210 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Vezîr ed-Dımaşkî, ona Velid, ona Şebîb b. Şeybe, ona Osman b. Ebu Sevde, ona da Ebu Derdâ, Hz. Peygamber'den (sav) (önceki hadisi) rivayet etmiştir.
Açıklama: Hadisin tam metni için D003641 numaralı hadise bakınız.
Bize Muhammed b. İsmail, ona İbrahim b. Musa, ona Velid b. Müslim, ona Ravh b. Cenâh, ona Mücâhid, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bilgin (fakîh), şeytana, bin abidden daha çetin gelir." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-garîb bir hadis olup onu, sadece bu tarikten, Velid b. Müslim'in rivayeti olarak biliyoruz.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Muaviye b. Salih, ona Hasan b. Câbir el-Lahmî, ona da Mikdâm b. Ma'dîkerib, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Dikkat edin! Kendisine benden hadis ulaşan kişinin, koltuğuna yaslanmış bir halde 'bizimle sizin aranızda (hakem) olarak Allah'ın kitabı vardır; onda helal bulduğumuzu helal, haram bulduğumuzu da haram sayarız' diyeceği (günler) pek yakındır. Şüphesiz ki, Rasulullah'ın (sav) haram kıldığı da Allah'ın haram kıldığı gibidir." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu hadis, bu tarikten hasen-garîb bir rivayettir.]
Açıklama: ''هَلْ عَسَى'' ifadesinin ''قد قرب'' olarak anlaşılabileceğine dair bk. Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, VII, 355.
Bize Müsedded b. Müserhed, ona Abdullah b. Davud, ona Asım b. Racâ b. Hayve, ona Davud b. Cemil, ona da Kesir b. Kays şöyle rivayet etti: Ben, Dımaşk mescidinde Ebu Derdâ ile oturuyordum. Derken bir adam gelip ve “ey Ebu Derdâ! Ben, sana, Rasulullah'ın (sav) şehrinden bana ulaşan bir hadis için geldim ki onu, Hz. Peygamber'den (sav) sen rivayet ediyormuşsun. (Başka bir) ihtiyaç için (de) gelmedim” dedi. Bunun üzerine Ebu Derdâ, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim, ilim talep edeceği bir yola girerse, Allah da onu cennet yollarından birine girdirir. Şüphesiz melekler, memnun olduklarından dolayı ilim talibine kanatlarını sererler. Şüphesiz göktekiler, yerdekiler ve denizdeki balıklar alim için istiğfarda bulunurlar. Alimin âbide üstünlüğü, Dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki ulema, peygamberlerin mirasçılarıdırlar. Nitekim peygamberler ne dinar ne de dirhem bırakırlar. Onlar ancak ilim bırakırlar. Kim onu alırsa büyük bir nasip edinmiş olur."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: فَضْلَ الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ كَفَضْلِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ عَلَى سَائِرِ الْكَوَاكِبِ Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: وَإِنَّ الْمَلاَئِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا رِضًا لِطَالِبِ الْعِلْمِ
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Ebu Davud, ona Şu'be, ona Simâk b. Harb, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Mesud, ona da babası (Abdullah b. Mesud), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, bizden bir söz işitip onu ezberleyen ve sonra başkasına ulaştıran kimsenin yüzünü nurlandırsın. Kendisine hadis aktarılan nice kimseler onu ilk işitenden daha fazla kavrayışlıdır." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadisi Abdülmelik b. Umeyr, Abdurrahman b. Abdullah'tan rivayet etmiştir.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyân, ona Habîb b. Ebu Sâbit, ona Meymûn b. Ebu Şebîb, ona da Muğîra b. Şu'be, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Yalan olduğunu bildiği bir hadisi benim adıma rivayet eden kişi, yalancılardan biridir." [Bu konuda Ali b. Ebu Tâlib ve Semura'dan da hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadisi Şu'be, Hakem'den, o Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan, o Semura'dan, o da Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmiştir. (Yine bu hadisi) A'meş ve İbn Ebu Leyla, Hakem'den, o Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan, o Ali'den, o da Hz. Peygamber (sav)'den rivayet etmiştir. Abdurrahman b. Ebu Leyla'nın Semura'dan rivayet ettiği hadis, ehl-i hadis nezdinde daha sahih olsa gerektir. Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Muhammed Abdullah b. Abdurrahman'a, Nebî (sav)'den rivayet edilen "Yalan olduğunu bildiği halde benden hadis rivayet eden, yalancılardan biridir" hadisini sordum ve “isnadının hatalı olduğunu bildiği halde hadis rivayet eden kimsenin Nebî (sav)'nin bu hadisindeki tehdide muhatap olmasından korkulur mu?” Ya da “insanların mürsel olarak rivayet ettiği hadisi müsned olarak rivayet etse, yahut da isnadını değiştirip maklûb olarak rivayet etse, bu hadisteki tehdide girer mi” dedim. O da “hayır! Bu hadisin manası şudur: Birisi Hz. Peygamber'den (sav) bir hadis rivayet etse ve bu hadisin bir aslının varlığı bilinmediği, onu rivayet etmeye devam etse, işte bu kişinin hadisteki tehdide muhatap olmasından korkarım” dedi.]
Bize Müemmel, ona Velid; (T) Bize Abbas b. Velid b. Mezyed, ona babası (Velid b. Mezyed), ona Evzaî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Mekke fethedildiğinde Hz. Peygamber (sav), kalktı ve hutbe verdi. (Ebu Hureyre), Nebî'nin (sav) verdiği hutbeyi anlattı ve şöyle dedi: Yemen ahalisinden, kendisine Ebu Şâh denilen bir zât kalktı ve 'ey Allah'ın Rasulü, benim için (hutbeyi) yazdırsanız keşke!' dedi. Hz. Peygamber (sav) de '(Hutbeyi) Ebu Şâh için yazın' buyurdu."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Muaz, ona babası (Hişam b. Ebu Abdullah), ona Katade, ona Ebu Hassan, ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav), sabahlayana dek bize İsrail oğullarından nakilde bulunurdu. Öyle ki sadece farz namaz için kalkardı."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdusselam b. Mutahher Ebu Zafer, ona Musa b. Halef el-Ammi, ona Katade, ona da Enes b. Malik Rasulullah'ın (sav) şöyle söylediğini nakletmiştir: "Sabah namazından sonra güneş doğup da bir mızrak boyu çıkıncaya kadar Allah'ı zikreden bir toplulukla beraber oturmam bana İsmail'in (as) çocuklarından dördünü kölelikten kurtarmamdan daha sevimlidir. İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar Allah'ı zikreden bir cemaatle beraber oturmam ise bana dört insanı kölelikten kurtarmamdan daha sevimlidir."
Bize Müemmel, ona Velid; (T) Bize Abbas b. Velid b. Mezyed, ona babası (Velid b. Mezyed), ona Evzaî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Mekke fethedildiğinde Hz. Peygamber (sav), kalktı ve hutbe verdi. (Ebu Hureyre), Nebî'nin (sav) verdiği hutbeyi anlattı ve şöyle dedi: Yemen ahalisinden, kendisine Ebu Şâh denilen bir zât kalktı ve 'ey Allah'ın Rasulü, benim için (hutbeyi) yazdırsanız keşke!' dedi. Hz. Peygamber (sav) de '(Hutbeyi) Ebu Şâh için yazın' buyurdu."