8054 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Muhammed b. Cafer ve Abdurrahman b. Mehdi, onlara Şu’be, ona el-Eş’as b. Süleym, ona Muaviye, ona Süveyd b. Mukarrin, Berâ b. Azib’in şöyle anlattığını rivayet etti: "Rasûlullah (sav) bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. (Hz. Peygamber (sav) bize) cenazelere katılmayı, hasta ziyaret etmeyi, aksıran kimseye rahmet dilemeyi ('yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin)' demeyi), davet edene (çağırdığı yere) gitmeyi, mazluma yardım etmeyi ve yemini yerine getirmeyi [birisi 'yemin ederim ki, sen bunu yapacaksın/yapmalısın' dediğinde sırf onun yeminini boşa çıkarmamak için o işi yapmayı] emretti. Altın yüzük yahut altın halkayı, gümüş kapları (kullanmayı), ipekten, atlastan, kalın atlastan ve ipek şeritli pamuk kumaştan yapılan elbiseyi giymeyi de bize yasakladı." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadis hasen sahihtir. (Seneddeki ravilerden biri olan) Eş’as b. Süleym, Eş’as b. Ebu Şa’sâ’dır. Ebu Şa'sa'nın adı, Süleym b. Esved’dir.]
Açıklama: Hadiste geçen Kassî kelimesi bazı rivayetlerde "Şam ve Mısır'dan getirilen, bazı yerleri dokunup bazı yerleri dokunmadan bırakıldığı için kaburgayı andıran desende bir ipekli kumaş türü" şeklinde açıklanmıştır (Ebû Davud, Hâtem, 7; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 100). Bazı kaynaklarda da bu tür ipek kumaşa, Mısır/Dimyât yakınlarında bir yerleşim yeri olan el-Kaziyye/el-Kassiyye'de dokunması sebebiyle bu adın verildiği bilgisi yer almaktadır (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 408; Aynî, Umdetu'l-kârî, XXII, 15).
Bize İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Râfi, ona Abdurrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Ata, ona da Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: "Nebi (sav) Ramazan Bayramı birinci günü ayağa kalktı ve hutbeden önce namaza başladı sonra insanlara hutbe verdi. Allah'ın Rasulü (sav) hutbeyi bitirince indi ve kadınların bulunduğu tarafa gitti. Bilal'in eline dayanarak onlara öğüt verdi. Bilal elbisesinin eteğini açmıştı. Kadınlar da elbisesinin eteğine sadakalarını atıyorlardı." [(İbn Cüreyc) der ki: Ata'ya 'Fıtır günü verilen sadakayı mı atıyorlardı' dedim. O 'hayır, onlar o vakit sadaka olarak verdikleri şeyleri bırakıyorlardı' dedi. Kadınlar yüzüklerini atıyor, atıyor da atıyorlardı. Ben Ata'ya 'peki şu an için imamın bitirdikten sonra kadınların bulunduğu tarafa gidip, onlara öğüt vermesi bir görev midir dedim. O; ömrüm hakkı için evet, muhakkak ki bu, yöneticilerin üzerine bir haktır, hem onlar neden bunu yapmıyorlar ki dedi.]
Bize Amr b. Zürâre, ona Abdülvâhid b. Vâsıl Ebu Ubeyde el-Haddâd, ona Abdülaziz’in kardeşi Osman b. Ebu Ravvâd, ona da Zührî şöyle demiştir: "Şam'da Enes b. Malik’in yanına girdim, o sırada ağlıyordu. Ben 'neden ağlıyorsun?' dedim. O da 'Ben artık yetişip gördüğüm şeylerden şu namaz haricinde, hiçbir şeyi tanıyamaz oldum. Bu namaz da zayi olmuş durumda' dedi." [Bekir der ki: Bize Muhammed b. Bekir el-Bursânî, ona da Osman b. Ebu Ravvâd, bu hadisin benzerini rivayet etmiştir.]
