Giriş

Bize Adem, ona İbn Ebu Zi’b, ona Nâfi, ona da İbn Ömer, Nebi’den (sav); Ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: Bir adam, ihramlı bir kişinin ne giyebileceğini Nebi’ye (sav) sordu. O da: "(İhramlı kişi) gömlek giyemez, sarık saramaz, şalvar, bornoz, vers (alaçehre, Yemen safranı) yahut safran ile boyanmış bir elbise giyemez. Şayet giyecek nalın (terlik, ayakkabı) bulamayacak olursa mest giysin; (ama) onları topuklarının altında kalacak şekilde kessin." buyurdu.


Açıklama: ''الْوَرْسُ'', cehri demek olup Arabistan, Habeşistan ve Hindistan'da yetişen bir bitkidir. Ondan kırmızı boya elde edilir. ''السَّرَاوِيلَ'' kelimesinin anlamını ''iç çamaşırı'', ''iç giysisi'' ya da ''içlik'' karşılayamayacağı düşünüldüğünden tercümede ''külot'' kelimesi tercih edilmiştir.

    Öneri Formu
1226 B000134 Buhari, İlim, 53

Bize Muhammed b. İshak es-Sekafî, ona Abdüla'lâ b. Hammad, ona Abdullah b. Davud el-Hureybî, ona Asım b. Recâ b. Hayve, ona Davud b. Cemil, ona da Kesir b. Kays şöyle nakletmiştir: Ebu Derdâ ile birlikte Dımeşk Mescidinde oturuyordum. Bir adam geldi ve 'Ey Ebu'd-Derdâ! Ben, Rasulullah'tan (sav) naklettiğini duyduğum bir hadis için Medin'den kalkıp sana geldim' dedi. Ebu Derdâ, 'Bir ihtiyaç, bir ticaret için değil de sadece bu hadis için mi geldin?' diye sorunca, adam 'Evet' dedi. Bunun üzerine Ebu Derdâ 'Doğrusu ben, Rasulullah'ı (sav) şöyle derken duydum' dedi: "Kim, ilim talep öğreneceği bir yola girerse, Allah da onu cennet yollarından birine girdirir. Muhakkak melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Şüphesiz göktekiler, yerdekiler ve denizdeki balıklar alim için bağışlanma dilerler. Alimin âbide üstünlüğü, dolunay çıktığı gece, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Hiç şüphesiz, alimler, peygamberlerin mirasçılarıdırlar. Peygamberler ne dinar ne de dirhem bırakırlar. Onlar sadece ilim miras bırakır. O halde kim bu ilmi alırsa büyük bir pay almış olur." Ebu Hatim (ra) şöyle demiştir: Bu hadiste, izah ettiğimiz üstünlüğe sahip olan âlimlerin, diğer ilimleri değil de Nebi'nin (sav) ilmini öğrenen alimler olduğuna dair net bir açıklama bulunmaktadır. Hadisin, 'Alimler peygamberlerin mirasçılarıdır. Peygamberler ancak ilim bırakmıştır' dediğini görmez misin? Nebi'nin (sav) ilmi de onun sünnetidir. Kim sünneti bilmiyorsa peygamberlerin varislerinden değildir.


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: فَضْلَ الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ كَفَضْلِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ عَلَى سَائِرِ الْكَوَاكِبِ

    Öneri Formu

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys b. Said el-Makburî, ona Şerîk b. Abdullah b. Ebu Nemir, ona Enes b. Mâlik şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte mescitte oturuyorduk. Devenin üzerinde bir adam geldi ve devesini çökertti ve bağladı. Sonra 'Hanginiz Muhammed?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) sahabileri arasında dayanmış duruyordu. 'İşte arkasına yaslanan beyaz zattır' dedik. Adam ona 'Ey Abdülmuttalib oğlu!' diye hitap etti. Hz. Peygamber (sav) "Buyur diyerek cevap verdi." Bunun üzerine adam 'Sana bazı sorular soracağım. Bu sorular çok ağırdır. Bana incinme' dedi. Hz. Peygamber (sav) "İstediğini sorabilirsin" buyurdu. 'Senin ve senden öncekilerin rabbinin hatırına söyle! Allah seni bütün insanlara mı gönderdi?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Elbette öyledir" buyurdu. Adam 'Allah aşkına söyle! Allah sana gündüz ve gece beş vakit namaz kılmayı mı emretti?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Elbette öyledir" buyurdu. Adam 'Allah aşkına söyle! Allah sana yılın bu ayında oruç tutmayı emretti mi?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Elbette öyledir" buyurdu. Adam 'Allah aşkına söyle Allah sana zenginlerimizden zekat alıp fakirlerimize dağıtmamızı mı emretti?' diye sordu. Hz. Peygamber "Elbette öyledir" diye cevap verdi. Adam 'Senin getirdiklerine iman ettim. Ben arkamda bıraktığım kavmimin elçisiyim. Adım Dımam b. Sa'lebe'dir. Sa'd b. Bekir oğullarının kardeşiyim' dedi. Bu hadisi ayrıca Musa ve Ali b. Abdülhamid, Süleyman'dan, o Sabit'ten, o Enes b. Mâlik'ten o da Hz. Peygamber'den (sav) bu şekilde rivayet etmiştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Musa b. İsmail arasında inkita vardır.

