hz. Peygamber’in (sav) ashabından bir kişi ile karşılaşırsak ona şu kimselerin ortaya attıkları kader konusunu soralım dedik. Derken Abdullah b. Ömer ile karşılaştık. Abdullah mescitten dışarı çıkıyordu. Arkadaşımla birlikte onun yanına vardık. Arkadaşımın bu konuda konuşmayı bana bırakacağına inandığım için İbn Ömer’e “Ey Ebu Abdurrahman! Bazı kimseler Kur’ân okuyorlar ve ilimde derin meselelere dalıyorlar, kader diye bir şeyin olmadığını her işin (ezelde takdir edilmeyip) hemen o anda meydana geliveren bir durum olduğunu söylüyorlar” dedim. Abdullah b. Ömer şöyle dedi: “Onlarla bir daha karşılaşırsan benim onlardan uzak olduğumu, onların da benden uzak olduklarını kendilerine bildir. Abdullah’ın yeminle söyleyebileceği bir gerçek varsa oda şudur: Onlardan biri Allah yolunda Uhud dağı kadar altın harcasa kadere ve kaderin hayrına ve şerrine iman etmedikçe kendisinden kabul edilmez. Yahya b. Ya’mur dedi ki: Sonra Abdullah b. Ömer bir hadis rivayet etmeye başladı ve şöyle anlattı: Ömer b. Hattâb bize dedi ki: Rasûlullah’ın (sav) yanında bulunduğumuz bir sırada elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk belirtisi görülmüyordu, içimizden hiçbir kimse de kendisini tanımıyordu. Bu kimse Rasulullah’ın (sav) yanına geldi ve dizini onun dizine yapıştırdı ve “Ey Muhammed! İman nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem (sav) şöyle cevap verdi: “İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere inanmaktır.” Sonra o adam “İslam nedir?” diye sordu. Allah Rasulü (sav) şöyle cevapladı: “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet edip, namazı kılmak zekat vermek haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” Sonra o adam “İhsan nedir?” diye sordu. Rasulullah (sav) bu soruya da şöyle cevap verdi: “Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de o seni her an görmektedir.” Ömer dedi ki: Tüm bu sorduğu sorularda Rasulullah’ın (sav) cevabı üzerine o kimse hep “doğru söyledin” diyordu. Biz de bu adama hayret ettik, hem soru soruyor hem de aldığı cevabı doğruluyordu. O adam tekrar sordu: “Kıyamet ne zaman kopacaktır?” Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle dedi: “Kıyamet hakkında soruya muhatap olan kişi, sorandan daha bilgili değildir.” Bu sefer o adam “Kıyametin alametleri nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem de (sav) şöyle dedi: “Cariyenin hanımefendisini doğurması, (yani doğan çocukların ana ve babalarına köle muamelesi yapmaları) yalın ayak, çıplak ve fakir koyun çobanlarını yaptırdıkları binalarla boy ölçüşürken görmendir.” Ömer dedi ki: Bu olaydan üç gün sonra Rasulullah (sav), benimle karşılaştı ve “Ey Ömer! O (gün) soru soran kimdi! biliyor musun? O Cibril idi, size dini konuları öğretmeye gelmişti” dedi.