Bize Yakub b. İbrahim, ona Yahya b. Said, ona Hişam ed-Destevâî, ona Katade, ona Enes b. Malik, ona da Malik b. Sa‘sa‘nın rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: "Ben Kâbe'nin yakınında uyku ile uyanıklık arasında iken, üç tane adamdan biri, ortada olanı geldi. İçi hikmet ve iman ile dolu altın bir leğenin yanına götürüldüm. Adam boğazımdan karnımın alt tarafına kadar yardı. Kalbimi Zemzem suyu ile yıkadıktan sonra hikmet ve iman ile dolduruldu. Sonra bana katırdan alçak, eşekten yüksek bir binek getirildi. Sonra Cebrail (as) ile birlikte yola koyulduk. Dünya semasına geldik, 'o kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi, 'seninle beraber kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona Risâlet de verildi. Merhaba ona, o hoş geldi' diye karşılık verildi. Âdem’in (as) yanından geçtim, ona selam verdim. O 'Merhaba, ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra ikinci semaya geldik, 'o kim?' denildi. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi karşılandık. Sonra Yahya ve İsa’nın yanından geçtim, onlara da selam verdim. Her ikisi de 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dediler. Sonra üçüncü semaya gelindi. 'O kim?' diye soruldu. 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi. 'Muhammed' dedi ve önceki gibi konuşmalar geçti. Yusuf’un (as) yanından geçtim, ona selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra dördüncü semaya geldik, önceki gibi karşılandık, İdris’in (as) yanından geçtim ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra beşinci semaya geldik, yine önceki gibi karşılandık, Harun’un (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, o da 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi. Sonra altıncı semaya geldik, yine aynı şekilde karşılandık, arkasından Musa’nın (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey kardeş, ey nebi' dedi onun yanından geçip gidince ağladı. 'Neden ağlıyorsun?' diye soruldu. O 'Ey Rabbim, şu benden sonra gönderdiğin bu gencin ümmetinden cennete girecek olanlar benim ümmetimden gireceklerden daha çok ve daha üstün olacaklardır' dedi. Sonra yedinci semaya geldik, aynı şekilde karşılandık. İbrahim’in (as) yanından geçtim, ona da selam verdim, 'Merhaba ey oğul, ey nebi' dedi. Sonra el-Beytü’l-Mâmur’a yükseltildim. Cebrail’e sordum, o da 'Burası, Beytü’l-Mamur’dur. Burada her gün yetmiş bin melek namaz kılar, bu mescitten dışarı çıktıktan sonra onlardan hiçbiri bir daha geri gelmez' dedi. Sonra Sidretü’l-Münteha’ya çıkartıldım, onun meyvelerinin Hecer testileri gibi, yapraklarının da fil kulakları gibi olduğunu gördüm. O ağacın dibinden dört nehir çıkıyordu, İkisi gizli, ikisi açıktı. Cebrail’e sorunca 'Gizli olan o iki nehir cennettedir, açıktan akan iki nehir ise Fırat ve Nil nehirleridir' cevabını verdi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı. Musa’nın yanından geçince 'Ne yaptın?' dedi. Ben 'bana elli vakit namaz farz kılındı' dedim. Musa 'Ben insanları senden daha iyi bilirim, ben İsrail oğulları ile çok çetin bir mücadele vererek uğraştım. Senin ümmetinin buna gücü yetmez. Rabbine geri dön ve ondan yükünü hafifletmesini dile' dedi. Ben de Rabbime döndüm ve yükümü hafifletmesini dileyince, onları kırk vakte indirdi. Sonra Musa’nın (as) yanına geri döndüm. 'Ne yaptın?' dedi, ben de 'Onları kırk vakit kıldı' dedim. Musa bana önce söylediğinin aynısını söyledi. Ben de Aziz ve Celil Rabbime döndüm, bu sefer onları otuz vakte indirdi. Yine Musa’nın (as) yanından geçtim, ona durumu haber verince tekrar bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Rabbime geri döndüm. Bu sefer onları yirmi vakte, sonra on vakte, sonra beş vakte kadar indirdi. Yine Musa’ya (as) uğradığımda bana ilk söylediğinin aynısını söyledi. Ben 'Aziz ve Celil Rabbimin yanına geri dönmekten hayâ ederim' deyince, bana 'Ben farz kıldığımı yerine getirdim, kullarımın yükünü hafiflettim ve bir iyiliğe on misli ile karşılık veririm' diye seslenildi."
Bize Muhammed b. Hâtim, ona Behz, ona Vüheyb, ona Musa b. Ukbe, ona Ebu Nadr, ona da Büsr b. Said, Zeyd b. Sâbit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebi (sav), mescidin içinde kendisi için hasırdan bir odacık yapmıştı. Rasulullah (sav) orada birkaç gece namaz kıldı. Sonunda etrafına başkaları da toplandı..." [Râvi hadisi (diğer rivayetle) yakın manaya gelecek şekilde nakletmiş, ancak hadisin sonuna şöyle bir ilavede bulunmuştur: 'Şayet size farz kılınsaydı, onu yerine getirmezdiniz.']
