8039 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Tahir, Harmele b. Yahya ve Harun b. Said el-Eylî –hadisin lafzı Harun ve Harmele'ye aittir- onlara İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman b. Hürmüz el-A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her kim cenaze namazına katılırsa, ona bir kırat sevap vardır. Cenaze defnedilinceye kadar kalan kimseye ise iki kırat sevap vardır. 'İki kırat ne kadardır?' diye sorulduğunda, Hz. Peygamber (sav) 'İki büyük dağ kadar' cevabını vermiştir." [Ebu Tahir'in rivayeti burada sona ermektedir. Diğer iki râvi şu bilgiyi de eklemişlerdir: İbn Şihab, Salim b. Abdullah b. Ömer'den naklen 'İbn Ömer cenaze namazını kıldıktan sonra ayrılıp giderdi. Ona Ebu Hureyre'nin bu hadisi ulaşınca 'Demek ki pek çok kırat sevap kaybetmişiz' demiştir.]
Bize Muhammed b. Hâtim, ona Yahya b. Said, ona Yezid b. Keysân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cenaze namazına iştirak eden kimseye bir kırat sevap vardır. Kabre konulana dek cenazeyi takip edene ise iki kırat sevap vardır." [Ravi Ebu Hâzim 'Ey Ebu Hureyre! Kırat ne kadara denk gelir?' diye sormuş, o da 'Uhud dağı gibidir' cevabını vermiştir.]
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Urve b. Zubeyr’in rivayet ettiğine göre, Aişe şöyle demiştir: "Mümin hanımlar örtülerine bürünmüş olarak Rasulullah (sav) ile birlikte sabah namazında bulunurlardı. Namazı kıldıktan sonra evlerine geri dönerlerdi. Karanlıktan dolayı kimse onları tanıyamazdı."
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası (Muaz b. Muaz el-Anberî), ona Şu'be, ona da Seyyar b. Selame Ebu Berze'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) yatsı namazını kılmayı gece yarısına kadar ertelemekte bir sakınca görmezdi. Yatsı namazını kılmadan uyumayı ve onu kıldıktan sonra konuşmayı sevmezdi." (Hadisin ravisi) Şu'be şöyle demiştir: Daha sonra onu (Seyyar b. Selame'yi) bir kez daha gördüm. Aynı hadisi naklederken "Gecenin üçte birine (ertelemekte bir sakınca görmezdi)" diyerek hadisi nakletti.
Bize Yahya b. Habib el-Harisî, ona Halid b. Haris, ona da Şu'be, Seyyar b. Selame'den şöyle nakletmiştir: 'Babamı, Rasulullah'ın (sav) namazını (namaz vakitlerini) Ebu Berze'ye sorarken işittim.' dedi. (Hadisi ondan dinleyen) Şu'be, Seyyar'a: 'Ebu Berze'nin söylediklerini (babanla birlikte) sen de işittin mi?' diye sordu. O da: 'Şu anda seni duyduğum gibi (duydum)' diye cevap verdi ve konuşmasına şöyle devam etti: 'Babamı, Rasulullah'ın (sav) namazını (namaz vakitlerini) Ebu Berze'ye sorarken işittim. Şöyle cevap verdi: "Rasulullah (sav) -yatsı namazını- yani gecenin yarısına kadar biraz geciktirmekte bir sakınca görmezdi. Yatsı namazından önce uyumayı, sonra da konuşmayı sevmezdi." Şu'be şöyle dedi: Sonra onu (Seyyar b. Selame'yi) tekrar gördüm ve (aynı konuyu) sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Rasulullah öğlen namazını güneş tepe noktasından (batıya doğru) meylettiği zaman kılardı. İkindi namazını kıldığında ise, birisi Medine'nin en uzak yerine gidip dönse bile güneş hala canlı bir durumda olurdu. Akşam namazının vakti hakkında (Ebu Berze'nin) ne söylediğini unuttum." Şu'be şöyle dedi: Daha sonra onunla tekrar karşılaştım ve aynı soruyu sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Rasulullah, sabah namazını, bir kişi namazı tamamladığında yanında oturan tanıdık kişiyi tanıyabileceği kadar aydınlık olduğu bir vakitte kılardı. Sabah namazında altmış ile yüz ayet arasında okurdu."
