210 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim, ona Muâz b. Hişâm, ona babası, ona Katâde, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah (sav), Muâz'ı arkasına almış, deve sırtında gidiyordu. Bir ara, "Ey Muâz b. Cebel!" diye hitap etti. O da, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Rasûlullah (sav) tekrar, "Ey Muâz" diye seslendi. Muâz da yine, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Bu diyalog üç kere tekrarlandı. Sonra Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Samimi bir kalple Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın rasulü olduğuna şehadet eden herkese Allah cehennemi haram kılmıştır." Muâz, "Ey Allah'ın resûlü, bunu insanlara haber vereyim de sevinsinler, değil mi?" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Ama o zaman buna güvenirler" buyurdu. Muâz bu hadisi, (söylemeyip gizlersem) günaha düşeceğinden korkarak öleceği sırada haber verdi.
Bize Ubeydullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Esved şöyle rivayet etmiştir: İbn Zübeyr bana, 'Aişe sana pek çok sır verirdi. Ka'be hakkında sana bir şey dedi mi' diye sordu. İbn Zübeyr'e, (Aişe) bana, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti dedim: "Ey Aişe, kavminin hatıraları canlı olmasaydı -İbn Zübeyr, 'küfür zamanını kastediliyor' dedi- Ka'be'yi yıkar; birinden insanların girmesi, diğerinden ise çıkması için iki kapı yapardım." İbn Zübeyr bunu yapmıştır.
Açıklama: Kureyş kabilesinin Kâbe'ye büyük önem verdiğini bilen Hz. Peygamber (sav) yeni Müslüman olan kimselerin, Kâbe’nin yapısında yapılacak değişiklikleri yanlış anlamalarından çekinmiştir. Ancak rivayetin sonundaki açıklamadan da anlaşılacağı üzere Abdullah b. Zübeyr, Kâbe’nin tahrip edilmesi üzerine, binayı Hz. İbrâhim’in temellerini esas alarak yeniden yaptırırken kapı sayısını ikiye çıkarmıştır. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Kâbe md.)
Bize Ebu Nuaym, ona Abdülaziz b. Ebu Seleme, ona ez-Zührî, ona İsa b. Talha, ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etti: Nebî'yi (sav) Cemerat'ta (şeytan taşlamada) kendisine soru sorulurken gördüm. Bir adam, 'yâ Rasulullah, (taş) atmadan kurban kestim' dedi. O ise, "(taş) at, beis yok" dedi. Bir diğeri, 'yâ Rasulullah, kurban kesmeden önce traş oldum' dedi. O, "kurban kes, beis yok" dedi. Hz. Peygamber'e (o esnada taş atmak, kurbân kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi hac işlerinden) öne geçirilmiş veya geriye bırakılmış ne sorulduysa hepsine "Yap bir sakıncası yok" diye cevap verdi.
Bize Ubeydullah b. Musa, ona Ma'rûf b. Harrebûz, ona Ebu Tufeyl, ona da Ali böylece rivayet etmiştir.
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdülvâris, ona Abdülaziz, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Beni, sizlere çok hadis rivayet etmekten Nebî (sav)'nin "kim bilerek bana yalan isnad ederse ateşteki yerine hazırlansın" sözü alıkoymaktadır.
Bize Mekkî b. İbrahim, ona Yezid b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Söylemediğimi bana isnad eden ateşteki yerine hazırlansın."
Bize Haccâc, ona Şu'be, ona Ali b. Müdrik, ona Ebu Zür'a ona da Cerîr, veda haccında Nebî'nin (sav) kendisine "İnsanları sustur." dedikten sonra şunu buyurduğunu rivayet etmiştir: "Benden sonra birbirinizin boynunu vuran kafirlere dönmeyin"
Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Üsâme, ona Büreyd, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Musa el-Eş'arî şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Hz. Peygamber'e (sav) hoşuna gitmeyen bazı şeyler soruldu. Sorular artınca öfkelendi. Sonra insanlara "Bana istediğinizi sorun" buyurdu. Bir adam "Benim babam kim?" diye sordu. Hz. Peygamber "Senin baban Hüzâfe'dir" buyurdu. Başka birisi kalktı ve "Ey Allah'ın resulü! Ya benim babam kim?" diye sordu. Hz. Peygamber "Şeybe'nin azatlısı Sâlim'dir" buyurdu. Ömer b. Hattâb Hz. Peygamber'in (sav) yüzündeki öfke izini görünce "Ey Allah'ın resulü! Allah'tan (ac) af dileriz" dedi.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Âmir, ona Süleyman b. Bilâl el-Medînî, ona Rabî b. Ebu Abdurrahman, ona Münbais'in azatlısı Yezîd, ona da Zeyd b. Hâlid el-Cühenî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) bir adam lukata (kayıp eşya) hakkında sormuştu. Hz. Peygamber (sav) "Onun bağını ve heybesini iyice belle. Sonra bir sene onu ilan et. Sonra onu kullan. Eğer sahibi gelirse onu kendisine ver" buyurdu. Adam kayıp deveyi de sordu. Rasulullah (sav) bu soruya çok kızdı, o kadar ki kızgınlıktan yanakları kıpkırmızı oldu -veya yüzü kıpkırmızı oldu- ve şöyle buyurdu: "Ondan sana ne? Onun su tulumu ve yürüyecek ayağı vardır. Suya gider, otlardan yer. Sahibi gelinceye kadar onu bırak." Adam "Kaybolmuş davara ne dersin?" diye sorunca "Ya senin, ya kardeşinin veya kurdundur" buyurdu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) dışarı çıkıp (yanımıza gelmişti). Abdullah b. Hüzâfe ayağa kalkıp 'Benim babam kim?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Senin baban Hüzâfe'dir" buyurdu. Daha sonra (Hz. Peygamber (sav) gereksiz sorulardan daralmış bir şekilde) "Sorun bana" diye çokça tekrar edince Hz. Ömer iki dizinin üzerine dikildi ve 'Rab olarak Allah'a, din olarak İslam'a, Peygamber olarak da Muhammed'e razı olduk' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sükût etti.