2850 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Abdurrahman b. Zeyd b. Ebu Mevâlî el-Müzenî, ona Ubeydullah b. Abdurrahman b. Mevheb, ona Amra, ona da Aişe, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Altı (sınıf insan) vardır ki ben, Allah ve tüm peygamberler onları lanetlemiştir: Allah'ın kitabına ilavede bulunan, Allah'ın kaderini yalanlayan, zorbalıkla Allah'ın zelil kıldığını izzetli, izzetli kıldığını da zelil göstermeye çalışan, Allah'ın haram kıldığını helal kılan, ehli beytimden Allah'ın haram kıldığını helal kılan ve sünnetimi terk eden." [Ebu İsa der ki: Aynı şekilde bu hadisi, Abdurrahman b. Ebu Mevâlî, Ubeydullah b. Abdurrahman b. Mevheb'den, o Amra'dan, o Aişe'den, o da Nebî (sav)'den rivayet etmiştir. Bu hadisi Süfyan, Hafs b. Ğiyâs ve daha pek çok kişi de, Ubeydullah b. Abdurrahman b. Mevheb'den, o Ali b. Hüseyin'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) mürsel olarak rivayet etmiştir ki, bu (tarikler) daha sahihtir.]
Açıklama: Sünen-i Tirmizî nâşirlerinden Beşşâr'a göre bu ve önceki hadis, Tirmizî'nin hadisi değildir. Zira kendisi, ne neşirde esas aldığı nüshalarda ne de Mizzî'nin Tuhfetü'l-eşrâfı'nda bu hadise tesadüf etmiştir. Ayrıca ona göre, müstedrikler de bu tariki görmezden gelmişledir (Tirmizi, ''Kader'', 16 (no:2154), 1. dpt.).
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona Ebu Kabîl, ona Şüfey b. Mâti, ona da Abdullah b. Amr b. Âs şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), elinde iki kitâb olduğu halde çıkageldi ve 'bu iki 'kitabın ne olduğunu biliyor musunuz' dedi. Bizler 'Hayır ey Allah'ın Rasulü, sen bize bildirmezsen (nereden biledim)' dedik. Sağ elindeki için 'Bu, alemlerin Rabbi'nden (gelen) bir kitaptır ki, onda cennetliklerin, onların babalarının ve kabilelerinin isimleri vardır. Onların sonuncusuna varıncaya kadar hepsi yazılmıştır. Onlar, asla ne artırılacak ne de eksiltilecektir' buyurdu. Ardından solundaki (kitap) için 'Bu da alemlerin Rabbinden (gelen) bir kitaptır ki, onda cehennemliklerin, onların babalarının ve kabilelerinin isimleri vardır. Onların sonuncusuna varıncaya kadar hepsi yazılmıştır. Onlar da, asla ne artırılacak ne de eksiltilecektir' buyurdu. Sahabe 'ey Allah'ın Rasulü! İşler önceden tayin edildiyse amel de niye' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'İşlerinizde doğru olun ve orta yolu tutun. Zira cennetlik, hangi ameli işlerse işlesin (kaderi), cennetliklerin ameli ile son bulur. Cehennemlik de hangi ameli işlerse işlesin (kaderi), cehennemliklerin ameli ile son bulur' buyurdu. Ardından ellerindekini işaret edip onları attı ve 'Allah, kulların (kaderlerini) tayin etti. Bir kısım cennette, bir kısım da ateştedir' buyurdu." [Bize Kuteybe, ona Bekir b. Mudar, ona da Ebu Kabîl, benzeri bir hadis rivayet etmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir. Bu konuda İbn Ömer'den hadis rivayet edilmiştir. Bu, hasen-garîb-sahih bir hadistir. Ebu Kabîl'in ismi, Huyey b. Hânî'dir.]
