86 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. İsa, ona Anbese b. Abdülvahid, ona Hişam b. Urve, ona da babası [Urve b. Zubeyr], Hz. Aişe'nin şöyle dediğini aktarmıştır: "Rasulullah (sav) misvakla dişlerini temizliyordu. Yanında biri diğerinden daha yaşlı olan iki adam vardı. Misvakın fazileti ile ilgili Hz. Peygamber'e 'büyükle' yani misvakı yaşça büyük olana ver diye vahiy geldi." Ahmed -İbn Hazm- şöyle dedi: Ebu Saîd -İbnü'l-A'râbî- bize 'Bu hadis Medine ehlinin teferrüd ettiği hadislerdendir' dedi. Bize Ebu Davud, ona da Ebu Ca'fer Muhammed b. İsa şöyle dedi: 'Anbese b. Abdülvahid'i abdâlların mevâliden olduklarını bilmeden önce abdâl olarak zikrederdik.'
Açıklama: Bu hadisin Buhârî rivayetinde geçen olayın Hz. Peygamber'in (sav) rüyasında gerçekleştiği, o iki kişinin melek olduğu ifade edilmiştir. (Buhârî, Tahâre, 76, Hadis no: 246) Müslim ise bu olayın rüyada gerçekleştiği kanaatini hadisi kitabında rüya bölümünde (Kitâbu'r-rü'yâ, 19, hadis no: 2271) aktararak göstermiştir. Hadiste yeme, içme ve eşya kullanma gibi durumlarda başka tercih sebebi yoksa yaşı büyüklere öncelik verilmesi tavsiye edilmektedir. Hadiste Ebu Davud’un açıklamasında geçen abdâl (çoğulu budalâ) kavramı bizim kültürümüzde eren derviş gibi ifadelere karşılık gelmektedir. Hadis kaynaklarında Abdal ile ilgili birkaç rivayet yer almaktadır. Bu rivayetlerde; ümmet içinde her dönemde otuz ya da kırk abdâlın bulunacağı, ehl-i Şam’dan olacakları, ölen her abdâlın yerine bir başkasının geçeceği, yağmur suyu ile susuzluklarını giderecekleri, düşmanlarına karşı onlara yardım edilecekleri (Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut: Risâle, 1421/2001, 2: 231, hadis no: 896; 37: 413 hadis no: 22751), namaz, oruç ve zekat gibi ibadetler sayesinde değil de cömertlik ve Müslümanlara karşı samimi olmalarından dolayı bu seviyeye eriştikleri (Taberânî, Mu’cemü’l-kebîr, Riyad, 1415/1994, 10:181, hadis no: 10390) gibi bilgiler yer almaktadır. Abdâl ile ilgili rivayetlerin tamamı çok zayıf ya da mevzu (uydurma) olarak değerlendirilmektedir. Bizzat Ahmed b. Hanbel kitabına aldığı rivayetin (, 37: 413 hadis no: 22751) hemen altında yaptığı değerlendirmede hadisin münker olduğunu ifade etmiştir. İbn Kayyim el-Cevzî el-Menâ’ru'l-münîf’inde bu tür hadislerin tamamını uydurma olarak nitelerken (Halep, 1390/1970, 137) Suyûtî ve Ali el-Kârî dışındaki muhaddisler de ya mevzu ya da çok zayıf hükmünü vermişlerdir. (Sehâvî, Mekâsıdü’l-hasene, Beyrut, 1405/1985, 43-47) Abdalların namaz, oruç, zekat gibi ibadetler sayesinde değil de cömertlik ve müminler karşı samimi olma özellikleri sayesinde bu mertebeye erişmeleri ve yine kendilerine yapılan kötülüğe iyilikle karşılık verme, zulmedenleri bağışlama gibi özellikleri ( Sehâvî, 44) Yunus Emre’nin “Döğene elsiz gerek / söğene dilsiz gerek / Derviş gönülsüz gerek / sen derviş olamazsın” dizelerini andırmaktadır.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Ebu Hâzim b. Dînâr, ona Sehl b Sa'd es-Sâidî (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah'a (sav) bir içecek getirildi. Hz. Peygamber (sav) ondan içti. Sağ tarafında bir delikanlı, sol tarafında ise ihtiyarlar vardı. Gence "Suyu (senden önce) bu yaşlılara vermem için izin veriyor musun?" diye sordu. Delikanlı "Vallahi hayır (izin vermem) Ey Allah'ın resulü! (Çünkü) Senden gelen nasibimi kimseye veremem." deyince Hz. Peygamber o içeceği delikanlının eline verdi.
Açıklama: Rasulullah (sav) sağında yer alması sebebiyle gence öncelik vermiştir. Genç ise Rasulullah'a (sav) olan derin sevgisinden dolayı O'nun içtiği suyu içme hususunda başkasına öncelik verememiştir.
