Giriş

Bize Ahmed b. Ebu Şuayb, ona Züheyr, ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe (kamil anlamda) iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selamı yayınız."


Açıklama: Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.

    Öneri Formu
34319 D005193 Ebu Davud, Edeb, 130, 131


Açıklama: Musannif ile Abdullah b. Salim el-Eş'arî arasında inkita vardır.

    Öneri Formu
275161 D001582-2 Ebu Davud, Zekat, 5


    Öneri Formu
10827 D001582 Ebu Davud, Zekat, 5


    Öneri Formu
31254 D004090 Ebu Davud, Libas, 26


    Öneri Formu
34191 D005111 Ebu Davud, Edeb, 108, 109


    Öneri Formu
34190 D005110 Ebu Davud, Edeb, 108, 109


    Öneri Formu


    Öneri Formu
271496 D004090-2 Ebu Davud, Libas, 26

Bize Ahmed b. Salih, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr, ona Ebu Nadr, ona Süleyman b. Yesar'ın naklettiğine göre Peygamber'in (sav) zevcesi Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben, Rasulullah'ın (sav) abartılı ve küçük dili görünecek şekilde ağzını açarak kahkaha attığını hiç görmedim. O, sadece tebessüm ederdi. Bir bulut veya rüzgâr gördüğünde endişelenirdi ve endişesi yüzünden anlaşılırdı. Kendisine Ey Allah'ın elçisi! İnsanlar bulutu gördükleri zaman, yağmur yağacağını ümit ederek seviniyorlar, sen ise bir bulut görünce endişen yüzünden anlaşılıyor, niçin böyle oluyor? dedim. Bunun üzerine "Ey Aişe! Bunda bir azab bulunmadığına dair bana kim teminat verebilir ki? Geçmişte bir kavim şiddetli rüzgarla azaba maruz kalmıştır. Bir kavim de azabı (getiren bulutu uzaktan) görmüşler ve (Bakın bulut çıktı, yağmur yağacak!) (Ahkâf, 46/24) demişlerdi" buyurdu.


    Öneri Formu
34178 D005098 Ebu Davud, Edeb, 103, 104


Açıklama: Burada iki hususa itiraz edilmektedir. Birincisi bayram namazı için namazgâha minber çıkarılmasıdır. Hz. Peygamber döneminde bayram namazları açık arazide kılınır, namazdan sonar Rasulullah (sav) kalkıp hutbe okurdu. Hadisteki olayın cereyan ettiği sırada Medine valisi olan Mervan, hutbe için araziye minber koydurmuştu. Rivayete göre bu minberi de Kesir b. Salt yapmıştı. Hz. Peygamber döneminde böyle bir şey yapılmadığı için buna itiraz edilmişti. İtiraza konu olan ikinci husus, hutbenin namazdan önce okunmasıdır. Hz. Peygamber döneminde bayram hutbesi namazdan genelde sonra okunurdu. Ancak Buhârî ve diğer kaynaklarda Rasulullah, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde de hutbenin namazdan önce okunduğuna dair rivayetler yer almaktadır. Ulemanın çoğunluğuna göre hutbe her ne kadar namazdan sonra ise de, önce okunduğu zaman da yine câiz olur. Çünkü o, vâcib değildir. Hanefîler, bayram hutbesinin namaza takdimini câiz görmekle birlikte sünnete muhâlif bularak mekrûh sayarlar. Şâfiîler, sünnete uygun olması için namazdan sonra iâdesini öngörürler. Ancak iâde edilmese de namaz sahîh olur. Mâlikîler’e göre, hatibe namazdan sonra hutbeyi iâde etmesi emrolunur. Burada asıl üzerinde durulması gereken husus, hadisin son cümlesidir. Burada iyiliği emredip kötülüğe mani olmak emredilmektedir. Toplumda böyle bir cemâatin mevcudiyeti, Kur’ân-ı Kerîm’in de emridir. toplumda iyiliği emredip kötülüğe mani olan bir cemâatin bulunması farz-ı kifâyedir. Hiç kimse bu görevi yerine getirmezse, bütün toplum sorumlu olur. Ancak bir insanın kendi çocuklarına ve hanımına karşı, genel bir ifâde ile âmirin memûruna, Devlet Reisinin halkına karşı bu görevi yapması, farz-ı kifâyeden de öte bir ehemmiyet arz etmektedir. Bunun farz-ı ayın olduğunu söylemek, yanlış olmasa gerektir.

    Öneri Formu
270812 D001140-2 Ebu Davud, Salat, 239, 242