2843 Kayıt Bulundu.
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Mahmud b. Rabî, ona da Itbân b. Mâlik şöyle demiştir: Bir sabah Rasulullah (sav) gün yükseldiği vakit bana geldi... Bir adam “Mâlik b. Duhşun nerede?” diye sordu. Bizlerden biri de “O, Allah'ı ve Rasulü'nü sevmeyen bir münafıktır!” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "O, Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmak için 'Lâ ilâhe illallah' demiyor mu?" buyurdu. O sözü söyleyen kimse “Evet” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Kıyamet günü bu inançta olan herkese Allah cehennemi haram eder" buyurdu.
Açıklama: Hadisin tamamı için B005401 numaralı rivayete bakınız.
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî, ona Nadr b. Şümeyl el-Mâzinî, ona Davud b. Ebu Fürat, ona Abdullah b. Büreyde, ona da Yahya b. Ya'mer, şöyle rivayet etmiştir: Hz. Âişe (r. anhâ) Rasulullah'a (sav) veba salgını hakkında sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Veba salgını, Allah'ın dilediği kulları üzerine göndermiş olduğu bir azaptır. Ancak Allah, onu müminler için bir rahmet vesilesi kılmıştır. Veba salgını olan bir beldede bulunan, orada ikamet etmeye devam eden, sabrederek ve ecrini Allah'tan bekleyerek, söz konusu veba salgınının ancak Allah'ın takdir ettiği kişilere bulaşacağını bilerek o beldeden dışarı çıkmayan hiç kimse yoktur ki kendisi için mutlaka şehit sevabı gibi bir sevap olmasın."
O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir; (T) Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Ebu Küreyb ve Züheyr b. Harb, onlara Ebu Muaviye, o ikisine (Cerir ve Ebu Muaviye'ye) de A'meş bu isnadla rivayet etmiş, ancak Cerir ve Ebu Muaviye'nin rivayet ettiği hadiste "Onlar okun avı (deldikten sonra) çıkıp gittiği gibi dinden çıkarlar, bir daha da ona geri dönmezler" cümlesi bulunmamaktadır.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Abdullah b. Saîd el-Eşec, onlara Veki, ona A'meş, ona Hayseme, ona da Süveyd b. Ğafele, Ali'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) bir sözünü aktarırken, Onun söylemediği bir sözü ona nispet etmektense semadan yeryüzüne düşmek bana daha sevimli gelir. Ama sizinle aramızda olan şeyler üzerine konuştuğumuzda, harp hileden ibarettir. Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken işitmiştim: "Ahir zamanda yaşları küçük, akılları kıt bazı insanlar ortaya çıkacak. Onlar, insanların söylediği en güzel sözü söyleyen, Kur'an okuyan ancak, okudukları Kur'an boğazlarından aşağı geçmeyen ve okun avı (deldikten sonra) çıkıp gittiği gibi imandan çıkan kimselerdir. Bu insanlarla karşılaştığınızda onları öldürün. Zira onları öldürenlere kıyamet gününde Allah katında mükafat vardır.
Açıklama: غَيْرَ أَنَّ لَكُمْ رَحِمًا سَأَبُلُّهَا بِبَلَالِهَا ifadesinin nasıl anlaşılacağında şarihler çeşitli yorumlar yapmışlar. Bazı çevirilerde "Sadece o ateşi bu akrabalığın suyu ile ıslatabilirim" diye anlaşıldığı görülmektedir. Eğer çeviri burada aktarıldığı gibi olursa Hz. Peygamber'in (sav) akrabalarına hiç bir faydası olamayacağı ancak akrabalık bağını sayesinde sanki yine de ateşi söndürebileceği ifade edilmiştir. Ancak Nevevî, başta olmak üzere şarihler burada bir teşbihten bahseder. Ona göre, sıla-i rahimi kesmek bir hararet ve kızgınlık sebebidir. Sıla-i rahimi sürdürmek ise o harareti söndürecek vesiledir. Dolayısıyla Hz. Peygamber'in ahiretteki ateşi değil, dünyada akrabalık ilişkilerini sürdürmek suretiyle aradaki beşeri münasebetin tamamen kopmasını istemediği, buna bağlı olarak ortaya çıkacak kızgınlık (ateş) dünyada iletişimi sürdürmekle giderilebilir. Zaten hadisin baş tarafındaki uslup, davetin hedefi ve ahirete karşı uyarı da hadisi bizim tercih ettiğimiz çeviri şeklinde anlamayı gerekli kılmaktadır.
Bana Ebu Bekir b. Nafi' el-Abdî, ona Hammad, ona Behz, ona Sabit, ona Enes şöyle rivayet etmiştir: İtban b. Malik gözlerini kaybetmiş ve Rasulullah'a (sav) haber göndererek evine gelmesini, evde uygun bir yeri namazgâh olarak belirlemesini istemişti. Rasulullah (sav) geldi, başka insanlar da gelmişti. Orada Malik b. Duhşum denilen bir adam hakkında ileri geri konuşuldu. Sonra Ravi hadisi, Süleyman b. Muğîra'nın rivayeti gibi nakletti.
Açıklama: Hadisin tamamı için M000149 numaralı hadise bakınız.
Bize Şeyban b. Ferruh, ona Süleyman b. Mugîra, ona Sabit, ona Enes b. Malik, ona Mahmud b. Rabî, ona İtbân b. Malik şöyle nakletmiştir: Medine'ye gelmiştim. Kısa bir süre sonra İtban'a rastladım. Bana senden bir hadis ulaştı dedim. İtban şöyle dedi: Gözüm rahatsızlanmıştı. Rasulullah'a (sav) haber gönderip “arzu ederim ki evime gelip burada namaz kılsanız da ben de evimi namazgah edineyim” dedim. Hz. Peygamber (sav) ashabından bazıları ile birlikte evime geldi, içeri girip namaz kıldı. Bu sırada Ashabı (münafıkların yaptıkları kötülükleri) aralarında konuşuyor, bunun sorumluluğunun büyük bir kısmını Malik b. Duhşum'a yüklüyor ve arzu ediyorlardı ki Allah Rasulü beddua etsin de onun başına bir şey gelip helak olsun. Rasululullah (sav) namazını tamamladı ve "bu adam Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim onun elçisi olduğuma şehadet etmiyor mu?" diye sordu. “içinden inanmadan bunu söylüyor” dediler. Hz. Peygamber (sav) "Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim onun elçisi olduğuma şahitlik eden kimse cehenneme girmez ve onu tatmaz" buyurdu. Enes der ki: Bu hadis hoşuma gitti ve oğluma onu yaz dedim. O da bu hadisi yazdı.