Bize Muhammed b. el-Müsennâ, ona Uveyd b. Ebî İmran el-Cevni, ona babası, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle dedi: “Rasûlullah (sav) bana beş şeyi yapmamı tenbihledi ve şöyle dedi: "Ya Enes! Abdesti tam al ki ömrün uzasın. Ümmetimden kiminle karşılaşırsan selam ver ki sevapların artsın. Evine girdiğin zaman ev halkına da selam ver ki evinin hayrı çoğalsın. Kuşluk namazı kıl. Çünkü kuşluk namazı, senden önceki çok tevbe edenlerin namazıdır. Ey Enes! Küçüklere merhamet et, büyüklere saygı göster ki kıyamet günü benim arkadaşlarımdan olasın."
Açıklama: Evvabin (رجع) "döndü" manasına (آب إلى كذا) fiilinden türemedir. Evvabinden maksat, kötülükten iyiliğe dönenler, tövbe edenler ve istiğfarda bulunanlar demektir.
Bize Yakub, ona İbn İshak, ona Buşeyr b. Yesâr, ona da Sehl b. Ebu Hasme şöyle rivayet etmiştir: Hâriseoğullarından Abdullah b. Sehl hurma toplamak üzere Hariseoğullarından bir grupla Hayber'e çıkmıştı. (Ravi Sehl) der ki: Abdullah b. Sehl'e düşmanlık yapılmış, boynu kırılarak öldürülmüş ve Hayber çeşmelerinden birinin kanalına atılmıştı. Arkadaşları onu yokluğunun farkına vardılar ve buluncaya kadar aradılar. Onu bulup defnettikten sonra Hz. Peygamber'e (sav) geldiler. Abdullah'ın amcaoğulları Huvayyısa ile Muhayyısa yaşça kardeşi Abdurrahman'dan büyüktüler ama Abdurrahman da toplumun önde geleni ve maktulün kanını talepte hak sahibi idi. Önce Abdurrahman konuşmaya başlayınca Hz. peygamber (sav) "En büyük önce, en büyüğü önce" buyurdu. (Sehl) sözüne şöyle devam etti: Bunun üzerine O geri çekildi, önce Huveyyisa sonra Muhayyısa en sonunda da Abdurrahman konuştu ve "Ey Allah'ın Rasulü, arkadaşımıza düşmanlık yapıldı ve öldürüldü. Bizim Hayber'de Yahudilerden başka düşmanımız yok" dediler. Hz. Peygamber (sav) "katilinizin adını söyleyin sonra da elli kişi yemin etsin, ben de katili size teslim edeyim" buyurdu. Onlar "Ey Allah'ın Rasulü, biz bilmediğimiz şey için yemin edemeyiz" dediler. Hz. Peygamber de "O halde (Yahudilerden ) elli kişi yemin ederler ve arkadaşınızın ölümü ile ilgileri olmadığını söylerler" buyurdu. Onlar "biz Yahudilerin yeminlerini kabul edemeyiz. Onlarda, günah için yemin etmekten daha ağır olan kafirlik vardır. (kafir olmaktan çekinmeyen yemin etmekten hiç kaçınmaz)" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber kendi yanında olan mallardan yüz dişi deve vererek onun diyetini ödedi. Sehl der ki: "o develer içinde genç ve kırmızı olan dişi bir deveyi sürerken beni öyle bir tepti ki unutamam."
Açıklama: Hadis sahih isnadı ise Muhammed b. İshâk dolayısıyla hasendir. Muhammed b. İshâk burada tahdîs lafzını kullanarak tedlîs şüphesini izâle etmiştir.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona İbn Ebi Necih, ona Abdullah b. Amir, ona da Abdullah b. Amr Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir: "Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün de hakkını tanımayan bizden değildir."
Bize Ebu'l-Abbâs Muhammed b. Ya'kûb, ona Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem, ona İbn Vehb, ona Mâlik b. Hayr ez-Ziyâdî, ona Ebû Kabîl, ona da Ubâde b. es-Sâmit, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Büyüklerimize hürmet göstermeyen, küçüklerimize de merhamet etmeyen kimse bizden değildir." [Mâlik b. Hayr ez-Ziyâdî, Mısırlı ve sika (güvenilir) bir ravidir. Ebû Kabîl ise tâbi'înin büyüklerindendir.]
Bize Ebu Abdullah el-Hâfız, ona Ebu’l-Abbas el-Mahbûbî, ona Saîd b. Mes’ud, ona Yezid b. Harun, ona el-'Avvam b. Havşeb, ona Şehr b. Havşeb, ona da Ebû Ümâme, Resûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Benden sonra gelecek olan yöneticiye Allah’tan korkmasını emrediyorum. Ona Müslüman toplumun büyüklerine saygılı, küçüklerine şefkatli davranmasını; âlimlerine hürmet etmesini ve değerlerini düşürmesine sebep olacağından dolayı onları incitmemesini; (insanları, kendilerine sunduğu imkanlara karşı) nankörlüğe sevk edeceğinden dolayı kendilerinden uzak kalmamasını; nesillerini kesmesine sebep olacağından dolayı onları iğdiş etmemesini; güçlülerinin zayıflarını yok etmesine sebep olacağından dolayı onlara karşı kapısını kapat(ıp kendi hallerine bırak)mamasını emrediyorum."