Bize Kuteybe, ona Malik b. Enes; (T) Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Mâlik, ona Yahya b. Said, ona da Amre, Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırdığında, kadınlar örtülerine bürünmüş halde mescitten ayrılırlardı -(Ravilerden) Ensârî, 'kadınlar yürürlerdi' lafzıyla rivayet etmiştir-. Hava hâlâ alacakaranlık (aydınlanmamış) olduğu için onları tanımak mümkün olmazdı." (Hadisin râvilerinden) Kuteybe, rivayetinde: Ensarî rivayetinde: ('müteleffifât (sarılıp sarmalanmış)' lafzı yerine), "Müteleffiât (Örtülerine bürünmüş oldukları halde)" kelimesini kullanmıştır. [Tirmizî şöyle demiştir: 'Bu konuda İbn Ömer, Enes ve Kayle bt. Mahrame'den de hadis rivayet edilmiştir.' Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Aişe'nin hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadisin benzerini Zührî, Urve vasıtasıyla, Aişe'den rivayet etmiştir: (Sabah namazını hava henüz aydınlanmadan, yani karanlık vakitte kılma hususunu) Nebî'nin (sav) ashabından, Ebu Bekir ve Ömer bunlardandır, ve onlardan sonra gelen tâbiîn âlimlerinden pek çok kimse benimsemiştir. Şâfiî, Ahmed ve İshak (gibi âlimler de) bu görüştedirler. Sabah namazını karanlık iken kılmayı müstehab saymışlardır.']
Bana Yahya, ona Malik, ona Yahya b. Said, ona da Amre bt. Abdurrahman, Nebi’nin zevcesi Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırdığında, kadınlar örtülerine bürünmüş halde geri dönerlerdi. Hava hâlâ alacakaranlık (aydınlanmamış) olduğu için kimse onları tanımazdı."
Bize Ahmed b. Menî', ona da Yezid b. Harun, Ebu Malik el-Eşca'î'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Babama (Tarık b. Eşyem el-Eşca'î): 'Babacığım! Sen Rasulullah (sav)'ın, Ebu Bekir'in, Ömer'in, Osman'ın ve işte burada; Kûfe'de Ali b. Ebu Tâlib'in arkasında beş sene kadar namaz kıldın. Onlar kunut yaparlar mıydı?' diye sordum. Babam: Ey oğul! Bu bidattir.' cevabını verdi. [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: 'Bu, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehlinin (âlimlerin) büyük çoğunluğunun ameil bu hadise göredir. Süfyân es-Sevrî: 'Sabah namazında kunut yapılırsa güzeldir. Yapılmazsa bu da güzel olur' demiştir. (Bununla birlikte) O, kunut yapılmamasını tercih etmiştir. İbnü'l-Mübâre,ksabah namazında kunut yapmayı uygun görmemiştir.' Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: 'Ebu Mâlik el-Eşce'î'nin adı, Sa'd b. Târık b. Üşeym'dir.']
Bize Muhammed b. Yusuf, ona el-Evzâ'î, ona Zührî, ona da Urve, Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebi’nin (sav) hanımları sabah namazını onunla birlikte (mescitte) kılarlar, sonra da (karanlıktan dolayı) tanınmaları mümkün olmadan, örtülerine bürünmüş olarak (evlerine) dönerlerdi.
Bize Ebu Numan, ona da Sabit b. Yezid, Âsım’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Enes b. Malik'e kunut hakkında soru sordum. 'Rukûdan önce (yapılır).' cevabını verdi. Ben: 'Falan kimse senin (kunutun) rukûdan sonra yapıldığını söylediğini iddia ediyor (buna ne dersin?)' deyince, Enes: 'O hata ediyor' dedi ve ardından şu açıklamayı yaptı: "Rasulullah (sav) bir ay boyunca rukûdan sonra Süleym oğullarına bağlı bazı kabilelere kunut yaptı."