Bana Mâlik (b. Enes), ona da İbn Şihâb, İbn Ezher’in azatlısı Ebu Ubeyd'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ömer b. Hattâb ile birlikte bayram namazında bulundum. Önce (bayram) namazını kıldı. Namazın ardında da insanlara hutbe irad etti ve şöyle dedi: 'Şu iki gün, Rasulullah'ın (sav) oruç tutulmasını yasakladığı günlerdir. Biri, ramazan ayı orucunu tutup iftar ettiğiniz gün. Diğeri de kurban etlerinizden yediğiniz günlerdir. Ebu Ubeyd, daha sonra Osman b. Affân ile birlikte de bayram namazına katıldığını aktarmıştır. Osman da gelip önce namazı kıldırmış, namazın ardından da insanlara hutbe okumuş ve şöyle demiştir: 'Sizin bu gününüzde iki bayram bir araya gelmiştir. Medine civarından gelenlerden cuma namazını beklemek isteyenler (Medine'de) kalabilirler. Dönmek isteyen kimseye de izin verdim.' Ebu Ubeyd, Osman kuşatma altındayken Ali b. Ebu Talib ile birlikte de bayram namazına katıldığını, onun da önce namaz kıldırdığını, namazdan sonra da hutbe irad ettiğini aktarmıştır."
Bize Yakub b. İbrahim, ona İsmail b. Uleyye, ona Abdülaziz b. Suhayb, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Hayber'e gazaya çıktı ve Hayber yakınlarında karanlık vakitte sabah namazını kıldık. Hz. Peygamber (sav) bir bineğe bindi, Ebu Talha da bindi, ben de Ebu Talha'nın terkisinde idim. Hz. Peygamber (sav) Hayber sokaklarında dolaştı. Dizlerim Hz. Peygamber'in (sav) baldırına değince elbisesi, baldırından açılıverdi, baldırının beyazlığını görüverdim. Hz. Peygamber (sav) şehre girdiğinde 'Allahu ekber! Hayber düştü! Biz düşman toprağına vardığımızda uyarılanların sabahı ne kötüdür' buyurdu. Onu üç kere söyledi. Hayberliler işlerine güçlerine çıkmışlardı, (tam o sırada Hz. Peygamber'i görünce) 'Vallahi! Muhammed!' dediler. -Abdülaziz ve ashabımızdan biri, 'Muhammed ve beş bölükten oluşan ordusu!' ifadesini zikretmiştir- Hayber'i kılıç zoru ile fethettik ve esirler toplandı. Dihye el-Kelbî gelip 'Yâ Rasulullah! Bana esirlerden bir cariye ver!' dedi. Hz. Peygamber (sav) de 'Gidip bir cariye alıver' buyurdu. O da Safiye bt. Huyey'i aldı. Biri, Hz. Peygamber'e (sav) gelip 'Ey Allah'ın Rasulü, Dihye'ye Kureyza ve Nadîr'in efendisinin kızı Safiye'yi verdin. Halbuki o sadece sana uygun düşer' dedi. Hz. Peygamber (sav), 'Onu, Safiye ile birlikte çağırın' buyurdu. Dihye, Safiye'yi getirdi. Rasulullah (sav) Safiye'yi görünce Dihye'ye, 'Esirlerden onun dışında birini alıver' buyurdu. Rasulullah (sav) onu azat edip kendisi ile evlendi. Sabit, Enes'e 'Ey Ebu Hamza! Onun mehri ne idi?' dedi. Enes de 'Kendisi idi. Hz. Peygamber (sav) onu azat etti ve evlendi' dedi. Hatta yolda iken Ümmü Süleym, onu Hz. Peygamber (sav) için hazırlayıp Hz. Peygamber'e (sav) geceleyin sundu. Rasulullah (sav) da damat olarak sabaha kavuştu. Sonra, 'Yanında yiyecek bir şey olan onu getirsin' buyurdu. Hz. Peygamber (sav) bir örtü serdi. Biri kuru hurma, diğeri yaş hurma, beriki de yağ getirdi. -Zannediyorum Ravi Sevîk'i de saydı.- Hepsini karıştırıp yemek yapıverdiler. İşte bu, Hz. Peygamber'in (sav) düğün yemeği oldu."
Bize Amr b. Zürâre, ona Abdülvâhid b. Vâsıl Ebu Ubeyde el-Haddâd, ona Abdülaziz’in kardeşi Osman b. Ebu Ravvâd, ona da Zührî şöyle demiştir: "Şam'da Enes b. Malik’in yanına girdim, o sırada ağlıyordu. Ben 'neden ağlıyorsun?' dedim. O da 'Ben artık yetişip gördüğüm şeylerden şu namaz haricinde, hiçbir şeyi tanıyamaz oldum. Bu namaz da zayi olmuş durumda' dedi." [Bekir der ki: Bize Muhammed b. Bekir el-Bursânî, ona da Osman b. Ebu Ravvâd, bu hadisin benzerini rivayet etmiştir.]