8054 Kayıt Bulundu.
Bana Ebu't-Tâhir ve Amr b. Sevvâd, onlara İbn Vehb, ona el-Leys b. Sa'd, ona Cafer b. Rabî'a, ona Abdurrahman el-'Arac, ona da Ebu Hüreyre, Resulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir takım insanlar namazda duâ ederken ya gözlerini semaya dikmekten vaz geçerler, ya da gözlerinin nuru alınır (da kör olurlar)".
Bize Ubeyd b. Ye'îş ve Muhammed b. el-Alâ el-Hemdânî, o ikisine Ebu Üsame, ona Ebu Hayyan; (T) Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr -buradaki lafız ona aittir-, ona babası, ona Ebu Hayyan et-Teymî Yahya b. Said, ona Ebu Zür'a, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir. Rasulullah (sav) bir sabah namazı vaktinde Bilal'e; "ey Bilal! Bana İslam'da yaptığın ve sana en çok ümit veren işin ne olduğunu söyle; çünkü bu gece rüyamda cennette önümde senin ayakkabılarının sesini duydum" dedi. Bilal şöyle cevap verdi: Bana fayda getireceğine dair en fazla ümitvar olduğum amelim şudur: Ben gece olsun gündüz olsun güzelce abdest aldığım her zaman mutlaka bu abdestle Allah'ın bana takdir ettiği kadar namaz kılarım.
Bize Said b. Muhammed el-Cermî ve Ubeydullah b. Said, o ikisine Ebu Usame, ona Mis'ar, ona Ma'n, ona babası Abdurrahman b. Abdullah) şöyle demiştir: "Mesruk'a 'Kur'an'ı dinledikleri gece cinlerin varlığını, Hz. Nebi'ye (sav) kim haber verdi?' diye sordum, şöyle cevap verdi: Bana senin baban –yani Abdullah ibn Mes’ûd'un– bildirdiğine göre, Cinlerin gelişini Peygamber’e bir ağaç haber verdi."
Bize Şeyban b. Ferruh, ona Ebu Avane, ona Ebu Bişr, ona Said b. Cübeyr, ona İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) ne cinlere Kur'an okudu, ne de onları gördü. Rasulullah (sav), ashabından birkaç kişi ile Ukâz panayırına gitmek üzere yola çıktı. Bu sırada şeytanlar ile gökyüzü arasında engel konmuş, (semadan haber almalarına da engel olunmuş) ve üzerlerine gökten alevli ateşler de gönderilmişti. Şeytanlar kavimlerinin yanına döndüklerinde 'neyiniz var?' diye sordular. Onlar da 'semadan haber almamıza engel olundu ve üzerlerimize gökten alevli ateş gönderildi' dediler. Bunun üzerine kavimleri 'Bu olsa olsa daha önce görülmedik bir şey dolayısıyla olmuştur. Haydi, yeryüzünün doğularına batılarına gidiniz, semadan haber almamıza engel olan bu şeyin ne olduğuna bir bakınız' dediler. Onlar da yeryüzünün doğularına, batılarına dağıldılar. Tihâme tarafına giden topluluk, Ukâz panayırına doğru gitmekte iken Nahl'da bulunan ve ashabına sabah namazını kıldırmakta olan Rasulullah'ın (sav) yanından geçtiler. Kur'an'ı işitince ona kulak verdiler ve 'işte, bizim semadan haber almamıza engel olan budur' dediler. Kavimlerinin yanına geri dönerek 'ey kavmimiz 'gerçekten biz hayrete düşüren bir Kur'an dinledik, o doğruya götürüyor, bundan ötürü ona iman ettik, Rabbimize hiçbir kimseyi ortak tutmayacağız' (Cin 72/1-2) dediler. Aziz ve Celil Allah da Nebisi Muhammed’e (sav) 'de ki: Cinlerden bir topluluğun beni dinlediği bana vahyolundu' (Cin 72/1) ayetini indirdi."
Bize Said b. Muhammed el-Cermî ve Ubeydullah b. Said, o ikisine Ebu Usame, ona Mis'ar, ona Ma'n, ona babası Abdurrahman b. Abdullah) şöyle demiştir: "Mesruk'a 'Kur'an'ı dinledikleri gece cinlerin varlığını, Hz. Nebi'ye (sav) kim haber verdi?' diye sordum, şöyle cevap verdi: Bana senin baban –yani Abdullah ibn Mes’ûd'un– bildirdiğine göre, Cinlerin gelişini Peygamber’e bir ağaç haber verdi."
Bize Harun b. Maruf ve İshak b. Musa el-Ensarî, onlara Enes b. İyaz, ona Ebu Hureyre’nin azatlısı Abdurrahman b. Mihran, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Şehirlerde Allah’ın en sevdiği yerler oraların mescitleridir, en sevmediği yerler ise oraların çarşı pazarlarıdır."
Bize Kuteybe, ona Ebu Avâne, ona Osman b. Muğîre, ona Ali b. Rabîa, ona Esmâ b. Hakem el-Fezârî, ona da Ali şöyle rivayet etmiştir: Ben Rasulullah'tan (sav) bir hadis duyduğumda, Allah Teâlâ o hadisle bana ne fayda murat ettiyse, o şekilde faydalanmaya çalışan bir adamdım. Sahabeden biri bana hadis rivayet ettiğinde ondan yemin ister, eğer yemin ederse onu doğrulardım. Ebu Bekir -ki doğru sözlüdür- bana hadis rivayet etti ve işittiğine göre Rasulullah'ın (sav) "Bir kimse günah işler, sonra (pişman olarak) kalkıp abdest alır, ardından namaz kılar sonunda da Allah'tan bağışlanma dilerse Allah, onu mutlaka bağışlar." buyurdu, ardından "Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir" ayetini okudu. [Bu konuda İbn Mesud, Ebu Derdâ, Enes, Ebu Ümâme, Muâz, Vâsile ve Ebu Yeser Ka'b b. Amr'dan da hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa der ki: Ali hadisi, hasen bir hadis olup onu, sadece bu tarikten Osman b. Muğire'nin rivayeti ile bilmekteyiz. Ondan Şu'be ve daha pek çok kimse rivayette bulunmuş ve Ebu Avâne hadisinde olduğu gibi rivayeti merfû olarak aktarmıştır. Süfyân es-Sevrî ve Mis'ar da ondan rivayette bulunmuş ancak hadisi mevkûf olarak rivayet edip Hz. Peygamber'e nisbet etmemişlerdir. Aynı şekilde bu hadis, merfû olarak da Mis'ar'dan nakledilmiştir. Bu hadis dışında Esmâ b. Hakem'den rivayet edilen merfû bir hadis bilmiyoruz.]
Bize İshak b. İbrahim ve İshak b. Mansur, onlara Nadr b. Şümeyl, ona Şu‘be, ona Muhammed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Dün cinlerden bir ifrit namazımı bozmak maksadıyla benim gafil bir ânımı yakalamak istedi de, Allah ona karşı bana imkân verdi, ben de onun boğazını sıktım. Hatta ben onu sabah olunca hepiniz birlikte onu göresiniz diye mescitteki direklerden birisine bağlamak istedim ama sonradan kardeşim Süleyman’ın: “Rabbim, bana, benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat ihsan eyle” demiş olduğu hatırıma geldi (vazgeçtim). Allah onu hor bir şekilde defetti." İbn Mansur der ki: Şu‘be'ye bu hadisi Muhammed b. Ziyad rivayet etmiştir.