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyan, ona Alkame, ona Süleyman b. Büreyde, ona da (Yahya) b. Ya'mer şöyle haber vermiştir: Abdullah b. Ömer'e “Biz uzak beldelere yolculuk yapıyoruz ve orada kaderin olmadığını söyleyen insanlarla karşılaşıyoruz” dedim. Abdullah b. Ömer “Onlarla karşılaştığınızda onlara 'Abdullah b. Ömer sizden uzak, siz de ondan uzaksınız' deyin” diye üç kere tekrarladı, ardından şu hadisi nakletti. "Biz Hz. Peygamber'in (sav) yanındayken bir adam çıkageldi. -Abdullah b. Ömer adamın özelliklerini de anlattı.- Hz. Peygamber (sav) ona 'Yaklaş' dedi. Adam yaklaştı. Tekrar 'Yaklaş' dedi. Adam yaklaştı. Yine 'Yaklaş' dedi adam yine dizleri birbirine değecek kadar yaklaştı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! İman nedir? veya bana imandan haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman etmendir' dedi. [Süfyan der ki: Sanırım 'kaderin hayrına ve şerrine' ifadesini de kullandı.] Adam 'İslam nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek, Ramazan orucu tutmak ve cünüplükten gusletmektir' buyurdu. Adam 'Söylediğin her şeyi doğru söyledin, doğru söyledin' dedi. Topluluk 'Biz daha önce Hz. Peygamber'e (sav) karşı bu kadar saygılı bir adam görmedik. Sanki Hz. Peygamber'e (sav) o öğretiyor' dedi. Sonra adam 'Ey Allah'ın Rasulü! Bana ihsandan haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Allah'a sanki onu görüyormuş gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da o seni görüyor' buyurdu. Biz 'Biz daha önce Hz. Peygamber'e (sav) karşı bu kadar saygılı bir adam görmedik' dedik Adam bunların hepsini 'Doğru söyledin, doğru söyledin' diyerek tasdik ediyordu. Adam 'Bana kıyametin vaktini haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bu konuda, sorulan sorandan daha bilgili değildir' dedi. Adam da 'Doğru söyledin' dedi. Biz yine 'Hz. Peygamber'e (sav) bu adamdan daha saygılı bir kişi görmedik' dedik. Adam sonra da ayrılıp gitti. [Süfyan der ki:] Hz. Peygamber (sav) 'Gidin adamı arayın' dedi. Ancak onu bulamadılar. Hz. Peygamber (sav) 'Bu gelen Cibrîl'dir, size dininizi öğretmek için geldi. Bana hangi surette gelse onu tanırdım — bu suret dışında' dedi."
Bize Ali b. Muhammed, ona İshak b. Süleyman, ona Ebu Sinan, ona Vehb b. Halid el-Hımsî, ona da ed-Deylemî şöyle demiştir: "Bu kader konusuyla ilgili olarak kalbime, beni huzursuz edecek bir şeyler düştü. Dinim ve amelim ilgili beni bozmasından korktum. Hemen Übey b. Ka'b'ın yanına geldim ve ona 'Ey Ebu Münzir! Bu kader konusuyla ilgili olarak kalbime, beni huzursuz edecek bir şeyler düştü. Dinim ve amelimle ilgili olarak beni bozmasından korktum. Bu konuyla ilgili olarak bana bir şeyler anlatabilir misin? Umulur ki Allah bu anlatacaklarınla bana bir fayda nasip eder' dedim. Şöyle dedi: Eğer Allah gökler ve yeryüzü ehline azap edecek olsaydı onlara azap ederdi ve bu durumda Allah, onlara zulmetmiş olmazdı. Eğer onlara merhamet etseydi bu rahmeti de yaptıkları amellere nazaran onlar için daha hayırlı olurdu. Allah yolunda infak edeceğin Uhud Dağı kadar altının ya da Uhud dağı kadar (malın) olsaydı, kadere iman etmedikçe ve karşılaşıp yaşadığın durumların seni ıskalamayacak olduğunu, seni ıskalayan durumların da zaten başına gelmeyecek olduğunu bilmedikçe bu hayrın kabul edilmezdi. Kuşkusuz sen, eğer bundan başka bir inanç ve düşünce ile ölecek olursan Cehenneme girdin demektir. Sen yine de kardeşim Abdullah b. Mesud'a gidip bu konuyu bir de ona sormanda seninle ilgili olarak herhangi bir sıkıntı söz konusu olamaz.' Bunun üzerine Abdullah'ın yanına geldim ve konuyu bir de ona sordum. Übey'in söylediği şeylerin aynısını söyledi ve ' Kardeşim Huzeyfe'ye gidip bu konuyu bir de ona sormanda seninle ilgili olarak herhangi bir sıkıntı söz konusu olamaz' dedi. Hemen Huzeyfe'nin yanına geldim ve konuyu ona da sordum. Abdullah'ın söylediği şeylerin aynısını söyledi ve 'Zeyd b. Sabit'in yanına gidip ona da sorabilirsin' dedi. Hemen Zeyd b. Sabit'in yanına geldim ve konuyu kendisine sordum. Dedi ki: 'Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum:" "Eğer Allah gökler ve yeryüzü ehline azap edecek olsaydı onlara azap ederdi ve bu durumda Allah, onlara zulmetmiş olmazdı. Eğer onlara merhamet etseydi bu rahmeti de yaptıkları amellere nazaran onlar için daha hayırlı olurdu. Allah yolunda infak edeceğin Uhud Dağı kadar altının ya da Uhud dağı kadar (malın) olsa, kadere iman etmedikçe ve karşılaşıp yaşadığın durumların seni ıskalamayacak olduğunu, seni ıskalayan durumların da zaten başına gelmeyecek olduğunu bilmedikçe bu hayrın kabul edilmez. Kuşkusuz sen, eğer bundan başka bir inanç ve düşünce ile ölecek olursan Cehennem'e girdin demektir."
