2850 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Aclân, ona Ka'kâ b. Hakîm, ona Ebu Salih ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) insanların emniyette olduğu kimsedir. Mü'min ise, insanların canları ve malları konusunda on(un şerrin)dan emin oldukları kimsedir."
Bize Kuteybe, ona Mâlik ve Muğîre, onlara Ebu Zinâd, ona A’rec, ona da Ebu Hureyre’nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Kuyruk sokumundaki küçük bir kemik parçası (acbu’z-zeneb) hariç, Âdem oğullarının bütün bedenini toprak yiyip tüketecektir. İnsan o kemikten yaratıdı ve yine o kemikten var edilip diriltilecektir." [Muğîre hadisinde "(ابْنِ آدَمَ)Âdem oğlu" şeklinde tekil ifade kullanmıştır.]
Açıklama: Bir hadîse göre “Acbu’z-zeneb hardal tanesi büyüklüğünde bir kemik parçasıdır.” Buna göre o, çok farklı, ama insana ait özelliklerin tamamını taşıyan küçücük bir şey olmalıdır. Bu ifâdeyi, DNA hücresi benzeri bir şey diye anlamak da mümkündür. Bilindiği üzere insanın bütün kimliği bu hücrede saklıdır. Bütün bedeni yakılıp kül haline getirilen ve kuyruk sokumu kemiği de kalmayan insanlar düşünüldüğünde, bunun insanın özünü teşkil eden bir şey olma ihtimali kuvvet kazanmaktadır. Kıyâmette insanların bu kemikten yaratılmasında, Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği bir sır vardır. Çünkü insanı yoktan var eden Allah’ın, onu tekrar yaratmak için başka bir şeyin varlığına ihtiyacı yoktur. İnsan bedeninin bir cüz’ü olan rûhun, herhangi bir bedene değil, bizzat âit olduğu bedene iâde edileceği bilinsin diye sözü edilen kemikten yaratılacağı ihtimalinden söz edilebilir. Eğer insanın bütün organları çürüse ve geriye hiçbir şey kalmasa, zihinlerde rûhun herhangi bir bedene gidebileceği düşüncesi uyanabilir. İbn Hacer, meleklerde bu düşüncenin uyanabileceği ihtimalinden dolayı sözü edilen kemikten yaratıldığı üzerinde durur.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona İsmail b. Uleyye, ona Ebu Hayyân, ona da Ebu Zür'a, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Bir gün Rasulullah (sav) insanların arasında iken Bir adam O’na gelerek 'Ey Allah'ın Rasulü! İman nedir?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'İman, Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Allah’a kavuşmaya inanman, bir de son dirilmeye inanmandır' buyurdu. Adam 'Ey Allah'ın Rasulü! İslam nedir?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'İslam; Allah’a ibadet etmen, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, farz namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen ve Ramazan orucunu tutmandır' buyurdu. Adam 'Ey Allah'ın Rasulü! İhsan nedir?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'İhsan; Allah’a onu görüyorsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmesen de şüphesiz O, seni görür' buyurdu. Adam 'Ey Allah'ın Rasulü! Kıyamet ne zaman kopacaktır' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Bu hususta sorulan, sorandan daha bilgili değildir. Lakin ben sana kıyametin alametlerinden haber vereyim: Cariye, kendi efendisini doğurduğu zaman işte kıyametin alametlerinden birisi budur. Koyun çobanları yüksek bina yapmakta birbirleri ile yarıştığı zaman, işte bu da kıyametin alametlerindendir. Kıyametin kopma zamanı Allah’tan başka kimsenin bilmediği beş şeye dahildir' buyurdu, sonra 'Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.' [Lokman, 31/34] ayetini okudu"