Ahmed b. Muhammed, İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Kehmes b. el-Hasen’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Bize Muhamed b. el-Müsennâ, ona Muaz b. Muaz, ona Kehmes aynı senedle mana itibarıyla benzer rivayette bulunmuştur. Bu konuda Talha b. Ubeydullah, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir. Ömer’den değişik şekillerde de bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir. Aynı hadis, İbn Ömer vasıtası ile Hz. Peygamberden rivayet edilmiştir. Sahih olan rivayet, İbn Ömer’in (babası) Ömer’den yaptığı rivayettir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 4, 5/6
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Ebu Abbas Ahmed b. Muhammed el-Mervezî (Ahmed b. Muhammed b. Musa)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları, Kitaplara iman
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
KTB, İMAN
KTB, KADER
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279844, T002610-3
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو عَمَّارٍ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ الْخُزَاعِىُّ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمُرَ قَالَ : أَوَّلُ مَنْ تَكَلَّمَ فِى الْقَدَرِ مَعْبَدٌ الْجُهَنِىُّ قَالَ : فَخَرَجْتُ أَنَا وَحُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحِمْيَرِىُّ حَتَّى أَتَيْنَا الْمَدِينَةَ فَقُلْنَا لَوْ لَقِينَا رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَسَأَلْنَاهُ عَمَّا أَحْدَثَ هَؤُلاَءِ الْقَوْمُ . قَالَ فَلَقِينَاهُ يَعْنِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَهُوَ خَارِجٌ مِنَ الْمَسْجِدِ قَالَ : فَاكْتَنَفْتُهُ أَنَا وَصَاحِبِى قَالَ: فَظَنَنْتُ أَنَّ صَاحِبِى سَيَكِلُ الْكَلاَمَ إِلَىَّ فَقُلْتُ : يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنَّ قَوْمًا يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ وَيَتَقَفَّرُونَ الْعِلْمَ وَيَزْعُمُونَ أَنْ لاَ قَدَرَ وَأَنَّ الأَمْرَ أُنُفٌ قَالَ : فَإِذَا لَقِيتَ أُولَئِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنِّى مِنْهُمْ بَرِىءٌ وَأَنَّهُمْ مِنِّى بُرَآءُ وَالَّذِى يَحْلِفُ بِهِ عَبْدُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ أَحَدَهُمْ أَنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا قُبِلَ ذَلِكَ مِنْهُ حَتَّى يُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ . قَالَ: ثُمَّ أَنْشَأَ يُحَدِّثُ فَقَالَ: قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ كُنَّا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجَاءَ رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ حَتَّى أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَلْزَقَ رُكْبَتَهُ بِرُكْبَتِهِ ثُمَّ قَالَ : يَا مُحَمَّدُ مَا الإِيمَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ » . قَالَ فَمَا الإِسْلاَمُ ؟ قَالَ « شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَحَجُّ الْبَيْتِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ » . قَالَ فَمَا الإِحْسَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ فِى كُلِّ ذَلِكَ يَقُولُ لَهُ صَدَقْتَ . قَالَ فَتَعَجَّبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . قَالَ فَمَتَى السَّاعَةُ ؟ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ » . قَالَ فَمَا أَمَارَتُهَا ؟ قَالَ أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ أَصْحَابَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبُنْيَانِ » . قَالَ عُمَرُ فَلَقِيَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ذَلِكَ بِثَلاَثٍ فَقَالَ « يَا عُمَرُ هَلْ تَدْرِى مَنِ السَّائِلُ ؟ ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ مَعَالِمَ دِينِكُمْ » حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا كَهْمَسُ بْنُ الْحَسَنِ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ عَنْ كَهْمَسٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ . وَفِى الْبَابِ عَنْ طَلْحَةَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ وَأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ وَأَبِى هُرَيْرَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ قَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ نَحْوُ هَذَا عَنْ عُمَرَ . وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالصَّحِيحُ هُوَ ابْنُ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Ebu Ammâr el-Hüseyn b. Hureys el-Huzâî, ona Veki’, ona Kehmes b. el-Hasen, ona Abdullah b. Büreyde, Yahya b. Ya’mur’un şöyle anlattığını rivayet etti: Kader konusunda ilk konuşan kişi, Ma’bed el Cühenî oldu. Bunun üzerine ben ve Humeyd b. Abdurrahman el Hımyerî ile birlikte yola çıkıp Medine’ye geldik. Hz. Peygamber’in (sav) ashabından bir kişi ile karşılaşırsak ona şu kimselerin ortaya attıkları kader konusunu soralım dedik. Derken Abdullah b. Ömer ile karşılaştık. Abdullah mescitten dışarı çıkıyordu. Arkadaşımla birlikte onun yanına vardık. Arkadaşımın bu konuda konuşmayı bana bırakacağına inandığım için İbn Ömer’e “Ey Ebu Abdurrahman! Bazı kimseler Kur’ân okuyorlar ve ilimde derin meselelere dalıyorlar, kader diye bir şeyin olmadığını her işin (ezelde takdir edilmeyip) hemen o anda meydana geliveren bir durum olduğunu söylüyorlar” dedim. Abdullah b. Ömer şöyle dedi: “Onlarla bir daha karşılaşırsan benim onlardan uzak olduğumu, onların da benden uzak olduklarını kendilerine bildir. Abdullah’ın yeminle söyleyebileceği bir gerçek varsa oda şudur: Onlardan biri Allah yolunda Uhud dağı kadar altın harcasa kadere ve kaderin hayrına ve şerrine iman etmedikçe kendisinden kabul edilmez. Yahya b. Ya’mur dedi ki: Sonra Abdullah b. Ömer bir hadis rivayet etmeye başladı ve şöyle anlattı: Ömer b. Hattâb bize dedi ki: Rasûlullah’ın (sav) yanında bulunduğumuz bir sırada elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk belirtisi görülmüyordu, içimizden hiçbir kimse de kendisini tanımıyordu. Bu kimse Rasulullah’ın (sav) yanına geldi ve dizini onun dizine yapıştırdı ve “Ey Muhammed! İman nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem (sav) şöyle cevap verdi: “İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere inanmaktır.” Sonra o adam “İslam nedir?” diye sordu. Allah Rasulü (sav) şöyle cevapladı: “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet edip, namazı kılmak zekat vermek haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” Sonra o adam “İhsan nedir?” diye sordu. Rasulullah (sav) bu soruya da şöyle cevap verdi: “Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de o seni her an görmektedir.” Ömer dedi ki: Tüm bu sorduğu sorularda Rasulullah’ın (sav) cevabı üzerine o kimse hep “doğru söyledin” diyordu. Biz de bu adama hayret ettik, hem soru soruyor hem de aldığı cevabı doğruluyordu. O adam tekrar sordu: “Kıyamet ne zaman kopacaktır?” Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle dedi: “Kıyamet hakkında soruya muhatap olan kişi, sorandan daha bilgili değildir.” Bu sefer o adam “Kıyametin alametleri nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem de (sav) şöyle dedi: “Cariyenin hanımefendisini doğurması, (yani doğan çocukların ana ve babalarına köle muamelesi yapmaları) yalın ayak, çıplak ve fakir koyun çobanlarını yaptırdıkları binalarla boy ölçüşürken görmendir.” Ömer dedi ki: Bu olaydan üç gün sonra Rasulullah (sav), benimle karşılaştı ve “Ey Ömer! O (gün) soru soran kimdi! biliyor musun? O Cibril idi, size dini konuları öğretmeye gelmişti” dedi.
Ahmed b. Muhammed, İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Kehmes b. el-Hasen’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Bize Muhamed b. el-Müsennâ, ona Muaz b. Muaz, ona Kehmes aynı senedle mana itibarıyla benzer rivayette bulunmuştur. Bu konuda Talha b. Ubeydullah, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir. Ömer’den değişik şekillerde de bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir. Aynı hadis, İbn Ömer vasıtası ile Hz. Peygamberden rivayet edilmiştir. Sahih olan rivayet, İbn Ömer’in (babası) Ömer’den yaptığı rivayettir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 4, 5/6