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî ve Haccac b. Şair -Metin Haccac'a aittir-, onlara Abdürrezzak b. Hemmam, ona Sevrî, ona Alkame b. Mersed, ona Muğîra b. Abdullah el-Yeşkürî, ona Marur b. Süveyd, ona da Abdullah b. Mesud (ra) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Habibe 'Allah'ım! Beni, eşim Rasulullah (sav), babam Ebu Süfyan ve kardeşim Muaviye ile hissedar eyle' diyerek dua etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ona 'Allah'tan; belirlenmiş eceller, ayak basılıp kat edilmiş izler ve pay edilmiş rızıklar için talepte bulundun. Allah, bunlardan hiçbir şeyi, vuku bulacağı vadesinin öncesine almayacak ve bunlardan hiçbir şeyi de vuku bulacağı vadesinin sonrasına bırakmayacaktır. Allah'tan seni, Cehennemdeki azaptan ve kabirdeki azaptan korumasını isteseydin senin için kesinlikle daha hayırlı olurdu' buyurdu. Abdullah b. Mesud der ki: Bir adam 'Ey Allah'ın Rasulü! Maymunlar ve domuzlar (Allah tarafından insandan) dönüştürülmüş olan canlılar mıdır?' diye sordu, Rasulullah (sav) de 'Şüphesiz Allah helak ettiği veya azap ettiği hiç bir kavmin neslini devam ettirmemiştir. Kuşkusuz maymunlar ve domuzlar, daha önceden de vardı' cevabını verdi."
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad, ona Ubeydullah b. Ebu Bekir b. Enes, ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah, rahim konusunda bir melek görevlendirir. (Rahme nutfe düşüp cenin henüz nutfe halindeyken) melek 'Ya Rabbi! Bu bir nutfedir der.' (Katı bir kan pıhtısı izlenimini verecek şekle gelince) 'Ya Rabbi! Bu bir katı kan pıhtısıdır' der. (Bir çiğnem et izlenimini verecek şekle gelince) 'Ya Rabbi! Bu bir çiğnem ettir' der. Allah, o cenini yaratmayı murat edince de 'Ya Rabbi! erkek mi yoksa kız mı? Bedbaht mı yoksa bahtiyar mı? Rızkı ne olacak? Eceli ne olacak?' diye sorar. İşte böylece bu hususlar daha annesinin karnındayken kaydedilir."
BizeRavh, ona Malik;(T) Bize İshak ona Malik;(T) Bize Musab ez-Zübeyrî, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattab, ona da Müslim b. Yesar el-Cüheni şöyle rivayet etmiştir: Ömer b. Hattab'a (ra) “Hani Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almıştı” [A'râf, 7/172] ayetinin anlamı soruldu. Hz. Ömer “Bu ayet sorulduğunda Hz. Peygamber'in (sav) şöyle cevap verdiğini işittim” dedi: "Şüphesiz ki Allah Teala Adem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve 'bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler' buyurdu. Sonra yine Adem'in sırtına dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve 'bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler' buyurdu. Bunun üzerine bir adam 'Ey Allah'ın Rasulü! öyleyse amel niçin? Amelin ne faydası var? dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Şüphesiz ki Aziz ve Celil Allah, bir kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir ve bu sayede onu cennete sokar. Bir kulu da cehennem için yaratınca, ona da ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir ve bu sebeple onu cehenneme sokar' cevabını verdi."
Açıklama: Hz. Ömer ile Müslim b. Yesar arasında inkıta vardır. Ayrıca ondan sadece Abdülhamid b. Abdurrahman rivayette bulunmuştur. Rivayet mutabaatla sahih li-gayrihi olur.