Bize Muhammed b. Kudâme, ona Cerîr, ona Ebu Ferve, ona Ebu Zür’a, ona da Ebu Hureyre ve Ebu Zerr şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bir gün ashabının arasında otururken yabancı bir adam geldi. Sorup öğrenene kadar Hz. Peygamber'in (sav) kim olduğunu bilemedi. Bunun üzerine biz, gelen yabancılar tanısın diye Rasulullah (sav) için bir mekan yapmayı arzulayarak çamurdan, oturacağı bir sedir yaptık. Bir gün Rasulullah (sav) sedirinde, biz de etrafında otururken, insanların en güzel yüzlüsü, en güzel kokulusu ve elbisesinde kirden eser olmayan bir adam geldi. Sedirin ucuna kadar yaklaştı ve 'es-Selâmu aleyküm Ey Muhammed' diyerek selam verdi. Rasulullah (sav) onun selamını aldı. Adam 'Yaklaşabilir miyim Ey Muhammed' dedi. Rasulullah (sav) 'Yaklaş' buyurdu. Sonra adam defalarca 'Yaklaşabilir miyim?' diye sordu. Her defasında Rasulullah (sav) 'Yaklaş' buyurdu. Nihayet ellerini Rasulullah’ın (sav) dizlerine koydu ve 'Ey Muhammed! Bana İslam’dan haber ver' dedi. Rasulullah (sav) 'İslam, senin Allah’a ibadet etmen ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmaman, namaz kılman, zekat vermen, Kabe’yi haccetmen ve Ramazan orucunu tutmandır' buyurdu. Adam 'Bunları yaparsam Müslüman olmuş olur muyum?' dedi. Rasulullah (sav) 'Evet' dedi. Adam 'Doğru söyledin' dedi. Adamın 'Doğru söyledin' sözünü işittiğimizde yadırgadık. Sonra adam 'Ey Muhammed! Bana imanın ne olduğunu bildir' dedi. Rasulullah (sav) 'İman; Allah’a, meleklerine, kitaba, peygamberlere ve kadere iman etmendir' buyurdu. Adam 'Ben bunları yaparsam iman etmiş olur muyum?' dedi. Rasulullah (sav) 'Evet' dedi. Adam 'Doğru söyledin' dedi. Sonra 'Bana ihsanın ne olduğunu anlat' dedi Rasulullah (sav) 'Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmendir. Zira sen O’nu görmesen de O seni görüyor' buyurdu. Adam 'Doğru söyledin' dedi. Sonra 'Bana kıyametin ne zaman kopacağından haber ver' deyince Rasulullah (sav) başını eğdi, ona hiçbir cevap vermedi. Sonra adam tekrar sordu. Rasulullah (sav) yine ona cevap vermedi. Sonra adam tekrar sordu. Rasulullah (sav) yine ona cevap vermedi. Sonra Rasulullah (sav) başını kaldırdı ve 'Bu konuda sorulan sorandan daha fazla bilgili değildir fakat onun bazı alametleri var. O alametlerle kıyametin (yaklaştığı) anlaşılır. Koyun çobanlarının binalar yapmada yarıştıklarını görürsen, yalınayak ve çıplakların yeryüzüne hükmetmeye başladığını görürsen ve kadının efendisini doğurduğunu görürsen (bil ki kıyamet yakındır.) Beş şey vardır ki bunları Allah’tan başkası bilmez' buyurdu ve 'Kıyâmetin ne zaman kopacağının bilgisi yalnız Allah’ın katındadır. Yağmuru O indirir. Rahîmlerde olanı da O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz, her şeyi hakkıyla bilen, her şeyden hakkıyla haberdâr olan yalnız Allah’tır.'[Lokmân, 31/34] ayetini okudu. Sonra da 'Hayır. Muhammed’i hak ile, yol gösterici ve müjdeleyici olarak gönderene and olsun ki bunu (kıyametin ne zaman kopacağını) herhangi birinizden daha iyi bilmiyorum. Bu gelen Dihyetü’l-Kelbî suretinde Cebrail'di' buyurdu."