8054 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Davud Süleyman b. Selm el-Musâhifî el-Belhî, ona Nadr b. Şümeyl, ona Ebu Kurre el-Esedî, ona da Said b. Müseyyeb, Ömer b. Hattâb'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Dua yerle gök arasında durur. Sen Peygamber'ine (sav) salavat getirene dek duadan hiçbir şey (Allah katına) yükselmemektedir."
Bize Mahmud b. Ğaylan, ona Ebu Davud, ona Şu'be, ona el-A'meş, ona Zekvân, ona da Ebû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse güzelce abdest alıp sadece namaz kılmak üzere evinden çıkarsa attığı her bir adım için Allah onun derecesini yükseltir veya bir günahını bağışlar." Ebû İsa, bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.
Bize Abdüla'lâ b. Vâsıl b. Abdüla'lâ el-Kûfî ile Ebu Zür'a, onlara Muhammed b. Salt, ona Füleyh b. Süleyman, ona Said b. Haris, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav) bayram namazına giderken bir yolu, namazdan dönüşte başka bir yolu kullanırdı. (Tirmizi) dedi ki: Bu hususta Abdullah b. Ömer ve Ebu Râfi'den gelmiş rivayetler de vardır. Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Ebu Hureyre’nin rivayeti hasen-garib bir hadistir. Ayrıca Ebu Tümeyle ve Yunus b. Muhammed de bu hadisi Fuleyh b. Süleyman’dan, o Said b. Haris'ten, o Cabir b. Abdullah'tan rivayet etmişlerdir. Tirmizi dedi ki: İlim ehlinden bazıları imamın bayram namazına giderken bir yolu, dönüşte başka bir yolu kullanmasını –bu hadise uymak maksadıyla- müstehab görmüşlerdir. Bu Şafii’nin de görüşüdür. Cabir’in rivayet ettiği hadis daha sahih gibidir.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem, ona Şuayb, ona Leys, ona Halid, ona İbn Ebu Hilal, ona Nuaym el-Mücmir şöyle nakletmiştir: "Ebu Hureyre'nin arkasında namaz kıldım. Namazda (sesli okumaya) 'Bismillahirrahmanirrahim' diyerek başladı. Daha sonra Ümmü'l-Kur'an'ı (Fatiha Süresi) okudu. 'Gayril'l-mağdûbi aleyhim ve le'd-dâllîn' dedikten sonra 'âmin' dedi. Arkasındaki cemaat de 'âmin' dedi. Her secde ettiğinde 'Allahu Ekber' diyordu. İkinci rekattaki oturuştan kalkarken 'Allahu Ekber' dedi. Selam verdikten sonra da 'Canımı elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, namazı Allah Rasulü'ne (sav) en çok benzeyeniniz benim' dedi."
Bize Abdula'lâ b. Vâsıl b. Abdüla'lâ el-Kûfî ile Ebu Zür'a, onlara Muhammed b. es-Salt, ona Füleyh b. Süleyman, ona da Said b. Haris'in naklettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Nebî (sav) bayram günü (namaza) bir yoldan gider, dönüşte ayrı bir yoldan gelirdi. (Tirmizi) dedi ki: Bu konuda Abdullah b. Ömer ve Ebu Râfi'den gelen rivayetler de vardır. Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadis hasen-garib bir hadistir. Ayrıca Ebu Tumeyle ve Yunus b. Muhammed de bu hadisi Fuleyh b. Süleyman'dan, o Said b. Haris'den, o da Cabir b. Abdullah'dan rivayet etmiştir. Tirmizi dedi ki: İlim ehlinden bazıları imamın (yöneticinin), bu hadise uymak maksadıyla, bayram namazına giderken kullandığı yoldan başka bir yolu kullanarak dönmesini müstehab saymışlardır. Bu Şafii'nin de görüşüdür. Cabir'in rivayet ettiği hadis daha sahih gibidir.
Bize Züheyr b. Harb, ona Abdurrahman b. Mehdî; (T) Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Nadr, ona Abdülaziz b. Abdullah b. Ebu Seleme, ona amcası Mâcişûn b. Ebu Seleme, ona A'rec (bu hadisi) bu isnad ile rivayet etmiş ve rivayetinde "Rasulullah (sav) namaza başladı mı tekbir alır sonra 'veccehtü vechî… yüzümü çevirdim' duasını okur, ardından 'Ben Müslümanların ilkiyim' derdi. Başını rükûdan kaldırdı mı 'semiallahu limen hamideh, Rabbenâ ve leke’l hamd' derdi. Yine '(Allah) ona suret verip suretini en güzel şekilde yaratandır' derdi. Selam verdikten sonra da 'Allah'ım önceden işlediklerimi mağfiret buyur' derdi." diyerek hadisi sonuna kadar rivayet etmiş, ancak 'teşehhüd ile selam arasında' ibaresini zikretmemiştir.