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Hasan Kehmes b. Hasan et-Teymî (Kehmes b. Hasan)
6. Ebu Müsenna Muaz b. Muaz el-Anberî (Muaz b. Muaz b. Nasr b. Hassan b. Hur b. Malik)
7. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları, Kitaplara iman
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
KTB, İMAN
KTB, KADER
حدثنا محمد بن علي ، قال سمعت أبي يقول : قال عبد الله ابن المبارك : إذا ابتليت بالقضاء فعليك بالأثر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
159754, TŞ000414
Hadis:
حدثنا محمد بن علي ، قال سمعت أبي يقول : قال عبد الله ابن المبارك : إذا ابتليت بالقضاء فعليك بالأثر
Tercemesi:
Abdullah b. Mübarek (ö: 181/797) şöyle demiştir:
"Eğer idareci olma durumu ile karşı karşıya gelirseniz, Hazreti Pey-gamber'in hadîsleri ile ashabın haberlerini kendinize düstur edinin; onlar rehberiniz olsun".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Şemail-i Muhammediyye, 414, /663
Senetler:
()
Konular:
Hadis Rivayeti
Hadis, öğrenimi/öğretimi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
İman, Esasları, Kaza ve Kader
KTB, İMAN
حدثنا يحيى العلاف ،قال: ثنا سعيد بن أبي مريم ،قال: ثنا نافع بن يزيد، والليث بن سعيد قالا: ثنا ابو هانيء، عن أبو عبد الرحمن الحبلي، عن عبد الله بن عمرو أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: فرغ الله من المقادير وأمور الدنيا قبل أن يخلق السماوات والأرض بخمسين ألف سنة لم يذكر الليث أمور الدنيا إلا أنه قال مقادير كل شيء
Öneri Formu
Hadis Id, No:
188239, MK13734
Hadis:
حدثنا يحيى العلاف ،قال: ثنا سعيد بن أبي مريم ،قال: ثنا نافع بن يزيد، والليث بن سعيد قالا: ثنا ابو هانيء، عن أبو عبد الرحمن الحبلي، عن عبد الله بن عمرو أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: فرغ الله من المقادير وأمور الدنيا قبل أن يخلق السماوات والأرض بخمسين ألف سنة لم يذكر الليث أمور الدنيا إلا أنه قال مقادير كل شيء
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
KTB, İMAN
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني موسى بن علي عن أبيه عن عمرو بن العاص قال : عجبت من الرجل يفر من القدر وهو مواقعه ويرى القذاة في عين أخيه ويدع الجذع في عينه ويخرج الضغن من نفس أخيه ويدع الضغن في نفسه وما وضعت سري عند أحد فلمته على إفشائه وكيف ألومه وقد ضقت به ذرعا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165580, EM000886
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني موسى بن علي عن أبيه عن عمرو بن العاص قال : عجبت من الرجل يفر من القدر وهو مواقعه ويرى القذاة في عين أخيه ويدع الجذع في عينه ويخرج الضغن من نفس أخيه ويدع الضغن في نفسه وما وضعت سري عند أحد فلمته على إفشائه وكيف ألومه وقد ضقت به ذرعا
Tercemesi:
— (205-s.) Amr ibni'l-As'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir :
«— O kimseye hayret ediyorum ki, kaderin içine düştüğü halde kaderden kaçar, kardeşinin gözündeki çöp kırıntısını görür de kendi gözündeki merteği bırakır ve kardeşinin canından kini çıkarır da, kendi canında kini bırakır.
Ben sırrımı hiç kimseye vermedim ki, yayılmasından ötürü onu ayıplayayım. Ben onu nasıl ayıplayabilirim ki, sırrımı korumakta aciz kalmış daralmıştım. (Başkası sırrımı korumakta benden daha dar olmaz mı) ?»[495]
Amr i b n i' I - A s, bu haberleriyle şu 4 hususa İşaret etmektedir:
1— Kadere iman etmek ve teslim olmak İman şartlarından biridir. Kul,babına gelecek olan bir musibeti geri çeviremez ve kendisine verilecek bir ihsanı da engelleyemez. Ancak akıl ve iradesiyle görevli bulunduğu vazifelere koşar, helâl olanları işler ve haramlardan sakınır. Bu aratia mukadder olan ne ise başına gelir ki, kul bunu ne bilebilir ve ne de buna engel olabilir. İlâhî kudret ve iradenin her an tesiri ve hakimiyeti altında bulunan bir kimsenin kaderden kaçmak istemesine şaşılır.