    Öneri Formu
278026 B000063-2 Buhari, İlim, 6

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys b. Said el-Makburî, ona Şerîk b. Abdullah b. Ebu Nemir, ona Enes b. Mâlik şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte mescitte oturuyorduk. Devenin üzerinde bir adam geldi ve devesini çökertti ve bağladı. Sonra 'Hanginiz Muhammed?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) sahabileri arasında dayanmış duruyordu. 'İşte arkasına yaslanan beyaz zattır' dedik. Adam ona 'Ey Abdülmuttalib oğlu!' diye hitap etti. Hz. Peygamber (sav) "Buyur diyerek cevap verdi." Bunun üzerine adam 'Sana bazı sorular soracağım. Bu sorular çok ağırdır. Bana incinme' dedi. Hz. Peygamber (sav) "İstediğini sorabilirsin" buyurdu. 'Senin ve senden öncekilerin rabbinin hatırına söyle! Allah seni bütün insanlara mı gönderdi?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Elbette öyledir" buyurdu. Adam 'Allah aşkına söyle! Allah sana gündüz ve gece beş vakit namaz kılmayı mı emretti?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Elbette öyledir" buyurdu. Adam 'Allah aşkına söyle! Allah sana yılın bu ayında oruç tutmayı emretti mi?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Elbette öyledir" buyurdu. Adam 'Allah aşkına söyle Allah sana zenginlerimizden zekat alıp fakirlerimize dağıtmamızı mı emretti?' diye sordu. Hz. Peygamber "Elbette öyledir" diye cevap verdi. Adam 'Senin getirdiklerine iman ettim. Ben arkamda bıraktığım kavmimin elçisiyim. Adım Dımam b. Sa'lebe'dir. Sa'd b. Bekir oğullarının kardeşiyim' dedi. Bu hadisi ayrıca Musa ve Ali b. Abdülhamid, Süleyman'dan, o Sabit'ten, o Enes b. Mâlik'ten o da Hz. Peygamber'den (sav) bu şekilde rivayet etmiştir.


Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ali b. Abdülhamid arasında inkita vardır.

    Öneri Formu
278027 B000063-3 Buhari, İlim, 6

Bize Kays b. Hafs, ona Abdülvâhid, ona A'meş, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah şöyle rivayet etti: Bir defasında Nebî (sav) ile -bir değneye yaslanmış bir haldeyken- Medine harabelerinde yürüyorduk. Derken bir Yahudi topluluğuna rastladı. Yahudiler bir kısmı ''ona ruh hakkında sorun'' dediler. Diğer bir kısmı ise ''Ona bir şey sormayın, hoşlanmayacağınız bir şey söyleyebilir'' dedi. Bazıları ise ''Muhakkak ona soracağız'' dedi. Sonra içlerinden birisi kalkarak ''Ey Ebu Kasım, ruh nedir?'' diye sordu. (Hz. Peygamber (sav) ise) susuverdi. Ben ''ona vahiy nazil oluyor'' dedim ve kalktım. Vahiy hali ondan gidince şu âyetleri okudu: “Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: "Ruhun ne olduğunu ancak rabbim bilir, onlara ise pek az bilgi verilmiştir.” (İsrâ 17/85) A'meş dedi ki: Bizim kıraatimiz de böyledir.