Bize Ali b. Muhammed, ona Veki, ona Kehmes b. Hasan, ona Abdullah b. Büreyde, ona Yahya b. Ya'mer, ona Abdullah b. Ömer, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir: "Biz Rasulullah'ın (sav) yanında oturuyorduk. Yanımıza elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuktan iz görülmeyen ve bizden de kendisini kimsenin tanımadığı bir adam geldi. Rasulullah'ın yanına oturdu, dizlerini dizlerine dayadı, ellerini O'nun (sav) dizlerine koydu ve 'Ey Muhammed! İslam nedir' dedi. Rasulullah 'Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, Kabe'yi haccetmektir' buyurdu. Ömer der ki: Adam 'Doğru söyledin' dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulamasını yadırgadık. Sonra 'Ey Muhammed! İman nedir?' dedi. Rasulullah (sav) 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, hayrı ve şerriyle kadere iman etmektir' buyurdu. Ömer şöyle der ki: Adam 'Doğru söyledin' dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulamasını yadırgadık. Sonra 'Ey Muhammed! İhsan nedir?' dedi. Rasulullah 'Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmektir. Zira sen O’nu görmesen de O seni görüyor' buyurdu. Sonra 'Kıyamet ne zaman kopacak?' deyince Rasulullah (sav) 'Bu konuda soru sorulan sorandan daha fazla bilgili değildir' buyurdu. Adam 'O halde kıyametin alametleri nelerdir?' dedi. Rasulullah (sav) 'Cariyenin efendisini doğurması [-Veki' bunun. Arap olmayan kadının Arap çocuk doğurması, anlamına geldiğini söyledi-] ve yalın ayak, baldırı çıplak, ihtiyaç sahibi koyun çobanlarını, binalar yapmada yarışır halde görmendir' buyurdu. Ömer şöyle devam etti: Üç gün sonra Rasulullah (sav) bana rastladı ve 'O adamın kim olduğunu biliyor musun?' buyurdu. Ben de 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'O, Cebrail'di. Size dininizin esaslarını öğretmeye geldi' buyurdu.
Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Malik b. Enes, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattâb, ona da Müslim b. Yesâr el-Cühenî şöyle rivayet etmiştir: Ömer b. Hattab'a "Hani Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' demişti. Onlar da, 'Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)' demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, 'Biz bundan habersizdik' dememeniz içindir" [A'râf, 7/172] ayetinin anlamı soruldu. Hz. Ömer “Bu ayet sorulduğunda Hz. Peygamber'in (sav) şöyle cevap verdiğini işittim” dedi: "Şüphesiz ki Allah Teala Adem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve 'bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler' buyurdu. Sonra yine Adem'in sırtına dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve 'bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler' buyurdu. Bunun üzerine bir adam 'Ey Allah'ın Rasulü! öyleyse amel niçin? Amelin ne faydası var? dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Şüphesiz ki Aziz ve Celil Allah, bir kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir ve bu sayede onu cennete sokar. Bir kulu da cehennem için yaratınca, ona da ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir ve bu sebeple onu cehenneme sokar' cevabını verdi." [Ebu İsa şöyle der ki: Bu, hasen bir hadistir. Müslim b. Yesâr, Hz. Ömer'den hadis işitmemiştir. Bazıları, bu isnatta Müslim b. Yesâr ile Hz. Ömer arasında meçhûl bir râvi zikretmişlerdir.]
Bize Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Ebu İshâk, ona Ebu Ahvâs, ona da İbn Mesûd şöyle demiştir: "İki temel vardır: Biri Sünnet (hedy), diğeri kitap (kelam). Sözlerin en güzeli Allah’ın kelâmı, yolların en güzeli ise Muhammed’in (sav) yoludur. Dikkat edin! Haramlar ve bidatlerden sakının. Çünkü işlerin en şerlisi sonradan ortaya çıkanlardır. Her sonradan çıkarılan şey bidat, her bidat da sapıklıktır. Dikkat edin! Zaman geçtikçe kalpleriniz katılaşmasın. Bilesiniz ki, her gelecek şey yakındır. Uzak olan, hiç gelmeyecek olandır. Bilesiniz ki, bedbaht olan, annesinin karnında bedbaht olandır, bahtiyar olan ise başkasından ibret alandır. Dikkat edin! Sözlerin ve nakillerin en kötüsü yalan söz rivayetlerdir. Bilin ki, yalan, ne şaka ne de ciddî durumda caiz değildir. Biriniz çocuğuna bir şey vaat eder de yerine getirmezse, bu da yalandır. Şunu da bilin ki: Yalan, insanı günaha, günah da cehenneme götürür. Doğruluk, kişiyi iyiliğe, iyilik de cennete ulaştırır. Doğru söyleyen kimse için 'doğru söyledi ve iyi davrandı' denir, Yalancıya ise 'yalan söyledi ve günaha saptı' denir. Ben Rasulullah’ı (sav) 'Kul yalan söyleye söyleye, Allah katında kezzâb olarak yazılır. Doğru söyleye söyleye ise sıddîk olarak yazılır' buyururken işittim. Sonra Abdullah b. Mesûd 'Ada'dan (الْعَضَهْ) sakının. Ada (الْعَضَهْ) nedir biliyor musunuz? O gıybet ve laf taşımaktır."