2— Dnce herkes kendi ayıp ve kusurlarını düzeltmeye ve bunlardan kurtulmaya çalışmalıdır. Başkasının ayıplarını ve noksanlarını aramamalıdır. Herkes noksan taraflarını düzeltirse, örnek olmaya hak kazanır ve cemiyet içinde kendisine düşeni yapmış olur. Bu gibilere bakarak da herkes iyi olmaya çalışır ve cemiyet düzelir. Kötü örnek kötülüğe yol açar. İyi örnekler ise iyiliklere sev kederi er. İşte önce kendine düşen vazifeyi yapmayıp da başkalarında kusurları araştıranların haline de hayret edilir.
3— İnsan, hiddetli bulunan kardeşini teskine çalışır ve içindeki kini dışarı çıkarıp onu kinli halden kurtarır da kendindeki kini saklarsa, böyle bir insanın da haline şaşılır Kendi tehlikeli durumda olduğunun farkında olmayarak başkasının imdadına koşar. Kendisi hasta iken, başkasını tedaviye kalkışır. Bu da normal bir hareket sayılmaz.
4— Gizli tutulması gereken ve sır mahiyyetinde olan şeylerin başkasına söylenmemesi en İhtiyatlı bir yoldur. Bİr mümin kardeşe de İtimat edip sır verilince, onun ihanet etmemesi gerekir. Sır, bir emanettir. Onu korumak, İfşa etmemekle olur. Dargınlık ve birbirine güvensizlik çok kerre arkadaşın sırrım yaymaktan ileri gelir. Kardeşlik bağlarını koruma şartlarından biri de arkadaşın sır ve mahrem olan hallerini yayma ma ktır. Bütün bunlara ihtiyaç bırakmayacak şekilde hareket, Amr ibni'l-Aş hazretlerinin ifade ettiği tutumlarıdır: Başkasına sır açıklamadım ki, ifşadan dolayı onu ayıplayayım. İşte en akıllı hareket, başkasına sır vermemektir. Muvaffakiyet sebeplerinin en kuvvetlisi ve huzur halinin devam sebeplerinden birisi sırrı saklamaktır, imam Ma ver d T, Edebü'd-Dünya ve'd-Din adlı kitabında şu hadîs-i şerifi nakletmektedir:
— İhtiyaçları karşılamakta gizlilikten yararlanınız; çünkü her nimet sahibine hased edilir.»
Hz. Ali de şöyle buyurmuştur:
— Senin sırrın esirindir. Eğ ar sırrını söylersen sen onun esiri olursun. İnsan dili ile sırrını yayar da bundan dolayı başkalarını ayıplarsa, bu kimse ahmaktır. Asıl kendini ayıplaması gerekir. Zira kalbi kendi sırrını tutamayıp ona dar gelirse, başkalarının kalbi o sırrı tutmakta daha dar olur. Ne kendini, ne do başkasını ayıplamaya mahal bırakmamak için insan sırrını hiç kimseye açmamalıdır. Açıldığı takdirde de ihanet etmemelidir.
Amr İ b n i ' I - A s kimdir? :
Ebû Abdullah ve Ebû Muhammed diye künye taşıyan Amr, hicretin sekizinci yılında İslâm'ı kabul etmiştir ve Kureys kabİlesindendir. Rivayet edildiğine göre, Habeşistan'da Necaşî nin telkini ile İslâm'ı kabul etmiş ve müslüman olduğu halde hicretin sekizinci yılında Medine'ye gelmiş ve Resûlüllah in huzuruna çıkmıştır. Bu sırada Şam tarafında bulunan akrabalarını İslâm'a davet için bir ordu emrine verilerek Peygamber tarafından oraya gönderilmişti. Daha sonra Umman valiliğine tayin edilmiş ve Resûlüllahın irtihallerine kadar bu görevde bulunmuştu.
