238 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Numan Ârim b. Fadl, ona Ebu Avane, ona Ebu Bişr, ona Yusuf b. Mâhek, ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etmiştir: Yolculuk yaptığımız bir seferde Hz. Peygamber (sav), gerimizde kaldı. (Sonradan) bize yetişti. İkindi namazının (vakti) girmiş, edâsı için az zaman kalmıştı, biz de abdest alıyorduk. Ayaklarımızı meshetmeye başladık. Hz. Peygamber (sav), yüksek bir sesle seslendi: "Ateşte yanacak şu topuklara yazık!" Bunu iki ya da üç defa söyledi.
Açıklama: Rivâyetteki "ayaklarımızı mesh ediyorduk" ifadesi; konuyla ilgili farklı rivayetlerden de istifade edilerek "mesh eder gibi az bir suyla yıkıyorduk" şeklinde yorumlanmıştır. (Aynî, Umdetü'l-Karî, II, 9)
Bize Süfyân b. Zeyd, ona Ebu Davud el-Haferî, ona Süfyân, ona da Ebu Harun el-Abdî şöyle rivayet etmiştir: Bizler Ebu Saîd'in (el-Hudrî) yanına gelir, o da bize "Rasulullah'ın (sav) vasiyeti (gereğince) hoş geldiniz!" der ve Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet ederdi: "İnsanlar size tâbidirler. Yeryüzünün (muhtelif) bölgelerinden insanlar, dinde (derin) anlayış sahibi olmak (için) size geleceklerdir. Size geldiklerinde, onlara hayrı tavsiye edin." Ebu İsa şöyle demiştir: Ali'nin dediğine göre Yahya, Şu'be'nin, Ebu Harun el-Abdî'yi zayıf saydığını ifade etmiştir. Yahya b. Saîd şöyle demiştir: Vefat edene dek İbn Avn, Ebu Harun el-Abdî'den hadis rivayet etmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Harun'un ismi, Umâre b. Cüveyn'dir.
Açıklama: "مَرْحَبًا بِوَصِيَّةِ رَسُولِ اللَّهِ" ifadesi, "Rasulullah'ın (sav) vasiyeti (gereğince) hoş geldiniz!" şeklinde tercümeye yansıtılabilmiştir.
Bize Ahmed b. Büdeyl b. Kureyş el-Yâmî el-Kûfî, ona Abdullah b. Nümeyr, ona Umâre b. Zâzân, ona Ali b. el-Hakem, ona Atâ, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kendisine bildiği bir ilim sorulup da bunu gizleyen kimseye, Kıyamet günü ateşten bir gem vurulur!" Bu konuda Câbir ve Abdullah b. Amr'dan da hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Hüreyre'den rivayet edilen hadis, hasen bir hadistir.
Bize Kuteybe, ona Nûh b. Kays, ona Ebu Harun el-Abdî, ona da Ebu Saîd el-Hudrî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Doğu tarafından insanlar, (dinlerini) öğrenmek için size geleceklerdir. Sizlere geldiklerinde, onlara hayrı tavsiye edin." (Râvi Ebu Harun el-Abdî) şöyle demiştir: "Ebu Saîd bizi gördüğünde 'Rasulullah'ın (sav) vasiyeti (gereğince) hoş geldiniz.' (Ebu İsa et-Tirmizî) şöyle demiştir: "Bunu, yalnızca Ebu Harun'un Ebu Saîd'den rivayet ettiği hadis olarak biliyoruz."
Açıklama: Rivayette yer alan بِخِطَامِهِ ve بِزِمَامِهِ kelimeleri aynı anlamda olup Ebu Bekre’den sonraki ravilerden birisi Ebu Bekre’nin bu kelimelerden hangisini kullandığını hatırlamadığı için iki kelimeyi birden aktarma gereği hissetmiştir. (İbn Hâcer, Fethü’l-Bârî, I, 158)
Bize Muhammed b. Alâ, ona Hammâd b. Üsame, ona Büreyd b. Abdullah, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Musa, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı bazı yerler yağmur suyunu emerek bol çayır ve ot bitirir. Bazı yerler ise serttir, suyu emmeyip üzerinde bekletir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını ve ekinlerini sularlar. Yağmurun yağdığı bazı yerler ise, düz arazilerdir. Buralar ne su tutar, ne de buralarda ot biter. Bu verdiğim örnek, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği şeylerin kendisine fayda verdiği, bunları öğrenip öğreten kimse ile buna başını kaldırıp kulak vermeyerek Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin durumuna benzer." Ebu Abdullah (el-Buhârî) dedi ki: İshâk dediki “Ve kâne minhâ tâifetun kayyeleti'l-mâe (O topraktan kimi suyu içen bir taifedir)” şeklinde söyledi. ''Ka'a'' üzerinde suyu tutan arazi parçasıdır. ''Safsaf'' ise dümdüz arazi demektir.
Açıklama: Buhârî, rivayetin sonunda yaptığı açıklamalarla İshak b. Râhûye’den gelen tariklerdeki bazı lafız farklılıklarına işarette bulunmuştur. Hadisin sonunda الصَّفْصَفُ kelimesi hakkında yapılan açıklama ise rivayetteki قَاعٌ kelimesinin Kur’ân-ı Kerîm’de bu kelimeyle birlikte kullanılmasından (Tâhâ, 20/106) kaynaklanmaktadır. Nitekim hadisteki bazı lâfızları Kur'ân'dakilerle birlikte açıklamak Buhârî'nin âdetindendir (İbn Hâcer, Fethu’l-Bârî, Beyrut, ty I/177).
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona da İbn Mesud şöyle rivayet etmiştir: "Bizlere bıkkınlık gelir endişesiyle Nebî (sav), vaaz için (belirli) günler tayin ederdi."
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Şu'be, ona Ebu Teyyâh, ona da Enes, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin."
Açıklama: Hz. Peygamber'in Kisra'ya gönderdiği elçi Ebû Huzâfe Abdullāh b. Huzâfe el-Kureşî es-Sehmî'dir (ö. 35/655-56). Rivayetin devamındaki açıklamalar ise hadisin ravilerinden İbn Şihâb ez-Zuhrî'ye aittir. (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, I, 251)