2915 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Muhammed, ona Ebû Muâviye, ona Davud b. Ebî Hind, ona Amr b. şuayb, ona da babası vasıtasıyla dedesi şöyle dedi: Şuayb (ra)’den, babası Muhammed b. Abdillah (ra)’ın şöyle “Ashâb-ı kirâm kader meselesini tartışırlarken Rasûlullah (sav.) onların yanına geldi. Tartıştıklarını anlayınca öfkesinden yüzü sanki yarılmış nar tanesi gibi kıpkırmızı oldu. Sonra şöyle dedi: “Siz, bununla mı emrolundunuz? Yahut bunun için mi yaratıldınız? Kur’ân âyetlerini birbirleriyle vuruşturuyorsunuz. Sizden önceki ümmetler bu türlü tartışmalar yüzünden helâk oldular.” Râvî dedi ki: (Babam) Abdullah b. Amr şöyle söyledi: “Nefsimin beni Rasûlullah’ın (sav.) meclslerinden geride bırakmış olduğu hiçbir meclis için, bu meclisten geri bıraktığı kadar mutlu olmadım.”
Açıklama: Elbani bu hadisin hasen-sahih olduğunu ifade etmiştir
Bize Ali b. Muhammed, ona Yahya b. İsa el-Cerrâr, ona Abdul’a’lâ b. Ebî’l-Müsâvir, ona eş-Şa’bî şöyle demiştir: Adiy bin Hâtim Kûfe’ye geldiği zaman Kûfe fukahasından bir grupla yanına vardık ve ona, bize Rasûlullah’dan (sav.) işittiğin hadislerden bahset, dedik. O da, bir gün Rasûlullah’ın (sav) yanına gitmiştim de bana; “- Ya Adiy, Müslüman ol, kurtul!” demişti. Ben; “- İslâm nedir?” diye sordum. Şöyle cevap verdi: “- İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim de Allah’ın rasûlü olduğuma şehadet etmen, hayrı ve şerri, tatlısı ve acısı da dahil olmak üzere bütün kaderlere iman etmendir.”
Açıklama: Elbani وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيُحْرَمُ الرِّزْقَ لِلْخَطِيئَةِ يَعْمَلُهَا kısmının zayıf olduğunu, bunun dışındaki kısmın ise hasen olduğunu ifade etmiştir
Açıklama: Sünen-i Tirmizî nâşirlerinden Beşşâr'a göre bu ve sonraki hadis, Tirmizî'nin hadisi değildir. Zira kendisi, ne neşirde esas aldığı nüshalarda ne de Mizzî'nin Tuhfetü'l-eşrâfı'nda bu hadise tesadüf etmiştir. Ayrıca ona göre, müstedrikler de bu tariki görmezden gelmişledir (Tirmizi, ''Kader'', 16 (no:2153), 1. dpt.).
Açıklama: Bu hadîs her şeyden önce kaderin varlığını ve ona iman etmenin gereğini ifade etmektedir. Kaydetmek gerekir ki kader, kulun yazılanı yapmaya mecbur olduğunu değil, yapacağı fiillerin Allah’ın ilminde malum olduğunu gösterir. Bir anlamda kader, Kadir’in kudretinin ve ilminin delilidir.
Bize Ali b. Muhammed, ona dayısı Yahya, ona el-A’meş, ona Cabir b. Ebî’l-Ca’d, ona da Cabir (ra.) şöyle rivâyet etti: Ensar’dan biri Rasûlullah’a (sav.) geldi ve; “- Ey Allah’ın rasûlü, benim bir cariyem var ve ben ondan azil yapıyorum. Ne buyurursun?” diye sordu. Hz. Peygamber; “- Cariyen için takdir edilmiş olan şey (çocuk) mutlaka kendisine gelecektir” buyurdu. Bir süre sonra adam tekrar geldi ve; “- O cariyem hâmile kaldı” dedi. Bunun üzerine Raesûlullah (sav.); “- Her nefis için takdir edilmiş olan şey mutlaka olur” buyurdu.