Hz. Ebû B e k i r 'in devrinde Şam fethine, Hz. Ömer devrinde Mısır'ın fethine memur edilmiş ve Mısır'ı fethederek oranın valiliğine tayin edilmişti. Hz. Osman'ın hilâfeti zamanında Mısır valiliğinden azledilmiş ve Filistin'e çekilmişti. Daha sonra Muhammed İbnİ Ebu Bekir'in yerine Mısır'a vali olmuş ve ölünceye kadar bu görevde kalmıştır. Hicretin 43. yılında vefat etmiştir. Kısa boylu, cesur ve güzel hitabeti bulunan bîr şair ve çok zeki bir zat idi. Allah hepsinden razı olsun.[496]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 886, /687
Senetler:
()
Konular:
Ayıplamak, günahından dolayı müslümanı aşağılamak
İman, Esasları, Kaza ve Kader
Kin tutmak, Kindarlık
KTB, İMAN
Sosyalleşme, temel prensipler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7793, İM000063
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ قَالَ كُنَّا جُلُوسًا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَجَاءَ رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ شَعَرِ الرَّأْسِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ . قَالَ فَجَلَسَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَسْنَدَ رُكْبَتَهُ إِلَى رُكْبَتِهِ وَوَضَعَ يَدَيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ . ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِسْلاَمُ قَالَ « شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ وَحَجُّ الْبَيْتِ » . قَالَ صَدَقْتَ . فَعَجِبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِيمَانُ قَالَ « أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَكُتُبِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ » . قَالَ صَدَقْتَ . فَعَجِبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِحْسَانُ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لاَ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ فَمَتَى السَّاعَةُ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ » . قَالَ فَمَا أَمَارَتُهَا قَالَ « أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا » . قَالَ وَكِيعٌ يَعْنِى تَلِدُ الْعَجَمُ الْعَرَبَ « وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبِنَاءِ » . قَالَ ثُمَّ قَالَ فَلَقِيَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ثَلاَثٍ فَقَالَ « أَتَدْرِى مَنِ الرَّجُلُ » . قُلْتُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ مَعَالِمَ دِينِكُمْ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed, ona Veki' (b. Cerrah), ona Kehmes b. Hasan, ona Abdullah b. Büreyde, ona Yahya b. Ya'mer, ona Abdullah b. Ömer, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir: "Biz Rasulullah'ın (sav) yanında oturuyorduk. Yanımıza elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuktan iz görülmeyen ve bizden de kendisini kimsenin tanımadığı bir adam geldi. Rasulullah'ın yanına oturdu, dizlerini dizlerine dayadı, ellerini O'nun (sav) dizlerine koydu ve 'Ey Muhammed! Bana İslam nedir' dedi. "Rasulullah; "Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, Kabe'yi haccetmektir" buyurdu. Ömer şöyle devam etti: O "Doğru söyledin" dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulaması (tasdik etmesi) bizim garibimize gitti. Sonra "Ey Muhammed! İman nedir," dedi. Rasulullah (sav); "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, hayrı ve şerriyle kadere iman etmektir" buyurdu. Ömer şöyle devam etti: O "Doğru söyledin" dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulaması (tasdik etmesi) bizim garibimize gitti. Sonra "Ey Muhammed! İhsan nedir," dedi. Rasulullah "Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmekdir. Zira sen O’nu görmesen de O (ac) seni görüyor" buyurdu. Sonra "Kıyamet ne zaman kopacak?" deyince Rasulullah (sav); "Bu konuda soru sorulan sorandan daha fazla bilgili değildir" buyurdu. O, "O halde kıyametin alametleri nelerdir" dedi. Rasulullah (sav); "Cariyenin efendisini doğurması -Veki' bunun. Arap olmayan kadının Arap çocuk doğurması, alamına geldiğini söyledi- ve yalın ayak, (yarı) çıplak, ihtiyaç sahibi koyun çobanlarını binalar yapmada yarışır halde görmendir" buyurdu. Ömer şöyle devam etti: Üç gün sonra Rasulullah (sav) bana rastladı ve; "O adamın kim olduğunu biliyor musun?" buyurdu. Ben de: 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "O Cebrail'di. Size dininizin esaslarını öğretmeye geldi" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mukaddime 9, /24
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Hasan Kehmes b. Hasan et-Teymî (Kehmes b. Hasan)
6. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
7. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, imanın esasları
İslam, islam nedir?
İslam, İslamın Şartları
Kıyamet, alametleri
KTB, İMAN
KTB, KADER
Melekler, Cebrail