Açıklama: hadisin tam metni için M001812 numaralı rivayete bakınız.
Bize Kuteybe, ona Yakub b. Abdurrahman el-İskenderânî, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası (Ebu Salih es-Semmân), ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, her gece, ilk üçte birlik (zaman dilimi) geçince dünya semâsına tenezzül eder ve “gerçek hükümdar ve melik benim. Yok mu dua eden, onun duasını kabul edeyim! Yok mu benden isteyen, ona isteğini vereyim! Yok mu benden af dileyen, onu affedeyim” buyurur. Bu durum, fecir doğana dek devam eder." [Bu konuda Ali b. Ebu Tâlib, Ebu Said, Rifâ'a el-Cühenî, Cübeyr b. Mut'im, İbn Mesud, Ebu Derdâ ve Osman b. Ebu Âs'tan da hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa der ki: Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadis, Ebu Hureyre vasıtasıyla Nebî'den (sav) pek çok tarik ile nakledilmiştir. Hz. Peygamber'den (sav), "Allah (ac), gecenin son üçte biri kaldığında (dünya semâsına) tenezzül eder" şeklinde de nakledilmiştir ki bu, rivayetlerin en sahihidir]
Bize İsmail b. Mesud, ona Yezid b. Zürey', ona Mamer, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir. "İmam, 'gayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn' dediğinde siz de 'âmîn' deyiniz. Zira melekler de imam 'âmîn' dediğinde 'âmîn' derler, Kimin 'âmîn' demesi, meleklerin 'âmin' demesine denk düşerse daha önce işlemiş olduğu günahları affedilir."
Bize Ahmed b. Menî', ona İsmail b. İbrahim, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), Necâşî'nin (cenaze) namazını kılıp (namazda) dört tekbir getirmiştir. Bu konuda İbn Abbas, İbn Ebu Evfâ, Câbir, Yezîd b. Sâbit ve Enes'ten de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Yezîd b. Sâbit, Zeyd b. Sâbit'in kardeşi olup (Yezîd), Sâbit'ten daha büyüktür. (Yezîd), Bedir savaşına katılmış, Zeyd ise Bedir'de hazır bulunamamıştır. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Hüreyre hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Nebî'nin (sav) ashabından ve başkalarından olan ilim ehlinin büyük çoğunluğu nezdinde amel, buna göredir. Onlar, cenaze namazında dört tekbir getirilmesini benimsemişlerdir ki bu, Süfyân es-Sevrî, Mâlik b. Enes, İbn Mübârek, Şâfiî, Ahmed (b. Hanbel) ve İshak b. (Râhûye)'nin de görüşüdür.
Bize Harun b. Muhammed b. Bekkâr b. Bilal, ona Muhammed b. İsâ b. Kasım b. Sumey, ona Zeyd b. Vâkid, ona Busr b. Ubeydullah, ona Ebu İdris el-Havlanî, ona da Ebu Derda şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) 'Namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölen bir kimseyi bağışlamak Aziz ve Celil Allah üzerine bir haktır. İster hicret etmiş olsun, isterse doğduğu yerde ölsün' buyurdu. Biz 'Ey Allah’ın Rasulü, bunu bundan dolayı sevinsinler diye insanlara haber verelim mi?' dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Şüphesiz cennetin yüz derecesi vardır, her iki derecenin arası gök ile yer arası kadardır. Allah, yolunda cihad eden kimselere bu cennetleri hazırlamış bulunuyor. Eğer müminlere zorluk vermeyecek ve onlara binmeleri için binek temin edebilme imkânını bulabilecek olsaydım ve benden geri kaldıklarından ötürü üzülmeyeceklerini bilseydim hiçbir seriyyeden (askeri birlikten) geri kalmaz, onlarla giderdim. Yemin ederim, (Allah yolunda) öldürülmeyi, sonra diriltilmeyi, sonra tekrar öldürülmeyi çok arzu ederdim."