Açıklama: Yukarıdaki rivayette yer alan âyette geçen “أُوتُوا /...onlara verilmiştir” kelimesi ülkemizde yaygın olan Âsım (ö. 127/745)kıraatinde “اُوتِيتُمْ /...size verilmiştir” şeklindedir. Rivayetin sonundaki açıklama ilgili âyetin kıraatindeki farklılıklara işaret etmektedir.

    Öneri Formu
1215 B000125 Buhari, İlim, 47

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Hafs b. Ğiyâs ve Yahya b. Saîd, onlara İbn Cüreyc, ona Süleyman b. Atîk, ona Talk b. Habîb, ona el-Ahnef b. Kays, ona da Abdullah (b. Mesûd), Rasûlullah'ın (sav) üç defa şöyle söylediğini rivâyet etti: "Gösteriş amacıyla laf cambazlığı yapanlar helâk olmuştur."


Açıklama: “Tanattu" kelimesi, gereksiz yere edebiyat yapmak, gösteriş amacıyla lafı uzatmak, laf cambazlığı yapmak demektir. Bu tür konuşmalarda gösteriş ve kalpleri çelmeye çalışmak asıl gâyedir. Bunu Nevevî; avama karşı konuşurken lügat parçalamak, lügatın ve i’rabın inceliklerine dalarak gereksiz teferruata girmek şeklinde izah eder. Münâvî de; kendisini ilgilendirmeyen konularda aşırıya kaçarak lafı uzatmaktır, der. Bazılarına göre bir âlimi istediği fetvâyı vermeye zorlamak; bazılarına göre dinde aşırı gitmek; bazılarına göre de vukûu nâdir meseleleri sormaktır.

    Öneri Formu
12569 M006784 Müslim, İlim, 7

Bize Ebû Bekir b. Ebû Şeybe, ona Hafs b. Giyâs ve Yahya b. Saîd, ona İbn Cüreyc, ona Süleyman b. Atîk, ona Talk b. Habîb, ona el-Ahnef b. Kays, ona da Abdullah (ra) Rasûlullah’ın (sav)şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Gösteriş amacıyla laf cambazlığı yapanlar helâk olmuştur." Hz. Peygamber bu sözü üç kez tekrarladı.


Açıklama: Buradaki “tanattu” kelimesi, yokuşa sürmek, ince eleyip sık dokumak, gereksiz yere lafı uzatmak, çıkmaza sokmak vb. manalara gelir. Gösteriş ve kalpleri kendine çekmek amacıyla edebiyat yapmaktır. Nevevî bu kelimeyi avâma karşı konuşurken lügat parçalamak, lafzın ve i’râbın inceliklerine dalarak gereksiz teferruata girmek diye açıklar. Münâvî de, meseleyi ilgisi olmayan konulara çekerek laf kalabalığı yapmaktır, der. Bazılarına göre bir âlimi istediği fetvâyı vermeye zorlamak; bazılarına göre dinde aşırı gitmek; bazılarına göre de vukûu nâdir meseleleri sormaktır.

    Öneri Formu
274642 M006784-2 Müslim, İlim, 7

Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona da İbn Mesud şöyle rivayet etmiştir: "Bizlere bıkkınlık gelir endişesiyle Nebî (sav), vaaz için (belirli) günler tayin ederdi."


    Öneri Formu
1335 B000068 Buhari, İlim, 11

Bize Ebu Hişâm er-Rifâ'î, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Âsım, ona Zir, ona da Abdullah b. Mesud, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Benim adıma bilerek yalan söyleyen cehennemdeki yerine hazırlansın."


    Öneri Formu
15319 T002659 Tirmizi, İlim, 8

Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Hafs b. Gıyas, ona A'meş, ona İbrahim, ona Ubeyde, ona Abdullah (b. Mesud) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav), "bana Nisa suresini oku" dedi. Ben de “Kur'an sana indirildiği halde (onu) sana ben mi okuyayım?” dedim. Hz. Peygamber (sav), "ben, Kur'an'ı başkasından dinlemeyi seviyorum" buyurdu. Bunun üzerine kendisine bu sureyi "her ümmetten bir şahit getirdiğimiz zaman (halleri) nasıl olur?" ayetine kadar okudum. Başımı kaldırdığımda, Rasulullah'ın (sav) gözlerinden yaş akıyordu.


    Öneri Formu
25597 D003668 Ebu Davud, İlm, 13