2846 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Musa, ona Ebu Davud et-Tayâlisî, ona da Abdülvâhid b. Süleym şöyle rivayet etmiştir: Mekke'ye geldim, Atâ b. Ebu Rabâh'la karşılaştım ve ona “ey Ebu Muhammed, Basralılar kader hakkında konuşup duruyorlar” dedim. O, “ey oğul, sen Kur'ân'ı okuyor musun” dedi. Ben, “evet” dedim. O, “Zuhruf (suresini) oku” dedi. Ben de okudum: "Hâ Mîm. Apaçık Kitab'a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur'an yaptık. Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz'da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur." Bana, “ümmü'l-Kitâb nedir, bilir misin” dedi. Ben “Allah ve rasulü daha iyi bilir” dedim. Atâ, “Allah'ın gökleri ve yeri yaratmazdan evvel yazdığı bir kitaptır. Onun içerisinde Firavun'ın cehennemlik olduğu, "Ebu Leheb'in elleri kurusun ve kurudu da" bilgileri vardır” dedi ve şöyle devam etti: Rasulullah'ın sahâbîsi Ubâde b. Sâmit'in oğlu Velid ile karşılaştım ve “ölüm esnasında babanın sana vasiyeti ne idi” diye sordum, bana şöyle cevap verdi: Babam beni çağırdı ve bana, “Allah'a karşı takva sahibi ol. Allah'a ve hayrıyla, şerriyle kaderin tümüne inanmadıkça Allah'a karşı takva sahibi olamayacağını bil. Bu hal üzere ölmezsen ateşe girersin. Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken işittim” dedi: "Allah'ın ilk yarattığı kalemdir. Ona “yaz” diye buyurdu. O, “ne yazayım” dedi. Allah, “kaderi, olmuş ve kıyamete kadar olacak şeyleri” yaz buyurdu." Ebu İsa şöyle demiştir: Bu rivayet, bu tarikten garîb bir hadistir.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَوَّلَ مَا خَلَقَ اللَّهُ الْقَلَمُ
Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.
Gökten bir ölçüye göre suyu indiren O'dur. Biz onunla (kupkuru), ölü memlekete hayat veririz. İşte siz de böylece (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız.
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Nehai kabilesinin şeyhlerinden Muğîre b. Numan, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bize öğüt vermek üzere ayağa kalktı ve şunları söyledi: "Sizler Allah’ın huzurunda yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak toplanacaksınız. (Nitekim Yüce Allah) “Bütün varlığı başlangıçta nasıl kolayca yaratmışsak, onları aynı şekilde tekrar dirilteceğiz. Bu, bizim verdiğimiz kesin bir sözdür. Biz ne söz verdiysek, onu mutlaka yaparız.” (Enbiyâ, 104) (buyurmuştur.) Sonra kıyamet günü mahlûkatın ilk giydirilecek olanı, Hz. İbrahim’dir. Şunu da bilin ki, o gün ümmetimden bazı kişiler getirilip sol tarafa alınırlar. Ben “ey Rabbim, onlar benim ashabımdır” diyeceğim. Bana “Sen bunların senden sonra neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun” denir. Bunun üzerine ben de, o Salih kulun (Hz. İsa’nın) söylediği gibi derim: “Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin.” (Mâide, 117). O zaman bana “Sen onlardan ayrıldığın zamandan beri onlar gerisin geriye dönmeye devam ettiler” denilir."
Açıklama: İlk defa Hz. İbrahim’e elbise giydirilmesi, muhtemelen; ya Hz. İbrahim ateşe atılırken elbisesinden soyulmuş olduğundan, veyahut da tesettür için şalvarı ilk defa onun giymiş olmasından dolayıdır.
Bize Affân, ona Şu'be, ona Nehai kabilesinin şeyhlerinden Muğîre b. Numan, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bize öğüt vermek üzere ayağa kalktı ve şunları söyledi: "Ey insanlar! Sizler Allah’ın huzurunda yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak toplanacaksınız. Nitekim Yüce Allah “Bütün varlığı başlangıçta nasıl kolayca yaratmışsak, onları aynı şekilde tekrar dirilteceğiz. Bu, bizim verdiğimiz kesin bir sözdür. Biz ne söz verdiysek, onu mutlaka yaparız.” (Enbiyâ, 104) buyurmuştur. Şunu bilin ki, kıyamet günü mahlûkatın ilk giydirilecek olanı, Hz. İbrahim’dir. Şunu da bilin ki, o gün ümmetimden bazı kişiler getirilip sol tarafa alınırlar. Ben “ey Rabbim, onlar benim ashabımdır” diyeceğim. Bana “Sen bunların senden sonra neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun” denir. Bunun üzerine ben de, o Salih kulun (Hz. İsa’nın) söylediği gibi derim: “Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zaten sen her şeyi hakkıyla görensin. Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın.” (Mâide, 117-118). O zaman bana “Sen onlardan ayrıldığın zamandan beri onlar gerisin geriye dönmeye devam ettiler” denilir." Şu'be derki: Bu hadisi (Muğîre b. Numan) Süfyân'a, Süfyân da aynı mekanda bana yazdırdı.
Açıklama: İsnadı Şeyhân'nın şartlarına göre sahihtir.
Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.
Allah -ki ondan başka hiçbir tanrı yoktur elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır, bunda asla şüphe yoktur. Söz bakımından Allah'tan daha doğru kim vardır!
Åyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar bize gizli kalmaz. O halde, ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! Kuşkusuz O, yaptıklarınızı görmektedir.